Türkiye Barolar Birliği, Vergi Usul Kanunu uyarınca bilanço esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek kazanç defteri tutan mükelleflere, iş yerlerinde kredi kartı okuyucusu (POS -Point of Sale- cihazı) bulundurmaları zorunluluğu getirilmesine ilişkin Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği taslağına ilişkin değerlendirmesi ile avukatların bu zorunluluktan bağışık tutulmasına ilişkin talebini Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığına iletti.

>> Avukatlara POS cihazı bulundurma zorunluluğu geliyor!

TBB tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’na gönderilen yazı şöyle;

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ
Hukuk Müşavirliği

Sayı: E-41870694-659-2539  - 23.01.2023
Konu: Bilanço Esasına Göre Defter Tutanlar İle Serbest Meslek Kazanç Defteri Tutanlara POS Cihazı Bulundurma Zorunluluğu Getirilmesine İlişkin Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği Taslağı Hakkında.

T.C. HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞINA

Gelir İdaresi Başkanlığı

Başkanlığınız internet sayfasında 19.01.2023 tarihinde yayımlanan duyuru ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca bilanço esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek kazanç defteri tutan mükelleflere, iş yerlerinde kredi kartı okuyucusu (POS -Point of Sale- cihazı) bulundurmaları zorunluluğu getirilmesine ilişkin Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği taslağı hazırlandığı belirtilerek, mevcut taslağın geliştirilmesi, değiştirilmesi veya taslağa katkıda bulunulması ile ilgili görüş ve önerilerin 23/1/2023 tarihi mesai bitimine kadar “[email protected]” elektronik posta adresine iletebileceği belirtilmektedir.

Öncelikle doğrudan avukatları da ilgilendiren işbu düzenleme Birliğimize tebliğ edilerek görüş ve değerlendirmelerimiz talep edilmemiştir.

Anayasa Mahkemesinin 27.12.2012 tarih ve 2012/102E., 2012/207 K. sayılı kararında “Anayasanın 2nci maddesinde demokratik devlet ilkesi Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılmıştır. Modern demokrasi katılımcıdır. Çağdaş devlette katılımcılık ilkesi, bilimsel bir önerme olmaktan çıkmış, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa temel oluşturan iyi yönetişim modeli bağlamında hukukun temel bir ilkesi olarak hukuksallık kazanmıştır. Günümüzün temsili demokrasisi, siyasal karar alma yapı ve süreçleri yanında yönetimin uygulamalarında da katılımcılığa” dayanacağı belirtilmiştir.

Katılımcılık ilkesi demokratik bir hukuk devletinin gereğidir. Mevzuat hazırlama konusunda meslek kuruluşları ve sivil toplumun katkıda bulunmasının ise demokratik bir toplumda fayda sağlayacağı muhakkaktır. Bununla birlikte bu katkının gerçek anlamda sunulabilmesi için meslek kuruluşları ve sivil topluma kendi dinamikleri de dikkate alınarak, gerçek bir katkı sağlayabilecek bir görüş hazırlanması için makul bir süre verilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde bu durumun demokratik bir hukuk devletinin gereği olan katılımcılık ilkesinin amacına aykırılık teşkil edeceği açık ve tartışmasızdır.

Bu bağlamda tebliğin, son hali verilmeden önce Birliğimiz görüşlerinin de alınmak üzere tarafımıza gönderilmesi hususunu takdir ve değerlendirmelerinize sunarım.

İnternet sayfanızda paylaşılan taslağın değerlendirilmesinde; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 1. maddesi uyarınca avukatlık bir kamu hizmeti olup yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil etmektedir.

Aynı Kanun'un 2. maddesi "her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalete ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak” amacıyla avukatların “..mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak” görevini yürüttüklerini düzenlemektedir.

İlk olarak yargının kurucu unsuru olan avukatların ticari bir faaliyet yürütmediği hususu da dikkate alınarak, avukatlık mesleğinin mahiyeti, avukat müvekkil ilişkisinin kurulması aşamasındaki farklılıklar, meslektaşlarımızın bir kısmının ev adresinde home office ve benzeri şekilde de faaliyet göstermesi karşısında, bu durumda olanların POS cihazını işyerinde bulundurmalarındaki zorluklar, faal avukat sayısı ve mesleğe yeni başlamış avukat sayısının çokluğu, ekonomik koşullar gibi nedenlerle avukatların bu yükümlülükten bağışık tutulması gerektiği düşünülmektedir.

Diğer taraftan, tebliğ taslağında yasal dayanak olarak gösterilen 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 257. maddesinde, Maliye Bakanlığının mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirmeye ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmış olup, halihazırda bu zorunluluk mevcut durumdadır.

Söz konusu genel tebliğ taslağı ile işyerinde cihaz bulundurma zorunluluğu getirildiği, POS cihazı ile tahsilat zorunluluğu öngörülmediği, yasada ise sadece ödeme yöntemi belirleme yetkisi olduğu, cihaz bulundurma zorunluluğuna dair bir yetki hükmü bulunmadığı, ayrıca genel tebliğ taslağında ödeme şekline dair yürürlükteki kurallarda bir değişiklik yapılmadığı ve sadece cihaz bulundurma zorunluluğu getirilmesinin herhangi bir fonksiyon ifa etmeyeceği, bu nedenle amaç yönünden de hukuka aykırı olacağı değerlendirilmektedir.

Sonuç olarak; avukatların yukarıda ayrıntılarına yer verilen tebliğ ile düzenlenen iş yerlerinde kredi kartı okuyucusu (POS -Point of Sale- cihazı) bulundurmaları zorunluluğundan bağışık tutulması hususunu takdir ve değerlendirmelerinize sunarım.

Saygılarımla.
Av. Veli KÜÇÜK
Başkan a.
Genel Sekreter

>> İLGİLİ TASLAK İÇİN TIKLAYINIZ