Giriş              

Kamu veya başkalarının haklarını özel çıkarlar için gasp etmek anlamına gelen yolsuzluk türü suçlar (rüşvet, irtikap, nüfuz ticareti, zimmet, haksız zenginleşme ve suç gelirlerinin aklanması) kişisel menfaat için işlendiği gibi siyasi parti menfaati için de işlenmektedir. Yolsuzluğun nedenlerinden biri de yolsuzluğun kendisidir. Burada döner kapı mantığı geçerli olmaktadır. Genelde bir suç türü yaygın ve kolluk güçleri de sınırlı kaynaklara sahip ise yakalanan suçlu kitlesi de az olacaktır. Düşünün kara yolunda hız sınırını aşan kişiler çoğaldığında trafik polislerince yakalanma oranı düşük olacaktır. Yakalanma olasılığı azaldığında yaptırımların önleyiciliği de o oranda azalacak; sonuçta normu ihlal edenlerin sayısı artacaktır. Öte yandan herkesin yolsuzluk türü davranışı yeğlediğinde utanma duygusunun etkisi gittikçe azalacak ve yolsuzluk norm olarak benimsenecektir. Analojik bir yaklaşımla ortalığa fazla miktarda saçılmış yiyecek olduğunda farelerin çoğalması da normal olacaktır.1

Yolsuzluk olgusu değişik ölçüde her yerdedir ve onu ölçmek te zordur. Yapılan ise “algı saptaması” şeklindedir: Uluslararası Şeffaflık Örgütü, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol ve Suç Önleme Ofisi, özel ve kamu sektöründeki yolsuzluğu ele almaktadır. Ama nihayetinde, bir kurumun kamu veya özel olarak tanımlanmasından bağımsız olarak, yolsuzluğun gerçekliğiyle ilgilenmeliyiz. Ortak bir tema, yolsuzluğun bireyler, çok uluslu şirketler ve devletler tarafından tek başına veya birbirleriyle uyum içinde işlenmesidir.

Özel bir tretman görmek isteyen kişiler ve firmalar rüşvet vermeye istekli olabilirler.  İşte bir yarar elde etmek veya bir bedel ödemekten kaçınmak için kamu görevlilerine yapılan illegal ödemeler yolsuzluk oluşturmaktadır.2 Bunun ekonomideki karşılığı “ilişki rantı”dır. Rant milli geliri arttırmayan, şahsi gelir artışıdır. Rantlar, katma değer yaratarak değil, yaratılmış katma değerleri, kişisel hesaplara transfer ederek zenginleşme yaratır. Rantlar, makro ekonomiye (milli gelir ve istihdama) zarar verir.  Yolsuzluk bir bakıma, devlet yönetiminde bazı şeylerin yanlış olduğunun göstergesidir. Ve sosyal piyasa ekonomisinin temeli olan rekabet sistemini tehdit etmektedir.

Yolsuzluk ile kamu kaynakları sömürülmekte; bütçeler alt-üst olmakta; sonuçta usulsüz vergilendirme türü belirmektedir. İşte ekonomik alanda başlayan bu olgu kısa sürede  “devlete güvensizlik” olarak  evrimleşmektedir. Yolsuzluk bir bakıma devlet yönetiminde bazı şeylerin yanlış olduğunun göster- gesidir. Ve sosyal piyasa ekonomisinin temeli olan rekabet sistemini tehdit etmektedir. Bu olgunun kültürel ve tarihsel yanı olmakla beraber siyasal ve ekonomi boyutu olan ve zaman zaman yönetimin meşruiyetini sorgulatan bir nitelik kazandığı görülmektedir. Bu olgunun merkezinde özellikle eşya ve hizmet alımlarındaki illegal ödemeler yoğunluk kazanmaktadır. İşte bu nedenle, Devletin her kurumu ile hükümetin her kademesinde eşya ve hizmet alımına tanık olunan; kamu harcamalarının önemli miktarını oluşturan ve kamu çalışanlarının bireysel kontrolünde olan kamu alımları yolsuzlukla mücadelede ana hedef olmaktadır. Kamudaki yolsuzluklar proje bedellerinin yükselmesine, standart dışı performanslara, bedel-etkinlik ilişkisinden yoksun gereksiz projelerin seçimi ve inşasına neden olmaktadır. Daha da önemlisi, yoğunlaşan yolsuzluklar ahlaki değerler ve standartların dışlanmasına, kamu hizmeti ile demokratik kurumlara karşı vatandaş güveninin yitirilmesini sonuçlandırmaktadır.3 Yolsuzluk gelir dağılımındaki eşitsizliği ve yoksulluğu artırmaktadır. Yolsuzluğa katılanların genelde bu suçu işleyerek bir çıkar elde ettiği ve suçu gizlemede menfaati bulunduğundan da, uygulamada, rüşveti kanıtlayan bir belge bulmak oldukça zor olup, çoğu yolsuzluk olayları cezasız kalmaktadır-karanlık sayı.

Bu bağlamda yolsuzluk psikolojisi de önemli bir faktördür. İnsanlar bedel-yarar analizine göre davranmakta ve dürüst davranış sergilemekle sergilememek arasında dengeli bir tutum izlemekte; biraz sapmanın fazlaca bir şey olmadığını düşünmektedir: Ufak ufak çalmana rağmen kendini dürüst görmeye devam edebilirsiniz. Önemli faktör “rasyonelleştirme olgusu”dur. Rasyonelleştirme arttığında çalma artmakta; azaldığında çalma azalmaktadır. Kararlar menfaat çatışmasıyla etkilenmektedir. Cezalar konusunda da pek iyimser olunmamalı; zira kişiler uzun dönemli olarak düşünüp davranmamaktadırlar.

Yolsuzluk, Yoksulluk ve Ötesi

Bu konuda sorulacak ilk soru yolsuzluk ve yoksulluğun birbiriyle örtüşüp örtüşmediğidir. Berlin merkezli yolsuzluk algılama endeksine, 30’la (en kirli) 10 (en temiz) arasında değişen puanlara göre, ülkeler açısından göreceli bir örtüşmeye tanık olunmaktadır. IMF tarafından yapılan araştırmaya göre, endekste bir puanlık(olumsuz) artış, kişi başına GSMH’da % 0.3-1.8, yatırımların GSMH’ya oranında % 1-2.8 ve yoksulların gelirinde de % 2-10 arasında düşüşe neden olmaktadır. Bu tür ülkelerin en başında da zengin doğal kaynaklara sahip ülkeler gelmektedir.

Suçluluk hareketi (rüşvet, irtikap, zimmet ve hırsızlık v.s) bazı hallerde şahsi açlığı gidermek(), diğerlerinde ise siyasi kazanç sağlamak (greedy corruption) veya temel legal ve anayasal kuralları bertaraf etmek için kullanılmaktadır. A.B.D’deki Watergate ve Iran-Contra skandalları, İtalya’daki tangentopalı skandalları, Fransa’da Elf petrol şirketi, Belçika’da Nato Genel Sekreterinin istifasına da yol açan yolsuzluk skandalı ve Türkiye’de Susurluk ve Banka satın alma/hortumlama skandalları4 Batı dünyasında görülen başlıca örneklerdir. Bu türden skandal veya krizlerle kamu gündemine yerleşen yolsuzluk kamuda reform/ yolsuzlukla mücadele girişimleri için motor işlevi görebilmektedir. Yalnız bunların reform çalışmalarını her zaman yararlı yöne götürdükleri söylenemezse de, kriz, değişim için güçlü bir destek sağlayabildiğinde, siyasiler hızla, genelde yeterli plan çalışması veya uzman tavsiyesi olmaksızın, hareket etmelidirler. Buna karşılık, istikrar /sükunet içinde iken reform yaklaşımı ekseriya gerekli siyasi destekten yoksun kalmaktadır. Kuşkusuz, reform girişimcileri, skandala  suçluları cezalandırma ötesinde fazla bir şey yaparak yanıt vermelidirler. Tüm tedbirler yolsuzluğa zemin oluşturan saikleri azaltmaya odaklanmalıdır. Aksi takdirde yolsuzluğa yönelik kampanyalar cadı avı türünde siyasi rakipleri elimine etmeyle sınırlı kalacaktır.

Ekonomik krizler, kısa/uzun süreli acılı bir reçete içerse de, vatandaşların çoğu için “reform yapılması gereği” makul karşılanabilir. Örneğin  uzun süre devam eden yüksek enflasyon toplumdaki menfaat gruplarını, ekonomik istikrar koşullarınkinden daha hızla ekonomik reformlara rıza göstermeye yöneltebilir.  Dış borç yükünün fazla olduğu ülkelere özgü ampirik çalışma  bu iddiayı desteklemektedir. Kuşkusuz, devlet kurumlarındaki yolsuzluğu gidermeye ivme sağlamak üzere “yolsuzluk”  önerilmezse de, kriz/skandalların bazen isteksiz  kamu ve özel sektördeki aktörleri değişime yönelttikleri ülkemiz gerçeği olarak belirmektedir.

Etik esasında “değerler” anlamındadır. “Yeter” için sorun ne kadarın yeter olduğudur. “Tamah” ile “yeter” ayrımı yapılmalıdır. “Pazar” talebe ihtiyacı olduğu kadar doymak ta bilmiyor. Finans ve ekonomi sektörüne baktığımızda 2008 yılındaki evrensel krizin altında yatan neden de finans sektörüne moral değerlerin  yabancı olmasıdır. Finans sektöründe yüksek ücretler alan CEO’lar sektörü kaosa soktu. Bundan mağdur olanlar ise hiçbir sorumluluğu olmayan ufak insanlar oldu-insanlar işsiz kaldı, intihar ettiler ve suç işlediler. ABD ve diğer merkezlerdeki büyük banka bilgisayar modelleri bir risk sergilemedi ise de kriz oluştu. Yani finans sektörü riski göz ardı etmiş oldu. Kapitalist ekonomide değer, verimlik ve servet yaratmak ise de, finans sektörünün ekonomiye hizmet edip etmediği tartışma konusu edilmelidir. Risk olayı söz konusu olduğunda bankalar açısından yalnızca beni, bankamı ve diğer finans kuruluşlarını nasıl etkilediği değil, daha geniş bir açıdan bakarak diğer insanları nasıl etkilediği irdelenmelidir.

Zaman zaman sorun nedeni olarak sistem gösterilmekte ise de, sistem insanlarla varlık gösterdiğinden  sorun ortaya çıktığında insanlar sorumluluğu üstlerinden atıp sisteme yüklemektedirler. İnsanların da yer aldığı çoklu faktörlerin irdelenmesi ve soruna çözüm bulunması gereklidir. Olimpiyat yüzme şampiyonunu ellerini bağlayarak havuzun dibine yollayıp, boğulduğunda yüzmediğini söylemek anlamsız olacaktır; veya  uçak kazasını yer çekimine bağlamak gibi (!?)  Milton Friedman’a göre, kapitalistler için sosyal sorumluluk kar etmektir; profit or perish ikilemi geçerlidir ise, salt bu yaklaşım çağdaş etik değerlerle bağdaşmamaktadır. Her sektörde olduğu Bankacılık sektöründe de varsayımları sorgulamak gerektir. Bu bağlamda sosyal yarar olgusu egemen olmalı ve sosyal yarar olgusunu kim değerlendirecek sorusuna verilecek yanıt ise hükümet ve BDDK’yı içine alan geniş “toplum”  şeklinde olacaktır. Önemli soru riski kimlerin yükleneceğidir?

Tüm bu hallerde kamuoyunca-fazlaca uyanık medyanın yardımı ile-yeni rejim ve meşruiyet soruları gündeme getirilmektedir. Öte yandan, iş dünyası, siyasi partiler ve organize suç arasındaki üçlü ilişkinin dördüncü köşeye (teröre) sıçraması da gündeme gelmektedir. Görünen tablo yolsuzluk olgusunun global bir nitelik kazanmış olmasıdır. Nitekim, Enterpol Genel Sekreteri normal iş dünyasındaki yolsuzluk ile gerçek organize suç faaliyeti arasında belirgin bir hat çizmenin zorlaştığına değindi.5

Yolsuzlukla ciddi olarak  mücadele etmek isteyen bir ülke, yolsuzluğun en fazla zararlı olduğu ve en etkili şekilde baş edilebileceği alanı belirlemek için ayrıntılı bir saptama işine girişmelidir.  Bu doğrultuda, ilk olarak, yolsuzluk olgusunun halkın günlük yaşamını ne derece etkilediği anketlerle sorgulanmalıdır. Anketler bazı varsayımlarla yapılmaktadır: İnsanların sosyal realiteyi bildikleri, sosyal realiteyi algılayabildikleri ve bu algıların sorularla dile getirilebileceğidir. Yalnız anketin yeterli olmadığı da bilinmelidir. Halk için en belirgin olan yolsuzluk türü,  topluma fazlaca zarar vermeyebilir. İkinci olarak, ekonomide çalkantılara neden olan/maliye siyasetini yozlaştıran sözleşme, özelleştirme ve imtiyazlarda yoğunlaşan yolsuzluk olgusuna odaklanılmalıdır. Üçüncü olarak ta, halk, rüşvetle vergiler sınırlandığı ve düzenleyici normların etkisi azaltıldığı için kazançlı olduğuna inanabilir. Ve bu durum ankete katılanlarca bir sorun olarak görülmeyebilir. Ne var ki, bu ödemelerin sonuçtaki kümülatif etkisi fazlaca zararlı olabilir.

Sosyal Gerçekler

Kuşkusuz, yolsuzluk toplumda soyutlanarak baş edilebilecek bir sorun değildir. Ceza hukuku ile çürük elmaları saptayıp cezalandırmak ta yeterli değildir. Kuşkusuz, devlet yönetiminin büyük çaplı yolsuzluklara karışmış kamu görevlilerini cezalandırması halkın güvenini tesis bakımından gerekli ise de, açılan kamu davalarının  gerçek amacı halkın dikkat ve desteğinin sorun etrafında yoğunlaşmasını sağlamak olmalıdır; yoksa, davaya konu olan olguların altında yatan sorunsalı çözmek değildir. Bu adli enstrümanlar yapısal reformlar için yalnızca bir zemin oluşturabilirler. Bu enstrümanların etkinliğine bakıldığında, büyük çapta yolsuzluklarla mücadelede ceza adaletinin gücü sorgulanır bir nitelik sergilemektedir. Hesap uzmanları ile donatılmamış savcılıklar, yüzlerce klasörden oluşan dava dosyalarını kritik bir gözle irdeleme olanağından yoksun ceza mahkemeleri açısından konuya bakıldığında biçimsel adalet dışında bir sonuç beklemenin gerçekçi olmayacağı saptanacaktır.   İki yıl tutuklu kaldıktan sonra salıverilen kişi sahibi olduğu bankadan 1.2 milyar dolar boşaltmayla suçlanıyordu.  Bu süre içinde sanığın suçlu mu, suçsuz olduğu? Parayı zimmetine geçirip geçirmediği /bankayı dolandırıp dolandırmadığı? soruların yanıtı bulunamadı. Davayı izleyerek ne kadar süre sonra olası yanıt saptanabilecekse de, ampirik bulguların belgelediği üzere, ya en azından yedi yıllık bir sürenin geçmesi veya davanın zaman aşımından düşmesi beklenilmelidir.6

Düşünün bir kere, Sultanahmet Camii’nin altı minaresinden beşini çalan birisinin a) Hırsızlığı yaparken görülmemesi, b) Çaldıktan sonra nereye gizlediğinin bilinmemesi mümkün değil iken, nasıl oluyor da buharlaşan 1.2 milyar dolarlık suç olgusunda çok bilinmezlikler oluşuyor?  Olaya proaktif açıdan bakıldığında, banka sahibi olmak için gerekli sermaye ve kişisel özelliklere sahip olmayan birisine banka lisansı veren ile bankanın boşaltılmasın seyrederek ses çıkarmayan görevlilerin hiç mi sorumlulukları yoktur?7

Yolsuzluk Soruşturması

Yolsuzluk türü ekonomik suçları soruşturma teknikleri bağlamında Savcının da içinde bulunduğu soruşturma ekipleri oluşturularak, kollukla birlikte  çalışma ilkesi benimsenmelidir. Bu ilke doğrultu- sunda, soruşturma planının geliştirilmesinde sağlanan yakın işbirliği ve danışma sonucu dosya  kısa sürede tamamlanabilecektir. Geleneksel olarak mafya türü suç örgütlerine girme vasıtası olarak kullanılan “gizli ajan operasyonları” da (undercover operations) yolsuzluk/dolandırıcılık suçlarına karşı önemli bir silahtır. Bu tür operasyonlar yolsuzluğa karışmış firma ve kişileri ortaya çıkarmada değerlidir. Öte yandan, yolsuzluk suçlamasının  iddianameye bağlanması, kanıtlama, gerekli kanıt için sayısız tanık dinleme ve yüz binlerce belge incelenmesi  zorluklara  gebe bir süreçtir.  Bu süreçte ithamı, suç oluşturan davranışın tümüne yöneltmek yerine kanıtın en güçlü olduğu işlemler veya eylemlerin seçilmesi yöntemi benimsenerek  hazırlık evresinde Savcının yükü azaltılacağı gibi mahkemece dosyanın ve  kanıtın daha iyi anlaşılması kolaylaşacaktır. Suçluların mal varlıklarına el konulması/müsaderesi de ekonomik suçlara karşı en etkili ve dramatik  bir vasıta olarak  belirmektedir. Öte yandan, kaynakların doğru davalara tahsis edilmesi gereklidir. Aksi takdirde, soruşturma ve yargılama giderleri suçun verdiği zarardan çok fazla olacaktır.  Bu girift davaların soruşturma evresinde deneyimli ve kendini adamış personel  ile muhasebeciler çok önemli  görülmektedir.

Bu bağlamda önemli bir öğede muhbirlerin  (whistleblowers) korunmasıdır.8 Bu koruma, görevi kötüye kullanma, dolandırıcılık ve yolsuzluğun bildirilmesini teşvik etmek için gereklidir. Suistimali bildirmenin desteklenmediği veya korunmadığı ortamlarda yolsuzluk riski önemli ölçüde artmaktadır. Bu, özellikle rüşvet olgularında hem kamu hem de özel sektör ortamları için geçerlidir: Kamu sektöründeki ihbarcıları korumak, pasif rüşvetin yanı sıra kamu fonlarının kötüye kullanımı, israf, dolandırıcılık ve diğer yolsuzluğun rapor edilmesini kolaylaştırmaktadır. Özel sektör ihbarcılarını korumak ta, şirketler tarafından işlenen aktif rüşvet ve diğer yolsuzluk eylemlerinin rapor edilmesini kolaylaştırır niteliktedir. Tüm sorun muhbirlerin, misilleme korkusuyla  ne derece tanıklık yapabilecekleridir(!?)

Yasal çerçevenin etkili uygulanması ve değerlendirilmesi bağlamında korunan ifşaatlara ve ihbarcılara yönelik kamu algısı ve tutumunu değiştirmeye yönelik bakış açısını etkileyici nitelikte muhbirlerin korunması ana hedef olmalıdır. 

Yolsuzluk Algısı

AB'deki yolsuzluk algısı, AB'nin Eurobarometreler olarak bilinen kendi anketleri aracılığıyla ölçülüyor. Temmuz 2022'de, AB vatandaşları (Special Eurobarometer 523) ve işletmeler (Flash Eurobarometer 507) arasındaki yolsuzluk algısını ele alan iki anket yayınlandı. İlki, yolsuzluğun AB vatandaşları için ciddi bir endişe kaynağı olduğunu gösteriyor: % 68'i kendi ülkelerinde hala yaygın olduğunu düşünüyor (katılımcıların %41'i, seviyenin anketin yayınlanmasından önceki üç yıl içinde gerçekten arttığını düşünüyor), özellikle ulusal kamu kurumlarında (%74), siyasi partilerde (%58) ve yerel, bölgesel ve ulusal politikacılarda (%55).

IMF tarafından yapılan araştırmaya göre, yolsuzluk algılama endeksinde bir puanlık (olumsuz) artış, kişi başına GSMH’ da % 0.3-1.8, yatırımların GSMH’ya oranında % 1-2.8 ve  yoksulların gelirinde de % 2-10 arasında düşüşe neden olmaktadır. Bu nedenle, ülke kaynaklarının, yolsuzluk ekonomisine sermaye yapılmasına izin verilmemelidir. Bu amaçla/temiz toplum hedefiyle siyasilerin ve bürokratların dokunulmazlık zırhları sınırlandırılmalı; büyük çaplı yolsuzluk suçlarına karşı gösterilen duyarlığın “adi suçlara” gösterilen duyarlıktan bin katı fazla olması için halkın bilinçlenmesine yönelik bir eylem planı oluşturmalı;9  ve bu konuda örnek nitelikli yabancı uygulamalar benimsenmelidir.10 Halkın bilinci açısından büyük yolsuzluk vakalarında haberin arkası yıllar sürse bile bırakılmamalıdır. Kamuoyu sıcak sahana atılan bir kaşık yağ gibi parlayıp sönen birkaç günlük haberden pek etkilenmez.  Bu vakalara ilişkin yargılama süreci devamlı olarak izlenerek halk bilgilendirilmeli ve vaka canlı tutulmalı; yolsuzlukla mücadelenin hiç duraksamadan yürütülmesi gereken bir “mecburiyet” olduğu bilinmelidir.

Yargı sistemi, kendini yolsuzluktan soyutlama (anti-corruption)  ötesinde  hükümetin diğer kurumları ile özel sektörde yolsuzluğu önlemek ve kontrol altına almak üzere etkili bir enstrüman işlevi görmelidir. Savcılık toplumdaki tüm unsurları soruşturabilme ve kamu davası açabilmede özgür olmalıdır.

Adli sistemlerin çok azı (örneğin Danimarka, İsveç ve Japonya) adli yolsuzlukta düşük seviyeleri koruma için çeşitli ölçütleri tamamen karşılayabilmektedir. Bu sistemlerde yargıda etik kuralların içselleştirilmesi o derece egemen bir değer olarak belirmekte; normu ihlal edenlerin yakalanması ve cezalandırılması olasılığı çok yüksek olmaktadır. Adli etik konusunda(hukuk fakülteleri ve adalet akademisinde) devamlı eğitim gereksinmesi belirmektedir.

Fransa’da Elf yolsuzluk soruşturması sorgu hâkimi Eva Joly’a göre, “Avrupa’da adli sistem oldukça zayıf, yeterince teçhiz edilmemiş; ve yoğun iş yükü altındadır. Savcılar da bağımsız değildir”(2006).11

Adli sistemin etkinliğinde avukatların katkısı (+/-) küçümsenmeyecek ölçüde olduğundan tutum ve davranışlarının  meslek(etik) kurallarından sapma göstermemesi üzerinde önemle durulmalıdır. Adli Yargıda Yolsuzluk araştırması mevcut anomi’nin profilini sınırlı ölçüde  sergilemekte ise de, bu araştırma avukatlar  açısından ilk etapta TBB Disiplin Cezaları veri tabanı üzerinden yapılmalıdır.  Kuşkusuz, meslek kuralları ihlali (kriminolojisi) aralığı şöyle ifade edilebilir:  0<İhlal<1.  Önemli olan ihlal oranını olabildiğince asgari düzeyde tutabilmektir.   

Yolsuzlukla mücadele girişimlerin merkezinde AİHS 6. maddesindeki “1. Herkes…yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız  bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.” düzenlemesi  bulunmaktadır. Öte yandan ülkemizin de taraf olduğu BM Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi, taraflara “yargı mensupları arasında yolsuzluğa fırsat verecek durumları önlemek için önlemler alacaktır” ödevini yüklemektedir(Md.11).

Yolsuzluğun Kültürel Boyutu

150 yıl önce Ziya Paşa yazmıştı şu beyiti Terkibibend’inde:

90 yıl önce de Tevfik Fikret “Hân-ı yağma”yı (yağma sofrasını) yazmıştı:

Bu dizeler olayın kültürel ve tarihsel boyutuna/sosyal ve siyasal patolojiye işaret etmektedir: Ekonomik ve siyasi bir sorun olan yolsuzluk kamu yararı ve bedelinin dağıtımında etkisizlik ve adaletsizlik yaratmaktadır. Bu biçimi ile yolsuzluk geniş halk kitlesine yönelik kamu yararı anlayışından uzak bulunan bir siyasi sistem göstergesi olmaktadır.12

Yolsuzluk genelde bir zihniyet/ahlaki çürüme belirtisidir.  Sıradan vatandaş katında vergi kaçırmak ahlaksızlık mıdır? Sınavda kopya çekerek başarılı olan öğrenci/kayıt dışı işçi çalıştırmak ayıplanır mı? İşte tüm sosyo-kültürel negatif göstergelere karşın yolsuzlukla mücadele için hukuk sisteminin güç ve etkinliğine odaklanılmalıdır. Bu doğrultuda ceza adaleti sisteminin girdisinde yer alan kolluk görevlilerince işlenen yolsuzluk türü davranışlarla çok ciddi biçimde mücadele edilmelidir. Dünyadaki her kolluk örgütünde yolsuzluk/rüşvet bir sorun olarak belirmekte; özellikle maaşların az, organize suçluluğun  (uyuşturucu kaçakçılığı/kumarın) fazla, denetimlerin yetersiz olduğu ülkelerde yolsuzluk olgusunda artışa tanık olunmaktadır. Yolsuzluğun bir kere tadını alan bir görevli onun tutkunu olmakta; yolsuzluk alışkanlık haline gelmektedir.  Pazardaki dinamikler ekonomiyi sürüklediği gibi yolsuzluğu da etkilemektedir. Görevlinin davranışı, kuşkusuz, durumun risk-yarar oranlamasına belli ölçüde dayalı olacaktır. En namuslu görevliler bile zaman zaman yüksek meblağlar karşısında tahrik olmaktadır. Bu bağlamda 1998 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğünce oluşturulan “müdüriyetteki yöneticileri izleme birimi” kollukta yolsuzlukla savaş stratejisinde yer alabilecek tedbirlerden yalnızca biri olabilir. Yolsuzluk türü davranış hareketli bir şerit (contınuum) üzerinde yer almaktadır. Bazı davranışların (örneğin hırsızlık, rüşvetin) yolsuzluk türü olduğundan kuşku yok ise de,  hediye kabulü gibi davranışlar üzerinde görüş birliği yoktur.  Yolsuzluğa karşı siyaset ve kontrollerin oluşturulması için ilk önce bu geniş davranış yelpazesinde hangilerinin kabul edilebilir ve hangilerinin hukuka, kültüre ve toplum beklentileri ile yönetim felsefesine dayalı olmadığı belirlenmelidir. Bu parametreler tanımlandığında, yolsuzluk türü olarak yer alacak yasaklanmış davranışlar açıkça belirtilebilir.    

Görevlilerin yolsuzluğu üzerine yapılan araştırmalara göre, belirgin davranışlar disipline aykırı tutumlara işaret etmektedir. Görevlinin mali imkanları ötesindeki satın almalar, görevlinin sosyal davranışındaki değişim ve muhbirlerin ifadesine göre görevlinin “maaşa bağlanmış”/uyuşturucu işine karışmış olması bu belirleyicilerin somut gösterileridir. Bu türden bilgilere dayalı olarak İç İşleri Bakanlığı “Erken Uyarı Sistemi” geliştirerek oldukça hassas görevlerde bulunanlara ait belirleyiciler izlenebilir. Bu şekilde yolsuzluk geniş boyutlara ulaşmadan giderilebilir.  Bu “sistem”, uyarma görevi ötesinde önleyici işleve de hizmet edebilir.13

 Yasallık anlayışı ve kurallara saygı her şeyden önce bir bilinç ve kültür meselesidir. İtalya’da Temiz Eller’in 20. Yıldönümünde (L’Espresso dergisine) konuşan hâkim Gherardo Colombo, “İtalya’daki yoz sistemin geçen yıllar içinde tümüyle içselleştirildiği, ‘Temiz Eller’ davalarının zamanaşımıyla çoğu kez düştüğünü; çoğu kanunların yol boyu değiştirildiğini, belli suçların suç olmaktan çıkarıldığını ve yargılama usulü kurallarıyla oynandığını, dokunulması gereken insanların ‘dokunulmazlığının’ tümüyle pekiştirildiğini” belirtiyor.14 Hâkim özetle, “temiz eller hiçbir şey değiştiremedi. Yargıya hatta darbe indirmek suretiyle tümüyle ters yönde etki yarattı. Toplumda olumsuzlukla haşır neşir; içli dışlı yaşamak fikrine meşruiyet kazandırdı.” diyor.

Özetle, hukuk sisteminin güçlülüğüyle yolsuzluk arasında doğrudan bir ilişki olduğu; hukuksal altyapısı güçlü, sanayileşmiş ve sanayileşme yolundaki ülkelerde yolsuzluk oranı düşük kalırken, hukuk sistemindeki sorunları çözememiş olan ülkelerde (Singapur hariç) yolsuzlukların engellenemediği; yolsuzlukla mücadelede “know-how”ın geliştirilmesi önemli görülmektedir.15

“Bal tutan parmağını yalar”/“Su akarken küpünü doldur” kültürel özdeyişimizle desteklenen   yolsuzluk olgusundaki mücadelede,   denetim sistemi kuvvetlendirilmeli, belirsizlik ve fırsatların olabildiğince azaltılması (suçlular bir bakıma mağdurlarca sağlanan kriminal fırsatların tüketicisi), yolsuzluk eylemlerinin daha kolay tespiti  ile yatkın olanlar ile yüzsüzleri suç işlemekten alıkoyacak ve işlediklerinde ceza almalarını sağlayacak bir mabedin inşa edilmesi gerekmektedir. Yolsuzluğa karşı koymak için siyasetlerimiz, maliyet ve faydaların yanı sıra ahlaki değerlere de hitap etmelidir.16  

Çıkarım olarak, düzenleyici kurumlar ve yaptırımların  genelde  etkisiz olduğuna tanık olduğumuzdan yolsuzluk vakalarında yaptırımlar ile caydırıcılığı konusunda daha fazla araştırma yapılmasına gereksin- me duyulmaktadır. Bu noktada kriminoloji ve onun teorik yaklaşımları ile ampirik araştırmaların tartışmalara, mevcut ve gelecekteki yolsuzluk olaylarını azaltma potansiyeline katkıda bulunabileceği umut edilmektedir.

Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel

-------------

1 Bkz. Corruption and anticorruption: A talk by professor Matthem Stephenson YouTube

2 “...Yolsuzluk teriminden, bir görevin olağan ifasına ya da haksız bir komisyondan veya hak edilmemiş bir yarardan veya böyle bir hak edilmemiş yarar vaadinden fayda sağlayanın, lazım gelen davranışına etki eden haksız bir komisyonun veya diğer hak edilmemiş bir yararın veya böyle bir yararla ilgili vaadin doğrudan ya da dolaylı olarak talep edilmesi, sunulması, verilmesi ya da kabul edilmesi anlaşılır.” Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi md.2.  Bu tanım rüşvet veren ve rüşvet alan olmak üzere iki aktörü içermektedir. Her ikisi de aynı derecede sorumludur. Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi/ Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi.  B. Demelsa. “The European Union Criminal Policy against Corruption: Two Decades of Efforts”. Polít. crim. Vol. 15, Nº 27 (Julio 2019), Art. 15, ss. 520-548 [http://politcrim.com/wp-content/uploads/2019/06/Vol14N27A15.pdf]

İhaleye Fesat Karıştırma, Edimin İfasına Fesat Karıştırma, Kamu Kurum ve Kuruluşları Zararına Dolandırıcılık, Rüşvet, Zimmet, Güveni Kötüye Kullanma, İrtikâp, Denetim Görevinin İhmali, Nüfuz Ticareti, Kamu Görevlisinin Ticareti, Kamu Güvenine Karşı gibi suçlar yolsuzluk suçları arasında yer almaktadır.

Rüşvetten bilgi sahibi olanın ihbar tehdidiyle daha fazla rüşvet alması örneğinde olduğu gibi rüşvetin rüşvete gebe olduğu unutulmamalıdır(Yazarın notu). “Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Bile bile, günaha saparak, insanların mallarından bir kısmını yemeniz için onun bir parçasını yetkililere aktarmayın.” (Bakara/188)

3 F.Adaman,A.Çarkoğlu ve B.Şenatalar. Hanehalkı Gözünden Türkiye’de Yolsuzluğun Nedenleri ve Önlenmesine İlişkin Öneriler, İst.:TESEV, 2001;  Beyaz Nokta Vakfı. Rüşvet, Ank., 1995; TBMM. Yolsuzlukların...(10/9) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Esas No.: A.01.1.Geç.10/9-539 – 19/06/2003; M.Punch. “Polis yolsuzluğu ve bu yolsuzluğun engellenmesi” Demokratik Toplumda Polis Yetki ve Sorumlulukları (Avrupa Konseyi) Emniyet Genel Müdürlüğü, Ank., 2007, ss.57-82; E-H.,Ahlf. Polis Yönetiminde Etik (Ter.M.Öztürk) Emniyet Genel Müdürlüğü Yayın no. 422, Ank., 2007; U.Gürses. “Yolsuzluğun üç hali” Hürriyet (12/02/2014) s.13. Corruption and anticorruption: A talk by professor Matthem Stephenson   youTube

“Yolsuzlukla mücadele konusunda, Türkiye hazırlıkların erken bir aşamasında kalmıştır ve raporlama döneminde herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir. Ülke, uluslararası yükümlülükleri ile uyumlu yolsuzlukla mücadele organları oluşturmadı. Yasal çerçeve ve kurumsal mimari, kovuşturma ve yargılamada siyasi ve uygunsuz etkiyi sınırlamak için geliştirilmelidir. Kamu kurumlarının hesap verme sorumluluğu ve şeffaflığının iyileştirilmesi gerekmektedir. Yolsuzlukla mücadele stratejisinin ve eylem planının olmaması, yolsuzlukla savaşımda kararlı bir irade eksikliğini gösterdi. Avrupa Konseyi'nin Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu'nun (GRECO) çoğu öneriler uygulanmadı. Genel olarak, yolsuzluk yaygındır ve bir endişe konusudur.” COMMISSION STAFF WORKING DOCUMENT Türkiye 2022 Report, Brussels, (12/10/2022) SWD(2022) 333 final, s.5.

4 İlki 1982 yılında Banker krizi olarak bilinen finansal sektör krizi, ikincisi 1994 bankacılık krizi ve üçüncüsü  Kasım 2000 bankacılık krizi adlandırılan kriz yılları yolsuzluğun artış dönemleridir. 2000-2001  yıllarında ülkedeki sistematik bankacılık krizinin yol açtığı maliyet GSYİH’nin % 19.3 olmuştur.

5 Organize suç fazla sayıda insanca talep edilen eşya ve hizmetleri (yoğun ihtiyaç duyulan para temini/tefecilik, uyuşturucu, fahişe, kumar gibi) sunmaktadır.  Bunlar suçta temel gelir kaynaklarıdır. Bunlar, çoğunda,  tüketici halkça arzulanan rızai suçlardır. Bu gerçek, organize suçun esaslı faaliyetlerini çoğu diğer suçlardan ayırmaktadır. Çok az kişi dolandırılmak, gaspa uğramak veya arabasını çaldırtmak isterken, kamusal istem/ talep, organize suç faaliyetlerinin temeli oluşturmaktadır. Organize suçun, binlerce müşteriye hizmet ederken devamlılık sergileyen bir işletme olarak  kolluk güçlerinin koruması olmaksızın dal budak salması; faaliyetlerini gizlice yürütmesi düşünülemez. Büyük çapta kumar, tefecilik, uyuşturucu trafiği, fuhuş, tehdit/ kollama  ve diğer yaygın organize suç faaliyetleri uzun  süre kolluk dikkatinden uzak kalamaz. Organize suçta amaç, en azından kolluk güçlerini nötrleştirmek olmalıdır. Perakende iş yapan bir işletme ancak kamusal tanınma ile varlık gösterebilir. Organize suç’la yaratılan  beklide en büyük zarar kamu görevlilerinin yolsuzluğa bulaşmasıdır.

6 Uluslararası Şeffaflık Derneği. Adalet Bakanlığı Adli İstatistiklerinde Yolsuzluk Suçları (2009-2020).

7 Nitekim, İmar Bankası’nda izinsiz bono satışına göz yumulduğu gerekçesiyle yargılanan BDDK eski Başkanı ve dört görevli hakkında  mahkumiyete hükmedildi. “İmar’daki milyar dolarlık zarara ertelemeli hapis” Sabah (20/10/2006) s.11.

8 27/12/2007 tarih ve  5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu  ve  ayrıca CMK Md. 58/5. Gazete Haberleri:2, 649 kişinin "Tanık Koruma Programı" kapsamında korunduğu", bunların % 85'i terör suçu tanığı,  %10'u örgütlü suç tanığı, %5'i ağır cezalık suç tanığını kapsamaktadır (28/12/2018); 2, 330 kişinin anılan program kapsamında korunduğu, bunların %73,7’si terör suçu tanığı, %7'si de örgütlü suç,  %13'ü ağır cezalık suç tanığı kapsamında korunmaktadır (29/12/ 2020). Kamuya açık istatistik(!?); G20 Yolsuzlukla Mücadele Eylem Planı- Muhbirlerin Korunması (G20 Anti-Corruption Action Plan Protection of Whistleblowers). http://www.whistleblowers.org/storage/whistleblowers/documents/pwc_survey.pdf

9 “Sayıştay büyük yolsuzluklar yerine memurlara yapılan üç beş kuruş fazla ödeme, eksik kesilen vergi gibi kimseyi rahatsız etmeyen konularla uğraşmayı yeğliyor...” Bkz. A.İhsan Saner. Devletin Rantı Deniz , İletişim Yayınları, 2001. Dokunulmazlık zırhı siyasileri yolsuzluğa  tahrik edici olmaktadır(Yazarın notudur). Ülkemize özgü sosyolojik gerçek te, hırsızlık/yolsuzluk çapı ile  halkın tepkisinin ters orantılı olmasıdır: Hırsızlık ne kadar küçükse, tepki o derece büyük olmakta; hırsızlık büyüdükçe takdirle karşılanmaktadır. Ayrıca bkz. OECD. Corporate Anti-corruption Compliance Drivers, Mechanisms and İdeas for Cange (2020).

10 Bkz. N.K.Öztürk “Yolsuzlukla Mücadelede İtalya’dan Ders Alınabilir mi?” TODAİ  Dergisi, 34(1), 2001. Yolsuzluğun gelişme koşulları formülü: Y=M+T-H  (Y=yolsuzluk, M=tekel, T=takdir ve H=hesap verme sorumluluğu) ile yolsuzluğu azaltma formülü: Yolsuzluk oranı=( R/Ox C) (R=rüşvet tutarı, O=yakalanma olasılığı, C=ceza tutarı) bkz. S.Cingi. “Yol Keşen Eşkıya-Yolsuzluk”  Güncel Hukuk Temmuz 2010/7-79, ss.54. Ayrıca bkz. GRECO (Yolsuzluğa karşı devletler grubu): GRECO’nun üye ülkelerin kendine özgü koşullarını gözleme yarayan ‘yerinde ziyaretler yöntemi’nin oldukça yararlı olduğu belirtilmektedir. Ayrıca bkz. Yolsuzluk Suçları Eğitim Modülü.  “Türk Ceza Adalet Sisteminin Etkinliğinin Geliştirilmesi”  Avrupa Birliği - Avrupa Konseyi Ortak Projesi.

11 Japonya’da yarım asırdır tek bir adli yolsuzluk olayına tanık olunmamıştır. Mesleğe girişte  eğitsel başarı içeren değerlere dayalı bir seçim sistemine hiçbir ülke Japonya kadar sahip değildir. Yaklaşık 126 milyon nüfuslu Japonya’da  hâkim sayısı  2155’den azdır.

12 Bkz. E. Cansen. “En büyük günah: Kul hakkı yemektir” Hürriyet (31/07/2013,s.14; “Çaldı ama çalıştı” Hürriyet (12/01/2014) s.12.

13 Singapur örneği için bkz. C.Cher Yak. “Corruption Control: More Than Just Structures, Systems and Processes Alone” Resource Material Series No.65 (UNAFEI) Fuchu, Tokyo (March 2005), pp.229-241; Y.Ünver (ed.). Kamusal ve Ticari Yaşamda Hukuk ve Etik Açısından Yolsuzlukla Mücadele, Seçkin, 2013.

14 N. Cerrahoğlu. “Yirmi Yıl Sonra Temiz Eller” Cumhuriyet (29/01/2012).

15 S.Ergin “Bu lekeyle yaşamak ya da yaşamamak…” Hürriyet (12/ 12/2017); M.T. Yücel. “25. Adli Yargıda Yolsuzluk” Yargı Sistemi Üzerine Denemeler, Seçkin, 2019.                                         

16 E. Kalaycıoğlu. “Yolsuzluk ve siyaset: Bir siyasal kültür sorunu” PolitikYol (7/09/2022): “Türkiye’nin en önemli sorunu nedir? sorusuna verilen yanıtlarda yolsuzluk önemsenmemektedir.” E. Kalaycıoğlu. “Yolsuzluk çözümü olan bir sorun mu?” PolitikYol (8/09/2022): “Hesap sorulacağını bilen siyasal yetkili gücünü kullanırken hata yapmamaya itina eder; etmeyenler ise Britanya’da Başbakan Boris Johnson’ın karşılaştığı gibi soruşturmaya uğrar ve görevini kaybeder”. Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün yolsuzluk raporuna göre Türkiye'nin puanı 2013'ten sonra düşüşe geçti. O tarihte 50 olan puan 2014'te 45, 2015'te 42, 2016'da 41, 2017'de 40'a gerildi. Puan, 2021'de 38 ve 2022'de 36 oldu. Endekste yer alan bütün ülkelerin ortalama puanı ise 43 oldu. M. Aksoy. “Yolsuzluk Algı Endeksi’nde her yıl kendi rekorumuzu kırıyoruz” PolitikYol (6/02/2023). Ayrıca bkz.T.C. Başbakanlık.  Uluslararası Yoksullukla Mücadele Stratejileri Sempozyumu Deneyimler ve Yeni Fikirler  (13 - 15 Ekim 2010) İstanbul,  Bildiriler Kitabı. Ayrıca bkz. Ç. Toker. Kamu İhalelerinde Olağan İşler, Tekin Yayınevi, 2019.