1.Tanımı ve Koşulları

Belirsiz alacak davası, 6100 sayılı HMK m. 107’de düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında; “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” hükmü, ikinci fıkrasında ise, “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” hükmü yer almaktadır.

Buna göre belirsiz alacak davası açabilmek için;

- Davacının, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyecek olması veya belirlenmesinin imkânsız olması,

- Davanın dayanağı olan hukuki ilişkinin ve asgari talep sonucunun belirtilmesi,

- Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması,

- Ek olarak HMK m. 114’de yer alan dava şartlarının bulunması gerekmektedir.

Önemle belirtmek isteriz ki, belirsiz alacak davası, HMK m. 107/3’ün ilga edilmesi sebebiyle (2020 Temmuz değişikliği) madde gerekçesine göre ancak iki şekilde ikame edilebilmektedir:

I.Eda (tahsil talebi ile) niteliğinde belirsiz alacak davası, tahsil amacı taşımakta olup davacının dava başında belirleyebildiği bir miktarı dava dilekçesinde göstermesi gerekmektedir.

II.Kısmi eda ve külli tespit niteliğinde belirsiz alacak davası, maddenin gerekçesinde belirtilmiştir. Aynı kanunun 109. maddesinde belirtilen kısmi dava türü gibidir. Ancak zamanaşımı, faiz vb. konularda sonuçları farklı kabul edilebilmektedir.

Yargıtay’a göre kısmi eda ve külli tespit niteliğinde belirsiz alacak davası şu şekilde açılanmıştır;

Yargıtay 9. Hukuk Dai̇resi 2018/4629 E., 2021/148 K. sayılı ilamında; “Belirsiz alacak davasında bir miktarın tahsili yanında, kalan tutarın tespiti istenebilecek ve yargılama sırasında belirlendiğinde kalan miktar da talep edilebilecektir. Bunun tam eda davasından farkı, belirlenebilen miktarın talebi yerine, kısmi bir miktarın istenebilmesidir. Örneğin belirsiz bir alacak için alacaklı tarafından belirsiz alacak davası açıldığında ve 100,00 TL için tahsil, kalan miktarı için ise alacağın tespiti istendiğinde kısmi eda külli tespit davasından söz edilir.” şeklinde kısmi eda ve külli tespit davası örnek verilerek açıklanmıştır. [1]

Kısmi alacak davası ise, HMK m. 109’da düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.” hükmü, son fıkrasında ise, “Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” hükmü yer almaktadır.

Buna göre kısmi alacak davası açılabilmek için;

- Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olması,

- Hukuki yararın bulunması,

- Alacağın aynı hukuki ilişkiden doğmuş ve muaccel olması,

- Bakiye alacaktan feragat edilmemiş olması,

- Ek olarak HMK m. 114’de yer alan dava şartlarının bulunması gerekmektedir.

2.Doktrin ve Yargı Görüşleri

Prof. Dr. Baki Kuru, belirsiz alacak davasını likit olmayan (tutarı belli olmayan) alacaklar için açılan bir kısmi dava olduğunu, alacağın belirli (likit) olması halinde kısmi dava açılabileceğini, alacağın belirsiz (likit olmayan) olması halinde ise belirsiz alacak davası açılabileceğini belirtmektedir.

Yine hocamız, likit olmayan (tutarı belli olmayan) alacaklarda, alacağın miktarının belirli olmadığını, yani borçlu tarafından alacağın gerçek miktarını tespit edebilmek için bütün unsurlar bilinmemekte veya bilinememekte olduğunu, alacağın gerçek miktarının tespiti için, ya alacaklı ve borçlunun bir anlaşmaya varması gerektiğini veya (böyle bir anlaşma olmazsa) alacağın gerçek miktarının bir mahkeme kararı ile tespit edilebileceğini ifade etmektedir. [2]

Yargıtay’a göre ise; alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği yönündedir. [3]

Kısmi alacak davası yönünden ise, Yargıtay, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen alacağın bir kesimi için açılan davayı kısmi dava olarak tanımlamaktadır. [4]

Her halde, alacağın belirli mi yoksa belirsiz alacak mı olduğunu tespitte, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak değerlendirme yapılması gerektiğini önemle belirtmek isteriz. Alacak miktarı tam olarak belirli olsa dahi kısmi dava açılabileceği gerek doktrinde gerekse yargı kararlarında benimsenen bir görüştür. Ancak belirsiz alacak davası yönünden uygulamada zaman zaman görüş ayrılıkları çıkmaktadır. Son güncel kararlara göre, alacağın miktarının karşı tarafın sunacağı bilgi ve belgelere veya yapılacak bilirkişi incelemesi, keşif gibi yargısal işlemlere göre belirlenmesi mümkün ise belirsiz alacak davasının ikame edilebileceği yönündedir.

3.Dava Dilekçesinden Nasıl Anlaşılır?

Belirsiz alacak davası yönünden, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun görüşüne göre, davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü için davacının, dava dilekçesinde açıkça davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edildiğine yer vermesi gerekmektedir. Bu husus açıkça belirtilmemişse, davalının cevabına dikkat edilmelidir. Hâkim, ön inceleme tutanağıyla da bu hususu tespit edebilir.[5]

Kısmı alacak davası yönünden ise, Prof. Dr. Baki Kuru hocamızın görüşüne göre, davacının, dava dilekçesinde kısmi dava açtığını açıkça belirtmesine ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmasına gerek bulunmamaktadır. Çünkü, bu halde davacı, HMK m. 109/3’e göre, talep konusunun geri kalan kısmından feragat etmiş sayılmamaktadır.[6]

Yargıtay’ın görüşüne göre ise;

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2016/22-1166 E., 2019/576 K. sayılı ilamında; “Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde "fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu husus, davanın kısmi dava olarak kabulü için yeterli sayılmaktadır.” şeklinde görüş ifade edilmektedir.[7]

Belirtmek isteriz ki, uygulamada zaman zaman davacı, davasının belirsiz alacak davası olduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklarını da saklı tutmaktadır. Bu halde mahkemece davacıya, davanın türünün açıklanması için kesin süre verilebildiği gibi dava usulden reddedilebilmektedir. Son zamanlardaki uygulamaya göre, bu durumda alacağın tartışmalı alacak olduğu kabul edilerek davaya kısmi dava olarak devam edildiği görülmektedir.[8]

4.Hukuki Yarar ve Usul Ekonomisi

Hukuki yarar HMK m. 114/1-h kapsamında dava şartları arasında yerini almıştır. Hukuki yarardan maksat, davacının subjektif hakkına hukuki korunma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hali hazırda hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmasıdır.

Usul ekonomisi ilkesi HMK m. 30’da düzenlenmiştir. Buna göre, hâkim, yargılamanın makul süre içerisinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.

Açıklamalardan sonra uygulamada karşımıza sıklıkla çıkan soruna değinmemiz gerekir ise, kısmi açılması gereken alacak davasının belirsiz alacak davası olarak açılması durumunda dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmeli mi yoksa, usul ekonomisi ilkesi gözetilerek arar karar ile dava türü değiştirilerek yargılamaya devam mı edilmelidir?

Bu konuda Yargıtay 2019 yılına kadar, kısmi açılması gereken alacak davasının belirsiz alacak davası olarak açılması durumunda davanın, hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesine yönelik birtakım görüşler benimsemiştir. Ancak günümüzde bu görüşten oldukça uzaklaşılarak usul ekonomisi ilkesi gözetilerek, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmeyerek, dava türünün dönüştürülebilmesine olanak sağlanmıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2016/22-1166 E., 2019/576 K. sayılı ilamına göre; “Kısmi açılması gereken belirlenebilir alacak belirsiz alacak davası olarak açılmışsa da, hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmemelidir. Dava, ara karar ile kısmi davaya dönüştürülüp usul ekonomisi ilkesi açısından yargılamaya devam edilmelidir.”[9]

5.Zamanaşımı

Prof. Dr. Baki Kuru, belirsiz alacak davası açılması ile de, alacağın yalnız belirsiz alacak davası dilekçesinde belirtilen (ve harcı ödenen) kesimi için zamanaşımının kesileceğini, alacağın dava dışı kalan (belirsiz olan) kesimi hakkında zamanaşımının kesilmeyeceğini savunmaktadır. [10]

Ancak hocamızın görüşünün aksine Yargıtay’a göre, belirsiz alacak davasının ikame edilmesi ile talep edilen alacağın tamamı için zamanaşımının kesileceği ifade edilmektedir.

Yargıtay 9. Hukuk Dai̇resi̇, 2016/13162 E., 2020/1860 K. sayılı ilamında; “Tahsil talepli belirsiz alacak davasında, dava tarihinde alacağın tamamı için zamanaşımı kesilir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 157. maddesi uyarınca, dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hâkimin her kararından sonra zamanaşımı yeniden işlemeye başlar.”[11]

Yine aynı şekilde kısmi eda külli tespit niteliğinde belirsiz alacak davasının açıldığı anda da alacağın tamamı için zamanaşımı kesilmektedir.

Kısmi dava açılması ile, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan kesimi için zamanaşımı kesilir; alacağın dava dışı kalan kesimi hakkında zamanaşımı (TBK m. 146 vd.) kesilmez, işlemeye devam etmektedir. Yargıtay’ın görüşü de aynı niteliktedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2014/896 E., 2016/332 K. sayılı ilamına göre; “Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir.”[12]

6.Talep Miktarının Artırımı

Belirsiz alacak davasında, HMK m. 107/2’ye göre, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden HMK m. 94/1’e göre verilecek iki haftalık kesin süre içinde, davacı iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak artırabilmektedir. Bu halde davacı, belirsiz alacak davasında talep miktarını artırım için bir defa hakkı olan ıslah yoluna başvurmadan, harca esas değeri artırım dilekçesi veya duruşmada sözlü olarak talebini sunarak ve de artırılan miktarın da harcını ödemek suretiyle talebini artırabilmektedir.

Kısmi alacak davasında ise, davacı, açtığı kısmi dava devam ederken, HMK m. 141/2’ye göre, karşı tarafın açık muvafakati ile alacağın kalan kısmını da aynı davada talep edebilir. Karşı tarafın açık muvafakati olmaması durumunda, davacı, HMK m. 181 uyarınca ıslah yoluna başvurarak, alacağın kalan bölümünü de dava edebilmektedir. Ancak uygulamada zaman zaman kısmi alacak davası olarak açılan davalarda da, HMK m. 107/2’ye göre harca esas değer artırımı halinde, davacının ıslah hakkının mahfuz kaldığı kabul edilmektedir.

7.Faiz Başlangıcı

Belirsiz alacak davasında faiz başlangıcı yönünden, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu arasında görüş ayrılıkları bulunmaktadır.

Eda davası (tahsil talebi) niteliğinde olan belirsiz alacak davaları yönünden;

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2015/3139 Esas, 2018/350 Karar sayılı ilamına göre; “Belirsiz alacak davalarında faiz, temerrüt tarihinden (en geç dava tarihi) itibaren yürütülür.”[13]

Kısmi eda külli tespit niteliğinde belirsiz alacak davaları yönünden;

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin, 16.01.2020 tarih, 2017/17500 esas, 2020/518 karar sayılı ilamına göre; “İşçilik alacağında ikame edilen davalar belirsiz alacağın bir türü olan “kısmi eda külli tespit” olduğundan, davaya konu miktar bakımından dava tarihi, arttırılan miktar bakımından da talep artırım veya ıslah dilekçesinin sunulduğu tarihten itibaren faiz yürütülür. Her iki dilekçede de faizin istenmesi gerekmektedir.” [14]

Buna göre, faiz, dava dilekçesinde belirlenen miktarlar bakımından davadan önce davalı temerrüde düşürülmemişse dava tarihinden itibaren, davalı temerrüde düşürülmüşse temerrüt tarihinden itibaren; sonradan artırılan kısım bakımından ise Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin görüşüne göre ıslah/talep artırım tarihinden itibaren, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun görüşüne göre ise dava tarihinden itibaren yürütülmelidir.

Kısmi dava yönünden faiz başlangıcı ise; genel kabul görmüş uygulamaya göre, açılan kısmi davada talep edilen miktar için dava tarihinden, ıslahla artırılan miktar içinse ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmelidir. [15]

Açıklamalarımız çerçevesinde, belirsiz ve kısmi alacak davaları yönünden gerek doktrinde gerekse yargı kararlarında önemli nitelikte görüş değişiklikleri ve görüş farklılıkları görülmektedir. Bu görüş değişiklikleri ve görüş farklılıkları zaman zaman hak kayıplarına neden olabilmektedir. Bu hak kaybının önüne geçilebilmesi için, Yargıtay Daireleri arasındaki görüş farklılıklarının giderilmesi adına YİBBK kararı verilmesini uygun bulmaktayız.

Kaynakça

[1] Yargıtay 9. Hukuk Dai̇resi 2018/4629 E., 2021/148 K. sayılı ilamı,

[2] Kuru-İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı 2020,

[3] Yargıtay 8. Hukuk Dai̇resi̇, 2018/7809 Esas, 2021/377 Karar sayılı ilamı,

[4] Yargıtay 4. Hukuk Dai̇resi̇, 2019/2186 E., 2021/1209 K. sayılı ilamı,

[5] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2015/22-1052 E., 2015/1612 K. sayılı ilamı,

[6] Kuru-İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, sf. 153, 2021,

[7] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2016/22-1166 E., 2019/576 K. sayılı ilamı,

[8] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/15-258 E., 2020/543 K. sayılı ilamı,

[9] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2016/22-1166 E., 2019/576 K. sayılı ilamı,

[10] Kuru-İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, sf. 153, 2021,

[11] Yargıtay 9. Hukuk Dai̇resi̇, 2016/13162 E., 2020/1860 K. sayılı ilamı,

[12] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2014/896 E., 2016/332 K. sayılı ilamı,

[13] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2015/3139 Esas, 2018/350 Karar sayılı ilamı,

[14] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin, 16.01.2020 tarih, 2017/17500 esas, 2020/518 karar sayılı, ilamı

[15] Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 2015/2948 E., 2016/1775 K. sayılı ilamı.