ANLAŞMA PROTOKOLÜNÜN DÜZENLENMESİ

Anlaşmalı boşanma davası Türk Medeni Kanunun 166/3’ te düzenlenmiş genel boşanma sebeplerindendir. Aynı zamanda mutlak boşanma sebeplerindendir. Bu davanın en büyük avantajı diğer davalara göre daha kısa sürmesidir. Mahkemenin iş yoğunluğuna göre bazı mahkemelerde beş ila on gün arasında veya bazı mahkemeler de en fazla 1 ila 2 ay içerisinde sonuçlanmaktadır.

Bu düzenleme ile kısmen kişilerin irade ilkesi kısmen de evlilik birliğinin temelinden sarsılması ilkesine yer verilmiştir. Elbette ilke olarak hâkim kararı gerekmektedir.

Kanun metninden anlaşılacağı üzere evlilik en az bir yıl sürmüş olmalı ve eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılacaktır. Unutmadan bu iki kıstas sağlanmışsa hâkimin boşanma kararı verebilmesi için tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur.

Şuna da dikkat edelim hâkim tarafları bizzat dinleyecek bu sebepledir ki her iki tarafta hâkim karşısın da anlaşmalı boşanma arzularını dile getirip “evet, anlaşmalı boşanmak istiyoruz kendi özgür irademizle ve ayrıca protokoldeki tüm şartları kabul ediyoruz deyip protokol altındaki imzalarda bize aittir’’ şeklinde beyan etmesi daha sağlıklı olacaktır.

Şartları kısaca tekrarlayacak olursak;

- Evlilik en az bir yıl sürmüş olmalı,

- Birlikte başvurma ya da diğerinin davasını kabul etmesi,

- Taraflar hâkim önünde boşanma iradelerini açıklamalı,

- Boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu ile ilgili düzenlemeyi uygun bulmalı.

ANLAŞMA PROTOKOLÜNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Anlaşma protokolünde birinci sırada çocukların durumunu düzenlemekte fayda var elbette taraflar çocuk sahibiyse. Bu yüzden ilk önce çocuğun üstün yararı tutularak velayeti kime vermeliyiz bu hususta anlaşma sağlanmalı. Velayet konusu hallolduktan sonra ise velayeti kendisine verilmeyecek ana veya baba ile çocukla kişisel ilişkisini de düzenlemek gerekiyor. Söz gelimi velayet annede ise baba ayın 2. ve 4. hafta sonu cumartesi günü saat 09.00’dan Pazar günü saat 21.00’e kadar, dini ve milli bayramların ikinci günü saat 10.00’dan akşam saat 18.00’a kadar müşterek çocuk ile baba arasındaki şahsi münasebet kurulacaktır tarzında düzenlenmelidir. Sonra da çocuğun giderleri için iştirak nafakası belirlenmeli şu gün şu miktar şu banka hesabına yatırılacak. Aynı zaman da her yıl şu kadar da artış oranı yapılacak diye de belirtilmeli yoksa sonradan artış davası açmak zorunda kalıyor ebeveynler. Demek ki protokolümüzde birinci sırada çocuğun velayeti ve iştirak nafakası düzenlenmelidir.

İkinci düzenlememiz gereken kısım ise eşin durumu yani tedbir ve yoksulluk nafakası talepleri var mı? Aslında tedbir nafakası istenemez diye bir şey yok bazı durumlarda anlaşmalı boşanma davası 1 veya 2 ay sürebilir bu yüzden talep edilebilir. İşte eşin yoksulluk nafaka talebi var ise protokolde bu husus belirtilip ardından da yoksulluk nafakası dava tarihinden ya da karar tarihinden itibaren ödenecektir diye anlaşma yapılmalıdır. Taraflar uzlaşabilirse elbette yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren ödenmesine diye düzenlenmesi daha doğru olacaktır. Yoksulluk nafakasını da protokol de şu şekilde talep edilmelidir. Davalı koca davacı eşe şu miktar aylık para dava kesinleştiğinden itibaren ya da dava tarihinden itibaren “artış oranı” şu kadar olmak üzere yoksulluk nafaka taleplerini ödemeyi kabul ediyorum. Şeklinde düzenlenmesi yeterlidir. Burada iki husus can alıcı birincisi müvekkilinizin boşanmak istediği kocasının mali durumunu göz önüne alarak yoksulluk nafakası talebinde bulunmalısınız astronomik rakamlara gerek yok yoksa uzlaşamazsınız. Diğeri ise artış oranını protokolde belirtmelisiniz belirtmediğiniz takdir de sonrasında artış davası açma mecburiyeti ortaya çıkar.

Üçüncü düzenlenmesi gereken kısım klasik olarak maddi ve manevi tazminat alacaklarıdır. Bu konuda dikkat etmememiz gereken maddi ve manevi tazminat taleplerini protokolde muğlak bırakmamak olacaktır. Şöyle ki; taraflar anlaşıyor protokolde kadına 50 bin maddi 50 bin manevi tazminat diye fakat ne zaman verilecek verilmezse cezai şart olacak mı vs. bunlar belirtilmeden muğlak olarak kalınca problemler ortaya çıkıyor. Bu yüzden protokol de şunları belirtmelisiniz. Maddi ve manevi tazminat verilecekse kaç gün içinde verilecek, maddi tazminat ne kadar manevi tazminat ne kadar verilecek verilmediği takdir de cezai şart konulacak mı son olarak tarafların verme konusunda iradeleri muğlak olmayacak net bir şekilde ifade edilmiş olmalıdır. Şeklinde düzenlenmelidir. Fakat bazen de taraflar birbirlerinden maddi ve manevi tazminat talep etmemişlerdir. Talep yoksa da protokole; taraflar bu konuda birbirlerini ibra etmektedirler şeklinde yazılırsa yeterlidir.

Dördüncü düzenlememiz ise mali sonuçlarıdır. Yani eşe verilecek mal ve haklar neler olacaktır bunu belirlememiz gerekiyor. Kişisel eşyalar, düğünde takılan takılar, evlilik içerisinde alınan mallar vesaire bunların hepsinin tek tek protokolde muğlak olmadan ayrıştırılması elzemdir. İşte bu yüzden protokolde net bir şekilde ifade edilmeli. Misal şu araba ruhsatının bilgilerinin olduğu araç, tapudaki kayıtlı olan şu bilgilerdeki ev veya bankalardaki paralar vs. kocaya aittir. Kadının bunlarla ilgili hiçbir talebi yoktur onun kişisel malıdır ilerde dava konusu yapmayacağım diye net bir biçimde yazılmalıdır. Kadın bakımından ise ziynet takılarını aldıysa tek tek hangilerini aldığını hangilerinin kocaya kaldığını yazmalısınız. Özetle anlatmaya çalıştığım husus neler alınacak verilecek ise tek tek muğlak bir biçimde değil net şekilde ifade edilip protokole yazılmalıdır. Belirtmekte fayda var Yargıtay boşanmanın mali sonuçları konusundaki anlaşmaları şarta bağlı ise ortada anlaşmalı boşanma olduğundan söz edilemez şeklinde kararları mevcuttur. YHD, 21.04.2014, E. 2013/26214, K. 2014/9515 sayılı kararında taraflar davalının emekli olması şartına bağladıkları hususlarda anlaşamamışlardır, aralarındaki ihtilafı dört yıl sonrasına bırakmışlardır. Bu halde, tarafların boşanma ve mali sonuçlarında tam bir anlaşma içinde olduklarından söz edilemeyeceği için anlaşmalı boşanma talepleri m.166/3 uyarınca boşanma kararı verilemez dava çekişmeli boşanma davasına dönecektir. Demek ki şarta bağlı da olmayacak mali sonuçlar. Son olarak belirtmemizde fayda var ki bu mallar konusunda taraflar protokolde harçları da netleştirmeleri gerekiyor. Söz gelimi kadın oturdukları evi istedi koca da kabul etti. Peki, tapuya gittiğiniz de normal de daireyi alan tapu harçlarını öder. Fakat kadın diyebilir benim maddi durumum yok 10 bin liralık tapu harcını ödeyemem. İşte bunu da protokolde karşı tarafla anlaşıp onların ödemesini talep edebilirsiniz. Bazen oluyor eşin parası yok tapuyu üstüne alamıyor işte her hususta net olursanız problem yaşamazsınız protokolün icrasında.

Şunu da belirtelim düzenlediğimiz protokolde mağdur olan taraf olursa misal çocuğun menfaati zedelenmiş veya kadın maddi olarak mağdur konumuna gelmiş hâkim kendisi protokolün o maddesini alıp değiştirebilecektir. Yeni şekliyle taraflara soracak ben bu protokoldeki bazı maddeleri şu şekilde yeniden düzenledim kabul ediyor musunuz etmiyor musunuz? Eğer ediyoruz derlerse anlaşmalı boşanma ile dava devam edip biter. Ama biz kabul etmiyoruz derlerse hâkimde ben anlaşmalı boşanma davanızı yapmıyorum boşanma davanızı çekişmeli boşanma davasına çevirdim. Bu noktadan itibaren davacı iddialarını davalı da savunma dilekçelerini versinler dava yoluna gidilecektir. İşte bu yüzden dört kıstasımızı da net bir şekilde muğlak olmadan itidalli bir şekilde düzenlememiz gerekiyor. Aksi takdirde hâkimin müdahalesi söz konusu olacaktır.

Anlaşma protokolümüzü düzenledik hâkim uygun da gördü peki bundan sonraki süreçte hangi adımları izlememiz gerekiyor. Şöyle ki; dava açılır mahkeme boşanmaya karar verir ardından gerekçeli kararda yazılır. Ancak kararın en alt kısmında taraflar 14 gün içerisinde bölge istinaf mahkemelerine gitme hakları vardır hükmünü içerir. İşte bu hükümden dolayı karar kesinleşmez. Vekil olarak taraflara gerekçeli kararın tebliğini talep edeceksiniz ve taraflar kesinleşmesi için gerekçeli kararı tebliğ aldıktan sonra temyizden feragat dilekçelerini sunacaklar ki karar taraflar açısından kesinleşsin. Anlaşma protokolü hüküm bulsun.

Birkaç hususa da değinip konumuzu sonlandıralım. Şöyle ki;

Anlaşmalı boşanma protokolünde, “herhangi bir talebim yoktur”, “maddi ve manevi tazminat ve tüm alacaklarımı aldım” , “ortak konuttaki ev eşyalarını paylaştık başka herhangi bir alacak talebim yoktur” , “tüm hak ve alacakları mı aldım bu sebeple herhangi bir başka dava açmayacağım” şeklindeki ifadeler açıkça mal paylaşımı yapıldığını ispatlamayacağı için yalnızca boşanma davasının eki niteliğindeki talepler için (maddi manevi tazminat, nafaka vs.) geçerlidir. Anlaşmalı boşanma protokolünde bu şekilde yer alan ifadeler, boşanma kararı kesinleştikten sonra katılma alacağı veya değer artış (katkı) payı alacağı nedeniyle mal paylaşımı davası açmaya engel değildir.

Bir başka dikkat edilmesi gereken husus; kadın kocasının soy ismini devam ettirmek istiyorsa protokole yazılabilir. Yani protokolde talep edilemez diye bir durum söz konusu değildir. Örnek vermek gerekirse kadın kuafördür kocasının soy ismini yapmıştır bu süreçte de piyasada reklam olarak baya o soy isimle markalaşmış dördüncü şubesini açıyordur ve bu yüzden kocasının soy ismini devam ettirebilecektir. Ya da üniversite de akademisyendir ve 60’a yakın kitap çıkartmıştır. Ve hepsinde de kocasının soy ismini kullanarak kitapları bastırmıştır bu kadının talebi de kabul edilir. Taraflar bunu protokolde anlaşmışlarsa siz vekil olarak hükümde kadının kocasının soy ismini taşımasına yer verilmesini talep etmelisiniz.

Son olarak yargılama giderlerini ve vekâlet ücretini de taraflarla konuşup uzlaşmalısınız. Yani kim ödeyecek ya da yarı yarıya ödenecekse protokole yazılmalıdır. Çünkü bu konuda Y2HD, 10.05.2011, E. 2010/6233, K. 2011/8026 sayılı kararı ile “anlaşmalı boşanma düzenlemesinde yargılama giderlerinin ödenmesi konusunda bir anlaşma varsa hüküm bu anlaşmaya göre kurulmalıdır.” şeklinde kararı mevcuttur.