Kurumlaşmadan önce yaşadığım tecrübeler, düşüncelerimi geliştirip olgunlaştırdı. Önceleri karşılaşınca adeta çıldırdığım sorunları, akıl yolu ile anlama ve çözme yeteneğim gelişmeye başladı.

Aynı odada, aynı işi yapan fakat ücretleri farklı olan iki avukatın, ücretleri arasında fark olmasını kabul etmeleri ve bunun adil olduğunu görmeleri için; ilk olarak, aralarında yetkinlik, yetenek, mesleki gelişim, ürettikleri sonuçlar ve benzeri farklar olduğunu görmeleri ve kabul etmeleri, ikinci olarak da bu farkların aralarındaki ücret farkını haklı göstermesi gerektiği sonucuna vardım. Bu farkların nasıl bilimsel bir çerçeveye yerleştirildiğini araştırdım.

Hukukta olduğu gibi avukatlıkta da dünyaya örnek olan İngiltere’de, avukatlık büroları yönetimi konusunda bir konferansa gittim. Kerli ferli büyük büroların yöneticileri ile sözünü budaktan esirgemeyen müvekkil firmaların yöneticilerinin iki gün boyunca konuları tartıştığı bu konferanstan en çok faydayı ben sağladım denilebilir. Çözmekte zorlandığım sorunlarla doluyken içine girdiğim iki günlük çözüm tartışmaları, vizyonumu genişletti. O zamanlar kurumlaşma yol planım kafamda netleşti.

İstanbul’da bir günlük danışmanlığına 10.000 pound ödediğim danışman, avukatlık mesleğinin büroların yaptığı işe göre 4 veya 5 seviyede olduğunu; bir kısmının yöneticiler, bir kısmının yönetici adayları, kıdemliler, mesleğe yeni başlayanlar ve öğrenenler olarak sınıflandırılabileceğini, büronun bir kariyer planı olması gerektiğini anlattı. Yakınlarda vefat eden bu danışman ile dostluğumuz yıllarca mentorum olarak devam etti. Söylediklerini, aradan 10 yıl geçtikten sonra daha iyi ve derinden anladım.

Bu arada Türkiye’nin geleneksel kültüründe cevaplar bulmaya çalıştım. Doğal olarak da çocukluğumdan beri siyasilerin yılda bir yapılan anma törenlerinde adını duyduğum Ahiliği araştırmaya başladım. Ahilik kurumunun, yüzyıllar öncesinde sade ve sağlam bir meslek planı geliştirdiğini gördüm: Yamaklık, çıraklık, kalfalık, ustalık, üstatlık ve Ahi babalık seviyelerini içeren Ahilik’in, İngiliz danışmanın söyledikleriyle örtüştüğünü hayretle gördüm. Anadolu’yu Türkleştiren ve halkımız arasında derin sosyal ve kültürel bağlar kuran bu derin Ahilik kültürünün – adına bir üniversite kurulmasına rağmen – hâlâ sadece siyasilerin gövde gösterisi için kullanılmasını; yüzyıllar boyunca getirdiği birikimin modern ve bilimsel olarak çalışılmamasını, Türkiye’nin yönetim bilimlerinde bu birikimi dünyaya ihraç eder hâle gelmemiş olmasını hepimizin büyük bir eksiği olarak görür ve üzülürüm.

PWC şirketinden çok bilgili ve üretken bir danışmanla da çalışarak, Ahilik’ten esinlenerek ve İngiliz danışmanın tavsiyelerini dinleyerek büromda bir meslek gelişim kariyer planı oluşturdum.

Kariyer ilerlemeleri için seviyelerini ve gereklerini belirlemek yeterli olmuyordu. Gerçekten de bir kişi yetenek, yetkinlik sahibi olabilir; fakat bunları kullanmazsa büroya bir faydası olmaz, hatta diğerlerinden tufeyli beslenen birisi hâline gelebilirdi. Bunun çaresini kendim buldum: Bir hedef-başarı (performans) yönetimi geliştirdim. Kariyer ilerlemelerini yetkinliklere ve bunları kullanma yeteneğine bağladım, kişinin ilişkide olduğu çalışma arkadaşlarının izlenim ve tavsiyelerini derleyen 360 derece geri bildirim sistemi kurdum. Avukatlarımızın ücretlerini de kariyer planına ve performanslarına göre belirleyen tam şeffaf bir sistem kurdum. Biliyordum ki, aynı odada çalışan, aynı işi yapan iki kişinin ücretlerinin farklı olmasını kabul etmeleri için bunlar şarttı; ama yetersizdi… Bunun için kurumda temel bir ilkeyi hâkim kılmam gerekiyordu:

Herkes büroya getirdiği gelirden adil bir pay alır!

Söylemesi kolay, gerçekleştirmesi ise imkânsız denecek kadar zor. Fakat insanın aklının erdiği hiçbir şey imkânsız olamaz!

Devam edeceğim, bütün tecrübe ve bilgi birikimimi anlatacağım…

.

Kaynak: gunce.com