Basın açıklaması ve yürüyüş öncesinde, hukukun üstünlüğü mücadelesine destek vermek üzere TBB binası önünde toplanan avukatlar bir araya gelen Birlik Başkanı Sağkan, Yönetim Kurulu üyeleri ve Baro Başkanları daha sonra Anayasa Mahkemesi önündeki Ahlatlıbel Atatürk Parkı'nda bekleyen meslektaşlarıyla buluştu.

Burada TBB Başkan Yardımcısı Av. Ercan Demir; etkinliği TBB olarak Barolar ve avukat meslektaşlarıyla birlikte, demokratik tepki ve taleplerini ifade etmek amacıyla düzenlediklerini belirttikten sonra basın açıklamasını yapmak üzere Birlik Başkanı Sağkan'ı kürsüye davet etti. 

Sağkan, TBB adına yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi:

"MESELE, HÂKİMLERİN ANAYASA’YI NASIL YORUMLADIĞI DEĞİL, ANAYASAL DÜZENİN KENDİSİDİR"

"Bugün 10 Kasım. Değerini her geçen gün daha iyi anladığımız bağımsızlık savaşımızın önderi ve 100 yıllık Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 85. yılında büyük bir özlem, şükran ve rahmetle anıyoruz. Ancak sadece anmakla kalmıyoruz. Büyük önder bundan tam 98 sene önce Ankara Hukuk Fakültesinin kuruluşunda bu kurumu ‘Cumhuriyetin Müeyyidesi’ olarak tanımlamış ve okulun kurulmasındaki amacı Cumhuriyet Hukuku’nu koruyacak iyi eğitimli hukukçuların yetiştirilmesi olarak göstermiştir. İşte bugün Cumhuriyet Hukuku’nu korumak için buradayız. Daha da eskiye gidersek Anadolu işgal altındayken Anadolu’nun ve Rumeli’nin bazı şehirlerinde işgale karşı kurulan milli cemiyetleri Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirerek kurtuluş mücadelesini ‘hukuku müdafaa’ olarak benimseyen Atatürk’ün izinde hukukun üstünlüğünü müdafaa için buradayız.

Adil yargılanma hakkının teminatı olan savunmayı temsil eden avukatlar olarak bağımsız ve tarafsız yargının içinde bulunduğu durumun kaygısını taşıyoruz. Bugün yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eden avukatlar olarak; yargının bağımsızlığını, yurttaşlarımızın adil yargılanma hakkını, kuvvetler ayrılığını ve hukukun üstünlüğünü savunmak üzere buradayız.

Anayasanın en temel kavramlarını savunmak üzere bir yüksek yargı makamı önünde bir araya gelmek zorunda kalmanın üzüntüsünü ve kaygısını içimizde en derin şekilde hissediyoruz.

Burada bulunmamıza sebep olan gelişmeleri kısaca hatırlayalım:

Hatay Milletvekili seçilen Av. Şerafettin Can Atalay’ın bireysel başvurusu (B.B. 2023/53898) Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından 25 Ekim 2023’te ihlal tespitiyle karara bağlandı. Karar 27 Ekim 2023’te Resmî Gazete’de yayınlandı. Kararda, Anayasa Mahkemesinin önceki içtihadına uygun olarak, başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği tespit edildikten sonra; hak ihlalinin ortadan kalkmasını sağlayacak adımlar da belirtilmişti. Buna göre, 'kararın bir örneğinin, hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için başvurucunun yeniden yargılanmasına başlanması, mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi şeklindeki işlemlerin yerine getirilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine' karar verilmişti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararındaki açık ifadelere rağmen milletvekili seçilmiş Av. Can Atalay’ın hak ve özgürlüklerini kısıtlamayı sürdüren bir tutumla, anayasal yükümlülüğünü gözetmeksizin, dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderdi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, iki gün önce 8 Kasım 2023’te, içeriğinde ağır ifadelerin yer aldığı bir gerekçeyle, Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararına uyulmamasına, Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için kararın bir örneğinin TBMM Başkanlığı’na gönderilmesine, hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.

Anayasa’nın 153. maddesinin altıncı fıkrası hiçbir yoruma yer bırakmayacak kadar açıktır: 'Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.'

Anayasa Mahkemesinin Can Atalay kararının 27 Ekim 2023’te Resmî Gazete ’de yayınlanmasından sonra, ilk olarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kararın gereğini yerine getirmek yerine dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermesi, ardından Yargıtay 3. Ceza Dairesinin hiçbir karar verme yetkisi olmayan dosya üzerinde, yargı düzenimizde görmeye alışık olmadığımız şekilde bir gerekçeyle “uymama” kararı vermesi, üstelik hem milletin iradesi olan yüce Türkiye Büyük Millet Meclisini görevini yapmamakla itham etmesi ve Anayasa Mahkemesinin ismini terör örgütleriyle birlikte anarak üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması apaçık Anayasa’yı ihlaldir.

Cumhuriyetimizin yeni yüzyılının ilk günlerinde, bir dönüm noktasındayız. Bu dönüm noktasında karşımızda duran soru şudur: Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti midir, değil midir? Anayasa’nın 2. maddesinde yazılı ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek cumhuriyetin bu niteliklerinin âdeta tartışılır hâle gelmesinde sorumluluğu bulunanlar, anayasal düzenimize karşı ağır bir suç işliyorlar. Burada bir araya gelen bizler için mesele yargı organları arasındaki içtihat uyuşmazlığı değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olma niteliğidir. Mesele, hâkimlerin Anayasa’yı nasıl yorumladığı değil, Anayasal düzenin kendisidir.

Temel hak ve özgürlüklerin, yargısal denetimin, kanuni idarenin, hukuki belirliliğin, bağımsız yargının, kanun önünde eşitliğin güvencesi olan hukuk devleti ilkesinin aşınmasında kimin, ne derecede sorumluluğu varsa, hakkında derhal gereğinin yapılmasını talep ediyoruz. Buna ilişkin somut önerilerimizi yargı makamlarımızla paylaştık. Ortada siyasi tarafgirliklerle tevil edilebilecek bir durum yok; ortada hukukun ve bağımsız yargının varlık yokluk mücadelesi var. Dün Hakimler ve Savcılar Kurulu ile Yargıtay Birinci Başkanlık Kuruluna sunduğumuz somut önerileri bu bilinçle hazırladık ve takipçisi olmaya devam edeceğiz. Buradan tekrar etmek gerekirse;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. Maddesindeki yetkisini kullanarak anılan karara karşı zaman geçirmeden re’sen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na itiraz yoluna başvurmalıdır.

Hakimler ve Savcılar Kurulu İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri hakkında disiplin soruşturması süreci başlatmalı ve Hakimler Savcılar Kanunu’nun 77. Maddesinde belirtilen tedbirleri uygulamalıdır.

Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında disiplin soruşturması başlatmalıdır.  

Türkiye Barolar Birliğinin ilk Genel Kurulunda başkanvekili olarak görev yapan meslek üstadımızın veciz ifadesiyle: “Adalet, çözemeyeceği düğümü atmamalıdır”. Elli beş yıl sonra burada bir araya gelen meslektaşlarımızla birlikte, ortadaki düğümün başka bir kurumun müdahalesine gerek bırakılmaksızın yargı tarafından çözülmesini bekliyoruz. Çünkü bizler, mahkeme salonlarında kürsünün arkasında duran “Adalet mülkün temelidir” sözünün yalnızca salon dekorasyonunun bir parçası değil, anayasal düzenimizin üzerinde yükseldiği temel yapı taşı olduğunu biliyoruz. Kimse inanmasa da biz avukatlar adalete inanacağız, kimse savunmasa da yargı bağımsızlığını biz savunacağız, kimse konuşmasa da hakkı biz konuşacağız, kimse göze alamasa da hukukun üstünlüğünü biz tesis edeceğiz. Ülkemize de yurttaşlarımıza da tarihe de verdiğimiz söz budur."

"HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ SAVUNUYORUZ"

Basın toplantısının ardından TBB, Barolar ve meslektaşlar, "Hukukun Üstünlüğünü Savunuyoruz" pankartı arkasında Anayasa Mahkemesi önündeki Ahlatlıbel Atatürk Parkı'ndan, Yargıtay binasına doğru yürüyüşe geçti.

"Savunma Susmadı Susmayacak" ortak sloganı altında gerçekleşen yürüyüş, Yargıtay binası önünde son buldu.

Burada da bir açıklama yapan Sağkan sözlerine, "Bugün Türkiye'nin dört bir yanından buraya hakkı, adaleti, hukuk devletini ve Anayasa'yı savunmak üzere gelen meslektaşlarımıza selam olsun" diyerek başladı.

Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan yargı makamlarına seslenen Sağkan, "Türkiye'nin dört bir yanından gelen ve yıllardır hukukun üstünlüğünü savunarak yurttaşların hak ve özgürlüklerini teminat altına almaya çalışan avukatların örgütleri Barolar ve Türkiye Barolar Birliği olarak hatırlatıyoruz: Anayasa'ya aykırı işlem yapmaktan hemen vazgeçin. Anayasa 153. maddesi, Anayasa Mahkemesi kararlarının bütün yargı organlarını bağlayacağını açık şekilde düzenlemiştir. Hemen bugün, Anayasa'nın 153. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi kararını uygulayın" dedi.

SAVUNMA ATA'NIN HUZURUNDA

TBB Başkanı Av. R. Erinç Sağkan, Yönetim Kurulu üyeleri, Baro Başkanları ve avukatlar daha sonra Anıtkabir'i ziyaret ederek Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı ve 100 yıllık Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’e, vefatının 85. yılında saygı ve şükranlarını sundu.