Öncelikle dava açma süresi diğer dava açma sürelerinden farklı olarak yedi gün olarak belirlenmiş. Bu süreyi kaçıranlar hakkı kullanamıyor. Aslında bu sürenin diğer dava açma sürelerine göre kısa olduğu ve istikrar unsurunu bozduğu, aynı şekilde bu kısa sürenin adil yargılama hakkını da ihlal ettiği iddia edilerek Anayasa Mahkemesi'ne iptal süresini yedi günle sınırlayan hükmün iptali talebiyle dava açılmıştı. Ancak mahkeme, ödeme emrinin özellik ve nitelik itibarıyla diğer idari işlemlerden farklı olduğunu, kamu hizmetlerinin aksatılmadan yürütülebilmesi için kamu alacaklarının sürüncemede bırakılmaması gerektiğini, kamu yararının bunu gerektirdiğini belirterek talebi reddetmiş.

Aynı zamanda mahkeme yolunu tercih edecek olanların, açılan davanın tahsil işlemlerini durdurmayacağını bilmeleri gerekiyor. Yani dava açılmış olsa bile idare tahsil işlemlerini yürütmeye devam eder ve icabı halinde haciz işlemini başlatabilir. Bu yüzden dava dilekçesinde muhakkak yürütmenin durdurulması talep edilmeli. Davada haksız çıkılması yani borçlunun davayı kaybetmesi halinde haksız çıkma tazminatı ödeneceği de unutulmamalı. Amme Alacakları Kanunu'na göre itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağı yüzde 10 zamlı tahsil edilir. Bu tazminatın da vatandaşların haklarını aramalarını kısıtladığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'nde müracaat edilmiş ve tazminatı düzenleyen maddenin iptal edilmesi istenmişti. Mahkeme tazminatın bu hakkı engellemediğini, açılan davaların mahkemelerde görülmesine engel olmadığını gerekçe göstererek bu talebi de reddetti ve haksız çıkma tazminatını Anayasa'ya uygun buldu. Bu arada borçlunun davayı kaybetmesi halinde yeni bir tebligata gerek kalmadan yedi gün içerisinde mal bildiriminde bulunulması şart.




Ahmet Yavuz/Zaman