Evlilik, bir kadın ve bir erkeğin karı koca rollerine bürünerek yaşamlarını birlikte geçirmek üzerine bir araya gelmelerini ifade eder. Bazen bu ilişkilerde çalkantılar meydana gelip ortak hayat artık çekilmez bir hal alabilmektedir. İşte bu durumda çiftler yasal hakları olan boşanma dava yoluna gitmeye karar verirler. Anlaşarak boşanmalarının yanı sıra boşanmaya bağlı nafaka, velayet, mal paylaşımı gibi unsurlarda mutabık olamamaları durumunda çekişmeli boşanma davası yoluna gidilebilir. Çiftlerin müşterek çocukları bulunması halinde ise çocuğun kimin yanında kalacağı sorusu gündeme gelir. İşte burada velayet kavramı devreye girer.

Boşanmaya veya ayrılığa karar verildiğinde, yaşı küçük olan yani henüz ergin olmayan çocukların velayeti eşlerden birine verilir. Velayet kendisine verilmeyen eşin çocuğu belli zaman aralıklarında görmesine tanınan imkâna kişisel ilişki denir. Velayet kararı verilirken çocuğun üstün yararı gözetilmelidir. Zira çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimi ve aynı zamanda psikolojisinin olumsuz etkilenmemesi adına verilecek karar büyük önem taşımaktadır.

Velayet, Türk Medeni Kanunu’nun 336/3 maddesine göre anne ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir. Eşlerden birinin ölümü halinde velayet herhangi bir karara gerek olmaksızın sağ kalan eşe geçer. Çiftlerin boşanması durumunda ise hâkim tarafından müşterek çocuğun velayeti hangi eşe verilmişse onun tarafından kullanılır. Yukarıda bahsettiğimiz üzere velayet kararı çocuğun üstün yararı gözetilerek verilir.

Boşanma davası devam ederken müşterek çocuğun velayetinin geçici olarak eşlerden birine verilmesine karar verilir. Bu karar geçici bir tedbir niteliğinde olup durum ve koşulların değişmesi, çocuğun üstün yararının zarar görmesi durumunda velayet diğer eşe verilebilir. Ancak boşanma kararı sonucunda velayetin eşlerden birine bırakılmasına dair verilen karar tedbir niteliğinde olmayıp esasa dair bir karardır. Kararın kesinleşmesi ile müşterek çocuğun velayeti kendisine bırakılan anne ve babaya ait olur.

Yaşı küçük olan çocukların anne bakım ve şefkatine muhtaç oldukları bilinen bir gerçektir. Bunun sonucu olarak, yaşı küçük olan çocukların velayetinin anneye verilmesinde herhangi bir engel yoksa çocuğun üstün yararı gözetilerek velayet anneye bırakılmalıdır. Birden fazla çocuğun bulunduğu hallerde ise Türk Medeni Kanunu’nda bütün çocukların tek bir ebeveyne verileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak Yargıtay kararları dikkate alındığında aksinin kabulünü gerektirir ciddi bir sebep bulunmadıkça ‘kardeşlerin birbirinden ayrılmama ilkesi’ esas alınmalıdır.

Bu durum kardeşlik ve paylaşma duygusu açısından ve aynı zamanda kardeşlerin birbirine duyacağı özlem gözetilerek psikolojilerinin bozulmaması adına büyük önem taşımaktadır.

Bilinmelidir ki; boşanma veya ayrılık davası sonucunda verilen velayet kararının çocuğa karşı gerekli ilgi ve özenin gösterilmemesi durumunda kaldırılması talep edilebilir. Velayetin kaldırılmasını gerektirecek sebepler şunlardır:

Anne veya babanın;

- Çocuk bakma konusunda deneyimsizliği,

- Hastalığı,

- Başka bir yerde bulunması,

- Çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi,

- Ona karşı yükümlülüklerini yerine getirmemesi.

Velayet anne veya babadan kaldırıldığı takdirde ya diğer eşe verilir ya da çocuğa vasi atanır. Verilecek kararda özel bir düzenleme yer almazsa velayetin kaldırılması kararı doğacak bütün çocukları kapsar. (TMK m.348/son)

Son olarak yukarıda verdiğimiz bilgiler ışığında şunu söyleyebiliriz ki boşanma veya ayrılığa karar verilmesi durumunda çocuğun velayetini alan eş, öncelikle çocuğun psikolojisini düşünerek hareket etmeli, bu süreçte çocuğun yıpranmaması amacıyla diğer eşi asla kötülememelidir. Unutmayın ki verilen bu kararla sadece eşler ortak hayatlarını ayırırlar. Ebeveynlik yaşam boyunca devam eder…