T.C.
Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
2024/2448 E., 2025/3362 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3282 E., 2024/538 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 4. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2015/321 E., 2022/497 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 17.06.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir
Belli edilen günde gelen davacı asiller ..., ... ve vekilleri Avukat ... ile davalı ... Sağlık ve Eğitim Hizmetleri A.Ş. vekili Avukat ... sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; müvekkili ...'ın gebelik takibinin davalı hastanede davalı doktor tarafından kesintisiz yürütüldüğünü, her şeyin normal sürdüğünü, hamileliğinin 6. ayında hastanın aşırı ödem şikayetleri olduğunu, davalı doktorun bu durumu normal karşıladığını, tahlil ve takiplerin son derece olumlu gittiğini söylemek suretiyle, ödem durumunu, "bebeğin iri ve kilolu olacağı" söylemiyle açıkladığını, gebelik süresinin tamamlandığını, 39. haftada 07.08.2012 tarihinde sezaryen ile gerçekleşen doğumda sağlıklı bir bebek doğduğunu, ancak müvekkili anne ...'nın doğum sonrasında kötü durumda olduğunu, 3-4 saat baygın kaldığını, sezaryen sonrasında, müvekkilinin kendine geldiğinde idrar için yataktan kaldırıldığında bayıldığını ve o esnada ciddi miktarda kanamasının olduğunu, idrar çıkışının olmadığını, doğumun gerçekleştiği gün yapılan kan tahlillerine göre, hastanın kan değerlerinin sürekli düştüğünü, ancak hekimin durumu fark etmediğini, ertesi sabaha kadar kusmaya devam ettiğini, 08.08.2012 tarihinde gece saatlerinde ise hastanın tekrar fenalaştığını, hastanın yoğun bakıma alındığını, gece saat 01.00 sularında, yani doğumdan 40 saat sonra ... Hastanesi'e sevk edildiğini, burada da yoğun bakıma alındığını, Nefroloji uzmanının her iki böbreğin de işlevini yitirdiğini açıkladığını, bu duruma davalı doktorun hatalı tıbbi uygulamalarının sebep olduğunu, 6 ay sonra 11.01.2013 tarihinde eşinin babasından böbrek nakli gerçekleştirildiğini, ancak müvekkilinin bünyesinin yapılan nakli reddettiğini, doğum öncesi son derece sağlıklı 29 yaşında genç bir kadın olan müvekkilinin, doğum sonrası iki böbreğini kaybetmiş bir hale geldiğini, sezaryen sonrası belirgin kanama, ilerleyen anemi, KC enzimlerinde yükselme, trombositopeni sonucunda akut böbrek yetmezliği geliştiğini, halen haftada 3 gün hemodiyaliz tedavisi uygulandığını, davalı hekimin gerek doğum öncesi takipte ve gerekse doğum sonrası sezaryen ve devamında yapılması gerekli takiplerde tıbbi kusurlu davranışla, müvekkilinin böbreklerinin kaybına ve tüm hayatının mahvına sebep olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik müvekkili ... için 3.000,00 TL maddi, 300.000,00 TL manevi tazminat, müvekkili ... için 3.000,00 TL maddi, 300.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili; hamilelik sürecinde davacı hastanın normal olarak kontrollerinin yapıldığını, davacının durumunun titizlikle takip edildiğini, doğum sonrası da davacının kontrolleri ve takibinin sıkı bir şekilde yapıldığını, yaşanan olayda kusurlarının bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; aldırılan raporda tedavi yapan doktora atılı kusur bulunamadığının belirtildiği, davalı doktorun ve hastanenin olayda kusuru olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı hekim hakkında yapılan şikayet nedeniyle ... Birliği nezdindeki dosya kapsamında düzenlenen uzmanlık alanları farklı tek akademisyen hekimlerin raporları, ... CBS'nin 2014/16603 soruşturma sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen dosyasında ATK 2. İhtisas Kurulu raporu ve Mahkemece alınan üç ayrı üniversite akademisyen heyet raporları ve ATK 3. Üst Kurulu raporu olmak üzere çok sayıda raporun mevcut olduğu, bir kısım raporlarda davalı hekimin kan sayımında sürekli devam eden düşmeyi fark etmeyerek düzeltecek yeterli girişimlerde bulunmadığından ihmalinin mevcut olduğu kanaatinin bildirildiği, bir kısım heyet raporlarında ise sezaryen sonrası gelişen akut böbrek yetmezliği ve kronik böbrek yetmezliğine neden olan durumun mevcut verilerle tespit edilemediği ve kan nakli yapılmış olsa dahi böbrek yetersizliğinin gelişmesinin öncelemeyeceğinin bildirildiği, Mahkemece ... Üniversite Tıp Fakültesi'nden alınan bilirkişi heyeti raporunun dosyadaki tüm raporlar arasındaki çelişkiyi giderici nitelikte olduğu, davalı hekimin sezeryan kararının doğru olduğu, doğum sonrası gelişen akut böbrek yetmezliğinin sebebinin dosyadaki veriler ile tam ve net olarak tespit edilemediği, davacıdaki kan kaybının öncelenmesi amacıyla kan nakli yapılması durumunda farklı komplikasyonlar gerçekleşebileceği ve böbrek yetmezliğinin gelişmesinin öncelemeyeceği sebebiyle dosya kapsamında davalı hekim ve hastanenin sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hatanın bulunduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun oy çokluğu ile esastan reddine karar verilmiş; karara karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; muhalefet şerhinde de belirtildiği üzere, delillerin eksik toplandığını, tanık delillerinin dikkate alınmadığını, lehe bilirkişi raporlarının dikkate alınmadığını, hükme esas alınan raporların çelişki giderilmeden hazırlandığını, ... Üniversitesinden alınan raporda, eksik tıbbi kayıtlar incelenmeden, davalı hekimin kusurunun bulunmadığının belirtildiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık; davalı hastanede davalı doktor tarafından yapılan gebelik takibi, doğum ve sonrasında meydana gelen organ kaybı nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yolun seçilmesi gerekir. (Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cilt, Ank. 1982, Sh.236 vd) Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, vekalet görevini gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar doktorun görev yaptığı sağlık kuruluşu için de geçerlidir.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Davacılar vekili tarafından dosyaya sunulan ... Odası Yönetim Kurulu Başkanlığına sunulan 09.04.2014 tarihli bilirkişi görüşünde; "..Hasta ...'ın gebelik takibi doktoru ... tarafından (gebelik takibine ait dosyada hiçbir test ya da bulgu yoktur, yalnızca hasta yakınının hastanın kilo alımı ve ödemleriyle ilgili şikayetleri vardır) muhtemelen iyi bir şekilde yapılmış, gestasyonel diabeti tanınmış (test sonuçları dosyada olmadığından bu tanının doğruluğunu irdelemek de olanaksızdır) ve takibi uygun şekilde başarıyla yapılmıştır. Sezaryen kararı doğru verilmiş, canlı bir erkek bebek doğurtulmuştur. Postoperatif dönemde hastasıyla yakından ilgilenen Dr. ..., belki de yorgunluk ya da konsantrasyon kaybına ya da bu tür olgularda tecrübe azlığına bağlı olarak, göz önünde net olarak duran bazı parametreleri (kan sayımlarında sürekli devam eden bir düşme) gözden kaçırmıştır. Özetle, hastanın doğum sonrası takibinde tıbbi hata ve ihmal vardır. Hasta HELLP sendromu olarak değerlendirilmiş, oysa ki çok daha önce akla gelmesi gereken, ağır kanamaya bağlı hipovolemik şoku düzeltecek girişimlerde yeterli düzeyde bulunulmamıştır. Dr. ... diğer branş doktorlarından konsültasyon istemiştir, ancak bu yeterli değildir. Çünkü atoni ya da cerrahi kanamaya bağlı olarak gelişen bu durumu çoğu zaman kadın doğum dışındaki branş hekimleri tanıyamaz ve net değerlendiremez. Daha tecrübeli kadın doğum uzmanlarından, hoca ya da şeflerinden destek ve görüş alarak bunu telafi etme olanağı olup olmadığı, Dr....'nın bunu yapıp yapmadığı ve bu olanaklar açısından hastane yönetiminin de ihmalinin olup olmadığının araştırılması gerektiği..." bildirilmiştir.
Dosya kapsamından, Mahkemece dosyaya kazandırılan 23.06.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda '' .....'ın operasyon sonrası izlemi yeterli olmakla birlikte, oluşan klinik tablo erken dönemde tanınmamış ve yapılan konsültasyonlar ve müdahalelerde geç kalınmıştır. Dr. ..., kusurlu olmamakla birlikte hastanın postoperatif izleminde yeterli özeni göstermemiştir ve ilgili hekimin kismi de olsa ihmali söz konusu olduğu" yönünde rapor düzenlenmiştir. Dosya içerisinde yer alan 11.04.2019 tarihli ATK raporunda ise; davalıların uygulamalarında tıbbi hata bulunmadığının belirtildiği görülmektedir.
Mahkemece alınan 16.09.2022 tarihli bilirkişi raporunda ise, "davacı ... ...'ın doğum sonrası diyaliz bağımlı böbrek yetmezliğinin gelişmesinin sebebi Atipik Hemolitik Üremik Sendromdur. Bu sendromda erken dönemde kan transfüzyonu yapılması böbrek yetmezliği gelişmesini önlemeyecektir. Dosya incelemesinden hastanın post op erken dönem takibinde ve yönetiminde gerekli lavaratuvar testlerinin ve konsültasyonlarının istendiği ve hastanın üst merkeze sevk edildiği görülmüştür. Davalı .... ...'nın ihmali yada kusur olduğu düşünülmediği" yönünde görüş bildirmişlerdir.
Hal böyle olunca, Mahkemece her ne kadar kusur durumuna ilişkin birden çok rapor alınmış ve son alınan heyet raporu hüküm kurmaya elverişli görülmüş ise de az yukarıda açıklandığı üzere 23.06.2017 tarihli bilirkişi raporundaki davalı doktorun ihmalinin bulunduğundan bahsedilmesi, yine dosyaya kazandırılan ... Odası Yönetim Kurulu Başkanlığına sunulan 09.04.2014 tarihli bilirkişi görüşünde davalı doktorun hastanın doğum sonrası takibinde tıbbi hata ve ihmaline değinmesi, ayrıca davacının doğum öncesi döneme ait tıbbi belgelerin dosya arasına alınmadan rapor tanzimi ile sonuca gidilmesi yerinde değildir. Bu durumda Mahkemece davacıya ait doğum öncesi tüm tıbbi belgeler de getirtilerek, tam teşeküllü üniversite hastanelerinde görev yapan alanında uzman doktorlardan heyette nefroloji, hematoloji, iki kadın doğum uzmanı ve hastane yönetiminden anlayan bilirkişinin de bulunduğu yeni bir bilirkişi heyetinden somut olaya uygun şekilde, davalıların özen yükümlülüklerine aykırılık niteliğinde ihmal ve kusurlarının bulunup bulunmadığı, davalı hastane işletmesinin hastaya gebelik takibinde, doğum sırasında ve sonrasında davalı hekim tarafından uygulanan tedavilerin tıp kurallarına uygun olup olmadığı, yapılan sevk işleminde gecikme yaşanıp yaşanmadığı hususlarında davacı tarafın tüm itirazlarını karşılar ve raporlar arası çelişkiyi giderecek nitelikte, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, İlk Derece Mahkemesinin kararının bu sebeple bozulması gerekmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca, iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca davacılar yararına BOZULMASINA,
28.000,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacılara verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
17.06.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.




