GİRİŞ

Bu yazıda, serbest meslek erbabı olan avukatların bir takvim yılında elde ettikleri serbest meslek kazançları üzerinden alınması gereken gelir vergisini avukatlar hakkında yapılan vergi incelemelerini de göz önünde bulundurarak ele alacağım.

1- Serbest meslek kazancı nedir?

Serbest meslek kazancı; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun "Serbest meslek kazancının tarifi" başlıklı 65. maddesinde her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazanç olarak tanımlanmıştır.

Serbest meslek faaliyetinde bulunan kişiler, mesleki faaliyetinden dolayı elde ettikleri kazançlara ilişkin olarak serbest meslek makbuzu düzenlemek ve bir nüshasını müşteriye vermek zorundadırlar.

2- Serbest meslek kazancı nasıl tespit edilir?

Serbest meslek kazancı 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 67. maddesinde bir hesap dönemi içinde serbest meslek faaliyeti karşılığı olarak tahsil edilen para ve ayınlar ve diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerden bu faaliyet dolayısiyle yapılan giderler indirildikten sonra kalan fark olarak tanımlanmıştır.

3- Serbest meslek erbabı olarak avukatların bir takvim yılında elde ettikleri gelirlerin vergilendirilmesi;

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde; gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbi olduğu, gelirin bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olduğu, 2. maddesinde; serbest meslek kazançlarının gelire giren kazanç ve iratlardan olduğu ve bu Kanun'da aksine hüküm olmadıkça yukarıda yazılı kazanç ve iratların gelirin tespitinde gerçek ve safi miktarları ile nazara alınacağının düzenlendiği, 37. maddesinde; her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu hükmüne yer verilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3/B maddesinde; vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği hükme bağlanmış, 134. maddesinde; vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak ve tespit etmek olduğu hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlerin serbest meslek erbabı olan avukatlar açısından değerlendirilmesinden, gerçek kişi vergi mükellefi olan avukatlar tarafından bir takvim yılında elde edilen kazançların gelir vergisine tâbi olduğu açıktır. Kanun'un açık ifadesinde de anlaşıldığı üzere, gelirin tespitinde gerçek ve safi miktarların dikkate alınması gerekmektedir.

Diğer yandan, 213 sayılı Kanun'un 3/B maddesi ile vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu hükme bağlanmıştır. Yapılacak vergi incelemeleri ile ödenmesi gereken vergilerin doğruluğu araştırılacak olup, bunun ötesinde kanaat ve varsayıma dayalı vergi ve ceza önerilmesi Kanun'en mümkün değildir.

Dolayısıyla, önemli olan husus gelirin tespitine ilişkindir. Zira yapılan vergi incelemeleri ile zaman zaman vergi mükellefleri aleyhine olacak şekilde öneriler getirilmektedir. Bu durumda, vergi mükellefi hakkında yapılan cezalı tarhiyatlara ilişkin uyuşmazlıkların çözümü vergi yargılaması neticesinde çözülecektir.

Hakkında vergi incelemesi yapılan avukatın, incelemeyi yapan vergi müfettişine yardımcı olması ve aleyhine olacak değerlendirmeler varsa bunlara karşı doneleri sunulması gerekir.

Örneğin, idare veya vergi mahkemesinde açılan bir davada verilen dilekçe ret kararı sonrasında yeniden düzenlenen dilekçe ile açılan davanın ayrı bir dava olmadığı, önceki davanın devamı niteliğinde olduğu, bu iki dosyanın tek bir dava dosyası olarak kabul edilmesi ve incelemede bu hususun göz ardı edilmemesi hususunu müfettişe beyan etmelidir.

4- Serbest meslek erbabı olarak avukatların makbuz düzenlerken dikkat etmesi gereken hususlar;

Serbest meslek erbabı olan avukatların kazançlarının neredeyse yarısı KDV ve gelir vergisi olarak vergi idarelerine yatırılmaktadır. Bu nedenle kazanç elde edilmeden makbuz düzenlenmesi veya elde edilen kazançtan daha yüksek tutarda makbuz düzenlenmesi bu kişiler açısından katlanılması zor mali bir külfet oluşturacaktır.

(Bu yazının konusu gelir vergisi olduğu için, farklı bir mevzuata dayanılarak alınan KDV'ye ilişkin değerlendirmeleri başka bir yazıda yapacağım.)

Makbuz düzenlenirken bir hata yapılması veya gerçeğe aykırı bir durum olması halinde ilgililer özel usulsüzlük cezası başta olmak üzere vergi ve cezalar ile karşılaşabileceklerdir. Dolayısıyla makbuz düzenlenirken vergi hukukunun genel ilkelerine, ilgili vergi mevzuatına ve olayın gerçek mahiyetine dikkat edilmesi gerekmektedir.

Avukatların vekil olduğu her dosyadan en az tarifede yazan tutar kadar ücret aldığı varsayımı gerçeği yansıtmayan bir iddiadır. Zira gerek uyuşmazlığın niteliği gereği (dava konusu miktarın çok düşük olması vs) gerekse de başka nedenlerden dolayı ücret alınmaması söz konusu olabilir. Bir de bunun yanında, müvekkilin ödeme yapmadığı veya eksik ödeme yaptığı durumlar da azımsanmayacak kadar görülmektedir.

Hal böyle olunca, gelir vergisi açısından makbuzda belirtilecek tutar, (Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde daha yüksek bir tutar belirlenmiş olsa bile) gerçekte elde edilen kazanç olmalıdır.

Tahsil edilemeyen tutarlar olması halinde ise, bunlar için gelir vergisi açısından makbuz düzenlenmesi gerekmemektedir. Zira kazanç bu aşamada henüz elde edilmiş değildir.

Müvekkilin ödeme yapmadığı durumlarda "tarifede bu iş karşılığı şu tutarı alman gerekliydi" varsayımından hareketle serbest meslek erbabı olan avukatın tarifede yazan tutar kadar makbuz düzenlemesi gerektiğini söylemek hukuken mümkün değildir.

5- Kişisel Görüşlerim;

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 3/B maddesi dikkate alınarak vergilendirme işlemlerinde her durumda işin gerçek mahiyetinin esas alınması gerekmektedir. Bunun haricinde varsayım ve kanaate dayalı işlemlerden yola çıkılarak kişiler hakkında vergi salınması durumunda mülkiyet hakkının ihlali söz konusu olacağı için bu durum Hukuk Devleti ilkesinin temel esasları ile bağdaşmaz.

Serbest meslek mensuplarının bağlı olduğu odalar tarafından belirlenen ücretler tahsil edilmese veya daha az bir tutarın tahsil edilmesi hallerinde bile "tarifede yazan ücret tutarında fatura kesip o tutar üzerinden vergi ödeyeceksin" demek hakkaniyet kuralına uygun değildir.

Sonuç itibariyle, gerçek tutarı dikkate alarak tarifede yer alan bedelden daha düşük tutarda makbuz düzenleyen kişi hakkında cezalı gelir vergisi tarhiyatı yapılması durumunda, yasal süresi içinde yetkili vergi mahkemesinde dava açılması gerekmektedir.

>> AVUKATLARIN VERGİLENDİRİLMESİ-2 (VARLIK BARIŞI MÜESSESESİ İLE BİRLİKTE DEĞERLENDİRME)