Türk toplumunda ailenin yeri ve önemi büyüktür. Çiftler evlenmeye karar vermekle birlikte bulunduğu aile konutundan ayrılıp artık yeni bir yuva kurma yoluna giderler. Evlilikle birlikte eşlerin birbirlerine karşı hak ve sorumlulukları doğmaktadır. Evlilik birliğinde en önemli sorumluluklardan bir tanesi de eşlerin üçüncü kişilere karşı birbirlerini koruyup kollamalarıdır. Koruma yükümlülüğü aynı zamanda eşin ailesinin, diğer eşe karşı haksız ve tutum davranışlarına karşı da bulunmaktadır.

Ne yazık ki günümüzde birçok boşanma davalarının sebebini evlilik birliğine dışarıdan yapılan müdahaleler oluşturmaktadır. Özellikle Türk örf-adetleri ve aile yaşantısı, ailelerin çocuklarına karşı aşırı derecede düşkünlüğü, çocuklarının yuva kurması halinde dahi evliliklerine dışarıdan müdahale ederek bir nevi korumaya çalışması ve diğer eşe gerek sözlü gerek fiziksel şiddet uygulanması sebebiyle biten birçok evlilik bulunmaktadır.

Ailelerin dışarıdan müdahalesi sebebi ile tartışan eşlerin bu durumdan kaynaklı boşanma davası açmaları sonucunda Yargıtay bu toplumsal gerçeği kararlarında incelemiş ve bu sürekli müdahaleye sessiz kalıp göz yuman, eşini koruyup kollama yükümlülüğünü ihlal eden eşin evlilik birliğinin sona ermesinde kusurlu olduğu, diğer eş için evlilik birliğinin devamına imkân vermeyecek şekilde sarsıldığı yönünde içtihat geliştirmiştir.

Bu kararlardan bazıları;

1. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 04.07.2018 Tarih, 2016/21181 Esas ve 2018/8614 Karar sayılı ilamı;
“Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı erkeğin, bağımsız konut temin etmediği, aile müdahalesine sessiz kaldığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.”

2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 23.01.2013 Tarih, 2012/15308 Esas ve 2013/1490 Karar sayılı ilamı;
“Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı-davacı kocanın kardeşinin eşine fiziksel şiddet uygulaması ve hakaretlerine sessiz kaldığı, eşinin ihtiyaçları ile ilgilenmediği, bağımsız konut temin etmediği, davacı-davalı kadının ise babasının kocasına hakaretlerine ve ailesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı, boşanmaya neden olan olaylarda davalı-davacı kocanın daha ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında taraflar dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, her iki davanın da kabulüne karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davaların reddi doğru bulunmamıştır.”

Yargıtay’a göre eşlerden birinin ailesinin diğer eşe karşı hakaret etmesi, dışlaması, fiziksel ve psikolojik şiddet uygulaması ve benzeri davranış ve tutumlara karşı sessiz kalan ve eşini koruma yükümlülüğünü ihlal eden eş boşanma davasında kusurlu sayılacaktır.

PEKİ, ERKEĞİN BAĞIMSIZ KONUT TEMİN ETME YÜKÜMLÜLÜĞÜ VAR MIDIR?
Bağımsız konut sağlamamak boşanma sebebidir. Eşin diğer eşi ailesiyle birlikte yaşamaya zorlaması, bağımsız konut sağlamaması, altlı üstlü oturması gibi durumlar boşanma sebebidir. Bu tarz durumlar boşanma davasında kusur sayılmaktadır. Yargıtay kararlarına göre eş aile ile birlikte oturmaya mecbur edilemez. Çift, ailesiyle birlikte oturuyorsa ve bu durum anlaşmazlıklara sebebiyet veriyorsa diğer eşin boşanma davası açma hakkı vardır. Buna nazaran eş boşanmak istemiyorsa karşı taraf yeni, ayrı bir ev açmak zorundadır.

ÖZET: Bağımsız konut temin etmeyen, annesinin evliliğine müdahalesine sessiz kalan ve annenin aile mahremiyetine müdahalesine sebebiyet veren kocaya karşı açılan boşanma davası kabul edilmelidir. Y. 2 HD. 2015/19433, K. 2016/12171 T. 23/06/2016

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davacı kadının mahkemece kabul edilen kusurlu davranışları yanında davalı erkeğin bağımsız konut temin etmediği, annesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı, annesinin tarafların mahremiyetine müdahalesine sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 23.06.2016