I-GİRİŞ
6183 sayılı Yasa’nın 79. Maddesinde düzenlenen üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi uygulamada vergi daireleri tarafından yanlış tatbik edilerek ilgisiz pek çok mükellefin haklarını mağdur edebilmektedir. Yasa hükmü dikkatlice incelendiği takdirde söz konusu hacizlerde menkul değerler hedeflenmiştir. Ancak uygulamada vergi dairesinin bu madde hükmünü gayrimenkullere teksif ederek mükelleflerin Anayasal bir hakkı olan mülkiyet haklarının ihlal edildiği sıklıkla görülebilmektedir.
Bu çalışmamızda, kendisine HB1 haciz bildirisi tebligat yapılan 3. Şahıs asıl amme borçlusu ile arasındaki olan ticari işlemden dolayı kendisine yansıyan ikincil amme borcu için vergi dairesine başvurup 6183 sayılı kanunun 48. Maddesine göre tecil ve taksitlendirme olanağından yararlanıp, yararlanmayacağı konusu tartışmaya açılacaktır.
II- 6183 SAYILI YASA’NIN 79. MADDESİNE GÖRE UYGULANAN HACİZ BİLDİRİMİ
Bilindiği üzere, 6183 sayılı A.A.T.U.H.K.’nun 79. Maddesi “üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” konusunu düzenlemektedir. Madde metni aynen aşağıda olduğu gibidir.
“ Hamiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret, kira vesaire gibi her türlü hakların ve fiilen tutanak düzenlemek suretiyle haczi kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul malların haczi, borçlu veya zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek ve tüzel kişilere, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılır. Tahsil dairesi tarafından tebliğ edilecek haciz bildirisi ile; bundan böyle borcunu ancak tahsil dairesine ödeyebileceği ve amme borçlusuna yapılacak ödemenin geçerli olmayacağı veya elinde bulundurduğu menkul malı ancak tahsil dairesine teslim edebileceği ve malın amme borçlusuna verilmemesi gerektiği, aksi takdirde amme borçlusuna yapılan ödemeler ile malın bedelini tahsil dairesine ödemek zorunda kalacağı ve bu maddenin üç, dört ve beşinci fıkra hükümleri üçüncü şahsa bildirilir. Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilir ve bu tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilir. Elektronik ortamda yapılacak tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usûl ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri; amme borçlusunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bankaların şubelerine doğrudan veya mahallindeki tahsil dairesi aracılığı ile tebliğ edileceği gibi Maliye Bakanlığınca belirlenecek tutarın üzerindeki alacaklar için doğrudan bankaların genel müdürlüklerine de tebliğ edilebilir. Haciz bildirisi bankanın genel müdürlüğüne de tebliğ edilmiş ise tüm şubelerini kapsayacak şekilde beyanda bulunma yükümlülüğü bankanın genel müdürlüğüne aittir.
Haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haczin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın tüketildiği ya da kusuru olmaksızın telef olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise durumu, haciz bildirisinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde tahsil dairesine yazılı olarak bildirmek zorundadır. Üçüncü şahsın süresinde itiraz etmemesi halinde, mal elinde ve borç zimmetinde sayılır ve hakkında bu Kanun hükümleri tatbik olunur.
Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. Menfi tespit davası açılması halinde mahkemece bu Kanunun 10 uncu maddesinde sayılan türden teminat karşılığında takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilebilir. Teminat, alacaklı tahsil dairesine verilir ve haciz varakasına dayanılarak haczedilir. Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan anlaşmazlıklar, takip işlemlerinin durdurulması hakkında kararı veren mahkeme tarafından çözümlenir. Davasında haksız çıkan üçüncü şahıs aleyhine, haksız çıktığı tutarın % 10'u tutarında ayrıca inkâr tazminatına hükmedilir.
Bu Kanun uyarınca kendisine tebliğ edilen ödeme emrine karşı dava açıp itirazında kısmen veya tamamen haksız çıkan üçüncü şahıs hakkında, menfi tespit davasının lehine sonuçlanması veya asıl amme borçlusunun takip konusu amme alacağını tamamen ödemiş olması halinde, bu Kanunun 58 inci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanmaz.
Üçüncü şahıs, haciz bildirisi üzerine yedi gün içinde alacaklı tahsil dairesine itiraz ettiği takdirde, alacaklı amme idaresi bir yıl içinde, üçüncü şahsın yaptığı itirazın aksini genel mahkemelerde açacağı davada ispat ederek, üçüncü şahsın İcra ve İflas Kanununun 338 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılmasını ve borçlu bulunduğu tutarın ödenmesine hükmedilmesini isteyebilir.
Menkul malların aynen teslimi mümkün olmadığı takdirde değeri ödenir. Üçüncü şahısların genel hükümler gereğince asıl borçluya rücu hakları saklıdır.”
Yukarıdaki madde hükmü uygulamada vergi dairelerince yanlış tatbik edilmektedir. Öyle ki, madde hükmü yanlış tatbik edilerek, vergi borcu tahsil edilecek kaygısı ile üçüncü şahısların bazen gayrimenkullerine bile haciz uygulanmaktadır. Bu durum açıkça Anayasaya aykırı olup, hatta mülkiyet hakkı ihlali sonucuna kadar varabilmektedir. Söz konusu uygulama sadece mevduat ve para gibi likit değerlere tatbik edilmesi söz konusudur. Üçüncü şahısın gayrimenkulüne ilişkin böyle bir haciz tatbiki konu olamaz.
III- ASIL AMME BORÇLUSUNUN ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARDAKİ MENKUL MALLARIN, ALACAK VE HAKLARIN HACİZ PROSEDÜRÜ NEDİR?
Bilindiği üzere, 6183 sayılı kanunun md. 79 hükmü gereği üçüncü şahıslar nezdinde ki mal ve alacakların haciz edilebileceğine ilişkin hükümler maddede düzenlenmiştir. Anılan madde hükmüne istinaden amme borçlusunun üçüncü şahıslar nezdinde ki mal alacak ve mevduatlarının haczinde belli koşullar aranmaktadır. [1] bu tür uygulamalarda sadece ve sadece menkul değerler ve likit para vs. kıymetler haczedilir. Gayrimenkuller bu uygulamanın dışındadır.
Kamu borçlusunun üçüncü şahıslardaki alacakları üzerine haciz yürütülebilmesi için amme borçlusunun üçüncü şahıs nezdinde alacağının bulunduğunu bildirmiş olması veya vergi dairesince borçlunun bu şahıslardan alacağı olduğunun tespit edilmesi ve tespit edilen tutar için haciz konulması gerekecektir. [2]
Öte yandan, vergi borcu bulunan mükellefin ilişkili olduğu müşteriye yaptığı satışı (Bs) formu ile vergi dairesine bildirmesinin, ödemeye dair bir saptama bulunmaksızın, davacı müşterinin alacağının bulunduğu yolunda bir bildirim olarak kabul edilemeyeceği, kaldı ki, idarece yasaya uygun bir tespit yapılmış olması halinde bile, haciz uygulanabilecek ve sonrasında ödeme emriyle talep olunabilecek tutarın alacaklının bütün vergi borcu kadar değil, tespit edilen hak ve alacak tutarı kadar olması gerekmektedir. [3]
Yargıya intikal eden bir uyuşmazlık hakkında; “vergi dairesi tarafından 118.000,00-TL vergi borcu bulunan …… mükellefin, davacı şirkete sattığı ve 9.170,00-TL (KDV Hariç) tutarındaki bu satışın mükellef tarafından (Bs) formuyla beyan edildiği, bunun üzerine davacıya 25.11.2009 tarihinde tebliğ edilen 12.11.2009 tarih ve 59923 sayılı haciz bildirisi ile söz konusu hak ve alacağın haczedildiğinin bildirildiği, davacı şirketin 03.12.2009 tarihli dilekçeyle … ‘a söz konusu alım tutarını nakden ödediklerini, bu sebeple adı geçenin herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını bildirerek haciz bildirisine itiraz ettiği, ancak itirazın (7) günlük yasal süre içinde yapılmaması nedeniyle mal elinde ve borç zimmetinde sayılarak 118.000,00-TL tutarındaki amme alacağının tamamı için dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Buna göre; 6183 sayılı kanunun md. 62 hükmüne göre 1. Fıkrasında haciz için öngörülen koşullar oluşmadığından, davacı adına bu kanunun md. 79 hükmünün 3. fıkrası hükmüne dayanılarak, borç zimmetinde sayılmak suretiyle ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir. “ şeklinde karar verilmiştir.
IV- KENDİSİNE HACİZ BİLDİRİSİ TEBLİĞ EDİLEN 3. ŞAHIS, ASIL AMME BORÇLUSUNA AİT OLAN BORCU BİZZAT İLGİLİ VERGİ DAİRESİNE BAŞVURUP 6183 SAYILI KANUNUN 48. MADDESİNE GÖRE TECİL VE TAKSİTLENDİRME YAPTIRMA OLANAĞI BULUNUP BULUNMADIĞI KONUSU:
Bilindiği üzere; 6183 sayılı AATUH kanunun 48. Maddesi hükmüne göre, tecil ve taksitlendirme konusu düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre; tecil ve taksitlendirme hususu amme borcunun vade tarihinde ödenmesi veya haczin tatbiki veyahut haciz olmuş malların paraya dönüştürülmesi, amme borçlusunu ‘’Çok zor’’ düşürecekse, borçlu tarafından yazı ile istenmiş ve teminat gösterilmiş olmak şartıyla, alacaklı amme idaresince veya yetkili kılacağı makamlarca; amme alacağı 36 ayı geçmemek üzere ve faiz alınarak tecil olunabilir.
Tecil talebi konusunda; vergi dairelerinin, defterdarlıkların ve bakanlığın belli limitler dahilinde tecil ve taksitlendirme yetkileri mevcuttur. Maliye Bakanlığı bu yetkileri vergi daireleri, defterdarlıklar bazında her yıl ayrı ayrı tespit etmeye yetkilidir. Bugün itibariyle; 5.000.000,00 TL ‘ye kadar olan amme borçları için, yetki defterdarlıklarda olup, bu değeri aşan limitler merkez Ankara Maliye Bakanlığı’nın tahsilatla ilgili birimlerine ait bulunmaktadır.
Vergi daireleri; tecil ve taksitlendirme sırasında mükelleflerden 250.000,00 TL ‘ye kadar olan borçlarda teminat talep etmeksizin diğer koşulların mevcut olması durumunda tecil ve taksitlendirme yapılabilmektedir. Bu tutarın üzerindeki borçlar için; sadece aşan kısmının yarısı kadar teminat gösterilmesi gerekmektedir. Teminatların neler olabileceği konusunda ise; 6183 sayılı kanunun 10. Maddesinde ilgili teminatlar belirtilmiştir. Tecil ve taksitlendirme taleplerinin sırasında vergi daireleri mükelleflerden; tecil talep formu, mal beyanı, bilanço ve gelir tablosu, gösterilen teminatlarla ilgili tapu, araç ruhsatnameleri ve gerekli diğer lüzumlu evraklar talep edilmektedir. Ayrıca; borcun kaç taksitte ödeneceği hakkında mükelleften bilgi talep edilmektedir. Bazı amme borçları tecil- taksitlendirme kapsamı dışındadır. Örneğin; geçici vergi, özel tüketim vergisi, BSMV, özel iletişim vergisi, harçlar, fonlar, muhtelif paylar, ek vergiler, 4734 sayılı KİK kapsamındaki ihaleler ile bu yasaya tabi olmayan kamu kurum ve kuruluşlarının yaptığı ihalelere ilişkin kararlardan ve bu kapsamda imzalanan sözleşmelerden kaynaklı damga vergileri ve ayrıca 6183 sayılı kanunun 79. Maddesi kapsamındaki 3. Şahıslara uygulanan HB1 bildirisindeki borçlar tecil ve taksitlendirme kapsamı dışında tutulmuştur.
Diğer taraftan; gelir ve kurumlar vergileri, KDV, muhtasar, MTV, trafik İPC, Yök kredi borcu, Yök harç kredisi, Karayolları taşıma yasasına göre kesilen İPC’ler, geçiş ücretleri, ecrimisil harçların 6183 sayılı kanuna göre taksitlendirilmesi mümkün bulunmaktadır.
Öte yandan; KDV borçları, müracaat tarihi itibariyle azami 6 ay, 7440 sayılı matrah artırımı yasasına göre madde 10/27 hükmüne göre; alınan ek vergiler ile 7456 sayılı kanunun 1. Maddesi gereğince alınan ek MTV ise; müracaat tarihinden itibaren azami 12 ay süreyle tecil ve taksitlendirmesi mümkün bulunmaktadır.
Sonuç olarak; 6183 sayılı kanunun 79. Maddesine göre; 3. Şahıslara uygulanan haciz bildirilerindeki borçların 3. Şahıslar tarafından tecil ve taksitlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır. Uygulamanın bu şekilde sürdürülmesi halinde, 3. Şahısların mağdur olacakları dikkate alındığında özellikle inşaat ve taahhüt sektöründe faaliyette bulunan gerçek ve tüzel kişilerin, ihale makamlarından hakediş almaları sırasında, ciddi problemlerle karşılaşacakları bilinmektedir. Çünkü; ihale makamları, müteahhitlere istihkaklarını ödeme sırasında vergi dairesinden borcu yoktur belgesi talep etmektedirler. Söz konusu durumlarda; müteahhitlerin, 6183 sayılı kanunun 22/A maddesine göre; borcu yoktur belgesi sunmaları zorunludur.[4]
V- SONUÇ YERİNE :
Yukarıda açıklandığı üzere asıl amme borçlusu mükelleflerin üçüncü şahıslar nezdindeki alacak hacizlerinde çok dikkatli olması gerektiği bilinmektedir. Buna göre,
1. Ba / Bs formları üçüncü şahıslar nezdinde ki mal, alacak ve hakların haczi açısından önemli bir etkisi bulunmamaktadır.
2. Öncelikle, üçüncü şahıslar nezdinde amme borçlusunun alacağının olup olmadığı, var ise tutarının tespiti önceden belirlenmesi gerekir. Bu konuda asıl amme borçlusunun faturalı alacakları dikkate alınmalıdır.
3. Ba / Bs formları, dolayısıyla amme borçlusunun üçüncü şahıslarda ki alacaklar üzerine haciz uygulanabilmesi için, üçüncü şahıs nezdinde ki alacağını bildirmiş olması veya idarece borçlu şirketin bu şahıslardan alacağı olduğunu saptanması ve bu tespit edilen tutar için haciz konulması gerekecektir.
4. 6183 sayılı kanunun uygulamasında 79. Madde kaynaklı hacizlerde, 3. Şahıs olarak kabul edilen” HB1 borçlunun” gayrimenkullerine haciz tatbik edilemez. 79. Mad. Hükmü sadece ve sadece menkul değerler için uygulanacaktır. [5]
------------
[1] Bkz. Danıştay 4. Daire, 10.06.2013 gün ve E:2010/8630 – K:2013/4481 sayılı kararı
[2] Bkz. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 27.04.1999 gün ve E:1999/1165 – K:1999/2873 sayılı kararları
[3] Bkz. Danıştay 4. Daire, 08.03.2005 gün ve E:2004/1578 – K:2005/304 sayılı kararları
[4] Bkz. Amme alacağı ödenmeden yapılmayacak işlemler ile işlem yapanların sorumlulukları, 6183 sayılı kanunun madde 22/A
[5] Bkz: Hayrullahoğlu Betül, Tahsil Yetkisinin Kullanımının Haciz işlemi Bakımından Değerlendirilmesi, İzmir Barosu Dergisi, Eylül 2019, S:302,303, Aynı görüş için Bkz: Taş Metin, Vergi İcra Hukukunda Haciz, Ekin Yayıncalık, Bursa 2000