Bu yazımda, muhtelif yıllara ve vergilere ilişkin olarak vergi mükellefleri tarafından süresinde ödenmeyen amme alacaklarının tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca emekli maaş hesabına konulan haciz işleminin hukuka uygun olup olmadığı hususundaki kişisel değerlendirmelerime yer vereceğim.

1-KONUYA İLİŞKİN MEVZUAT HÜKÜMLERİ

6183 sayılı Amme Alacaklarını Tahsil Usulü Hakkında Kanunu'nun 54. maddesinde, ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı, cebren tahsilin; 1- amme borçlusu tahsil dairesine teminat göstermişse; teminatın paraya çevrilmesi yahut kefilin takibi, 2- amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi, 3- gerekli şartlar bulunduğu takdirde borçlunun iflasının istenmesi şekillerinden herhangi birinin tatbiki suretiyle yapılacağı, 55/1. maddesinde; amme alacağını vadesinde ödemeyenlere borçlarını 15 gün içinde ödemeleri lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı, 58/1.maddesinde; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde böyle bir borcu bulunmadığı, kısmen ödediği, alacağın zamanaşımına uğradığı iddialarıyla dava açabileceği; 62. maddesinde ise, borçlunun mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen borçlu veya üçünü kişiler elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarın tahsil dairesince haczolunacağı, 71. maddesinde ise; aylıklar, ödenekler, her çeşit ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama bağlı olmayan nafakalar, emeklilik aylıkları, sigorta ve emeklilik sandıkları tarafından bağlanan gelirlerin kısmen haczolunabileceği ancak haczolunacak miktarın bunların üçte birinden çok dörtte birinden az olamayacağı ve asgari ücreti aşmayan aylık gelirlerin onda birinden fazlasının haczolunamayacağı hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 93. maddesinin 1. fıkrasında; bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacaklarının, devir temlik edilemeyeceği, gelir, aylık ve ödeneklerin, 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar (5510 sayılı Kanun uyarınca ödenecek primler) ile nafaka borçları dışında haczedilemeyeceği, bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakatinin bulunmaması halinde icra müdürü tarafından reddedileceği hükmüne yer verilmiştir.

2-VERGİ BORÇLARININ TAHSİLİ İÇİN UYGULANAN HACİZ İŞLEMLERİ AÇISINDAN GENEL DEĞERLENDİRME;

Vergi idareleri tarafından, vergi mükellefleri hakkında yürütülen incelemeler neticesinde vergi tekniği raporları düzenlenmekte olup, anılan vergi tekniği raporlarında yer alan tespitler doğrultusunda düzenlenen vergi inceleme raporlarında belirlenen tutarlar veya takdir komisyonu tarafından takdir edilen matrahlar üzerinden vergi ziyaı cezalı tarhiyatlar yapılmaktadır. Öncelikle bu tarhiyatlara ilişkin olarak düzenlenen vergi / ceza ihbarnamelerinin 213 sayılı Kanun'da öngörülen hükümler uyarınca vergi mükelleflerine tebliğ edilmesi gerekmektedir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu veya başka diğer Kanun'lar uyarınca yapılan tebligatların vergi mükellefleri açısından sonuç doğurması ve amme alacağının bu suretle kesinleştirilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır. Tebliğ edilen ihbarnamelere karşı süresinde dava açılmaması veya açılan davanın reddedilmesi halinde amme alacağının kesinleşeceği açıktır. Ayrıca beyan üzerine tahakkuk eden alacaklar açısından vergi idarelerince ihbarname düzenlenmesi gerekmemektedir. Zira, mükellefin kendi iradesi ile verilen beyanlar neticesinde amme alacağı ödenmesi gereken safhaya gelmiş olmaktadır.

Dolayısıyla, usulüne uygun bir şekilde kesinleşen amme alacaklarının 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca ödeme emri ile ilgilisinden tahsiline çalışılması gerekmektedir. Mükelleflere tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı 15 gün içinde dava açılması mümkündür. Ödeme emirlerine karşı açılan davalarda, 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesinde belirtilen "böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı" iddiaları ileri sürülebilecektir. Vergi yargılamasında, bu durum bazı mahkemeler tarafından katı bir şekilde uygulanmakta ise de, bazı mahkemeler tarafından işin esası hakkında detaylı bir inceleme yapılmaktadır.

Kanaatimce, ödeme emrine karşı açılacak davalarda vergi mahkemelerince yapılacak hukuki denetiminin şekli bir inceleme ile sınırlı olmaması gerekmektedir. Zira, borcun tarh veya tahsil zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, kişinin borçtan dolayı sorumlu olup olmadığı (ilgili dönemde ortak veya temsilci olmayabilir) gibi işin esasına dair hususların detaylı bir şekilde incelenmesi gerekmektedir. Aksi düşünce, vergi idarelerince tarafına belge gönderilen kişiler açısından büyük bir hak kaybına sebebiyet verecektir.

Ödeme emirlerine karşı dava açılmaması veya açılan davanın reddedilmesi durumlarında, vergi idarelerince amme alacağının tahsili için mükellefler hakkında "haciz" yoluyla takibe geçileceği açıktır. Haciz işleminin tarafı olan kişiler tarafından, bu hususun öğrenilmesinden sonra (haciz işleminin hukuka aykırı olduğu düşünülüyorsa) vakit kaybetmeden dava yoluna başvurulması gerekmektedir. Zira, haciz işlemi neticesinde banka hesaplarına bloke konulabileceği gibi taşınır veya taşınmaz mallarının satılması gibi durumlar nedeniyle telafisi mümkün olmayan zararların doğabileceği de açıktır.

3-EMEKLİ MAAŞ HESABINA HACİZ KONULAN KİŞİLERİN YAPMASI GEREKENLER;

Vergi idarelerince uygulanan haciz işlemleri genellikle ilgililere tebliğ edilmemekte olup, mükellefler tarafından banka veya tapu dairelerinde işlem yapılmak üzere başvurulduğunda banka hesaplarına veya taşınır - taşınmaz mal varlığı üzerine haciz konulduğu öğrenilmektedir. Her ne kadar haciz işlemi öğrenilse bile, çoğu zaman haczin nedeni, hacze dayanak alınan borçlar hakkında bilgi sahibi olunmamaktadır. Böyle olunca da, haciz işlemine karşı açılan davalarda tarafların bu işleme karşı itirazlarını ileri sürebilmesi kısıtlı bilgiler ile mümkün olmaktadır.

Öncelikle haciz işlemine karşı açılan davalarda, muhtelif nedenler ileri sürülerek haciz işleminin hukuka aykırı olduğu hususu ileri sürülebilecektir. Davalı idarenin savunma dilekçesinde veya vergi mahkemelerince verilecek ara kararlar üzerine dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden haciz işlemi hakkında detaylı bir bilgiye sahip olunacaktır. Bu belgeler görüldükten sonra, haciz işlemine karşı itirazların sunulmasına da herhangi bir engel yoktur. Önemli olan husus, davanın güncel olarak takip edilmesi ve dosyaya gelen evraklara ulaşılarak bunlara karşı beyanların süresinde verilmesidir.

Uygulamada, vergi borcu bulunan emeklilerin banka hesaplarına da haciz konulduğu görülmektedir. Ancak, yukarıda yer verilen 5510 sayılı Kanun'un 93. maddesi uyarınca, hangi kurumdan veya ne zaman emekli olduğuna bakılmaksızın bir emeklinin maaşına haciz konulabilmesi için, bu Kanun'un 88. maddesinde yer alan prim giderlerine ilişkin borçlar ile nafaka borçları dışındaki borçlar için emekli şahsın muvafakatinin bulunması gerekmektedir.

Bu itibarla, haciz konulan banka hesabının ilgilinin emekli maaş hesabı olduğu hususu Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü'nden alınacak bir yazı ile belgelendirilmesi davanın kısa sürede sonuçlandırılması açısından önemlidir. Vergi borçlarının tahsili için dahi olsa emekli maaş hesaplarına haciz konulabilmesi için kişinin muvafakatinin bulunması gerekmektedir. Aksi halde, haciz işleminin hukuka uygun olduğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Ancak haciz işleminin bu gerekçe ile iptal edilmesi durumunda, Mahkemece işin esasına girilmediği ve haciz işleminin hukuka uygun olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmadığı da unutulmamalıdır. Söz konusu borçların tahsili için, vergi idarelerince kişinin diğer banka hesapları ve / veya taşınır - taşınmaz mal varlıkları açısından takip yapılabilecektir. Hal böyle olunca, haciz işleminin esasa ilişkin bir nedenden dolayı hukuka aykırı olduğu anlaşılıyorsa itiraz eden kişinin söz konusu durumları açık bir şekilde ileri sürmesi ve Mahkemece söz konusu gerekçe ile işlemin iptaline karar verilmesi gerektiğini belirtmesi lehine olacaktır.