6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının k bendinde tüketici; "Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi" olarak tanımlanmıştır. Aynı maddenin ğ bendi uyarınca  kredi veren ise; "Mevzuatı gereği tüketicilere kredi vermeye yetkili olan gerçek veya tüzel kişi" dir. Yine aynı maddenin l bendinde tüketici işleminin tanımı; "Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem" olarak yapılmıştır. Bu tanımdan hareketle, tüketici kredisi incelenecek olursa; tüketici kredisi sözleşmesinin bir tarafındaki kredi verenin;  "ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişi" tanımını karşıladığı görülecektir. Tüketici kredisi, 6502 sy. kanunun 22. maddesinin 1. fıkrasında; "kredi verenin tüketiciye faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında ödemenin ertelenmesi, ödünç veya benzeri finansman şekilleri aracılığıyla kredi verdiği veya kredi vermeyi taahhüt ettiği sözleşme" olarak tanımlanmıştır. Bu tanım doğrultusunda, tüketici kredisi sözleşmesi; kredi verenin (uygulamada bankalar) tüketicinin ödemesini ertelemeyi, ödünç vb. finansman şekilleri aracılığıyla tüketiciye bir menfaat sağlamayı, buna karşılık tüketicinin de kredi verene, almış olduğu krediyi zamanında ödemekle birlikte faiz veya benzeri bir menfaat sağlamayı taahhüt ettiği, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Kelime anlamı "para borcuna bağlı semere, getiri" olan "faiz" kavramı, tanımda "anapara faizi" olarak yorumlanmalıdır. (Anapara faizi, eş tanımıyla kapital faiz; ödünç verenin, belirli bir süre para alacağından yoksun kalmasının karşılığıdır, uygulamada "vade farkı" adıyla tahsil edilir.)

Kanun koyucunun tüketiciyi kredi verene karşı korumak gayesinin bir yansıması olarak, Tüketici Kredisi Sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması, bir geçerlilik şartıdır.

Kredi veren ile tüketici arasında akdedilen Tüketici Kredisi Sözleşmeleri, belirli veya belirsiz süreli olarak düzenlenebilir. Sözleşmenin belirli süreli veya belirsiz süreli olarak kurulmuş olması, en çok faize ilişkin kurallar bakımından değişiklik arz etmektedir. Şöyle ki; 6502 sy. Kanun'un 25. maddesinin 1. fıkrası; "Belirli süreli tüketici kredisi sözleşmelerinde faiz oranı sabit olarak belirlenir. Sözleşmenin kurulduğu tarihte belirlenen bu oran tüketici aleyhine değiştirilemez." hükmüyle, belirli süreli tüketici kredisi sözleşmelerinde, sözleşme süresince faiz oranının (tüketici aleyhine) değiştirilmesinin önüne geçmiştir. Ayrıca 26. maddenin 2. fıkra hükmünde, belirsiz süreli tüketici kredisi sözleşmelerinde faiz oranının hangi koşullar ve usulle değiştirilebileceği düzenlendiğinden, belirsiz süreli tüketici kredisi sözleşmesinin tarafı olan tüketicinin kredi verene ödemekle yükümlü olduğu faizin oranının, belirli süreli sözleşmelerin aksine, sözleşme süresince, belli koşullar altında değiştirilebileceği görülmektedir.

Tüketicinin, sözleşme uyarınca aldığı krediyi ne zaman, kaç taksit ile geri ödeyeceği, genellikle Tüketici Kredisi Sözleşmelerinin ekinde düzenlenen ödeme planı ile belirlenmekte ve sözleşme metninin yanı sıra bu ödeme planının da tüketici tarafından kabul edilmesi ve imzalanması gerekmektedir. Ödeme planında; taksit tarihi, her bir taksidin tutarı, tutara dahil olan anapara, faiz, BSMV, KKDF (Kredi Kaynak Destekleme Fonu) miktarı ve kalan tutar gösterilir. Esasen, tüketicinin tek bir taksit bakımından temerrüde düşürülmesi, bu ödeme planında yazan tarihte ödemekle yükümlü olduğu tutarı ödememesi neticesinde gerçekleşir ve bu taksit bakımından tüketiciyi temerrüde düşürmek için kredi verence yapılması gereken başka bir işlem bulunmamaktadır.  Genel itibariyle borçlu temerrüdünden bahsedebilmek için; ifa edilmemiş geçerli ve muaccel bir borcun varlığı, (ihtara gerek olmayan haller saklı kalmak kaydıyla) alacaklının borçluya borcun ödenmesi hususunda ihtarda bulunması, borç konusunun imkansızlaşmaması yani borcun ifasının hala mümkün olması ve (mehil verilmesini gerektirmeyen durumlar saklı kalmak kaydıyla)  alacaklı tarafından borçluya mehil verilmesi gerekmektedir. Türk Borçlar Kanunu, borçlu temerrüdünden söz etmek için borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olmasını aramamıştır. (Ancak belirtmek gerekir ki bazı hallerde, borçlu temerrüdünün bazı sonuçlarının doğumu bakımından borçlunun kusuru da aranmaktadır.) İnceleme konusu olan Tüketici Kredisi Sözleşmeleri uyarınca mütemerrit borçludan (tüketici) temerrüt faizi talep edilebilmesi; borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olmasına bağlı olmadığı gibi,  kredi verenin de bu sebeple bir zarara uğramış olması gerekmez.

Türk Borçlar Hukuku, para borcunun ifasına ilişkin, ifa etmemenin bir sonucu olarak alacaklıya, alacak tutarını faiziyle birlikte geri isteme imkanı sağlamıştır. Ayrıca, tüketicinin, ödeme borcunun ifasında temerrüde düşmesi halinde kredi verene "kalan taksitlerin tamamını talep etme" imkanı tanınmış fakat belli koşullara bağlı kılınmıştır. 6502 sy. Kanun'un 28. maddesinin 1. fıkrasında; "Belirli süreli kredi sözleşmelerinde tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düşmesi durumunda, kredi veren, borcun tamamının ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması, tüketicinin de birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi hâlinde kullanılabilir. Kredi verenin bu hakkı kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması zorunludur. " hükmü mevcuttur. Bu doğrultuda, tüketicinin taksit ödemede temerrüde düşmesi halinde kredi verenin kalan taksitlerin tamamını talep edebilmesi için; taraflar arasında belirli süreli bir kredi sözleşmesi mevcut olmalı, kredi verence borcun tamamının ifasını talep etme hakkı saklı tutulmuş olmalı, kredi veren sözleşme gereği yükümlü olduğu tüm edimlerini halihazırda ifa etmiş olmalı, tüketici birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmüş olmalı (böylece, yalnızca tek bir taksit ödemesinde temerrüde düşen tüketiciye karşı kalan taksitlerin tamamının talep edilmesinin önüne geçilmiştir) ve kredi veren, kalan taksitlerin tamamını talep etme hakkını kullanmadan önce tüketiciye 30 gün mehil vererek muacceliyet ihtarında bulunmalıdır.  Bu doğrultuda, kredi verence; kredinin kat edildiğini bildiren, kat tarihini, kat tarihi itibariyle ödenmesi gereken toplam borcu gösterir bir ihtarname keşide edilir. 6502 sy. Kanun'un 28/1 düzenlemeye paralel olarak, Tüketici Kredisi Sözleşmeleri Yönetmeliği'nin "Temerrüt ve Geç Ödeme" başlıklı 18. maddesinin 1. fıkrasında; "Tüketici kredisi sözleşmelerinde, tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düşmesi durumunda, kredi veren, borcun tamamının ifasını talep etme hakkınısaklı tutmuşsa, bu hak ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması, tüketicinin de birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi hâlinde kullanılabilir. Kredi verenin bu hakkı kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunmasızorunludur. Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz ve ücretler dikkate alınmaz." hükmü mevcuttur. Sözleşme serbestisi ilkesinin bir sonucu olarak sözleşmenin tarafları, temerrüt faizinin oranını sözleşme ile belirlemekte özgürdür. Sözleşmede taraflarca kararlaştırılmış bir faiz oranı mevcutsa, uygulanacak oran budur. Ancak bu oran bakımından bir sınır getirilmiştir, böylece temerrüt faizinin oranı, anapara faizi oranının %30 fazlasını aşamayacaktır. Bu sınır, Tüketici Kredisi Sözleşmeleri Yönetmeliği'nin 18. maddesinin 2. fıkrasında; " Temerrüt veya geç ödeme durumunda tüketiciden sözleşmede yer alan akdi faiz oranının yüzde otuz fazlasından daha yüksek bir oranda gecikme faizi tahsil edilemez. Aksi halde, kredi veren, fazla tahsil ettiği tutar ile fazla tahsil edilen tutarın tahsil edildiği tarihle fiilen tüketiciye geri ödendiği tarih arasındaki süre için sözleşmede yer alan akdi faiz oranının yüzde otuz fazlası üzerinden hesaplanacak faizi tüketiciye ödemekle yükümlüdür." hükmüyle karşılık bulmaktadır.