GİRİŞ

Ekonomik hayattaki gelişmelerin etkisiyle taksitle satışlar ve buna bağlı olarak taraflar arasında kurulan taksitle satış sözleşmeleri giderek yaygınlaşmıştır. Özellikle 1800’lü yıllarda gerek otomobil, gerek dayanıklı tüketim malzemelerinin büyük önem kazanması sonrasında taksitli satışların daha da önem kazandığını görmekteyiz. Zira bedeli tüketiciler açısından oldukça yüksek olan ürünlere tüketiciler taksitle ödeme sayesinde ödeme tamamlanmadan sahip olabilmektedir. Bu durum ise tüketicilerin hem lehine hem de hal ve şartlara göre aleyhine bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

Taksitle satışlar sayesinde tüketiciler peşin olarak alamayacakları malları taksitle ödemek suretiyle alabilme imkânına kavuşmaktadır. Bu durum hem tüketiciyi memnun etmekte, hem de dolaylı bir şekilde üretimin artmasına vesile olmaktadır.

Tüketiciler açısından taksitli satışların en büyük dezavantajı ise tüketicilerin taksitle ödemenin cazibesine kapılarak ödeme güçlerini aşan alışverişler yapma risklerinin bulunmasıdır.[1] Bu da tüketicilerin gelirlerinden fazla harcamalarına ve ödemede güçlük yaşamalarına sebep olmaktadır.

Taksitle satışlar birçok ülke mevzuatında Avrupa Birliği’nin direktif ve tüzüklerine uygun şekilde düzenlenmiştir. Ülkemizde de gerek 4077 sayılı TKHK’de, gerekse de yürürlükte bulunan 6502 sayılı TKHK’de düzenleme alanı bulmuştur. Aynı zamanda taksitle satışlar genel kanun olan 6098 sayılı TBK’de de düzenlenmiştir. 6502 sayılı TKHK’nin 83/1. maddesinde de düzenlendiği gibi, sonra yürürlüğe giren özel kanun olan TKHK’de taksitle satış sözleşmesine ilişkin düzenleme bulunmayan hallerde, TBK’nin taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanacaktır.

Çalışmamızın ilk bölümünde taksitle satışların ortaya çıkışı ve taksitle satış kavramları üzerinde durulmuş, devamında taksitle satış sözleşmelerinin hukuki niteliği, özellikleri, unsurları incelenmiş, süre ve şekil şartlarından bahsedilmiş, muacceliyet kaydı, hâkimin müdahalesi, tüketici def’ileri, 6502 sayılı TKHK’deki diğer hükümler Yönetmelik hükümleri ile birlikte ele alınmıştır. Son bölümde ise taksitli satış sözleşmelerinin ne şekilde sona ereceği, erken ödeme hükümleri, cayma hakkının ne şekilde hangi şartlara bağlı olarak kullanılabileceği ve TBK’ye göre sözleşmeden dönmeye ilişkin hükümler incelenmiştir.

Taksitle satış sözleşmelerinin hem genel kanun olan 6098 sayılı TBK’de hem de özel kanun olan 6502 sayılı TKHK’de düzenlenmiş olması sebebiyle çalışmamızda her iki kanun hükümleri de karşılaştırmalı olarak izah edilmeye çalışılacaktır.

BİRİNCİ BÖLÜM

GENEL OLARAK TAKSİTLE SATIŞLAR

I. TAKSİTLE SATIŞLARIN ORTAYA ÇIKIŞI

Taksitli satışlar açısından dünyadaki gelişmeler incelendiğinde ilk taksitle satış sözleşmesi örneklerinin, 1807 yıllarında mobilya satışları nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıktığını görmekteyiz[2]. Bunun devamında 1800’lü yılların sonu 1900’lü yılların başlarında dikiş makinelerinin üretilmesiyle taksitli satışlar ivme kazanmıştır. Dikiş makinelerinin ortaya çıkması, elle üretimin zorluklarını ortadan kaldırması ve zamandan da tasarruf sağlayacak olması hususları gözetildiğinde cazip bir ürün olarak tüketicilerin dikkatini çekmiştir. Ancak dikiş makinelerinin pahalılığının alım gücünü etkilememesi adına taksitle satışlar başlamış, akabinde de birçok sorun gündeme gelmiştir. Zira ürünü alan alıcıların günü geldiğinde bedeli ödeyememesi, benzer şekilde de taksitlerini ödeyen alıcılara dikiş makinelerinin belirtilen süre içinde teslim edilememesi gibi her iki taraftan da kaynaklı sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır.

Ülkemizdeki ekonomik koşullar dikkate alındığında çoğu tüketicinin peşin ödeme imkânına sahip olmadığı alışverişlerde bedelin taksitlendirilmesi suretiyle ihtiyaç duydukları mal veya hizmetleri elde etme yoluna gittikleri bilinmektedir[3]. Türkiye'de taksitli satışların önem kazanması ise 1960'lı yıllarda olmuştur. İlk olarak dayanıklı tüketim malzemelerindeki arzın önemli ölçüde artması nedeniyle, bu arzın tüketici kitleleri için daha ulaşılabilir hale getirilmesi için taksitli satışlarla ilgili olarak kanun ve yönetmeliklerde herhangi bir düzenleme ve hükmün bulunmaması nedeniyle sorunlar patlak vermiş, ileride muhtemel bir üzücü durumun ortaya çıkmamasını temin amacıyla derhal bir düzenleme yoluna gidilmesi konusundaki düşünceler yoğunluk kazanmaya başlamıştır[4]. Bu nedenle 1969 yılından itibaren yıllık programlar ve icra planında taksitli satışlar konusu yer almıştır.

Taksitle satışlar tüketicilere, peşin para ile alamayacakları malları almak olanağı vermeleri, onları zorunlu tasarrufa yöneltmeleri ve bu suretle sürümün ve üretimin de artmasını sağlamaları bakımından yararlıdır. Bununla birlikte, onları gelirlerinden fazla harcamaya yöneltmeleri ve taksitleri ödeyemeyince güç duruma düşürmeleri bakımından sakıncalıdırlar. Taksitle satış sözleşmesinin uygulama alanın bu kadar genişlemiş olması pek çok hukuki sorunun doğmasına sebep olmuştur. Ekonomik anlamda güçlü olan satıcılar karşısında tüketicileri koruyucu mahiyette emredici yasal düzenlemelerin yapılmasını gerekmiştir. Taksitle satış sözleşmeleri son yıllarda yasama ve uygulama bakımından sayısız problemin doğmasına yol açmıştır. Bu problemler birçok ülkede konun özel bir kanunla düzenlenmesine; diğer bazı ülkelerde ise, mevcut hükümlerin yeniden gözden geçirilmesine sebep olmuştur.

II. TAKSİTLE SATIŞ KAVRAMI

Satışlar en genel ifade ile peşin ve vadeli satış olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Peşin satışlarda satış konusu, satış bedelinin ödenmesi ile birlikte teslim edilmekte, bir başka ifade ile teslim ile bedelin ifası aynı anda gerçekleşmektedir. Vadeli satışlarda ise satış bedelinin ifası ya da satış konusunun teslimi bir vadeye bağlanmaktadır. Satış bedelinin ifasının bir vadeye bağlandığı satışlar veresiye (kredili) satışlar olarak adlandırılmaktadır.

Günümüzde çok geniş uygulama alanına sahip olan taksitle satışlar, veresiye satışın özel bir türü olarak kabul edilmektedir[5]. Doktrinde baskın görüş de taksitle satışlar bakımından kurulan taksitle satış sözleşmesinin, satış sözleşmesinin ve bununda alt dalı niteliğinde olan veresiye satışın yani kredili satışın bir türü olduğu yönündedir[6].

Taksitle satışlarda satıcı, satış konusu malı satış bedelinin tamamen ödenmesinden önce teslim ederken, alıcı malı teslim aldıktan sonra satış bedelini kısım kısım ödemektedir[7]. Buradaki asıl amaç tüketicinin henüz taksitlerin tamamını ödemeden önce malı teslim alması yoluyla maldan “derhal” faydalanmasını sağlamaktır[8]. Satış bedelinin kısım kısım ödenmesi taksitle satış sözleşmesinin öne çıkan özelliği olan tüketici alıcının kredilendirilmesine hizmet etmektedir[9].

İKİNCİ BÖLÜM

TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMELERİ

I. TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMESİNİN TANIMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ

Taksitle satış sözleşmeleri başlık olarak birebir aynı olacak şekilde hem TBK’de hem de TKHK’de düzenlenmiştir. Ancak önemle vurgulamak gerekir ki TKHK’de yer alan madde başlığında her ne kadar satış ifadesi geçmekte ise de TKHK’de taksitle satış TBK’den farklı olarak satış dışındaki sözleşme ve işlemler için de uygulama alanı bulabilmektedir. Her iki kanunda da ayrı ayrı düzenlenen maddeler benzer olmakla birlikte ciddi farklılıklar da içermektedir. 6502 sayılı TKHK’nin 17-21. maddelerinde, 6098 sayılı TBK’nin taksitle satışlar hakkındaki düzenlemeleri de dikkate alınarak tüketici lehine önemli düzenlemeler yapılmıştır[10].

Taksitle satış sözleşmesi 6098 sayılı TBK’nin 253/1. maddesinde, “Taksitle satış, satıcının, satılan taşınırı alıcıya satış bedelinin ödenmesinden önce teslim etmeyi, alıcının da satış bedelini kısım kısım ödemeyi üstlendikleri satıştır.” şeklinde tanımlanmıştır.

6502 sayılı TKHK’nin 17/1. maddesinde ise taksitle satış sözleşmesi, “…satıcı veya sağlayıcının malın teslimi veya hizmetin ifasını üstlendiği, tüketicinin de bedeli kısım kısım ödediği sözleşme…” şeklinde tarif edilmiştir.

Genel kanun yürürlüğe girdikten sonra yürürlüğe yeni özel kanun girerse, artık yeni özel kanunun uygulanması gerekmektedir. Ancak daha eski tarihli ve genel nitelikli olan kanun yeni tarihli ve özel nitelikli kanunda düzenleme bulunmadığı zaman uygulanmaya devam etmektedir. Bu genel ilke doğrultusunda 6502 sayılı TKHK, genel kanun niteliği taşıyan TBK’den daha sonraki bir tarihte yürürlüğe girmiş olan ve özel niteliğe sahip bir kanun olduğu için 6502 sayılı TKHK kapsamına giren taksitle satış sözleşmeleri için öncelikli bir şekilde uygulama alanı bulacaktır. 6502 sayılı TKHK’de düzenleme olmayan hallerde 6098 sayılı TBK’nin taksitle satış sözleşmelerine ilişkin düzenlemeleri uygulama alanı bulacaktır.

Taksitle satım sözleşmelerinde malı alan veya hizmetten faydalanın kişinin tüketici olması, satıcının ise devamlı bir şekilde ticaret veya meslek faaliyetleri çerçevesinde gelir elde etmek gayesi ile sözleşmelere konu mal veya hizmetleri, bedel mukabilinde tüketicilere sunan ve bu işi meslek edinen kişiler olması gerekmektedir. Bu çerçevedeki taksitle satış sözleşmelerinde 6502 sayılı TKHK uygulanacaktır. Çalışmamızda hem TKHK hem de TBK hükümleri ayrı ayrı irdelenecek ve karşılaştırmalı olarak izah edilmeye çalışılacaktır.

II. TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMESİNİN ÖZELLİKLERİ

Taksitle satış sözleşmesi, sözleşmenin kuruluşu ve sonuç meydana getirmesi için tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının yeterli olduğu rızai niteliğe sahip bir sözleşmedir[11]. Tarafların irade açıklamaları sözleşmenin kurulması için yeterlidir.

Taksitle satış sözleşmeleri her iki tarafa da tam borç yükleyen sözleşmelerden olup bir diğer özelliği de satıcı tarafın alıcı tarafa satış konusu malın mülkiyetini devretme borcu altına girdiği bir sözleşme olmasıdır[12].

Taksitle satış sözleşmesi tanımlanırken malın teslimi veya hizmetin ifasının ne zaman yapıldığı değil tüketicinin ödeme şekli önem kazanmaktadır[13]. Önemli olan sadece tüketicinin ödeme şeklinin taksitli olmasıdır[14].

III. TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMELERİNİN UNSURLARI

6502 sayılı TKHK’nin 17/1. maddesinde yer verilen tanımdan çıkarımla taksitle satış sözleşmesinin unsurları; sözleşme konusunun belli bir mal veya hak olması, sözleşme karşılığının birden fazla vadeli olacak şekilde parça parça ifasının düzenlenmesi ve tüketici-alıcının taksit ödemeye başlamasından önce satıcı-sağlayıcının ürünü devretmesi veya yerine getirilecek hizmeti yapması olarak tanımlanmıştır[15].

A. Sözleşme Konusunun Belirli Bir Mal veya Hizmetten Oluşması

6098 sayılı TBK kapsamında yapılacak olan taksitle satış sözleşmeleri için, 253/1. maddede yer verilen taşınır ifadesi nedeniyle, taksitle satış sözleşmelerinin sadece taşınır mal veya haklar konusunda yapılabileceğini söylemek gerekmektedir. TBK’da düzenlenen taksitle satış sözleşmesinin TKHK’den en temel farklılıklarından biri budur. Taşınmaz mallar için, satış bedeli belli vadelere bölünerek parça parça ödenmesi kararlaştırılmış olsa dahi taksitle satış sözleşmelerine ilişkin 6098 sayılı TBK düzenlemeleri uygulama kapsamında yer almayacaktır[16]. TKHK’ye göre taksitli satış, sözleşme konusu mal veya hizmetin TKHK kapsamına dâhil edilebildiği her tür sözleşme için uygulama alanı bulabilmektedir. Bu açıklamalar doğrultusunda Yargıtay içtihatlarıyla taşınır hükmünde olduğu kabul görmüş olan, tapuda kayıtları bulunmayan taşınmazlar için taksitle satış sözleşmesi yapılmasının mümkün olduğunu ifade edebiliriz. Tapu kaydı bulunmayan taşınmazlar 6502 sayılı TKHK çerçevesinde taksitle satış sözleşmesinin konusu olabilecektir.

B. Sözleşme Bedelinin Birden Çok Vadeler Şeklinde ve Parça Parça Ödenmesinin Kararlaştırılmış Olması

Taksitle satış sözleşmesinden bahsedilebilmesi için sözleşmede en az iki taksitin kararlaştırılmış olması gerekir[17]. Taksitle satış sözleşmelerinin tanımının yapıldığı 4077 sayılı TKHK’de sözleşme bedelinin “en az iki taksitte ödendiği” ifadesi kullanılmış ise de, gerek 6502 sayılı TKHK madde 17/1’de ve TBK m. 253/1’de “en az iki taksit” ifadesi yer almamaktadır. 6502 sayılı Kanun yeni tarihli olmasına rağmen taksitlerin en az kaç tane olacağını düzenlememiştir[18].

TBK’nın 253/3-7. maddesinde, “…ikiden az olmamak üzere taksit sayısı…” ifadesi yer almış bu şekilde dolaylı da olsa genel kanunda en az iki taksitin mevcut olması gerektiği düzenlenmiştir. Bu doğrultuda 6502 sayılı TKHK 17. madde hükmünde açıkça düzenlenmemiş olmasına rağmen, 6502 sayılı TKHK’ya göre taksitle satış sözleşmesinden bahsedilebilmesi için asgari iki taksitin kararlaştırılması zorunlu unsurdur.

Vadeler arası sürelerin eşit olması zorunlu unsur olmadığı gibi taksit miktarlarının da eşit miktar da olması zorunlu değildir[19]. Taksit ödemeleri ayda bir, iki ayda bir veya altı ayda bir ödeme şeklinde olabilir[20]. Sonuç olarak ödemelerin tüketicilerce parça parça yerine getirilmesi yeterlidir. Taksitle ödenmesi gereken para satıış bedeli olmalıdır; faiz, masraf, komisyon vb. yan edimlerin taksitle ödenmesi taksitle satış sözleşmesinin kurulmuş olması anlamına gelmemektedir[21].

Önemle belirtmek gerekir ki sözleşme ile kararlaştırılan bedelin parça parça ödemesi, TBK 84. madde anlamında kısmi ifa niteliğinde değildir[22]. Kısmi ifadan bahsedilebilmesi için belirlenmiş ve vadesi gelmiş olan bütün bir borcun bir kısmının ifa edilmesi gerekir. Taksitle satış sözleşmelerinde ise bir edimin, tamamının bir kısmının ifası değil; bir bütün olarak bir borcun ifasıdır. Her ödeme tek başına bir alacağın konusunu oluşturmakta, borçlunun, her ödeme için kararlaştırılan miktarın tamamını ifa etmesi gerekmektedir[23]. Yani her taksit ödemesi müstakil bir alacak konusu olup her taksit ödemesinde kararlaştırılmış ödeme açısından borç sona ermiş olmaktadır.

C. Tüketicinin Taksitleri Ödemesinden Önce Satıcının Malı Teslim Etmesi veya Hizmeti İfa Etmesi

6502 sayılı TKHK bakımından, sözleşme karşılığı bedelin taksitler şeklinde ödendiği ancak, sözleşme konusu ürünün teslimi veya hizmetin gerçekleştirilmesinin taksitlerin bitmesinden sonra gerçekleştiği durumlarda da taksitle satış sözleşmesi söz konusu olmaz[24]. Yargıtay 13. HD, 2014/25089 E., 2015/20936 K. sayılı dosyada önüne gelen bir uyuşmazlıkta hizmetin ifasından önce taksit ödemesinin başlaması durumunda taksitle satış sözleşmesi olmayacağı yönünde karar vermiştir. Taksitli satıştan söz edilebilmesi için taksitlerin ödenmesinden önce malın teslim edilmesi gerektiği sabittir.

Mal teslimi veya hizmetin yerine getirilmesinden önce yerine getirilen ödemeler taksit niteliğinde kabul edilmez bu şekildeki ödemeler peşinat olarak kabul edilir[25]. Yapılacak peşinat ödemelerinin süresi ve miktarının, tüm sözleşme karşılığına nispeten daha fazla olması durumunda, nasıl bir yol izleneceğinin tespit edilmesi zorunludur. Sözleşmenin kuruluşundan sonra sözleşme konusunun teslimini veya hizmet ifasına kadar belirlenen zamanın uzun tutulması, taksitle satış sözleşmelerinde, karşılığı daha sonrasında ödeyecek olan tüketicinin, ürün veya hizmetten derhal yararlanması amacının yerine gayesine uygun olmayacaktır.

D. Sözleşmede Zorunlu Bilgilerin Bulunması

Sözleşmede bulunması gerekli zorunlu unsurlar 6502 sayılı TKHK’nin 21. madde hükmüne göre çıkarılan 14.01.2015 tarihli ve 29236 sayılı Taksitle Satışlar Hakkındaki Yönetmelik’te gösterilmiş olup sözleşme maddede sayılan zorunlu içerikleri taşımalıdır. Bu içerik 14.01.2015 tarihli ve 29236 sayılı Yönetmelik’in 6. maddesinde düzenlenmiştir.

Hükme göre taksitle satış sözleşmelerinin aşağıdaki bilgileri içermesi zorunludur:

a)      Tüketicinin adı, soyadı ve iletişim bilgileri.

b)     Satıcı, sağlayıcı veya kiralayanın isim, unvan, açık adres, telefon ve varsa diğer iletişim bilgileri.

c)      Sözleşmenin düzenlendiği tarih.

d)     Malın veya hizmetin teslim veya ifa tarihi.

e)      Sözleşmeye konu mal veya hizmet.

f)       Malın veya hizmetin tüm vergiler dahil Türk Lirası olarak peşin fiyatı.

g)      Malın veya hizmetin tüm vergiler dahil Türk Lirası olarak taksitle satış fiyatı.

h)     Tüketicinin cayma hakkının olduğu ve bu hakkın hangi sürede ve nasıl kullanılacağı.

i)       Ödeme planı.

j)       Tüketicinin erken ödemede bulunma hakkı ile satıcı veya sağlayıcı tarafından faiz veya komisyon alınmışsa, ödenen miktara göre faiz ve komisyon indirimi talep etme hakkı olduğuna ilişkin bilgi.

k)     Faiz miktarı, faizin hesaplandığı yıllık oran ve sözleşmede belirlenen faiz oranının yüzde otuz fazlasını geçmemek üzere gecikme faiz oranı.

l)       Tüketicinin temerrüde düşmesinin hukuki sonuçları.

m)   Tüketicilerin uyuşmazlık konusundaki başvurularını tüketici mahkemesine veya tüketici hakem heyetine yapabileceklerine dair bilgi.

E. Yasal Temsilcinin Rızası

4077 sayılı TKHK ve 6502 sayılı TKHK sınırlı ehliyetsizler tarafından kurulacak taksitle satış sözleşmeleri açısından kanuni mümessilin rızasına ilişkin herhangi bir hüküm mevcut değildir. 6098 sayılı TBK m. 254’de “Ayırt etme gücüne sahip bir küçük veya kısıtlı tarafından yapılmış olan taksitle satış sözleşmesinin geçerliliği, yasal temsilcinin yazılı rızasına bağlıdır. Bu durumda rızanın, en geç sözleşmenin kurulduğu anda verilmiş olması gerekir.” hükmü yer almaktadır.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi 6502 sayılı TKHK’nın 83. maddesi ile bu kanunda düzenleme bulunmadığı zaman genel hükümlerin uygulanacağına ilişkin düzenleme getirilmiştir. Bu madde gereği sınırlı ehliyetsizler tarafından kurulacak taksitle satım sözleşmesi açısından yasal temsilcinin rızasına ilişkin olarak 6098 sayılı TBK’nin 254. maddesi hükmü tüketici işlemleri açısından da uygulama alanı bulacaktır. Buna göre; kanuni temsilci rızasını yazılı olarak bildirmelidir ve bu yazılı rıza bildirimi en geç sözleşme kurulduğu anda verilmelidir[26]. Yazılı muvafakat-izin en geç sözleşme kurulurken verilmelidir aksi durumda sözleşme kesin bir şekilde hükümsüz sayılacaktır. TMK’nın 16. maddesinde sınırlı ehliyetsizlere ilişkin genel düzenlemeden farklı bir şekilde taksitle satış sözleşmesi, kanuni temsilcinin onayı ile geçerli hale gelmeyecektir. Bu şekilde genel düzenlemeden farklı olan bu düzenleme çerçevesinde icazetin sözleşmenin geçerli hale gelmesine herhangi bir etkisi olmayacaktır[27].

IV. TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMELERİNDE ŞEKİL

A. Taksitle Satış Sözleşmesinin Bağlı Olduğu Şekil

TBK’nin 12. maddesine göre, kural olarak herhangi bir sözleşmenin geçerli sayılması, kanun ile açık bir şekilde düzenlemediği sürece herhangi bir şekil şartına bağlı değildir.

6502 sayılı TKHK 17/3. maddesinde taksitle satış sözleşmesinin yazılı bir şekilde kurulmadıkça geçerli olmayacağı ayrıca düzenlemiştir. Bu düzenleme gereğince tüketici işlemi niteliğinde olan taksitle satım sözleşmelerinin nitelikli yazılı biçimde yapılması gerekmektedir.

Taraflar arasında yapılan taksit ile satış sözleşmelerinin adi yazılı biçimde yapılması yeterli olacaktır[28]. Sözleşmenin resmi biçimde yapılması şart değildir[29]. Yazılı şeklin konulmasında amaç zayıf durumda olan tüketiciyi satıcıya karşı korumak olduğundan sözleşmenin karşı tarafı olan satıcı yazılı sözleşme olmadığı için geçersizlik iddiasında bulunamaz. Bu sonuç 6502 sayılı TKHK’nin 17/3-son maddesindeki geçerli bir sözleşme yapmayan satıcı veya sağlayıcının, daha sonra bu sözleşmenin geçerli olmadığını tüketici aleyhine olacak şekilde ileri süremeyeceği yönündeki düzenlemesinden çıkarılmaktadır. 4077 sayılı TKHK 6-A/2 maddesi ile taksitle satış sözleşmelerinin geçerliliği için yazılı şekil zorunluluğu olduğu yönünde bir düzenleme getirilmişti. 6502 sayılı TKHK’nin 17/3. maddesi ile de taksitle satış sözleşmelerinin yazılı bir biçimde yapılması zorunluluğu aynı şekilde sürdürülmüştür.

B. Şekil Şartı Eksikliğinin Sonuçları

Adi yazılı şekil ve diğer şekil şartları tüketicilere, sözleşmenin yapılmasından evvel bir kez daha düşünme fırsatı verilmesi, girdikleri yükümlülükleri anlamaları için zaman tanınması, sözleşme koşullarına ilişkin sağlıklı bilgilere ulaşmalarının sağlanması ve güçsüz bulunan taraf olan tüketicilerin korunması amacıyla öngörülmektedir[30]. Yazılı şekil şartının yerine getirilmiş sayılması için sözleşme örneğinin her iki tarafın imzasını taşıması gerekli ve zorunludur.

6502 sayılı TKHK’nin 4/1. maddesinde bu kanun ile yazılı bir şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerin ve bilgilendirmelerin asgari on iki punto büyüklükte, açık anlaşılır anlaşılabilir bir dil ile sade ve okunaklı bir biçimde düzenlenmesi gerektiği ve bunların bir nüshasının kâğıt üzerine veya kalıcı veri depolayıcısı ile tüketicilere verilmesi gerektiği düzenleme altına alınmıştır. Aynı madde çerçevesinde sözleşmede bulunması gerekli olan unsurlardan bir veya birkaçının olmaması halinde, bu eksikliklerin sözleşmelerin geçerliliğini etkilemeyeceği yönündeki düzenleme gereğince sözleşmenin gerekli şartlarından bir veya bir kaçının yokluğu sözleşmenin geçersizliği sonucunu ortaya çıkarmayacaktır[31]. Bu durumda şekle aykırı olan, taksitle satış sözleşmesi geçerli olamayacaktır. Ancak 6502 sayılı TKHK 17/3 maddesi gereğince, sözleşmeyi geçerli bir biçimde düzenlememiş olan satıcı veya sağlayıcılar, daha sonra bu sözleşmenin geçersiz olduğunu tüketicinin aleyhine bir biçimde ileri süremeyecektir, sözleşmenin geçersizliği sadece tüketici tarafından öne sürülebilecektir.

Taksitle satış sözleşmesinin şekil şartına aykırı yapılması kesin hükümsüzlük sonucunu doğurmayacaktır[32]. Kesin hükümsüzlük durumlarında belli bir süre geçmesi ya da sözleşme taraflarının daha sonra sözleşmeyi onaylamaları ile bu işlem geçerli duruma gelmez. İşlem baştan itibaren geçersizdir ancak işlem tekrar en baştan şekil şartlarına uyularak yapılırsa geçerli bir işlem ortaya çıkacaktır[33].

İrdelenmesi gereken bir diğer konu tüketicinin şekil şartı eksikliği nedeniyle taksitle satış sözleşmesinin geçersizliğini ileri sürmesi durumunun hakkın kötüye kullanımı sayılacağı durumlar olup olmadığı hususudur[34]. Şekil şartına aykırılığı ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması sayılıp sayılmayacağı her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Taraflar arasında yapılan sözleşmede kararlaştırılmış yükümlülüklerin icrası ne kadar fazla gerçekleştirilmiş ise şekil eksikliğini ileri sürmek o nispette hakkı kötüye kullanma olarak kabul edilir. Bu durumda edimler büyük oranda yerine getirilmiş ve sözleşme sorunsuz bir şekilde sürdürülürken tüketicinin şekil eksikliği sebebiyle sözleşmenin geçerli olmadığını ileri sürmesinin hakkı kötüye kullanma olarak kabul edileceği durumlarda sözleşme geçerli olmaya devam edecektir[35].

V. TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMELERİNİN SÜRESİ

TBK m. 256/1 hükmünde alıcının, peşinat tutarından geriye kalan satış bedelini sözleşmenin kurulmasını izleyen üç yıl içinde ödemekle yükümlü olduğu öngörülmüştür. Dolayısıyla peşinat haricindeki kısmın ödenebileceği süre tayin edilmekle, taksitle satış sözleşmesinin süresine ilişkin bir üst sınır da belirlenmiş olmaktadır.

TKHK’nin genel kanundan sonra yürürlüğe giren özel kanun niteliği taşıması ve ayrıca TKHK m. 83’te belirtildiği üzere, TKHK’de hüküm bulunmayan hallerde genel hükümlerin uygulanacak olması nedeniyle, sözleşmenin süresine ilişkin söz konusu TBK m. 256/1 hükmü, TKHK kapsamındaki taksitle satış sözleşmeleri bakımından da uygulama alanı bulur.

VI. KIYMETLİ EVRAK DÜZENLEMESİ

Gümrük ve Ticaret Bakanlığın tarafından hazırlanarak 14 Ocak 2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 29236 sayılı Taksitle Satış Sözleşmeleri Hakkındaki Yönetmelik’in Kıymetli Evrak Düzenlenmesi başlıklı 11. maddesinin 1. fıkrasında da tüketicilerin yaptıkları işlemler kapsamında kıymetli evrak düzenlenecekse bu kıymetli evrakın ancak nama yazılı olarak, her bir taksit için taksit miktarını geçmeyecek şekilde ve ayrı ayrı bir şekilde düzenlenmesi gerektiği bu hükümlere aykırı olarak tanzim edilen senetlerin tüketici yönünden geçersiz olacağı düzenleme altına alınmıştır.

Taksitle satışlarda kıymetli evrak vasfında tanzim edilecek senetler, her taksit için ayrı ayrı bir şekilde ve ancak nama yazılı olarak düzenlenmelidir, aksi durumda bu kambiyo evrakı geçerli olamayacaktır. Yargıtay’ın istikrar bulmuş uygulamaları da bu çerçevededir.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin, 2014/879 E., 2014/17617 K. sayılı kararında özetle, taksit ile satışlarda kıymetli evrak vasfında tanzim edilecek senetlerin, her bir taksit için ayrı ayrı bir şekilde ve ancak nama yazılı olarak düzenlenmesi gerektiği, aksi durumda kambiyo senedinin geçerli olmayacağını, bu sebeple de somut olay açısından incelenen dava kapsamında düzenlenen senetlerin nama yazılı olmaları nedeniyle geçersiz olduklarına karar verilmiştir.

VII. TÜKETİCİ DEFİLERİ

TBK’nin 257. maddesinde, “(1) Alıcı, satıcının taksitle satıştan doğan ala­cağı ile kendisinin satıcıdan olan alacağını takas etme hakkından önceden feragat edemez. (2) Alacağın devredilmesi durumunda alıcının, satış bedeli alacağına ilişkin def ’ileri sınırlanamaz ve ortadan kaldırılamaz.” hükmü yer almaktadır.

4077 sayılı TKHK ve TKHK’de benzer bir düzenleme bulunmamaktadır. TKHK’nin genel kanundan sonra yürürlüğe giren özel kanun niteliği taşıması ve ayrıca TKHK m. 83’te belirtildiği üzere, TKHK’de hüküm bulunmayan hallerde genel hükümlerin uygulanacak olması nedeniyle, söz konusu TBK m. 256/1 hükmü, TKHK kapsamındaki taksitle satış sözleşmeleri bakımından da uygulama alanı bulur.

TBK’nin 145. maddesinde borçlunun, önceden takastan feragat edebileceği ifade edilmiştir. Bu yönüyle taraflardan birinin, takas hakkının doğmasından evvel feragat etmesi mümkündür. Görüleceği üzere TBK m. 257 hükmü ile genel kurala bir istisna getirilmiştir. Hükme aykırı sözleşme şartları ise kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi olur.

Tüketici, alacağın doğmadığını, borç ilişkisinin geçersizliğini, eski satıcının veya sağlayıcının hile yaptığını, onun karşılıklı borcunu hiç veya gereği gibi ifa etmemiş olduğunu, ödemezlik defini, devredilen alacağın zamanaşımına uğramış olduğunu veya eski satıcı/ sağlayıcı bakımından sebepsiz zenginleşme teşkil etmekte bulunduğu, geciktirici şartın gerçekleşmediğini ve borcun ifa, ibra, takas gibi sebeplerle sona ermiş olduğunu yeni alacaklıya karşı da ileri sürebilir.

VIII. MUACCELİYET KAYDI

Tüketicinin taksitle satış sözleşmesinde bir veya birkaç taksiti ödememesi ya da geciktirmesi kendiliğinden satıcı veya sağlayıcıya kalan taksitlerin tamamını talep etme hakkı veremez. Taksitle satış sözleşmelerinde, tüketicinin taksit ödemelerini geciktirmesi veya taksitleri ödememesi durumunda, satıcının henüz vadesi gelmemiş taksitleri talep edebilmesi için kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesi zorunludur.

Tüketicinin taksitle satış sözleşmesinde bir veya birkaç taksiti ödememesi ya da geciktirmesi halinde satıcı veya sağlayıcının kalan taksitlerin tamamını talep etme hakkı olması için öncelikle taraflar arasındaki sözleşmede bir muacceliyet kaydı olması gerektiği açıktır. Yalnız sözleşmede bu kayda yer verilmesi tek başına yeterli olamayacak ayrıca kanunda aranan koşullarında gerçekleşmesi gerekecektir.

Bu koşullar 6502 sayılı TKHK 19/1 maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre taksit ile satış sözleşmesinde tüketici taksitlerini ödeme hususunda temerrüt ederse, satıcı ya da sağlayıcılar, bakiye borç miktarının tamamının ödenmesini talep etme haklarını saklı tutmuşlarsa, bu haklarını ancak tüm edimlerini yerine getirmiş olmaları, tüketicinin ise bakiye borcunun en az onda birine denk gelen ve birbirine müteakip en az iki taksitini ya da borcunun en az dörtte birine denk gelen bir taksitin ödeme hususunda temerrüt etmiş olması hallerinde kullanabilirler.

Satıcı ya da sağlayıcıların bu haklarını kullanabilmeleri için tüketicilere en az otuz günlük bir süre verip muacceliyet ihtarı yapmaları da zorunludur. Ayrıca tüketicinin ödeyeceği bedel hesap edilirken, muaccel kılınan taksit tutarından faiz, komisyon ve benzeri masraflar çıkarılacaktır.

6502 sayılı TKHK’ye göre tüketicinin taksit ödemelerinde temerrüdü nedeniyle, satıcı ya da sağlayıcıların, muacceliyet hakkını kullanabilmesi için:

- Öncelikle Satıcının veya sağlayıcının bu hakkını saklı tutmuş olması gerekmektedir. Söz konusu kayıt sözleşmede açık olarak kararlaştırılmış olmalıdır.

- Satıcının veya sağlayıcının üzerine düşen bütün edimlerini ifa etmiş olması gerekmektedir.

- Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar ise dikkate alınmadan hesaplama yapmak suretiyle tüketicinin kalan borcun en az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksiti veya en az dörtte birini oluşturan bir taksiti ödemede temerrüde düşmesi gerekmektedir.

- Son olarak da satıcı ya da sağlayıcıların tüketicilere asgari otuz gün müddet verip muacceliyet ihtarında bulunması gerekmektedir. Taksitle satış sözleşmesine konulmuş söz konusu muacceliyet kaydının var­lığı ve belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde, kalan taksitlerin kendiliğinden muaccel hale gelmesi mümkün değildir. Satıcı veya sağlayıcı otuz günlük süre ver­mek suretiyle muacceliyet ihbarında bulunmalıdır[36].

Değinilmesi gereken bir diğer konu temerrüt için ihtar gerekip gerekmediği ve tüketicinin ne zaman temerrüde düşmüş sayılacağı hususudur. Taksitle satım sözleşmesinde her bir taksitin tarihi de belirlenmiş olacağından tüketicinin taksiti belirlenen zamanda ödememesi yeterli olup temerrüt için tüketiciye ayrı bir ihtar çekilmesine gerek yoktur[37].

TKHK’de, TBK’den farklı olarak satıcı/sağlayıcı, söz konusu hakkını kullanabilmesi için bütün edimlerini, sözleşmede öngörülen şartlara uygun olarak ifa etmiş olmalıdır. Bu bakımdan, sözleşme konusu asli edimlerin, malın teslimi, hizmetin ifası yanında, bunların dışında yüklenilen, örnek olarak malın montajı gibi edimler de yerine getirilmiş olmalıdır[38].

Tüketicinin temerrüde düşmüş olması gereken tutar bakımından TKHK’da kalan borç tutarı esas alınmışken TBK’da satış bedeline olan oranı dikkate alınmıştır[39].

IX. HÂKİMİN MÜDAHALESİ

TBK’nin 261. maddesinde, “Hâkim, temerrüde düşen alıcının borçlarını ödeyeceği konusunda güvence vermesi ve satıcının da bu yeni düzenleme dolayısıyla herhangi bir zararının söz konusu olmaması koşuluyla, alıcıya ödeme kolaylıkları sağlayabilir ve satıcının satılanı geri almasını yasaklayabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm 6502 sayılı TKHK’de mevcut olmayıp alıcının temerrüde düşmesi halinde hâkimin sözleşmeye müdahale edebileceğini düzenlemiştir.

TKHK’nin genel kanundan sonra yürürlüğe giren özel kanun niteliği taşıyor olması ve TKHK 83. maddesinde TKHK’de hüküm bulunmayan hallerde genel hükümlerin uygulanacağı hususu belirtilmiş olması sebebiyle, hâkimin müdaha­lesine ilişkin TBK’de yer verilen hüküm taksitle satış sözleşmeleri açısından uygulama alanı bulacaktır. Buna istinaden tüketiciler, TKHK kapsamında yer alan taksitle satış sözleşmelerinde hâkimin müdahalesini talep etme hakkına sahiptir. Madde metninden de anlaşıldığı şekilde hâkimin müdahalesi alıcıya ödeme kolaylığı sağlama ve satıcının satılanı geri almasının yasaklanması şeklinde iki şekilde olabilmektedir. Bu müdahale için de üç şartın gerçekleşmiş olması aranmaktadır. Bunlar;

1.      Tüketici temerrüde düşmüş olmalıdır.

2.      Tüketici borçlarını ödeyeceğine ilişkin güvence vermiş olmalıdır.

3.      Satıcının/sağlayıcının herhangi bir zararı doğmuş olmamalıdır.

Hâkim söz konusu yetkisini, muacceliyet şartının gerçekleşmiş olduğu veya satıcının/sağlayıcının sözleşmeden dönmüş olduğu durumlarda da kullanabilir[40]. Hâkimin yetkisini kullanırken başvurabileceği ilk yöntem, tüketiciye borç­larını ödemek üzere süre vermesi, diğer bir ifade ile borcu tecil etmesidir. Ancak hâkim, somut olayda tarafların durumuna göre başka yollara başvurarak ödeme kolaylığı sağlamak imkânına da sahiptir[41]. Bu bakımdan hâkim, sözleşmenin üst sınırı ile bağlı olmaksızın vadeleri uzatabilir, taksitleri fazla sayıda ve düşük miktarda belirleyebilir ve malın iadesini önleyebilir[42].

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMELERİNİN SONA ERMESİ

I. SÖZLEŞME BEDELİNİN ÖDENMESİ VE ERKEN ÖDEME

Tüketici taksitle satış sözleşmesini yaptıktan sonra ekonomik durumunun iyileşmesi veya şartların uygun olması durumunda borcun tamamını erken ödemek isteyebilir. Taksit ile satış sözleşmelerin de tüketici ciddi bir faiz yükümlülüğü altına girmektedir. Bu nedenle tüketicinin eline geçen her para ile taksitli borcunu kapatmak için kullanmaya teşvik edilmesi bir hukuk politikası tercihidir[43]. Taksit ile satış sözleşmesinde satıcılar satış konusu mal ya da hizmetlerin karşılığına peşin işlemlerindeki gibi derhal kavuşamayacağı için vadeleri de dikkate alarak satış bedelini peşin bedelden daha yüksek olarak belirleyebilmektedir[44].

Tüketicinin taksitli olarak kararlaştırılmış olan satış bedelini erken ödemesi durumunda satıcı veya sağlayıcının haksız bir menfaat elde etmesi söz konusu olacaktır. 6098 sayılı TBK’de farklı bir yaklaşım söz konusudur. Bu durumun düzenlendiği 96. maddeye göre sözleşme hükümleri, sözleşme özelliği veya durumdan sözleşme taraflarının aksini amaçladıkları anlaşılmadığı takdirde borçlu, edimini sürenin bitmesinden daha önce yerine getirebilir. Ancak, bu durumda yasa ya da sözleşme veya ticari âdet gerektirmediği durumlarda borçlu, erken ödemede bulunması nedeniyle indirim isteyemez. Bu düzenleme gereği TBK’ya göre borçlu vadesinden önce borcunu öderse erken ödeme indirimine hak kazanamaz. Ancak bu hüküm tüketici muamelesi sayılan taksit ile satış sözleşmelerinde uygulanma alanı bulamayacaktır. Tüketici borcunu vadesi dolmadan tümüyle öder ya da vadesi gelmemiş bir ya da birden çok taksit borcunu kapatırsa, satıcı veya sağlayıcıya, faiz veya komisyon ödenmiş ise, ödenen miktara göre faiz veya komisyon indirimi yapılması gerekir. Bu indirimin ne şekilde gerçekleştirileceği 14.01.2015 tarihli ve 2923 sayılı Yönetmelik’in 10. maddesinde düzenlenmiştir. Sözleşmeye erken ödeme halinde indirim yapılmayacağına ilişkin konacak olan hükümler 6502 sayılı kanun 20. maddesinin emredici nitelikte olması nedeniyle geçersiz olacaktır.

Tüketici borcun tamamını erken öder ise, ödeme taksit tarihinde yapılıyorsa; vadesi gelen taksit miktarı ile geriye kalan taksit tutarları içindeki anapara borcu ve varsa o tarihe kadar tahsil edilmemiş faiz ve kamusal yükümlülükler tüketiciden tahsil edilir. Tüketici bir ya da birden çok taksiti erken ödüyor ise, erken ödenen taksit miktarı içinde bulunan anapara tutarı üzerinden faiz oranı ve erken ödenen gün sayısı dikkate alınarak bulunacak faiz, faiz üzerinden hesaplanacak kamusal yükümlülükler (vergi, harç vb.) ve komisyon tutarı kadar indirim yapılır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bir taksit miktarından daha az olan ödemeleri satıcı ya da sağlayıcı kabul etmek zorunda değildir[45].

6502 sayılı TKHK’nin 20. maddesinde tüketicinin henüz vadesi dolmamış bir veya birden fazla taksit ödemesi yapabileceği düzenlenmiştir bir taksitten daha az ödeme için ise herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. 6098 sayılı TBK 258. madde de taksit borcunun kambiyo senedine bağlanmadığı sürece, alıcının satış bedelinden kalan miktarı her zaman için bir seferde ödeyip borcundan kurtulabileceği. Bu durumlarda da, peşin satış bedeline eklenen bedelin henüz ödenmemiş olan taksitlere isabet eden kısmının, yarısından az olmayacak şekilde ödeme süresinin kısaltılmasına uygun olarak indirileceği düzenleme altına alınmış olmakla birlikte bir veya birden fazla taksitin erken ödenmesi ile ilgili açık bir düzenleme bulunmamaktadır.

II. TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMELERİNDE CAYMA HAKKI

A. Cayma Hakkı Ve Geri Alma Hakkı Kavramları

TKHK’de her ne kadar “cayma hakkı” terimi kullanılmışsa da doktrinde esas olarak, hükümde tüketiciye tanınmış bulunan hakkın “geri alma hakkı” niteliğinde olduğu belirtilmektedir[46]. Geri alma hakkı, gerçek anlamda irade özgürlüğünün gerçekleşmesi amacına hizmet etmekte olan bir araç niteliği taşır ve satıcılarla eşit konumda bulunmayan tüketicile­rin, serbestçe pazarlık olanaklarının bulunmaması ve ekonomik olarak güçsüz bulunmaları nedeniyle, iradelerinin sıhhatli bir şekilde, etki altında kalmaksızın ortaya çıkmasını temine yardımcı olur[47]. Böylelikle tüketicinin sözleşmenin kurulmasını sağlayan irade beyanını, belirli bir süre içerisinde sözleşmeyle bağlı kalmak isteyip istemeyeceğini belirlemek suretiyle, geri alarak, sözleşmeyle bağlı olmaktan kurtulmasını sağlar[48].

B. TKHK’ye Ve Yönetmelik’e Göre Cayma Hakkının Kullanılması

TKHK’nin 18. maddesinin 1. fıkrasında; tüketicinin, yedi gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin taksitle satış sözleşmesinden cayma hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. TKHK 21/2. maddesinde de cayma hakkına ilişkin usul ve esasların yönetmelikle belirleneceği ifade edilmiştir.

1. Cayma Hakkının Kullanılmasında Süre

Yönetmeliğin 7. maddesinde ifade edildiği şekilde tüketici, yedi gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin taksitle satış sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkı süresi, hizmet ifasına ilişkin sözleşmelerde sözleşmenin kurulduğu gün; mal teslimine ilişkin sözleşmelerde ise tüketicinin veya tüketici tarafından belirlenen üçüncü kişinin malı teslim aldığı gün başlar. Ancak tüketici, sözleşmenin kurulmasından malın teslimine kadar olan süre içinde de cayma hakkını kullanabilir. Mal teslimi ile hizmet ifasının birlikte yapıldığı sözleşmelerde mal teslimine ilişkin cayma hakkı hükümleri uygulanır.

TBK’nin 255. madde hükmünde alıcının, taraflarca imzalanmış sözleşmenin bir nüshasının eline geçmesinden itibaren yedi gün içinde irade açıklamasını geri aldığını satıcıya yazılı olarak bildirebileceği öngörülmüştür. TKHK m. 18/1’de, tüketicinin, yedi gün içinde cayma hakkını kullanabileceği belirtilmiş ise de sürenin başlangıç anı gösterilmemiştir.

Cayma hakkının sonuç doğurabilmesi için yedi günlük süre içerisinde cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin satıcıya veya sağlayıcıya yöneltilmesi gerekir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin cayma hakkı süresi içinde satıcı veya sağlayıcıya yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile yöneltilmiş olması yeterlidir. Bu sebeple posta yolu ile yapılmış olan bir bildirim olması durumunda ise bu bildirimin yedi gün içinde satıcıya veya sağlayıcıya ulaşması aranmaz. Zira cayma hakkı ve geri alma hakkı gibi karşı tarafa yöneltilmesi gereken irade beyanı ile kullanılacak olan yenilik doğuran haklar sonuçlarını, bu beyanın muhatabına varması ile kendiliğinden doğurur[49].

TKHK’nin 4/1. maddesi ile TKHK’de yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen sözleşmeler ile bilgilendirmelerin bir nüshasının kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verileceği belirtilmiştir. Tüketicinin cayma hakkını kullanabilmesi için sözleşme şart­larının neler olduğunu değerlendirebilmesi ve ona göre bu hakkını kullanıp kullanamayacağına karar verebilmesi için yedi günlük cayma hakkını kullanma süresi, sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesinden itibaren başlatılmalıdır[50]. Sözleşmenin taraflarca imzalanmış nüshasının alıcıya verilmiş olduğu hususu ise satıcı tarafından ispat edilmek durumundadır.

2. Cayma Hakkı Hakkında Tüketicinin Bilgilendirilmesi

TKHK’nin 18/2. maddesinde satıcının/sağlayıcının, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgi­lendirildiğini ispat etmekle yükümlü tutulmuştur. Bu sebeple sözleşme örneğinin tüketiciye verilmesi zorunludur[51]. Zira tüketici bilgilendirilmemişse yedi günlük süre işlemeye başlamaz. TBK’nin 253/3-8. maddesinde ise, geri alma hakkının taksitle satış sözleş­mesinin yazılı içeriğinde yer alması gerektiği belirtilmiştir.

3. Cayma Hakkının Kullanılmasında Şekil Şartı

TBK’nin 255/1. maddesinde, geri alma hakkının kullanıldığını, satıcıya yazılı olarak bildirmesi gerektiği belirtilerek, yazılı şekil, geri alma hakkının geçerli olması için koşul olarak belirlenmiştir. TKHK’de ise cayma hakkının kullanılması bir şekle bağlı tutulmamıştır. TKHK’nin 18/2. maddesinde yer alan düzenlemeye göre tüketicinin, cayma hakkını kullandığına ilişkin bildirimi yedi günlük süre iççinde satıcıya veya sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Maddede yer verilen bilgilerden tüketicinin bu hakkını sözlü olarak da kullanabileceğini söylemek mümkündür. Her ne kadar TKHK’de cayma hakkının kullanılması yazılı şekil şartına tabi tutulmamışsa da cayma hakkının kullanıldığının ispatı açısından cayma bildiriminin yazılı şekilde yapılması tavsiye edilmektedir. Zira cayma hakkının kullanıldığının ispatı tüketiciye aittir[52].

TKHK 18/1. maddesinde düzenlendiği şekilde tüketici, taksitle satış sözleşmesinden doğan cayma hakkını herhangi bir gerekçe ileri sürmek zorunda olmaksızın ve cezai koşul ödemeksizin serbestçe kullanabilir[53]. Yargıtay da bir kararında taksitle satış sözleşmesiyle alınan mal ayıpsız olsa da cayma hakkının kullanılabileceğini vurgulamıştır[54].Hükümde açıkça ifade edildiği üzere, geri alma hakkının kullanılması nedeniyle satıcı, alıcıdan herhangi bir bedel talep edemez ve aksi yöndeki sözleşme hükümleri de kesin hükümsüz olur.

4. Cayma Hakkının Kullanılmasından Feragat

TBK 255/1. madde hükmünde, alıcının geri alma hakkından önceden feragat etmesinin mümkün olmadığı düzenlenmiştir. TKHK’da ve Yönetmelik’te bu hususla ilgili açık bir düzenleme olmadığından genel hükümleri işaret eden TKHK 83. madde hükmü uya­rınca da tüketicinin cayma hakkından önceden feragat edemeyeceğini söyleyebiliriz. Tüketicinin cayma hakkından önceden feragat etmesi halinde yapılan feragat kesin hükümsüzlük yaptırımı ile karşılaşır[55]. Ayrıca tarafların cayma süresinin kısaltılmasına dar yaptıkları anlaşma geçersizdir[56]. Buna karşılık hükmün nispi emredici niteliği gereği tarafların yaptıkları sözleşmede yedi günlük süreden daha uzun bir süreyi kararlaştırmaları ise tüketici lehine olduğundan mümkündür[57].

5. Cayma Süresi İçinde Sözleşmenin Akıbeti

Satıcı veya sağlayıcı, taksitle satış sözleşmesinin kurulduğu andan itibaren söz­leşmeyle bağlıdır ve sözleşme onun hakkında hükümlerini doğurur[58]. Ancak tüketicinin sözleşmeyle bağlılığı yedi günlük sürenin dolmasıyla, bir başka ifadeyle cayma hakkının kul­lanılmadan tamamlanmasıyla ortaya çıkar. Bu haliyle belirtilen süre içerisinde, taksitle satış sözleşmesi askıda olup, sözleşmenin akıbeti belirsiz durumdadır[59]. Bu nedenle henüz askıda olan taksitle satış sözleşmesine dayanarak, alıcı ve satıcı birbirinden edimlerin ifasını talep edemezler[60]. Yedi günlük süre içerisinde tüketici, cayma hakkını kullanmayarak sürenin tamamlanmasıyla sözleş­meyle bağlı olur ve taksitle satış sözleşmesi, tüketici bakımından da hükümlerini doğurmaya başlar[61].

6. Cayma Hakkının Kullanılamayacağı Durumlar

TKHK m. 18/3’te satıcı cayma süresi içinde malı tüketiciye teslim etmişse tüketicinin, malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde kullanabileceği; aksi takdirde tüketicinin cayma hakkını kullanamayacağı düzenlenmiştir.

Olağan gözden geçirme malın ilk incelemesini kapsar. Satıcı cayma süresi içinde malı tüketiciye teslim etmişse tüketici, malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde kullanabilir. Ancak malın mutat olarak kullanılması durumunda tüketici cayma hakkını kullanamaz. Tüketicinin, olağan gözden geçirme ölçüsünü aşan kullanımını satıcının veya sağlayıcının ispat etmesi gerekmektedir. Ayrıca cayma hakkı süresi sona ermeden önce, tüketicinin onayı ile hizmetin ifasına başlanan hizmet sözleş­melerinde de tüketici cayma hakkını kullanamaz. TKHK ve Yönetmeliğe göre tüketicinin satıcıyı bulduğu finansal kiralama işlemlerinde ise cayma hakkı kullanılamaz.

Tüketici cayma hakkını TMK m. 2’de düzenlenen dürüstlük kurallarına aykırı olacak şekilde kullanamaz[62]. Tüketicinin cayma hakkını dürüstlük kurallarına aykırı olacak şekilde kullanması halinde tüketici cayma hakkını 7 günlük süre içinde kullanmış olsa dahi geçerli sayılmayacaktır[63]. Bu gibi durumlara özellikle hijyen gerektiren ürünlerde rastlanabilmektedir. Zira tüketici yeni aldığı iç çamaşırını veya çorabı bir iki gün kullandıktan sonra cayma hakkını kullanamaz[64]. Bu ürünlerin ayıplı olması halinde ise tüketicinin ayıptan kaynaklanan seçimlik haklarını kullanma hakkı saklıdır[65].

C) Cayma Hakkının Kullanılmasının Sonuçları

Yönetmeliğin 8. maddesinde yer verilen düzenlemeye göre tüketicinin cayma hakkını kullanması durumunda, satıcı veya sağlayıcı cayma bildiriminin kendisine ulaştığı tarihten itibaren yedi gün içinde almış olduğu bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgeyi, tüketiciye hiçbir masraf yüklemeksizin iade etmekle yükümlüdür. Burada satıcı veya sağlayıcıya almış olduğu bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan belgelerin iadesinin masrafsız sağlanması yükümlülüğü yüklenmiş olup, devam fıkrasında da tüketiciye sözleşme konusu malı cayma hakkını kullandığı tarihten itibaren yedi gün içinde satıcıya iade yükümlülüğü getirilmiştir. Tüketici cayma hakkını kullandığını belirtmiş olmasına rağmen sözleşme konusu malı süresi içinde satıcıya veya sağlayıcıya iade etmez ise tüketici cayma hakkını kullanmamış sayılmaktadır.

18.08.2022 tarih 31927 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Taksitle Satış Sözleşmeleri Hakkında Yönetmelikle Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Yönetmeliğin 8. maddesinin 3. fıkrasına “…taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça…” ifadesi eklenmiştir. Son düzenleme neticesinde taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, cayma hakkının kullanılması durumunda tüketici, malın iade masraflarını da yüklenmek zorundadır.

III. TBK’YE GÖRE SÖZLEŞMEDEN DÖNME

Tüketicinin temerrüdü halinde satı­cının/sağlayıcının dönme hakkını kullanması TKHK’de düzenlenmediğinden, TKHK m. 83 uyarınca, TBK m. 259/2’de belirlenen dönmeye ilişkin şartlar TKHK kapsamındaki taksitle satış sözleşmeleri bakımından da uygulanır. Satıcı veya sağlayıcı söz konusu hükümde belirlenen şartlar çerçevesinde dönme hakkını kullanabilir.

TBK 259. maddeye göre alıcının taksitleri ödemede temerrüde düşmesi halinde satıcının sözleşmeden dönme hakkı olduğu hüküm altına alınmıştır. Maddenin devamında satıcının dönme hakkını kullanabilmesi belirli şartlara bağlanmıştır. Satıcının sözleşmeden dönebilmesi, ancak bu hakkı açık biçimde saklı tutmuş olmasına ve alıcının kararlaştırılan satış bedelinin en az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksiti veya en az dörtte birini oluşturan bir taksiti ya da en son taksiti ödemede temerrüde düşmüş olmasına bağlıdır. Ancak, satıcının dönme dolayısıyla isteyebileceği miktar, ödenmiş olan taksitler tutarına eşit veya daha fazla ise satıcının sözleşmeden dönemeyeceği düzenlenmiştir. Satıcı sözleşmeden dönme haklarını kullanmadan önce, alıcıya en az on beş günlük bir süre tanımak zorundadır.

Satıcının/sağlayıcının dönme hakkını kullanabilmesi için kesin vade karar­laştırılmış olsa dahi tüketiciye on beş günlük süre vermesi ve sürenin sonunda sözleşmeden döndüğünü derhal bildirmesi gerekir.

Maddeden de açıkça anlaşıldığı şekilde TBK’ye göre taksitle satış sözleşmesinden dönme hakkı TBK 260. madde uyarınca sadece satıcıya tanınmış bir haktır. Maddeye göre, satıcı, alıcının taksitleri ödemede temerrüde düşmesi sebebiyle satılanın alıcıya devrinden sonra sözleşmeden dönerse, her iki taraf aldığını geri vermekle yükümlüdür. Satıcı, ayrıca hakkaniyete uygun bir kullanım bedeli ve satılanın olağandışı kullanılması sebebiyle değerinin azalması halinde tazminat da isteyebilir. Ancak satıcı, sözleşme zamanında ifa edilmiş olsaydı elde edecek olduğundan fazlasını isteyemez. Satıcı, alıcının peşinatı ödemede temerrüde düşmesi yüzünden satılanın devrinden önce sözleşmeden dönerse, alıcıdan sadece ödenmeyen peşinat üzerinden, sözleşmeden döndüğü tarihe kadar işleyecek yasal faiz ile sözleşmenin kurulmasından sonra, satılanın uğramış olduğu değer kaybı sebebiyle tazminat isteyebilir. Ceza koşulu kararlaştırılmışsa, ceza bedeli peşin satış bedelinin yüzde onunu aşamaz. Tüketici ise ödemiş olduğu taksitleri ve bunlara ilişkin faiz ile mala ilişkin olarak yapmış olduğu masrafları istemek imkânına sahiptir. Tüketi­cinin, satıcıya yapmış olduğu ödemelerin satıcıda kalacağına ilişkin sözleşme kayıtları ise geçersizdir.

Yukarıda muacceliyet kaydında da detaylı olarak izah ettiğimiz üzere, 6502 sayılı TKHK’de ve 6098 TBK’de satıcının temerrüde ilişkin haklarını kullanması farklı şartlara tabi tutulmuştur. 6502 sayılı TKHK’deki düzenleme 6098 sayılı TBK’deki düzenleme ile kıyasla tüketicinin lehinedir. TKHK’de, TBK’den farklı olarak satıcı/sağlayıcı, söz konusu hakkını kullanabilmesi için bütün edimlerini, sözleşmede öngörülen şartlara uygun olarak ifa etmiş olmalıdır. Bu bakımdan, sözleşme konusu asli edimlerin, malın teslimi, hizmetin ifası yanında, bunların dışında yüklenilen, örnek olarak malın montajı gibi edimler de yerine getirilmiş olmalıdır.

Satıcının dönme hakkını kullanmasıyla birlikte, taksitle satış sözleşmesi geçmişe etkili olarak sona erecek ve taraflar, sözleşme dolayısıyla birbirle­rinden almış olduklarını iade etmek durumunda olacaklardır. TBK’nin 260/1. maddesinde, satıcı, alıcının taksitleri ödemede temerrüde düşmesi sebebiyle satılanın alıcıya devrinden sonra sözleşmeden dönmesi halinde: her iki tarafın aldığını geri vermekle yükümlü olduğu, satıcının, hakkaniyete uygun bir kullanım bedeli ve satılanın olağandışı kullanılması sebebiyle değerinin azalması hâlinde tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Ancak satıcının, sözleşme zama­nında ifa edilmiş olsaydı elde edecek olduğundan fazlasını isteyeme­yeceği ifade edilmiştir.  Olağandışı kullanım sebebiyle değer azalması sonucu malda meydana gelen eskimelerin giderilmesi istenebilir.

SONUÇ

Taksitle satış sözleşmesi 6098 sayılı TBK’de ve 6502 sayılı TKHK’de tüketiciyi koruyucu hükümlerle düzenlenmiştir. İnceleme konumuz 6502 sayılı Kanun’daki taksitle satış sözleşmesi olup TBK’deki düzenlemelere de yeri geldiğinde değinilmeye çalışılmıştır.

6502 sayılı TKHK’nin genel gerekçesinde kanun değişikliğine gidilmesinin en temel amaçlarından birinin Avrupa Birliği mevzuatına uyum sağlamak olduğu vurgulanmıştır. 6502 sayılı TKHK’de taksitle satış sözleşmeleri bakımından tüketiciye cayma hakkı tanınması, sözleşmenin geçersizliğinin tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri sürülemeyeceğini belirten hükümler içermesi sebepleri ile 4077 sayılı Kanuna göre daha nitelikli bir koruma getirildiğini söylemek mümkündür. Ancak TBK’de, sınırlı ehliyetsizlerin yapacağı taksitle satış sözleşmelerinde yasal temsilcinin rızasının aranması, sözleşmenin süresinin sınırlandırılması, alıcının peşinat borcuna ve bunu ödemede temerrüde düşmesinin sonuçlarının düzenlenmesi, hâkime müdahale imkânı tanınması ve alıcının def’ilerinin kısıtlanamayacağının belirtilmesi bakımından TBK’nin TKHK’den daha ayrıntılı hükümler içerdiğini ifade edebiliriz.

6502 sayılı kanun 4077 sayılı kanuna kıyasla cayma hakkı kapsamını daha da genişletmiştir. Bu çerçevede taksitle satış sözleşmeleri ile ilgili olarak tüketiciye 7 gün içinde cayma imkânı sağlamıştır. Bu düzenleme uygulama açından oldukça olumlu bir gelişme olmuştur.

Bu çalışmada; 6502 sayılı TKHK ile 6098 sayılı TBK’de yer alan taksitle satış sözleşmeleri incelenmiş, her iki kanundaki benzerlikler ve farklılıkların neler olduğu tespit edilmiş, genel kanun özel kanun ilişkisine değinilerek hangi hükümlerin tüketici lehine olduğu tespit edilmeye çalışılmış, özellikle tüketici lehine sözleşmeyi sona erdiren sebeplerden olan cayma hakkı kapsamlı bir şekilde ele alınarak taksitle satış sözleşmeleri hakkında bilgi verilmesi amaçlanmıştır.

KAYNAKÇA

AKİPEK ÖCAL, Şebnem; KARA, İlhan, Tüketici Hukuku Dersleri, Ankara, 2021.

ARSLAN, Sena, Tüketici Hukuku Açısından Taksitle Satış Sözleşmesi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2019.

ASLAN, İsmail Yılmaz, En Son Değişiklikler ve Yargıtay Kararları Işığında Tüketici Hukuku, 3. B., Bursa, 2006.

AYDOĞDU, Murat, Tüketici Hukuku Dersleri, Ankara, 2015.

BAŞ SÜZEL, Ece, “Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin Sözleşmenin Kurulmasından Önce Korunması: Ön Bilgilendirme Yükümlülüğü”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, İstanbul, 2018/2, s. 339-369.

DEVELİOĞLU, Hüseyin Murat, “6098 Sayılı Yeni Türk Borçlar Kanunu’nun Taksitle Satım Sözleşmesi İle İlgili Getirdiği Değişiklikler”, Legal Hukuk Dergisi, C. 9, S. 98, Şubat 2011, s. 525-552.

DURAL, Mustafa; SARI, Suat, Türk Özel Hukuku Cilt I Temel Kavramlar ve Medeni Kanunun Başlangıç Hükümleri, 17. B., İstanbul, 2022.

GÜMÜŞ, Mustafa Alper, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C. I, 3. B., İstanbul, 2013.

İNCEOĞLU, Murat, Taksitle Satımlarda Tüketicinin Korunması, İstanbul, 1998.

KARA, İlhan, Tüketici Hukuku, Ankara, 2015.

KASAP, Gözde, Tüketici Hukukunda Erken İfa, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2015.

KORUCU, Yavuz, Türk Borçlar Kanununa Göre Taksitle Satım ve Ön Ödemeli Taksitle Satım Sözleşmeleri, , (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzincan, 2012.

KÜÇÜKAYDIN, Emine Aslı, Tüketiciyi Koruyucu Nitelikli Geri Alma Hakkı, İstanbul, 2018.

MAKARACI BAŞAK, Aslı; ÖKTEM ÇEVİK, Seda, “6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda Taksitle Satım Sözleşmesine İlişkin Getirilen Düzenlemeler”, Legal Hukuk Dergisi, C. 10, S. 111, Mart 2012, s. 93-119.

OZANOĞLU, Hasan, Tüketicinin Korunması Açısından Taksitle Satım Sözleşmesi, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1999.

ÖZDEMİR, Hayrunnisa; KORKMAZ, Yakup, Milli Şerh, “Özdemir & Korkmaz Şerhi”, İstanbul, 2016, s. 383-480.

ÖZEL, Çağlar, Mukayeseli Hukuk Işığında Tüketiciyi Koruyan Geri Alma Hakkı, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1998.

ÖZEN, Burak, “Tüketici Kredilerinde Cayma Hakkının Kullanılması”, Sektörel Bazda Tüketici Hukuku ve Uygulamaları 2014-2015, (Editörler: Hakan TOKBAŞ, Fehim ÜÇIŞIK), Ankara, 2015, s. 82-89.

PEKACAR, Veysi, Tüketici Hukukunda Taksitle Satışlar, İstanbul, 2021.

SEROZAN, Rona, “Tüketiciyi Koruma Yasasının Sözleşme Hukuku Alanındaki Düzenlemesi’nin Eleştirisi”, Yasa Hukuk İçtihat ve Mevzuat Dergisi, C. XV, S. 173/4, Mayıs 1996, s. 579-598.

SEROZAN, Rona; BAYSAL, Başak; SANLI, Kerem Cem, Borçlar Hukuku Özel Bölüm, 3. B., İstanbul, 2018.

SERT SÜTÇÜ, Selin, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Hükümlerine Göre Tüketicinin Cayma Hakkı, Ankara, 2016.

TANDOĞAN, Haluk, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. 1/1, İstanbul, 2009.

UZUN KAZMACI, Özge, “İnternet Ortamında Kurulan Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin Korunması”, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Hükümlerinin Değerlendirilmesi Sempozyumu, Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, s. 2791- 2818.

ÜNLÜTEPE, Mustafa “6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a Göre Taksitle Satış Sözleşmesi”, Ankara Barosu Dergisi, S. 2014/2, s. 293-358. (TKHK)

ÜNLÜTEPE, Mustafa, Türk Borçlar Kanunu Hükümleri Çerçevesinde Taksitle Satım Sözleşmesi, İstanbul, 2011. (TBK)

YAVUZ, Cevdet; ACAR, Faruk; ÖZEN, Burak, Borçlar Hukuku Dersleri (Özel Hükümler), 4. B., İstanbul, 2022.

Yılmaz, Canan: “6098 Sayılı TBK Çerçevesinde Taksitle Satış Sözleşmesi (TBK M. 253-262)” Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Özel Hukuk Sempozyumu Özel Sayısı, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Hükümlerinin Değerlendirilmesi Sempozyumu (3-4 Haziran 2011), 2. B., İstanbul, 2012/10, s. 449-477.

ZEVKLİLER, Aydın; AYDOĞDU, Murat, Tüketicinin Korunması Hukuku, Açıklamalı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 3. B., Ankara, 2004. 

ZEVKLİLER, Aydın; GÖKYAYLA, K. Emre, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, İstanbul, 2021.

ZEVKLİLER, Aydın; ÖZEL, Çağlar, Tüketicinin Korunması Hukuku, Ankara, 2016.

---------------------

[1] ARSLAN, Sena, Tüketici Hukuku Açısından Taksitle Satış Sözleşmesi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2019, s. 1.

[2] ÜNLÜTEPE, Mustafa, Türk Borçlar Kanunu Hükümleri Çerçevesinde Taksitle Satım Sözleşmesi, İstanbul, 2011, s. 17. (TBK)

[3] PEKACAR, Veysi, Tüketici Hukukunda Taksitle Satışlar, İstanbul, 2021, s. 19.

[4] PEKACAR, s. 20.

[5] ZEVKLİLER, Aydın; GÖKYAYLA, K. Emre, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, İstanbul, 2021, s. 85.

[6] KORUCU, Yavuz, Türk Borçlar Kanunu’na Göre Taksitle Satım ve Ön Ödemeli Taksitle Satım Sözleşmeleri, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzincan, 2012, s. 12.

[7] SEROZAN, Rona; BAYSAL, Başak; SANLI, Kerem Cem, Borçlar Hukuku Özel Bölüm, 3. B., İstanbul, 2018, s. 257; ÜNLÜTEPE, Mustafa “6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a Göre Taksitle Satış Sözleşmesi”, Ankara Barosu Dergisi, S. 2014/2, s. 299. (TKHK)

[8] ZEVKLİLER, Aydın; ÖZEL, Çağlar, Tüketicinin Korunması Hukuku, Ankara, 2016, s. 206; YAVUZ, Cevdet; ACAR, Faruk; ÖZEN, Burak, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İstanbul, 2022, s. 279.

[9] ARSLAN, s. 38.

[10] AKİPEK ÖCAL, Şebnem; KARA, İlhan, Tüketici Hukuku Dersleri, Ankara, 2021, s. 97.

[11] PEKACAR, s. 39.

[12] PEKACAR, s. 40.

[13] AYDOĞDU, Murat, Tüketici Hukuku Dersleri, Ankara, 2015, s. 230.

[14] KARA, İlhan, Tüketici Hukuku, Ankara, 2015, s. 852.

[15] PEKACAR, s. 27.

[16] TANDOĞAN, Haluk, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. 1/1, İstanbul, 2009, s. 301.

[17] TANDOĞAN, s. 301.

[18] KARA, S. 856.

[19] OZANOĞLU, Hasan, Tüketicinin Korunması Açısından Taksitle Satım Sözleşmesi, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1999, s. 57.

[20] AKİPEK ÖCAL/KARA, s. 101.

[21] ÜNLÜTEPE, TBK, s. 54.

[22] OZANOĞLU, s. 65.

[23] OZANOĞLU, s. 66.

[24] YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 117.

[25] PEKACAR, s. 34.

[26] ARSLAN, s. 88.

[27] YILMAZ, Canan: “6098 Sayılı TBK Çerçevesinde Taksitle Satış Sözleşmesi (TBK M. 253-262)” Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Özel Hukuk Sempozyumu Özel Sayısı, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Hükümlerinin Değerlendirilmesi Sempozyumu (3-4 Haziran 2011), 2. B., İstanbul, 2012/10, s. 457.

[28] AKİPEK ÖCAL/KARA, s. 100.

[29] KARA, s. 855.

[30] PEKACAR, s. 46-47.

[31] PEKACAR, s. 47.

[32] PEKACAR, s. 47.

[33] PEKACAR, s. 47.

[34] PEKACAR, s. 48.

[35] AKİPEK ÖCAL/KARA, s. 172.

[36] İNCEOĞLU, Murat, Taksitle Satımlarda Tüketicinin Korunması, İstanbul, 1998, s. 43; YILMAZ, s. 464. 

[37] DEVELİOĞLU, Hüseyin Murat, “6098 Sayılı Yeni Türk Borçlar Kanunu’nun Taksitle Satım Sözleşmesi İle İlgili Getirdiği Değişiklikler”, Legal Hukuk Dergisi, C. 9, S. 98, Şubat 2011, s. 539.

[38] ZEVKLİLER, Aydın; AYDOĞDU, Murat, Tüketicinin Korunması Hukuku, Açıklamalı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 3. B., Ankara, 2004, s. 175. 

[39] ARSLAN, s. 108.

[40] İNCEOĞLU, s. 35. 

[41] İNCEOĞLU, s. 35; DEVELİOĞLU, s. 543.

[42] YILMAZ, s. 469; GÜMÜŞ, Mustafa Alper, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C. I, 3. B., İstanbul, 2013, s. 183; MAKARACI BAŞAK, Aslı; ÖKTEM ÇEVİK, Seda, “6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda Taksitle Satım Sözleşmesine İlişkin Getirilen Düzenlemeler”, Legal Hukuk Dergisi, C. 10, S. 111, Mart 2012, s. 114; DEVELİOĞLU, s. 543.

[43] PEKACAR, s. 49.

[44] OZANOĞLU, s. 222.

[45] ÜNLÜTEPE, TKHK, s. 341; ZEVKLİLER/ÖZEL, s. 224; KASAP, Gözde, Tüketici Hukukunda Erken İfa, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2015, s. 77.

[46] ASLAN, İsmail Yılmaz, En Son Değişiklikler ve Yargıtay Kararları Işığında Tüketici Hukuku, 3. B., Bursa, 2006, s. 436; SEROZAN, Rona, “Tüketiciyi Koruma Yasasının Sözleşme Hukuku Alanındaki Düzenlemesi’nin Eleştirisi”, Yasa Hukuk İçtihat ve Mevzuat Dergisi, C. XV, S. 173/4, Mayıs 1996, s. 583; ÖZEL, Çağlar, Mukayeseli Hukuk Işığında Tüketiciyi Koruyan Geri Alma Hakkı, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1998, s. 168; UZUN KAZMACI, Özge, “İnternet Ortamında Kurulan Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin Korunması”, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Hükümlerinin Değerlendirilmesi Sempozyumu, Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, s. 2806; SERT SÜTÇÜ, Selin, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Hükümlerine Göre Tüketicinin Cayma Hakkı, Ankara, 2016, s. 6.

[47] MAKARACI BAŞAK/ÖKTEM ÇEVİK, s. 114-115.

[48] MAKARACI BAŞAK/ÖKTEM ÇEVİK, s. 114-115.

[49] DURAL, Mustafa; SARI, Suat, Türk Özel Hukuku Cilt I Temel Kavramlar ve Medeni Kanunun Başlangıç Hükümleri, 17. B., İstanbul, 2022, s. 153.

[50] ÜNLÜTEPE, TKHK, s. 334.

[51] AKİPEK ÖCAL/KARA, s. 102.

[52] KÜÇÜKAYDIN, Emine Aslı, Tüketiciyi Koruyucu Nitelikli Geri Alma Hakkı, İstanbul, 2018, s. 20.

[53] GÜMÜŞ, s. 180; YILMAZ, s. 455, BAŞ SÜZEL, Ece, “Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin Sözleşmenin Kurulmasından Önce Korunması: Ön Bilgilendirme Yükümlülüğü”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, İstanbul, 2018/2, s. 259-260; ÖZEN, Burak, “Tüketici Kredilerinde Cayma Hakkının Kullanılması”, Sektörel Bazda Tüketici Hukuku ve Uygulamaları 2014-2015, (Editörler: Hakan TOKBAŞ, Fehim ÜÇIŞIK), Ankara, 2015, s. 82.

[54] Yarg. 13. HD, 26.06.2018 (T), 2016/9250 (E), 2018/7337 (K), Lexpera Hukuk Bilgi Sistemi, Erişim Tarihi: 25.10.2022

[55] ÜNLÜTEPE, TKHK, s. 335.

[56] ARSLAN, s. 98.

[57] ÖZDEMİR, Hayrunnisa; KORKMAZ, Yakup, Milli Şerh, “Özdemir & Korkmaz Şerhi”, İstanbul, 2016, s. 455.

[58] İNCEOĞLU, s. 27.

[59] İNCEOĞLU, s. 27.

[60] İNCEOĞLU, s. 27.

[61] İNCEOĞLU, s. 27.

[62] AKİPEK ÖCAL/KARA, s. 106

[63] AKİPEK ÖCAL/KARA, s. 106

[64] AKİPEK ÖCAL/KARA, s. 106

[65] AKİPEK ÖCAL/KARA, s. 106