Şantaj, dilimize Fransızcadan (chantage) yerleşmiş bir kelime olup, “herhangi bir çıkar sağlamak amacıyla bir kimseyi, kendisiyle ilgili lekeleyici, gözden düşürücü bir haberi yayma veya açığa çıkarma tehdidiyle korkutma” anlamına gelmektedir. [1] 5237 sayılı TCK’da yer alan şantaj suçu tanımı ise, 765 sayılı TCK’nın 188. maddesinde yer alan şartlı tehdit suçunun bazı unsurlarıyla, 192.maddesinde yer alan tehdit ile menfaat sağlama suçunun bazı unsurlarının bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur.[2]

Temel olarak kelime anlamı, suç vasfı yönünden genel hatları ile tanımı ve yürürlükteki Ceza Kanunu kapsamındaki hali ile açıkladığımız Şantaj suçuna dair bu yazımız, ağırlıklı olarak 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 107. Maddesinin 2. Fıkrası üzerinden ilerleyecektir. Öncelikle Madde hükmünü paylaşıyoruz.

Şantaj

Madde 107

(1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) (Ek:29/6/2005-5377/14 md.) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.

Ceza yargılaması kapsamında Şantaj suçuna dayanılarak verilen mahkumiyet hükümleri yönünden, pratikte önemli bir detay bulunduğu kanaatindeyiz. Şöyle ki; bilindiği üzere Şantaj suçu şikayete bağlı olmayıp re’sen kovuşturulan suçlara dahildir. Buradan anlaşılmaktadır ki, müştekinin şikayetine bağlı olmadığı için suç vasfının doğru sınıflandırılması, şüpheli yönünden adil yargılama hakkının korunması ve ceza kanununun koruyup varmaya amaçladığı değerlere ulaşılması için önem arz etmektedir.

Nitelikleri gereği şantaj suçu ile tehdit suçuyla hayli yakın görülmektedir. Suçlar yönünden sıralı şekilde farkları ifade etmek mümkün olmakla birlikte temel konudan uzaklaşmamak adına sadece genel-özel kast farkı yönünden değinmekle yetineceğiz. Tehdit suçu, bir kimsenin haksız zarara uğratılacağının bildirilmesi şeklinde genel kast ile işlenebilmekteyken; Şantaj suçu Md.107/1 kapsamında genel, Md.107/2 kapsamında ise ‘yarar sağlama kastı’ dahliyle özel kast ile işlenebilmektedir.

Ceza yargılaması kapsamında, T.C.K. 107/2 kapsamında suç isnadı ile yargılanan sanık aleyhine bu Madde hükmünden mahkumiyet kararı verilmeden önce, Madde gereğince gerekli koşulların oluşup oluşmadığının tartışılması gerekmektedir. Aksi takdirde, koşulları oluşmadı ise bizce, suça konu eylem T.C.K. 106 üzerinden değerlendirilebilir. Burada oluşan önemli farklılık şu olacaktır ki, sanığın eylemi T.C.K. 106 yani tehdit olarak incelenecekse, suç re’sen kovuşturulan suçlar sınıfından şikayete bağlı suçlar sınıfına girecektir. Bu halde, müştekinin şikayetinden vazgeçmesi halinde düşme kararı ihtimali dahi doğabilecektir.

"Bu suç bakımından özel kast olarak nitelendirilen “yarar sağlama maksadı tespit edilemediği takdirde, genel kastla işlenebilen bir suç olan tehdit suçu” gündeme gelecektir." (Türk Ceza Hukukunda Şantaj Suçu, Sf.144, Dr. Fahri Gökçen Taner)

"Şeref veya saygınlığa zarar verecek hususun açıklanacağı veya isnad edileceği tehdidi yarar sağlamak amacıyla yapılmaktadır. Yani yarar sağlama kastı olmaksızın şantaj suçu işlenemez." (Şantaj Suçu, Sf.144 İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 6, Bahar 2019, Arş.Gör.Burak Bilge)

- ‘Yarar Sağlama Kastı’nın Değerlendirilmesi:

Mahkemece verilecek gerekçeli kararda, sanığın işlediği konusunda kanaate varılan suça dair:

1. Hüküm kurulan Kanun maddesinin içeriğindeki koşullar gereğince sanığın yarar sağlama maksadı olup olmadığı,

2. Eğer böyle bir maksadı olduğu kanaatine varıldı ise, dosya kapsamındaki hangi delil veyahut hangi ifadesine dayanarak bu kanaate varıldığı,

3. Dosya kapsamındaki ifadelerin bu maksadı taşıyıp taşımamasına göre atılı suçun TCK 106 sınırları içinde kalıp kalmadığının irdelenmesi ve eğer TCK 107/2 kapsamına giriyor ise dahi bunun gerekçesi açıklanması gerektiği kanatindeyiz.

Yerleşik Yargıtay kararları ve doktrindeki kabul gören görüşe göre, TCK 107/2 kapsamında şantaj suçunun ayırıcı özelliğinin, faildeki 'yarar sağlama kastı' olduğu bilinmektedir. Konu hakkındaki birtakım görüşler aşağıdaki gibidir:

1. "Karşılaştırmalı hukuka bakıldığında şantaj suçunun daha çok maddi çıkar elde etmek amacıyla işlenen bir suç tipi olarak görüldüğü ve genellikle malvarlığına karşı suçlar arasında düzenlendiği anlaşılmaktadır." (Türk Ceza Hukukunda Şantaj Suçu, Sf.122, Dr. Fahri Gökçen Taner)

2. "Diğer yandan söz konusu yararın maddi nitelikte olması gerektiği görüşü doktrinde hakimdir."(Tezcan, Erdem, Önok, s. 465), "Mesela, kendi işyerinde çalışmazsa internette çıplak fotoğraflarını yayınlayacağı yönünde tehditte bulunulması halinde şantaj suçu oluşmalıdır" (Şantaj Suçu, Sf.145 İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 6, Bahar 2019, Arş.Gör.Burak Bilge)

Alıntıladığımız görüşlere göre şantaj suçunun belirli bir yarar sağlama kastı gözetildiğinde oluşacağı ve genelde bu kastın maddi yarar elde etme saiki taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu hususlar irdelendiğinde, somut ceza dosyası kapsamında sanığın TCK 107/2 Maddesine uyar koşulların oluşmadığı kanaatine varılır ise dosyaya TCK 106 kapsamında kalabileceğinden bu şekilde değerlendirme yapılması gerekir.

- Yüksek Mahkeme Kararları:

1. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2014/7958 E.,2016/11641 K. Karar Tarihi: 08.06.2016 "Sanığın, kendisine veya bir başkasına yarar sağlamaya yönelik hareket ettiğine dair bir delil bulunmadığı, buna göre şantaj suçunun unsurunun oluşmadığı ve eylemin mağdur ve eşine hakaret suçunu oluşturabileceği, ancak şikayetten vazgeçilmiş olması nedeniyle sanık hakkında düşme kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırıdır."

2. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, E.2009/10651, K.2011/12046 Karar Tarihi: 05.07.2011 "Sanığın katılanın kendisiyle birlikte olmadığı takdirde hakkında iftira atacağı ve başka erkeklerle birlikte olduğu dedikodusunu çıkaracağını söyleyerek tehdit etmesi eyleminin, aynı Yasa'nın 106/1-2. cümlesinde düzenlenen sair bir kötülük yapacağından bahisle tehdit eylemi kapsamında kaldığı ve sanık lehine sonuç doğuracağı.."

3. Yargıtay 4. CD. 18.06.2014 Tarih, 2012/23680 E., 2014/22307 K. “Sanığın, katılana 04/08/2008 tarihinde gönderdiği “... eğer yeni bir sevgili bulduysan geberteceğim seni! Çok cesurdur beni öldür derken…” içerikli ve 05/08/2008 tarihinde gönderdiği “… hatta orada rezil ederim gelip seni, kimsenin yüzüne bakamazsın” içerikli mesajlar ile tehdit suçunu işlemesine rağmen, “tehdit suçunun, şantaja yönelik sözleri kuvvetlendirmek amacıyla gerçekleştirildiği” şeklindeki kanuni olmayan gerekçeyle ve sanığın, ne şekilde “kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla” hareket ettiği açıklanmadan yetersiz gerekçeyle şantaj suçundan hükümlülük kararı verilmesi...”

4. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi, 12.5.2017 Tarih, E.2017/1063, K. 2017/1190 Kararı: "Somut olay irdelendiğinde; sanığın müştekiye gönderdiği iddia edilen mesajda şantaj suçunun "yarar sağlama" öğesinin ne şekilde gerçekleştiği açıkça gösterilip yeterince tartışılmadan, yeterli değerlendirme ve irdeleme yapılmadan, soyut açıklamalara yer verilerek suçun oluştuğu kabul edilip yetersiz gerekçeyle TCK'nun 106/1 2.cümlesi hükmü yerine TCK'nun 107/2. maddesi gereğince mahkumiyet kararı verilmesi yasaya aykırı ve sanığın istinaf nedenleri yerinde görüldüğünden hükmün CMK'nun 289/1-g ve 280/1-b maddeleri gereğince BOZULMASINA"

5. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2015/12782 E.,2019/13252 K., Karar Tarihi: 10.09.2019 " Sanık hakkında şantaj eyleminden kurulan hükmün temyizinde ise; Sanık ...'ın müşteki N.'e söylediğini ikrar ettiği ve mahkemece kabul edilen sözlerinin şantaj suçunu oluşturmadığı, söz konusu ifadelerin 5237 sayılı TCK'nın 106/1-1. cümle kapsamında kalıp kalmadığı tartışılmadan, yanlış nitelendirmeyle anılan Kanunun 107.maddesi uyarınca hüküm kurulması, Kanuna aykırı ve sanık ...'ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, HÜKMÜN BOZULMASINA karar verilmiştir."

6. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2016/373 E.,2020/1586 K.,T: 22.01.2020 "Söz konusu mektup içeriğindeki sözler incelendiğinde şantaj suçunun yasal unsurlarının ne şeklide oluştuğu ve sanığın eyleminin TCK'nın 106/1-2. cümle kapsamında sair tehdit suçunu oluşturup oluşturmadığı yeterince açıklanıp tartışılmadan, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi ve yetersiz gerekçe ile sanığın şantaj suçundan mahkumiyetine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir."

7. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2012/23032 E.,2014/5850 K. Karar Tarihi: 24.02.2014 "Mesaj içeriklerine göre katılanın ne şekilde kendisine yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edeceği tehdidinde bulunulduğu açıklanmadan, varsayıma dayalı yetersiz gerekçelerle mahkumiyet hükmü kurulması..."

Neticeten, sanığın eyleminin yarar sağlama kastı gözetilerek şantaj suçu tanımına uyduğundan bahisle görülen bir somut ceza dosyası kapsamında, sanığın eyleminde T.C.K. 107/2 Maddesine uyar koşulların oluşmadığı kanaatine varılır ise, T.C.K. 106 kapsamında kalabileceğinden bu şekilde değerlendirme yapılması gerektiği kanaatindeyiz. Olası bir şikayetten vazgeçme halinde, iki farklı suç vasfına göre mahkumiyet kararı ile düşme kararının yaratacağı fark gözetildiğinde, bahsettiğimiz ayrımın önemi daha iyi anlaşılacaktır. Yazımıza eklediğimiz doktrin görüşleri ve Yargıtay kararları ışığında belirttiğimiz fikir ve görüşlerin yararlı olması dileğiyle.

-----------------

[1] Şantaj Suçu, Arş.Gör.Burak BİLGE, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 6 (1), Bahar 2019, Sf.132

[2] Türk Ceza Hukukunda Şantaj Suçu, Dr. Fahri Gökçen TANER, (Erişim Sağlanan Adres: http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2011-92-671)