Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin bugüne kadar olan istikrarlı uygulamasında; satılan malın muhammen bedel veya üstünde bir bedelle satılmış olması hâlinde, ihalenin feshinin istenmesinde kural olarak hukuki yararın bulunmadığı görüşü benimsenmiş; bu durumda ihalede zarar unsurunun gerçekleşmemesi nedeniyle ihalenin feshine yönelik şikayetin hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi gerektiği uygulaması yerleşmişti.

Bu kuralın istisnaları ise;

- İhaleye fesat karıştırılması,

- Kıymet takdir raporunun usulsüz tebliği iddiası ile kıymet takdirine itiraz edilmesi (ya da kıymet takdirine itiraz edilmiş ise kesin olarak verilen karara ilişkin yeniden kıymet takdirine itirazın ihalenin feshi davasında iddia edilmesi)

- İpotek ve rehin takiplerinde İİK 150/e maddesine dayalı takibin düştüğü ve haciz yolu ile takiplerde ise İİK 106. ve 110. maddelerine dayalı haczin düştüğü iddiasında bulunulması,

olup bu iddialardan biri ile ihalenin feshi davası açılması halinde zarar unsuru gerçekleşmemiş olsa bile esastan inceleme yapılması gerektiği kabul edilmekteydi.

Ancak Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin kararında belirtildiği üzere; "Covid 19 salgını sonrası dünyada ve ülkemizde meydana gelen ekonomik durgunluk, üretim süreçlerindeki yavaşlama sonunda fiyatlarda meydana gelen ani, orantısız yükselişle birlikte paranın alım gücündeki değişiklikler ile taşınır ve taşınmaz değerlerinde oluşan büyük artışlar, 7343 sayılı Kanun ile mahcuz ya da merhun malların cebri satışında başlıca yöntem olan açık artırmanın elektronik ortama taşınması ile beraber muhammen değerin üzerinde sonuçlanan satışların artmış olması da dikkate alınarak, Dairemizce görüş değişikliğine gidilmek suretiyle, ihale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği görüşü benimsenmiştir. Asıl olan malın gerçek değerinden ihale edilmesi olup, malın salt muhammen değerin üzerinde satılmış olması her zaman zarar unsurunun oluşmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu anlamında yorumlanamaz." görüşte değişikliğe gidildi.

İlgili karar şöyle;

T.C.

YARGITAY

12. Hukuk Dairesi

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

ESAS NO: 2023/4344

KARAR NO: 2023/7236        

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ: Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

TARİHİ: 04.04.2023

NUMARASI: 2023/503-2023/528

DAVACI: Borçlu: 

DAVALI: İhale Alıcısı: 

Alacaklı: 

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı/borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Büşra Canan Tosun tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Borçlunun İcra mahkemesine başvurusunda, muhtelif fesih iddialarını ileri sürerek tapunun 2 parselinde kayıtlı taşınmaza ilişkin ihalenin feshini istediği; İlk Derece Mahkemesince, ihale bedelinin malın muhammen değerinin üzerinde olması nedeniyle zarar unsuru gerçekleşmediğinden şikayetçinin ihalenin feshi isteminde hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine ve para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına karar verildiği, şikayetçi borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin gerekçesi benimsenmek suretiyle, başvurunun esastan reddine hükmedildiği, kararın borçlu tarafından temyiz edildiği görülmüştür.

6100 sayılı HMK’nın “Dava şartları” başlıklı 114. maddesinin h bendinde, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı olarak yer almış olup, yine aynı yasanın “Dava şartlarının incelenmesi” başlıklı 115. maddesinde; mahkemece, dava şartlarının mevcut olup olmadığının, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacağı, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebileceği, mahkemece, dava şartı noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddine karar verileceği düzenlemesi mevcuttur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.12.2022 tarih ve 2021/345 E. - 2022/1820 K. sayılı kararında da işaret edildiği gibi; ihalenin feshi istemleri, şikayet niteliğinde olup şikâyet hakkının kullanılabilmesi için şikâyet ehliyetinin yanında diğer bir koşul şikâyeti ileri sürmek isteyen kişinin şikâyette hukuki yararının bulunmasıdır. İİK’nın 134. maddesinin 11. fıkrasında ihalenin feshi isteminde bulunanın fesihte hukuki yararı bulunması gerektiği açıkça hükme bağlanmıştır. Bu madde uyarınca ihalenin feshini isteyebilecek kişilerin, somut bir olayda ihalenin feshini isteyebilmesi için ihalenin feshedilmesinde hukuki yararının (menfaatinin) bulunması şarttır. Bir başka ifadeyle ihalenin feshini isteyen kişinin, somut bir ihalenin feshi sebebine dayanması ve bu yolsuzluk nedeniyle menfaatinin ihlâl edilmiş olması gerekir. Kanun hukuki yarar şartını, “İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vâki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur” şeklinde düzenlemiş olup, bu hükmün kanuna koyulma nedeni, ihalelerin lüzumsuz şikâyet ve itirazlarla sürüncemede bırakılarak  takiplerin sonucunun  belirsiz  kalması  ve meçhul  işlemlerden çekinerek cebri satışlara iştirak etmeme duygusunun yerleşmemesi, sonuç olarak talebi artırıcı kimliği ile borçluyu korumaya ve taşınmazın gerçek değeri ile satılmasını sağlamaya yöneliktir.

İhalenin feshini isteyen kişinin talebinin İcra mahkemesince dinlenebilmesi için şikayetçinin, gerçekleştiğini iddia ettiği fesih sebebinin kendi menfaatlerini ihlal ettiğini ispat etmesi zorunludur. Zarar unsurunun gerçekleşmemesi halinde şikayetçinin ihalenin feshini istemesinde hukuki yararı bulunmayıp, İcra mahkemesince, yapılacak ilk inceleme sonucunda, ihalenin feshini isteyen kişinin ihalenin feshedilmesinde hukuki yararı bulunmadığı kanısına varılırsa ihalenin feshi talebi esasa girilmeden usulden reddedilmelidir. Bu sayede cebri artırmalara katılım artacak ve buna bağlı olarak da malın gerçek değerinde ihale edilmesi sağlanacaktır. (ARSLAN Ramazan; (1984), İcra – İflas Hukukunda İhale ve İhalenin Feshi, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara).

Bahse konu zararın varlığının tespiti yönünden ise Dairemizce; satılan malın muhammen bedel veya üstünde bir bedelle satılmış olması hâlinde, ihalenin feshini istemekte kural olarak hukuki yararın bulunmadığına; kıymete yönelik itirazların varlığı, fesat iddiası ya da kamu düzeninden sayılan takip hukukuna dair ilkeler gibi bazı istisnai hallerde ise malın muhammen değerin üzerinde satılması durumunda dahi şikayetçinin fesih isteminde hukuki yararının bulunduğuna dair görüş istikrarlı şekilde uygulana gelmiştir.

Covid 19 salgını sonrası dünyada ve ülkemizde meydana gelen ekonomik durgunluk, üretim süreçlerindeki yavaşlama sonunda fiyatlarda meydana gelen ani, orantısız yükselişle birlikte paranın alım gücündeki değişiklikler ile taşınır ve taşınmaz değerlerinde oluşan büyük artışlar, 7343 sayılı Kanun ile mahcuz ya da merhun malların cebri satışında başlıca yöntem olan açık artırmanın elektronik ortama taşınması ile beraber muhammen değerin üzerinde sonuçlanan satışların artmış olması da dikkate alınarak, Dairemizce görüş değişikliğine gidilmek suretiyle, ihale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği görüşü benimsenmiştir. Asıl olan malın gerçek değerinden ihale edilmesi olup, malın salt muhammen değerin üzerinde satılmış olması her zaman zarar unsurunun oluşmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu anlamında yorumlanamaz. Bu cümleden olmak üzere, kanun koyucu aksini murat etmiş olsaydı, muhammen değerin üzerindeki satışlarda ihalelerin feshedilemeyeceğini düzenlemiş olurdu.

Hal böyle olunca, her ne kadar İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince, önceki içtihatlarımıza uygun olacak şekilde değerlendirme yapılarak sonuca gidilmiş ise de; Dairemizin yukarıda yazılı görüş değişikliği nedeniyle, şikayetçi borçlunun İcra mahkemesine başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü ve aşamalarda tekrar ettiği fesih iddialarının esası incelenerek hüküm kurulması için kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 04.04.2023  tarih ve 2023/503 E.- 2023/528 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, Suşehri İcra Hukuk  Mahkemesinin 13.12.2022 tarih ve 2022/24 E. - 2022/27 K. sayılı kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre borçlunun temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye  iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.