T.C.
Yargıtay
(Kapatılan)15. Ceza Dairesi
2013/4365 E. , 2013/10808 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Mala zarar verme, yaralama, tehdit
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin, onun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi, verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.
Somut olayda; Katılan ...'ın ... Caddesi üzerinde ... Unlu Mamuller isimli iş yerinin olduğu, diğer müdahil ...'ın müdahil ...'ın iş yerinde usta başı olarak çalıştığı, sanık...'in de aynı iş yerinde işçi olarak çalıştığı, sanık ...'in annesinin rahatsızlığı nedeniyle üç gün işe gelmediği, müdahil ...'ın olay günü gündüzleyin sanık ...'i telefonla aradığı, işe gelmeme meselesi yüzünden taraflar arasında telefonda tartışma çıktığı, müdahil ...'ın sanık ...'e işine son verdiklerini söyleyip telefonu kapattığı, sanık ...'in akşam saatlerinde yanında akrabaları olan diğer sanıklar ... ve ... ile birlikte müdahillerin bulunduğu iş yerine geldikleri, gündüzleyin telefondaki konuşma nedeniyle aralarında yeniden tartışma çıktığı, sanıklar ..., ... ve ...'in olay yerine gittiğini duyan diğer sanıklar ..., Ferhat ve ...'nin de olay yerine geldikleri, sanıkların hep birlikte müdahillere saldırarak doktor raporunda belirtildiği şekilde yaraladıkları, sanıkların yine müdahil ...'a ait iş yerine zarar verdikleri, sanık ...'in katılan ...'a hitaben "biz kürdüz, bu mekanlar bizden sorulur, alacağımızı fazlasıyla alırız.” diyerek tehdit ettiği olayda; tehdit, mala zarar verme ve yaralama suçlarının oluştuğu yönündeki kabulde bir isabetsizlik görülmemiş, sanığın katılan ...’a hitaben “Biz kürdüz. Bu mekanlar bizden sorulur. Alacağımızı fazlasıyla alırız.” sözünü yanında beş kişinin bulunduğu ortamda söyleyerek ve arkasından katılanlara ve işyerine karşı eylemi başlatmış olması karşısında, oluşan kastı gözetilerek tehdidi belirleyen mahkeme kararı yerinde görülmüş, sanığın olumsuz kişilik özellikleri gerekçe gösterilerek 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesinin uygulanmaması, yaralama ve mala zarar verme suçlarında " suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, sanığın kastının yoğunluğu amaç vesaiki nazara alınarak” takdiren hapis cezası uygulandığından, ayrıca 5237 sayılı TCK'nın 51/3 maddesindeki "cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz.” düzenlemesi karşısında tebliğnamedeki bozma isteyen düşüncelere iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılanlar ile sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA, 10/06/2013 gününde oybirliği ile karar verildi.