Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’na göre tarafların, yetkili olan mahkeme dışında, başka bir mahkemeyi yetki sözleşmesi ile yetkili kılmaları mümkün kılınmıştır. Yetki sözleşmesi, HMK md. 17’ye göre tarafların kamu tüzel kişisi veya tacir olması koşuluyla, belli bir dava için kanunen yetkili olmayan bir mahkemeyi yetkili kılmak için yaptıkları sözleşmeye denilmektedir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Hakkında Kanun (HUMK)’da da kabul edilen yetki sözleşmesinin yapılması için özel şart aranmazken (HUMK md. 22); HMK kapsamında özel şart olarak yetki sözleşmesi yapma hakkı yalnızca kamu tüzel kişiler ile tacirlere verilmiştir. Hükümet gerekçesinde bu durum açıklanırken, kamu tüzel kişisi veya tacir olmayan kişilerin, kamu tüzel kişisi ve tacirler karşısında zayıf durumda oldukları, bu nedenle gerçek ve tüzel kişilerin gerek kendi aralarında gerek kamu tüzel kişisi veya tacirler ile yetki sözleşmesi yapabilmelerinin önüne geçilmek istenmiştir.

Yetki sözleşmesi, uyuşmazlık konusu tarafların Türk vatandaşı veya tabiiyeti[1] taşıyan taraflarca yapılacağı gibi; konusu ya da kişi itibariyle yabancı unsurlu olan uyuşmazlık taraflarınca da yapılabilmektedir. Bu durum Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) md. 47’de belirtilmiştir. Buna göre taraflar, yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hâllerde, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler.

MÖHUK md. 47’de, tarafların yabancı bir mahkemeyi yetkili kılması belirtilse de bu durumun iki şekilde anlaşılması esastır: İlk olarak madde 47’de belirtildiği üzere taraflar yabancı bir mahkemeyi yetkili kılabilirler. İkinci olarak ise MÖHUK md. 40’ın Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin, iç hukukun yer itibariyle yetki kurallarının tayin edeceği hakkında ifadesinden, içinde yabancılık unsuru bulunan bir uyuşmazlığın taraflarının Türk mahkemelerini yetkili kılması anlaşılmalıdır. Her iki durum da kendi şartları çerçevesinde özel olarak değerlendirilmelidir[2].
 
1. Türk Mahkemelerinin Seçimini Öngören Yetki Anlaşmalarının Geçerlik Şartları

Uyuşmazlık konusu taraflar, yabancı bir mahkemenin veya başka bir Türk mahkemesinin yetkisini bertaraf ederek, kendilerinin kabul ettiği bir mahkemeyi yetkili hâle getirebilirler. Usul hukuku kapsamında sonuçlar doğuracak olan bu tür sözleşmeler, yabancı bir ülke sınırlarında yapılmış olsa dâhi, Türk hukukunun şekil şartlarına göre yapılmalıdır (lex fori). Keza, yetkili kılınan mahkeme Türk mahkemesidir.

Türk mahkemelerinin taraflarca yetkili hâle getirilmesine ilişkin yetki sözleşmesi iç hukukun yetki kurallarına göre yapılacaktır. Bu husus HMK md. 17 ve 18’de düzenlenmiştir. Buna göre taraflarca yapılan yetki sözleşmesi esas bakımından geçerli olabilmesi için, yetki anlaşması yapacak kişilerin tacir veya kamu tüzel kişisi olması; uyuşmazlığın tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edecekleri bir konu olması; uyuşmazlığı kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması; yetkili kılınan mahkemenin belirli olması; uyuşmazlık bakımından bir başka Türk mahkemesinin kesin yetkili olmaması şartları aranmaktadır. 

Daha önce de belirttiğimiz gibi tacirler ve kamu tüzel kişilerinin yetki sözleşmesi yapabilmesi şartı mevcut usul kanunumuzda yenilik arz etmektedir. Bu şartın sonucu ise, Türk mahkemelerini yetkili kılacak yetki sözleşmesi yapacak olan tarafların yabancı bir kişi olması durumunda, bu kişilerin kamu tüzel kişisi veya tacir olmasının zorunluluk arz etmesidir. Hal böyle olunca, esasında iç hukukta Türk vatandaşları veya Türk tâbiiyetinde olanlar için getirilmiş olan bir şart, tarafları yabancı olan ancak, Türk mahkemesinin yetkili olduğu bir uyuşmazlıkta uygulama alanı bulmaktadır.
 
2. Taraflarca Yabancı Mahkemenin Yetkili Kılınması Şartları

Uyuşmazlık taraflarının yabancı bir mahkemeyi yetkili kılmasının şartları MÖHUK md. 47’de belirtilmiştir. Buna göre tarafların Türk mahkemelerinin yetkisini dışlayarak yabancı bir mahkemeyi yetkili kılmaları için şu şartlar gereklidir: Türk mahkemesinin yer itibariyle yetkisinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği bir konu bulunmalı; ilişki yabancılık unsuru taşımalı; uyuşmazlık konusu borç ilişkisinden doğmalıdır. Buna ilaveten, md. 47’de belirtilmeyen ancak, MÖHUK md. 40’a göre yetki konusunun iç hukukun yer itibariyle yetki kurallarına göre tayin edilmesinin sonucu olarak, HMK md. 17’de belirtilen, uyuşmazlığın ve tarafların yetkili kıldığı Türk mahkemesinin belirli olması şartı da önem doktrinde kabul edilmektedir[3].

Şüphesiz ki, yukarıda belirtilen yetki anlaşmasına ilişkin şartları inceleyecek olan mahkeme Türk mahkemesidir. Böyle bir durumda Türk mahkemesi bu şartları, Türk hukukuna göre değerlendirecektir. Burada önemli belirtilmelidir ki; yabancı mahkemenin yetkilendirilmesine ilişkin yetki sözleşmesi yapılırken yazılı olarak yapılması esastır. Yazılı olarak yapılacak olan yetki sözleşmesi, esas sözleşmenin yanında ek olarak yetkili mahkemeyi belirtmeye yönelik bir sözleşme ile yapılacağı gibi; esas sözleşmenin içinde, yetki şartı olarak da ifade kendini gösterebilmektedir. Bu noktada önemli olan konu hem HMK’da belirtinle hem de MÖHUK’de belirtilen, yetki sözleşmesinin veya şartının yazılı olarak yapılması gerektiğidir.

Son olarak belirtilmesi gereken konu ise taraflarca yapılacak olan yetki sözleşmesinin, doğal olarak yetkili olan mahkemenin yetkisini bertaraf edip edemeyeceği sorunudur. Bu konuda HMK’nın 17. Maddesinin son cümlesindeki açık düzenleme getirerek bu konuda geçmişte var olan tartışmaları sona erdirmektedir. Buna göre, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece yetki sözleşmesinde belirlenen mahkemelerde açılır. Bu durumun sonucu olarak, taraflar aksini yetki sözleşmesinde veya yetki şartında belirtmediği sürece yalnızca davalarını yetkili kıldıkları mahkemede açabilmektedir. Yetki sözleşmesinde tarafların aksi bir mahkeme belirtmemesine rağmen taraflardan biri, davayı sözleşmede belirtilen mahkemeden başka bir yerde açması halinde, mahkeme yetki sözleşmesi şartını kendiliğinden gözeterek yetkisizlik kararı vermelidir. Bu hükmün neticesi olarak, yetki sözleşmesi ile yetkili kılınan mahkeme münhasır yetki kazanmaktadır.
 
Arş. Gör. Ali ÖNAL
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Uluslararası Özel Hukuk Anabilim Dalı


(Bu köşe yazısı, sayın Ali ÖNAL tarafından 
www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

----------
[1] Tâbiiyet kavramı özellikle tüzel kişiler, hava, kara, deniz araçları ve şeylerin milliyetlerini tanımlarken kullanılan bir ifadedir. 
[2] Cemal Şanlı/ Emre Esen/ İnci Ataman Figenmeşe (2013), Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul: Vedat Yayınları, s. 369 vd.
[3] Şanlı/Esen/Figenmeşe, s. 379; Baki Kuru/Ramazan Arslan/Ejder Yılmaz (2012), Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 23. Baskı, Ankara: Yetkin Kitapevi, s. 157 vd.