Anayasa m.159’a göre 13 üyeden oluşan Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyelerinin seçimi için 4 yıllık süre yakında dolacak ve Nisan 2021’in ikinci haftasında 13 üyeden 7’sinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmesi sürecine başlanacak, 2 üye hariç diğer 4 üye de Cumhurbaşkanı tarafından seçilecektir.

Adalet Bakanı; Kurulun Başkanı olup, dairelerin çalışmalarına katılmaz. Kurulun Başkanı Adalet Bakanı seçim dışındadır. “Hakimler ve Savcılar Kurulu” başlıklı Anayasa m.159/3’de, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nda “Kuruluş ve Kurulun bağımsızlığı” başlıklı 3. maddesinin 5. fıkrasında “Adalet Bakanlığı ilgili bakan yardımcısı” olarak belirtilen tabii/doğal üye de seçim dışındadır. Esasında yeni yönetim sistemi ile birlikte Anayasanın 159. maddesinde “Adalet Bakanlığı Müsteşarı” ibaresinin değiştirilmemesi karşısında, 6087 sayılı Kanunda belirtilen “ilgili bakan yardımcısı” sıfatının Anayasaya aykırı olduğu tartışmasızdır, ya bu yönden Anayasada değişikliğe gidilmeli ya da 6087 sayılı Kanun Anayasaya uygun hale getirilmelidir.

Yazımız iki konudan oluşmaktadır; birincisi, Cumhurbaşkanının seçeceği 4 üyenin dışında kalan, TBMM’nin seçeceği 7 üyenin nasıl seçileceği ve ikincisi de, 16 Nisan 2017 Referandumu ile ismi dahil yapısı değiştirilen HSK’da bulunan üyelerden 2 kez görev yapanların bir kez daha, yani üçüncü kez seçilip seçilmeyeceğidir.

1. TBMM Tarafından Seçilecek Üyeler

Mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kurulup görev yapan HSK, 13 üyeden oluşmakta ve iki daire halinde çalışmaktadır.

16 Nisan 2017 tarihli Referanduma konu 6771 sayılı Kanunun 14. maddesi ile değiştirilen Anayasa m.159/3’e göre; “Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabii üyesidir. Kurulun, üç üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adli yargı hakim ve savcıları arasından, bir üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idari yargı hakim ve savcıları arasından Cumhurbaşkanınca; üç üyesi Yargıtay üyeleri, bir üyesi Danıştay üyeleri, üç üyesi nitelikleri kanunda belirtilen yükseköğretim kurumlarının hukuk dallarında görev yapan öğretim üyeleri ile avukatlar arasından Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilir. Öğretim üyeleri ile avukatlar arasından seçilen üyelerden, en az birinin öğretim üyesi ve en az birinin de avukat olması zorunludur. Kurulun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilecek üyeliklerine ilişkin başvurular, Meclis Başkanlığına yapılır. Başkanlık, başvuruları Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona gönderir. Komisyon her bir üyelik için üç adayı, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuyla belirler. Birinci oylamada aday belirleme işleminin sonuçlandırılamaması halinde ikinci oylamada üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu aranır. Bu oylamada da aday belirlenemediği takdirde, her bir üyelik için en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulü ile aday belirleme işlemi tamamlanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Komisyon tarafından belirlenen adaylar arasından, her bir üye için ayrı ayrı gizli oyla seçim yapar. Birinci oylamada üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu; bu oylamada seçimin sonuçlandırılamaması halinde, ikinci oylamada üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu aranır. İkinci oylamada da üye seçilemediği takdirde en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulü ile üye seçimi tamamlanır”.

Bilindiği üzere, 4 yıl için seçilen üyelerin görev süresi yakın zamanda dolacak ve 2021 Nisan ayının ikinci haftasında HSK üyelerinden 7’sinin TBMM tarafından seçilmesi maratonu başlayacaktır. Bu seçim iki aşamadan oluşmaktadır. İlk aşama adayların belirlenmesi olup, bu konuda yetki Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona aittir. TBMM Genel Kurulu tarafından seçilecek HSK üyeliği için adayların tespiti Karma Komisyon tarafından yapılacaktır. Anayasa Komisyonu 26 ve Adalet Komisyonu da 26 üyeden oluşmaktadır. Anayasa ve Adalet Komisyonlarının her birisi 26 üyeden, yani iki Komisyon toplam 52 üyeden oluşmaktadır. Her bir Komisyonda 13 Ak Parti’li, 6 CHP’li, 3 HDP’li, 2 MHP’li ve 2 İyi Parti’li üye bulunmaktadır.

Anayasa m.159/3 uyarınca; her bir HSK üyeliği için 3 aday olmak üzere toplam 21 adayın belirlenmesi gerekirken, Başkanlığını Anayasa Komisyonu Başkanının yaptığı Karma Komisyonun her bir adayı belirlerken, ilk oylamada üye tam sayısının 2/3 çoğunluğuna ve ikinci oylamada da üye tam sayısının 3/5 çoğunluğuna ulaşılması aranır. Bu oylamalarda üye tam sayısının 2/3 veya 3/5’ine ulaşılamadığı takdirde, her bir üyelik için en çok oyu olan iki aday arasında ad çekme (kura) usulü ile aday belirleme işlemi tamamlanır. Konu ile ilgili 6087 sayılı Kanunun “Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kurula Üye Seçimi” başlıklı İkinci Bölümünün altında yer alan “Seçim usulü” başlıklı 20. maddesine göre; “(1) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca; Kurul üyeliği için üyelerin görev sürelerinin dolmasından altmış gün önce seçim süreci başlatılır ve adaylık için başvuru tarihleri ilan edilir.

(2) Başvuru süresi içinde 18 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yazılı nitelikleri taşıyanlardan Kurul üyesi olmak isteyenler, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına başvurur. Meclis Başkanlığı, başvuru süresinin bitiminden sonra başvuruları Anayasa Komisyonu ile Adalet Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyona gönderir.

(3) Karma Komisyon, başvuru şartlarını taşıyan adaylar arasından her bir üyelik için üç adayı, üye tam sayısının üçte iki çoğunluğuyla belirler. Birinci oylamada bu çoğunlukla aday belirlenemediği takdirde ikinci oylamaya geçilir. İkinci oylamada üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu aranır. Bu oylamada da yeterli çoğunlukla aday belirlenemediği takdirde, her bir üyelik için en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulüyle aday belirleme işlemi tamamlanır. Karma Komisyon, her bir üyelik için belirlediği üç adayı Meclis Genel Kuruluna sunulmak üzere Meclis Başkanlığına bildirir.

(4) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, Karma Komisyon tarafından belirlenen adaylar arasından, her bir üye için ayrı ayrı gizli oyla seçim yapar. Birinci oylamada, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu; bu oylamada seçimin sonuçlandırılamaması halinde, ikinci oylamada üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu aranır. İkinci oylamada da üye seçilemediği takdirde, en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulüyle üye seçimi tamamlanır.

(5) Meclisin üye seçimine ilişkin olarak bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü hükümleri uygulanır”.

6087 sayılı Kanunun 20. maddesinde de Anayasa m.159/3’e benzer bir hükme yer verildiği görülmektedir. Bu hükümlerde geçen; “Bu oylamada da aday belirlenemediği takdirde, her bir üyelik için en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulü ile aday belirleme işlemi tamamlanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Komisyon tarafından belirlenen adaylar arasından, her bir üye için ayrı ayrı gizli oyla seçim yapar. Birinci oylamada üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu; bu oylamada seçimin sonuçlandırılamaması halinde, ikinci oylamada üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu aranır. İkinci oylamada da üye seçilemediği takdirde en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulü ile üye seçimi tamamlanır.” cümlesinden hareketle, Karma Komisyonun her bir üyelik için en çok oyu alan iki aday arasından kura ile bir aday belirleneceği düşünülse de, bu hususa 6087 sayılı Kanunun 20. maddesinin 3. fıkrasının son iki cümlesinde açıklık getirildiği görülmektedir. Buna göre; “Bu oylamada da yeterli çoğunlukla aday belirlenemediği takdirde, her bir üyelik için en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulüyle aday belirleme işlemi tamamlanır. Karma Komisyon, her bir üyelik için belirlediği üç adayı Meclis Genel Kuruluna sunulmak üzere Meclis Başkanlığına bildirir”.

Karma Komisyon, her bir üyelik için oylama veya ad çekme usulü ile 3 aday belirlemek zorundadır. Karma Komisyonda üyeleri bulunan siyasi partilerin Cumhur İttifakı’na ve Millet İttifakı’na göre dağılımları dikkate alındığında; 30 üyenin Cumhur İttifakı’nda, 16 üyenin Millet İttifakı’nda ve 6 üyenin de HDP’de olduğu görülmektedir. Aday belirlemede açık oylama ile yapılacak ilk nisap üye tam sayısının 2/3 çoğunluğu olup, Karma Komisyonda bu sayı 35, ikinci turda ise 3/5 arandığından bu nisap 31’dir. Cumhur İttifakı’nın Karma Komisyonda toplam üye sayısı 30 olup, açık usulde yapılan her iki oylamada da adayları belirleyebilme sayısına ulaşamadığı görülmektedir. Karma Komisyonda yer alan siyası partilerin en az 1 üyesi Cumhur İttifakı’nı desteklemezse veya adayları belirleme konusunda taraflar arasında mutabakata varılmazsa, her bir adaylık için en fazla oyu alan 2 aday arasında ad çekme usulü ile aday belirleme işlemi tamamlanacaktır.

24 Haziran 2018 tarihli Genel Seçimlerden önce yapılan HSK seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın yeterli çoğunluğa, hem Karma Komisyonda ve hem de TBMM Genel Kurulu’nda sahip olduğu ve 7 üyeyi de Cumhur İttifakı’nın seçtiği bilinmektedir. Ancak 24 Haziran 2018 tarihli Genel Seçimler sonrasında oluşan Meclis tablosunda Cumhur İttifakı’nın HSK üyeliği için aday belirlemede aynı güce sahip olmadığı görülmektedir.

Aynı sorun; kura veya mutabakatla belirlenecek toplam 21 aday sonrasında TBMM Genel Kurulu’nda seçilecek 7 üye aşamasında da yaşanacaktır. Çünkü toplam 600 milletvekilinden oluşan TBMM’nin ilk turda en az 400 üyesi ve ikinci turda da en az 360 üyesi adaylardan birisi için olumlu oy vermediği takdirde, yine her bir HSK üyesinin seçimi, en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulü ile tamamlanacaktır. Anayasaya ve Kanuna göre; Karma Komisyonda oylamalar açık oyla ve TBMM Genel Kurulu’nda her bir üye için gizli oyla yapılacaktır.

HSK üyelerinin seçim usulü ile ilgili olarak 6087 sayılı Kanunda değişikliğe gidilmesinin de bir anlamı bulunmamaktadır, çünkü bu konu Anayasa m.159’da düzenlenmiştir. “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinin 2. fıkrasına göre, “Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz”.

Anayasanın belirlediği HSK üyelerinin seçilme usulü, TBMM Karma Komisyonunun ve Genel Kurulunun siyasi partilere göre dağılımında ilginç sonuçlara yol açabilir. HSK’nın TBMM tarafından seçilecek üyeleri hususunda partiler arası mutabakata esası uyarınca partiler arası mutabakata varılmadığı takdirde, gerek Karma Komisyonda ve gerekse Genel Kurul’da her iki İttifak kendi arasında katı bir birliktelik yaptığında, Millet İttifakı’na HDP desteği olmasa bile, Cumhur İttifakı’nı en az 31 Karma Komisyonu üyesinin ve Genel Kurulda da 360 milletvekilinin desteğini alabilmesi zayıf ihtimaldir. Genel Kurulda yapılacak gizli oylamada nasıl bir sürecin yaşanacağını da bekleyip görmek gerekir. Bunun öncesinde ise, elbette HSK üyeliği için aday adaylığı başvurusu yapanlar arasında hangi adayların Karma Komisyonda belirleneceğine önem taşımaktadır. Karma Komisyonda aday belirleme işlemleri açık usulle yapılacaktır.

2021 Nisan ayının ikinci haftasını bekleyip göreceğiz.

HSK Seçimleri ertelenebilir mi? Kanaatimizce Kovid-19 Pandemisi sırasında da TBMM çalışmaları devam ettiğine göre, seçimin ötelenmesinin ve sürecin uzatılmasının mümkün olmayacağı, aksi bir uygulamanın Anayasa m.159’a açıkça aykırı olacağı tartışmasızdır.

Seçimin geciktirilmesi de 6087 sayılı Kanunun 19. maddesini uyarınca mümkün değildir. Bu maddeye göre; Kurul üyeliği seçimleri, üyeliğin dolmasından önceki 30 gün içinde yapılmak zorundadır.

2. HSK Üyeleri Üçüncü Kez Seçilebilir mi?

12 Eylül 2010 tarihli referanduma konu 5982 sayılı Kanunun 22. maddesi ile köklü değişikliğe uğrayan Anayasa m.159, bu defa 16 Nisan 2017 tarihli referanduma konu 6771 Kanunun 14. maddesi ile yine esaslı şekilde değiştirilmiştir. Son düzenlemede; Kurulun “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu” olan adında “Hakimler ve Savcılar Kurulu” olarak, üye ve daire sayısı, üyelerin seçimi ve dairelerin yetkileri ile çalışma alanlarında değişikliğe gidildiği görülmektedir.

Anayasa m.159/4’e göre; “Üyeler 4 yıl için seçilir. Süresi biten üyeler bir kez daha seçilebilir”. 2010 yılı değişikliğinde de üyeler 4 yıl için seçilmekle birlikte, süresi biten üyenin tekrar seçilebildiği ve bu hususa bir sınırlama getirilmediği görülmektedir. Mevcut HSK üyelerinin TBMM tarafından 16 Mayıs 2017’de seçildiği, bundan önce seçimin 12 Ekim 2014 yılında yapıldığı, Ekim 2014’de seçilen üyelerin 4 yıllık sürelerini tamamlayamadıkları, gerek iradeleri dışında görev sürelerini tamamlayamamaları ve gerekse 2017 değişikliği ile kurulun adının ve yapısının değiştirilmesinden hareketle, daha önce iki kez seçilen üyenin bu defaya mahsus bir kez daha seçilebileceği fikri ileri sürülebilir. Yönetim sistemi değişikliğinin ise; bu görüşe destek olamayacağı, çünkü “kuvvetler ayrılığı” ilkesi karşısında HSK üyeliği seçimlerinin ayrı değerlendirilmesi gerektiği tartışmasızdır. Ancak Kurulun adının değişmesi ve yapısında da köklü değişim yaşanması, 2014 yılı Ekim ayında seçilen üyenin süresini tamamlayamadığı gerekçeleriyle, üçüncü kez aday olabileceği savunulabilir. Buna karşı görüş ise; 2017 değişikliği sonrasında m.159/4’ün ikinci cümlesinin net olduğu, süresi biten üyenin ancak bir kez daha seçilebileceği, bu nedenle üçüncü kez aday adaylığının, adaylığın ve üyeliğin gündeme gelemeyeceği iddia edilebilir. 2014 yılı Ekim ayında seçilen üyelerin 4 yıl için seçildikleri, fakat bu sürelerini tamamlayamadıkları, bu nedenle adı ve yapısında köklü değişikliklere gidildiği de dikkate alınarak, Mayıs 2017’de ilk kez seçilmiş gibi kabul edilecekleri ve üçüncü kez gibi gözükse de ikinci defa aday olabilecekleri muhtemelen tartışmaya açılacaktır. Kurulun başkanı Adalet Bakanı ve tabii üyesi Adalet Bakanlığı Müsteşarı/ilgili bakan yardımcısı bakımından ise, üyelik süresi ve en fazla iki kez seçilebilme şartı aranmaz.

Süresi biten üyenin bir kez daha seçilebilmesi, yalnızca TBMM’nin seçtiği HSK üyeleri için değil Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyeleri de kapsamaktadır. Bu nedenle; Adalet Bakanı ve ilgili bakan yardımcısı hariç diğer 11 HSK üyesinden daha önce iki kez seçilen varsa, bunlar yönünden üçüncü kez seçilebilmek için başvuru yapabilmenin ve seçilebilmenin mümkün olup olmadığı sorusu gündem gelecektir.

HSK’nın 2021 yılı üyelik seçiminde üçüncü kez adaylığın mümkün olup olmayacağını yüksek Seçim Kurulu karar vermeyecek, çünkü buna ilişkin 6087 sayılı Kanunun 22. maddesi mülga olmuştur. Bu kararı; seçilme yeterliliğine sahip hakim ve cumhuriyet savcısı listesini Cumhurbaşkanına gönderen HSK Genel Kurulu ile Genel Sekreterlik ve Cumhurbaşkanı, ayrıca aday adaylarının başvurusunu kabul eden Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile Karma Komisyon verecektir. Yüksek Seçim Kurulu, yeni HSK seçimlerini sevk ve idare etmeyecektir. Bu husus, 6087 sayılı kanunun 18 ve 20. maddelerinde yer almaktadır.

Son Söz

Hakimler ve Savcılar Kurulu; yargı görevi ifa etmemekle birlikte, hakimlerin ve savcıların özlük işleri ile terfi ve tayinlerinde yegane yetkiye sahip, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlerin tarafsızlığı ilkelerinin güvencesinde, Anayasanın 159. maddesinde sayılmış görevlerden kaynaklanan yetkileri kullanır. Adli ve idari yargı teşkilatının tepesinde bir idari kurul olan HSK, yürütme erkine bağlı değildir. “Kuvvetler ayrılığı” veya “ayrılmış kuvvetlerin erklerce paylaşılması” prensibine göre faaliyet gösteren ve bu yönü ile siyasi iradeden ve Devletten uzak düşünülmesi gereken HSK, gerek üye yapısı ve gerekse 11 üyesinin seçilme biçimi sebebiyle ister istemez siyasi tercih ve değerlendirmenin etkisi altında kalabilmekte veya toplum bu şekilde bir algıya sahip olabilmektedir. Kurul Başkanın Adalet Bakanı ve tabii üyesinin de ilgili bakan yardımcısı olduğu HSK’ya; 4 üyeyi Cumhurbaşkanının ve 7 üyeyi de TBMM’nin seçtiği bir sistemde, üye seçiminde tarafsızlığın veya mutabakatın varlığı veya seçilen üyelerin görev ifasında hiçbir etki altında kalmayacağı iddiasında bulunulsa bile, liyakattan ziyade siyasi görüşe göre tercihlerin belirlendiği veya bu yönde bir önyargının varlığı gözardı edilmemelidir. Özellikle ikinci ve hatta durumun özelliği gereği bir defaya mahsus üçüncü kez seçilebilmenin gündeme geldiği bu üyelik seçimi döneminde, yine siyasi tercihlerin etkili olacağı ve siyasetin gölgesini hissettireceği tartışmasızdır. İkinci ve üçüncü kez seçilmenin yanında, görev süresini tamamlayan HSK üyeleri yönünden gündeme gelen teminatsızlık da rahatsız edicidir. Türk Yargısında bir türlü çözülemeyen bağımsızlık ve tarafsızlık sorunu ile bundan kaynaklanan hukuk güvenliği hakkı ile ilgili duyulan eksikliğin giderilebilmesi için, ilk olarak teorik alt yapıda HSK üye seçiminin demokratik seçim usulüne ve hukukun üstünlüğüne bağlılık çerçevesinde değiştirilmesi isabetli olacaktır. Ancak geçmiş kötü tecrübelerin etkisinin ve Devleti koruyan anlayışın kendisini her zaman hissettirdiği ve “ulusal güvenlik” adı ile yargı teşkilatlanmasında varlığını sürdüreceği bilinmektedir.

Bunun yanında; yargı erkinin kendi alanına çekilerek, Anayasa m.138’e göre tarafsız ve eşit adalet dağıtamaması ve Anayasa m.70/2’nin güvencesinde olan “liyakat” ilkesinin yargı teşkilatlanmasında gözetilmemesi ise, çözüm bekleyen ayrı sorunlar olarak güncelliğini korumaktadır.

Anayasanın “Yargı yetkisi” başlıklı 9. maddesine göre; “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır”.

Anayasanın “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesi uyarınca; “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.

Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez”.

Yalnızca bu maddelerde yer alan hükümlerin gerekleri yerine getirildiğinde, hukukun üstünlüğü ve hukuk güvenliği hakkı ile hukuki öngörülebilirlik tesis edilebilir.

En Son Söz

Güven; toplam sayısı 27 olan Hukukun Evrensel İlke ve Esaslarının kağıda ve söze terk edilmiş halleri ile değil, icraatla, yani bunları hayata geçirmekle ve herkese uygulanmakla kazanılabilir. Esasen “güven” ve “adalet” iç içe geçmiş duygu ve kavramlardır.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)