Alkol tüketiminin insan bünyesine çeşitli etkileri olduğu ve bunlardan birinin de dikkat dağınıklığı olduğu bilinmektedir. Trafikte araç kullanımı gibi azami dikkat gerektiren eylemleri alkollü bir şekilde gerçekleştirmenin tehlikeli olması gerçeği dolayısıyla, ülkemizde alkollü araç kullanımına bir takım sınırlamalar getirilmiştir.

Her ülke, yasal alkol limitini belirlerken konuyu tıbbi, psikolojik ve sosyal yönüyle değerlendirerek bir karara varmakta, belli bir riski kabul ederek bu limitleri belirlemektedir.

Motorlu araç sayısındaki artışların başladığı yirminci yüzyılın ilk çeyreğinden beri, hızla oluşan trafik kurallarının yanı sıra, giderek alkollü araç kullanımı için de önlem alma gereği hissedilmiştir. Başlangıçta bu sınırın ne olması gerektiği ve nasıl ölçüleceği konusunda sorunlar yaşanmışsa da dünyada özellikle konuyu inceleyen bilimsel çevrelerin görüşü her zaman kan-alkol sınırının daha da aşağıya çekilmesi yönünde olmuştur. Bir başka deyişle yasal limitin altında olmanın sadece idari cezayı etkilediği, ancak can güvenliğini garanti etmediği kabul edilmektedir.

ALKOL DÜZEYİNİN HESAPLANMASI VE ALKOL-KAN ORANLARI

ÖLÇÜM DEĞERİ

promil hesabı(miligram alkol/mililitre kan)

1 Litre kanda ne kadar alkol var

hacim olarak kandaki alkol oranı

0.2 Promil

20 mg alkol/100 ml kan (20:100=0.2)

0.2 gram alkol

%0.025 (binde 0.25 alkol)

0.5 Promil

50 mg alkol/100 ml kan (50:100=0.5)

0.5 gram alkol

% 0.063 (binde 0.63 alkol)

0.8 Promil

80 mg alkol/100 ml kan (80:100=0.8)

0.8 gram alkol

% 0.1 (binde 1 alkol)

1 Promil

100 mg alkol/100 ml kan (100:100=1)

1 gram alkol

% 0.13 (binde 1.3 alkol)


 

ÖLÇÜM DEĞERİ

VÜCUT VE DAVRANIŞ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

0.2 Promil

ruh halinin değişmesi, vücut ısısında hafif bir yükselme, davranışlar üzerindeki kontrolün azalması

0.5 Promil

belirgin bir gevşeme, dikkatin azalması, koordinasyon ve muhakeme bozukluğunun başlaması. YASAL SINIR

0.8 Promil

koordinasyon, algı ve muhakemede belirgin bozulma, tepki zamanının, kendini kontrol etme becerisinin zarar görmesi

1 Promil

sarhoşluk belirtileri, muhtemel mahcup edici davranışlar, bir an neşeli bir an üzgün olmak gibi ruh halinde gidip gelmeler

[1]

Ülkemizde alkollü araç kullanma yasağı ve yaptırımları

Öncelikle belirtmek gerekir ki alkollü araç kullanması neticesinde kişi idari bir yaptırımla karşı karşıya kalabileceği gibi bu fiili bir suça da sebebiyet verebilecektir.

Kişinin yasal olarak hangi miktarda alkollü iken trafiğe çıkabileceği hususunu, 2918 s. Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesi düzenlemektedir. İlgili düzenlemeye göre belirli miktarın üzerinde alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır. Alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılacaktır ki bunlar herkesin bildiği, üfleme sonucu ölçüm yapan alkolmetre cihazlarıdır.

İdari yaptırımlar

Yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilecek ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri alınacaktır.

Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından ise promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanacaktır.

Sürücü belgelerinin geri alınması ve iadesi konusunda daha sıkı hükümler de yine maddede belirtilmiştir.[2]

Cezai yaptırımlar

Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümlerinin uygulanacağı, hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin, diğer araç sürücüleri bakımından 0.20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermesi hâlinde ise ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı ilgili normda belirtilmiştir.

Burada, 1.00 promil ile araç kullanan kişi için öngörülen cezaya değinmek gerekir.

Ceza yasamızın 179. maddesinin üçüncü fıkrası, alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişinin trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılacağını belirtmektedir. Yukarıda belirttiğimiz üzere 2918 s. yasa ilgili suç maddesine yollama yapmıştır.

TCK 179/3 normunda öngörülen bu suç kasten işlenebilen bir suçtur. Kişide emniyetli bir şekilde araç kullanamayacağı bilincinin mevcut olması ve bu halde bile bile trafiğe çıkması gerekir. [3]

Eğer emniyetli bir şekilde araç kullanamayacak ise 0.20 promil alkollü iken de bir kişi bu suçu pekala işleyebilir. Bu tamamen bilimsel bir mesele olup alkolün kişinin araç kullanma becerilerini etkilemesi ile ilgilidir. 2918. s. yasa metninde 1.00 promil alkollü araç kullanmanın ilgili suça sebebiyet vereceği belirtilmiş ise de 1.00 promilin her bir bireyde ayrı etkilere sebep olabileceği açıktır.[4] Alkol direnci yüksek kişilerde bu denli bir alkol, emniyetli bir biçimde araç kullanmalarını etkilemeyebilir.

Suçun maddi unsuruna konu tipik hareketin gerçekleşmesi için kişinin açıkça emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanması gerekir. Emniyetli bir şekilde araç kullanabilecek kişilerin bu suçun faili olmasına imkan yoktur.

İlgili yönetmeliğin 97. maddesinde, yapılan tespit sonucunda 1,00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen ve 2918 sayılı yasanın 48 inci maddesine göre işlem yapılan sürücüler ve 1,00 promilin altında alkollü olmasına rağmen, alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek durumda olduğu tutanakla tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümlerine göre adli işlem yapılmak üzere mahalli zabıtaya teslim edileceği belirtilmiştir. Yönetmeliğin, kolluğun suçüstü durumunda sahip olduğu yakalama yetkisini ayrıca belirttiği görülmektedir.

Kanun koyucunun iradesinin 1.00 promil ile araç kullanmayı bir suç olarak düzenlemek yönünde olduğu anlaşılmaktadır. Lakin yollama yapılan ceza normuna göre 1.00 promil ile araç kullanmak her durumda ilgili suça sebebiyet vermeyebilecektir. Bu noktada iki norm arasında bir uyumsuzluk olduğu gözlemlenmektedir.

Alkollü araç kullanan kişiye hem idari hem cezai yaptırım uygulanması

İlgili düzenlemelerin iptalinin istenmesi neticesinde Anayasa Mahkemesi, ‘’… Hukuk devleti ilkesi ve ceza hukukunun temel ilkeleri arasında yer alan “aynı fiilden dolayı iki kez yargılama olmaz (ne bis in idem)” ilkesi gereğince, kişi aynı eylem nedeniyle birden fazla yargılanamaz ve cezalandırılamaz. Ancak, bu ilke mutlak olmayıp, konu bakımından birbirine benzeseler dahi, korunan hukuki yararı, unsurları, amacı ve neticesi farklı olması nedeniyle aynı fiilin ayrı hukuk disiplinleri kapsamında farklı şekillerde mütalaa edilmesi mümkündür. Bir fiilin söz konusu hukuk disiplinlerinin öngördüğü farklı yaptırımlarla cezalandırılması hukuk devleti ve “aynı fiilden dolayı iki kez yargılama olmaz” ilkesine aykırılık teşkil etmez. Bu nedenle almış oldukları 1.00 promilin üzerindeki alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmalarına rağmen araç kullanan sürücülerin, idari para cezası yanında, ayrıca ceza yaptırımıyla da cezalandırılmalarını öngören kuralın Anayasa’ya aykırı bir yönü bulunmamaktadır. … ‘’ gerekçesiyle tek fiil sebebiyle alkollü sürücünün hem idari hem de cezai bir yaptırım ile karşılaşmasını Anayasaya aykırı bulmamıştır.[5]

Alkol kontrolünü kabul etmeme ve tespit için zorla müdahale

İlgili düzenlemede alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılmasını kabul etmeyen sürücülere 2000 Türk Lirası idari para cezası verileceği ve sürücü belgesinin iki yıl süreyle geri alınacağı belirtilmiştir. İlgili bu düzenlemeye göre kişinin alkolmetre ölçümünü kabul etmemesi halinde alkollü olsun ya da olmasın, bu fiili bir kabahat teşkil edecektir.

Kişiye ilgili idari yaptırımın uygulanması ve ehliyetine el koyulup para cezasının kesilmesi neticesinde bu kişinin alkollü araç kullanıp kullanmadığının anlaşılması ve gerekirse ilgili idari ve cezai yaptırımların uygulanabilmesi için kişiye tıbbi müdahalede bulunulacağı da madde metninde belirtilmiştir.

‘’ Teknik cihaz ile yapılan ölçüme itiraz eden veya bu cihaz ile ölçüm yapılmasına müsaade etmeyen bu sürücüler, en yakın adli tıp kurumuna veya adli tabipliğe veya Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kuruluşlarına götürülerek uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da alkol tespitinde kullanılmak üzere vücutlarından kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır. Bu işlem bakımından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 75 inci maddesi hükümleri, beşinci fıkrası hariç olmak üzere uygulanır. ‘’

Kişinin tabi tutulduğu ölçüme itiraz etmesi halinde de ilgiliden kan örneği alınacağı belirtilmiştir. Normun lafzında ‘’götürülerek’’ denildiğinden, itiraz için yaptırılacak teste de kolluk eşliğinde gidilmesi yahut kollukça yollandığını belirten bir belgenin mevcut olmasının gerekli olduğu anlaşılmaktadır. Lakin burada kişiye zorla tıbbi müdahalede bulunulmaması, kişinin müdahaleyi kabul etmemesi halinde itiraz hakkından vazgeçtiği yönünde bir yorum yapılması daha doğru olacaktır.

İlgili yönetmeliğin 97. maddesi, teknik cihazla yapılan ölçüm sonucuna itiraz edilmesi durumunda tekrar ölçüm yapılmayacağı ve yapılan işlemlere itirazın 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 27 nci maddesi kapsamında sulh ceza hakimliğine yapılacağı belirtilmiştir.

Bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, yargı merciine yapılacak olan itiraza konu delilin ilgili kan ve sair testler olabileceği sonucu çıkmaktadır. Ancak içtihatlarda da belirtildiği üzere kişiler kolluk yahut savcılık sevki olmadan yaptırdıkları kan testlerini de hakkaniyet gereğince yargılamaya delil olarak sunabileceklerdir.[6]

İlginçtir ki yönetmelik, yaralanma veya ölümle sonuçlanan kazalar ya da trafik görevlilerince el konulan maddi hasarlı trafik kazasına karışan sürücülerin alkol oranlarının tespitinde uygulanacak usul ve esasları belirtirken, teknik cihazla yapılan ölçüm sonucuna itiraz edilerek tespitin sağlık kuruluşlarında yaptırılması halinde, her iki tespit arasındaki süre, teknik cihazla ölçüm yapılmasına izin verilmemesi halinde ise kaza saati ile sağlık kuruluşunda yapılan tespit saati arasındaki süre göz önünde bulundurularak sağlık kuruluşunda yapılan tespit sonucuna ilk ölçümü yapan trafik kuruluşu tarafından her bir saat için 0,15 promil eklenmek suretiyle alkol oranının belirleneceği ve çıkan sonuca göre işlem tesis edileceğini belirtmiştir.

Kişi zaten alkollü olmadığına ya da cihazın belirttiği kadar alkollü olmadığına itiraz etmekte iken, kan testi sonucu çıkan alkol oranı 0.00 promil olsa bile yönetmeliğe göre saat başı 0.15 promil ekleneceğinden, kişi mutlaka en aşağı 0.15 promil alkollü çıkacaktır. Belirttiğimiz üzere kişi her türlü hakkaniyetli delil ile bunun aksini kanıtlayabilecek ise de yönetmeliğin ilgili maddesi her halükarda ilginç bir hüküm durumundadır.

Zorla müdahalenin hukukiliği

1) İç hukuka uygunluğu

Alkolmetreye üflemeyen kişiden kan örneği alınmasının bir tıbbi müdahale teşkil ettiği açıktır.

İlgili yönetmelik zorla yapılacak bu müdahalenin kolluk tarafından Cumhuriyet savcısının talimatına göre yaptırılacağını belirtmiştir.[7]

Öncelikle bu işlemin idari bir işlem olup olmadığı, yollama yapılan kanun normu sebebiyle bizce tartışmalıdır.[8]

2918 s. KTK’ nun yollama yaptığı CMK’nın 75. maddesindeki uygulamalar, delil elde etme amacıyla yapılan adli işlemler olup maddenin başlığı da ‘’ Şüpheli veya sanığın beden muayenesi ve vücudundan örnek alınması’’ dır.

Alkolmetreye üflemeyen kişinin fiili mevzuatta bir suç değil kabahat olarak öngörülmüştür. İçkili olduğu açıkça belli olan kişiler bir yana bırakılır ise kişinin alkollü olup olmadığı henüz bu aşamada bilinmediği için alkollü araç kullanması sebebiyle de kişi bir suç şüphesi altında değildir. Böyle olunca da olaydaki kolluk idari kolluk olup kişide de şüpheli sıfatı oluşmamaktadır.

CMK md. 75/7 ‘’ Özel kanunlardaki alkol muayenesine ve kan örneği alınmasına ilişkin hükümler saklıdır. ‘’ hükmünü içerse de 2918 s. yasanın ilgili maddesi doğrudan CMK md. 75’e yollama yapmaktadır.

Ortada bir şüpheli olmadığına göre, önce soruşturmanın başlatılması ve daha sonra kişinin şüpheli sıfatına sahip olması dolayısıyla bu kişiye CMK md. 75 normlarının tatbiki ile kan testinin yaptırılması gerektiğini düşünüyoruz.

Yönetmelikte bu işlemin Cumhuriyet savcısının talimatı ile yapılacağı belirtilmiş ise de CMK md.75 delil elde etme amacıyla yapılan bu tür tıbbi müdahalelerin nihayetinde ancak hakim kararı ile yapılabileceğini belirtmektedir.

Kişinin alkollü olup olmadığına dair zorla kan testi yapılması noktasında bizce iki norm arasında bir uyumsuzluk bulunmaktadır.

Kişinin taşkın hareketleri yahut sarhoş olduğunu belli edecek hiçbir davranışı yoksa PVSK md. 13 de bu gibi durumlarda uygulama alanı bulmamalıdır. Bu gibi kişilere kan testi yapılabilmesi için dayanak norm 2918. s. yasanın ilgili maddesinin doğrudan yaptığı yollama ile CMK md. 75 olmaktadır.

Ortada yollama yapılan kanun maddesi ile bir uyumsuzluk bulunsa da, alkolmetre kontrolüne direnip kabahat işleyen kişilerin kan testine de direnmeleri halinde ayrıca ceza yasasının 265. maddesindeki ‘’görevi yaptırmamak için direnme’’ suçunu işlemeleri muhtemeldir. Unutulmamalıdır ki PVSK md. 16 gereğince polisin zor kullanma yetkisi de mevcuttur.

2) Düzenlemenin Biyotıp Sözleşmesi’ne uygunluğu

Anayasamızın 90. maddesine göre insan haklarıyla ilgili alanlarda usulünce yürürlüğe konulmuş uluslararası belgeler ile kanunların çelişmesi durumunda uluslararası belgelere üstünlük tanınacaktır. Öyleyse, zorla yapılan tıbbi müdahalenin hukukiliğine bir de ülkemizde de usulünce yürürlüğe konulmuş bulunan[9] Biyotıp Sözleşmesi açısından bakmak gerekir.

Sözleşmenin 5. maddesi ‘’Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir.

Bu kişiye, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. İlgili kişi, muvafakatini her zaman, serbestçe geri alabilir. ‘’ demek ile kişinin ancak bilgilendirilmiş rızası ile bir tıbbi müdahaleye tabi tutulabileceğini düzenlemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti işbu norma çekince koymuş değildir.

Sözleşmenin hakların ne şekilde kısıtlanabileceğini düzenleyen 26. maddesinin ilk fıkrası ise şöyledir;

‘’Bu Sözleşmede yer alan haklar ve koruyucu hükümlerin kullanılmasında, kamu güvenliği, suçun önlenmesi, kamu sağlığının korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için kanun tarafından öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli olanlardan başka kısıtlama konulmayacaktır.’’

Pekala alkol kontrolü de neticede kamu güvenliği, suçun önlenmesi, kamu sağlığının korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla yapıldığından, bu yönde kişiye usulüne uygun biçimde zorla yapılacak bir tıbbi müdahalenin bizce sözleşmeye aykırı bir yönü bulunmamaktadır.

Av. Alp Öztekin

(Bu köşe yazısı, www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanmak üzere kaleme alınmış olup, ancak hukuka ve etik ilkelere uygun atıf yapılması suretiyle kullanılabilir. )

-------------------------

[1] İlgili şablonlar ve üst taraftaki bilgilerin genelinde http://www.trafik.gov.tr/Sayfalar/AlkolluAracKul.aspx adresindeki bilgilerden yararlanılmıştır.

[2] Alkollü olarak araç kullanma nedeniyle sürücü belgesi geri alınan kişiye, son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; ikinci defasında 877 Türk Lirası idari para cezası verilecek ve sürücü belgeleri iki yıl süreyle, üç veya üçten fazlasında ise, 1.407 Türk Lirası idari para cezası verilecek ve sürücü belgeleri her seferinde beşer yıl süreyle geri alınacaktır. Sürücü belgelerinin herhangi bir nedenle geçici olarak geri alınmış olması hâlinde belirtilen sürelerin, geçici alma süresinin bitiminde başlayacağı belirtilmiştir. , ‘’… Alkollü olarak araç kullanması nedeniyle son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde sürücü belgeleri ikinci defa geri alınan sürücüler Sağlık Bakanlığınca, usul ve esasları İçişleri, Millî Eğitim ve Sağlık bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine; üç veya üçten fazla geri alınan sürücüler ise psiko-teknik değerlendirmeye ve psikiyatri uzmanının muayenesine tabi tutulurlar. Sürücü belgelerinin geçici geri alma işlemleri bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevliler tarafından yapılır. Bu madde hükümlerine göre geri alınan sürücü belgesinin iade edilebilmesi için; ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması; uyuşturucu veya uyarıcı madde alması nedeniyle sürücü belgesi geri alınanların ayrıca sürücü olmasında sakınca bulunmadığına dair resmi sağlık kurumlarından alınmış sağlık kurulu raporunun ibraz edilmesi şarttır. ‘’

[3] Hafızoğulları Z. , Özen, M. , topluma karşı suçlar, 2012, Ankara: USA, s. 45-46-47

[4] ALKOL TÜKETİMİ VE TIP (Alcohol Consumption and Medicine) Mustafa Yenigün http://cms.galenos.com.tr/Uploads/Article_5939/2006-3-1.pdf erişim tarihi: 6.04.2019 , s. 5-6 ‘’ … Bu durum direnç artımı olarak tanımlanır. Aynı sınıftan ya da benzer yatıştırıcı etkisi olan bir maddeye karşı direnç artımı gelişmiş ise diğerine karşı da direnç artımı görülür. Bu durum "çapraz direnç artımı" olarak tanımlanır. Bu nedenle alkole karşı direnç artımı geliştirmiş bir kişi benzodiazepinler, barbitüratlar, genel anestezikler, halüsinojenlere karşı da dirençlidir … ’’

[5] AYM . 2014/124 e. 2015/24 k.

[6] ‘’… Yukarıda aktarılan mevzuatın değerlendirilmesinden, trafik ekiplerince yapılan denetimlerde kişilerin alkolmetre ölçümüne tabi tutulması halinde çıkan sonuca herhangi bir şekilde itiraz edemeyeceği, trafik ekiplerince sağlık kuruluşlarına sevklerinin yasal olarak zorunlu olmadığı, itirazın ancak mahkemelere yapılabileceği düzenlenmiş ise de; dava açma yolu ile işlemin hukuka aykırı olduğunu iddia eden davacıların itiraz ve iddiaları değerlendirilirken, trafik ekiplerince veya Cumhuriyet Savcılığınca herhangi bir sevk olmaksızın kendi imkanlarıyla aldıkları raporların da hak arama özgürlüğü açısından yargılamaya esas alınması gerektiği, kaldı ki; hukuken aksi ispat edilene kadar doğru olarak kabul edilmesi gereken ve maddi gerçeğe ulaşmada delil niteliği taşıyan bu raporların yargı merciince gözardı edilmesinin mümkün olamayacağı ve böyle bir değerlendirmenin yapılmamasının hakkaniyete aykırı olacağı sonucuna varılmaktadır….’’ Danıştay 15. Dairesi 2017/3638 e. 2018/4323 k.

[7] ‘’ Teknik cihaz kullanılmasını kabul etmeyen sürücüye 2918 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasında belirtilen miktarda idari para cezası verilerek sürücü belgesi iki yıl süreyle geri alınır ve sürücü, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında tespit yaptırılmak üzere mahalli zabıtaya teslim edilir. Mahalli zabıta tarafından Cumhuriyet savcısının talimatına göre tespit işlemleri yaptırılır. Yapılan tespit sonucunda uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandığı tespit edilenler hakkında ayrıca trafik görevlilerince 2918 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen miktarda idari para cezası verilerek sürücü belgesi beş yıl süreyle geri alınır.’’ , Karayolları Trafik Yönetmeliği md. 97/3-c

[8] Kabahatler Kanunu’nun 23. maddesi gereğince Cumhuriyet savcısı, kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde bir kabahat dolayısıyla idarî yaptırım kararı vermeye yetkili ise de ilgili işlem bir yaptırım niteliğinde değildir.