İSTANBUL - Suriye'nin Halep kentinde, bir çatışma sonucu öldürüldüğü belirtilen İnsan Hukukunu Koruma Derneği (İHADER) kurucularından ve El Kaide davasının sanıklarından Loui Sakka'nın avukatı olarak bilinen Osman Karahan'ın cenazesinin, ailesi yakınları tarafından Türkiye'ye getirilmeye çalışıldığı öğrenildi.

İnsan Hukukunu Koruma Derneği'nin (İHADER) kurucusu olan avukat Osman Karahan'ın ailesi, Karahan'ın Suriye'nin Halep kentinde bir çatışma sırasında öldürüldüğünü doğruladı. Ölüm haberini dün aldığı öğrenilen ailenin, evlerinde taziyeleri kabul ettiği belirtildi. 

Osman Karahan'ın asistanı Doğan Akın, olayı dün öğrenen bazı aile üyelerinin, cenazeyi Türkiye'ye getirmek üzere Kahramanmaraş'tan yola çıktığını bildirdi. Akın, cenazenin getirilememesi durumunda, Karahan için gıyabında cenaze töreni düzenleneceğini kaydetti.

Karahan, son olarak Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, terör örgütü El Kaide üyesi oldukları iddiasıyla haklarında 17 ile 40 yıl 4 ay arasında değişen hapis cezası istenen 16 sanığın yargılandığı davanın 24 Mayıs 2012 tarihli duruşmasında yer almış ve tutuklu sanıklardan Mehmet Cabir Işık'ın avukatlığını üstlenmişti.

Bu duruşmada, tanık anlatımlarından sonra Cumhuriyet Savcısı Yıldırım Bayyurt'un, eksiklerin giderilmesini ve sanık Işık'ın tutukluluğunun devamını istemesinin ardından konuşan avukat Karahan, sanıklardan Metin Bildirici ve 'Naci Sert' sahte ismiyle evi kiralayan kişide bir gariplik olduğunu belirterek, ''Bunlar, HTS ve kamera kayıtlarının dışında kalma yönünde çaba göstermişler. Bizce planlı olarak bu işin içindeler'' diye konuşmuştu.

Duruşmada, sanıklardan Bildirici'nin istihbarat amaçlı kullanıldığından şüphelendiğini ve Bildirici hakkında başka bazı suçlamalar dolayısıyla soruşturma yürütüldüğünü aktaran Karahan, ''Bu tarz kişilerin istihbarat güçlerince kullanılması çok kolaydır. Bu olayda bir tertip olduğunu düşünüyoruz'' ifadelerini kullanmıştı.

KARAHAN'IN AVUKATLIK YAPTIĞI DAVALAR

Avukat Karahan, İstanbul'da 2003 yılındaki bombalı saldırılara ilişkin El Kaide'nin Türkiye yapılanması içinde yer alan 74 sanığın yargılandığı İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada, örgütün üst düzey yöneticilerinden olduğu iddia edilen ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan tutuklu sanıklardan Loui Sakka'nın avukatlığını yapıyordu.

Bu dava, Yargıtay'ın Sakka'nın da aralarında olduğu bazı sanıklara verilen cezaları onaması, kimi sanıklara da verilen cezaları bozmasının ardından halen İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye devam ediyor.

Karahan ayrıca, cezaevinde 2007 yılında kaldığı odayı yakarak  ''kamu malına zarar vermek ve kamu görevlisine mukavemet'' iddiasıyla 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle Kocaeli Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Loui Sakka'nın bu davada da avukatlığını yapmıştı.

Aksaray'da 30 Aralık 2007'de, El Kaide bağlantılı terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla 19 kişinin gözaltına alındığı ve 5'inin tutuklandığı soruşturma kapsamında, yakalanan 19 kişinin de savunmasını yapmak üzere Aksaray'a giden Osman Karahan, Aksaray Adliyesi'nde sanık yakınlarının adliyeye alınmamasına tepki göstermişti.

Tutuklanan şüphelilerden M.D. de, kendisini Osman Karahan'ın savunmasını istemişti.

METİN KAPLAN ÖRGÜT DAVASI

Avukat Osman Karahan, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ''anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek'' suçundan yargılanan ve 2004 yılında Almanya'dan sınır dışı edilen yasa dışı İslami Cemiyet ve Cemaatleri Birliği (İCCB) yöneticisi Metin Kaplan'ın, savunmasını üstlenen avukatlar arasında da yer aldı.

Bu mahkemede 10 Aralık 2007'de görülen duruşmada söz alan Osman Karahan, ''Kaplan'ın, Müslümanların terbiye edilmesi için seçilmiş günah keçisi olduğunu'' savunarak, müvekkilinin tahliyesini istemişti.

SAKKA, KARAHAN OLMADAN SAVUNMA YAPMAMIŞTI

Avukat Karahan, terör örgütü El Kaide'nin ''üst düzey yöneticisi'' olduğu ileri sürülen ve yargılandığı davada ''ağırlaştırılmış müebbet hapis'' cezasına çarptırılan Louai Sakka'nın, Kandıra Cumhuriyet Savcısı ile F Tipi Cezaevi Müdürü'ne hakaret ve tehdit ettiği iddiasıyla yargılandığı davanın 20 Temmuz 2007 tarihli duruşmasına katılamamıştı.

Duruşmada söz alan Sakka da, avukatı Karahan olmadan savunma yapmayacağını belirtmişti.

İngiliz polisinin talebi üzerine, Bağdat'ta 2004 yılında üç İngiliz vatandaşının kaçırılması olayıyla ilgili olarak ifadesine başvurulmak üzere 10 Temmuz 2007'de Kocaeli Adliyesi'ne getirilen Louai Sakka, burada Cumhuriyet Savcısı İsmet Acar, İngiliz polisler James Edward, Anne Lawrence, Ian Collıns, Anthony Reseigh, İngilizce ve Arapça bilen iki tercüman ile Kocaeli Barosu'nca görevlendirilen avukat Özlem Özyürek'in de hazır bulunduğu ortamda Kocaeli Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Canan tarafından sorgulanmıştı.

Sakka'nın, başından geçen olayları anlattığı, ancak 2004'de Bağdat'ta üç İngiliz vatandaşın kaçırılmasıyla ilgili avukatı Osman Karahan olmadan ifade vermeyi reddettiği öğrenilmişti.

KARAHAN İLE İLGİLİ SORUŞTURMA VE DAVALAR

Karahan, bilinen davalara avukat olarak girmesinin yanı sıra, kendisi hakkında açılan soruşturmalar ve yürütülen davalara ilişkin de bir çok kez adliye kapılarını aşındırdı.

Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, Karahan hakkında, ''örgüt propagandası yapmak'', ''iftira'' ve ''görevi kötüye kullanmak' suçlarından başlatılan soruşturma 16 Ağustos 2007'de, ''yetkisizlik'' kararı verilerek Konya Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi. Soruşturma kapsamında, Karahan'ın, Konya'daki gazetecilere, ''Sakka'nın odasında 3 kez yangın çıkartılarak müvekkilinin öldürülmek istendiği'' şeklinde beyanlarda bulunduğu ve açıklamalarıyla cezaevi personelini cinayete teşebbüsle itham ederek, ''iftira'', ''görevi kötüye kullanmak'' ve ''sansasyonel demeçler vererek örgüt propagandasını yapmak'' suçunu işlediği iddia edildi.

Tarihi eser gasp eden bir kişinin kaçmasına yardımcı olduğu iddiasıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutuklu olarak yargılanan Osman Karahan'ı, 6 Temmuz 2007 tarihli duruşmada, 2006 yılında ölüm orucu eylemine katılan Behiç Aşçı'nın da aralarında bulunduğu 50 avukat savundu.

Bu duruşmada savunmasını yapan Osman Karahan, sanıklardan Ahmet Gündüz'ün kaçmasına yardımcı olduğu yönündeki iddiaları reddetti.

Polislerin kendisine komplo kurduğunu ve kendisiyle ilgili düzenlenen tutanakların da sahte olduğunu ileri süren Karahan, ''Polisler, yapmadığım şeyleri üzerime yıkmaya çalıştı. Polise özel komplo eğitimi veriliyor. Daha önce de hakkımda 3 dava açılmıştı. Şimdi de aynı şeyi yaşıyorum. Hukuk ayaklar altına alınıyor. Hiçbir şey dikkate alınmayarak hukuk çiğneniyor. Ne kaçmasına sebebiyet verdiğim bir şahıs, ne de kaçırılan biri var'' diye konuşmuştu.

Mahkeme heyeti duruşmada, ''suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etmek'', ''suç işlemeye tahrik'', ''görevi yaptırmamak için direnmek'', ''suçluyu kayırmak'' ve ''devletin kurum ve organlarını aşağılamak'' suçlarından hakkında 3,5 ila 19,5 yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırılması istenen tutuklu sanık Osman Karahan ile diğer iki tutuklu sanığın tahliye edilmesine karar vermişti.

ARINÇ'A MEKTUP

Osman Karahan'ın da aralarında olduğu bazı sivil toplum örgütü temsilcileri, 25 Aralık 2006'da dönemin TBMM Başkanı olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a, avukat Behiç Aşçı'nın başlattığı ölüm orucuna son vermesi konusunda harekete geçilmesi için mektup göndermişti.

Osman Karahan'ın da, İHADER Başkanı olarak imzasının olduğu mektupta, ''Bizler İslami duyarlılık sahibi şahıslar ve kuruluş temsilcileri olarak ülkemiz cezaevlerinde yaşanan tecrit sorununun zannedildiği gibi sadece sol muhalif kesimlerin gündemleştirmeye çalıştığı bir konu olmadığına, sorunun temelinde insan hakları ve elbette İslami değerler açısından ciddi bir sorun olduğuna inanıyoruz..Bu sorunun çözümünün toplumsal barışa katkıda bulunacağını düşünüyoruz'' ifadeleri kullanılmıştı.

Bülent Arınç da, bazı sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin kendisine gönderdiği mektup üzerine, 264 gündür ölüm orucunda olan Behiç Aşçı'nın ailesi ile görüşmeye karar vermişti.

DURUŞMAYA SİLAHLA GİRME DAVASI

Avukat Osman Karahan, 21 Aralık 2007'de Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ndeki bir duruşmaya silahla girdiği iddiasıyla yargılandığı davanın 27 Haziran 2007 tarihli duruşmasında, yeterli delil olmadığı gerekçesiyle beraat etmişti. Duruşmada sorgusu yapılan Karahan, ''duruşma salonuna silahla girdiğinin uydurma olduğunu'' öne sürmüştü.

Olay günü İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki bir duruşmaya avukat olarak katılmak için Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne gittiğini belirten Karahan, ''Bir gün önce Sultanbeyli'deki bir internet kafede yaşanan olay nedeniyle hakkımda yakalama emri çıkmış. Bu nedenle polisler ve basın mensupları beni adliyenin kapısında bekliyordu. Dışarıya çıkınca gözaltına alındım'' ifadesini kullanmıştı.

Avukat Karahan, yürütülen bir soruşturmaya ilişkin Sultanbeyli'de bir operasyon sırasında ''güvenlik kuvvetlerine hakaret, mukavemet'' ve ''suç örgütüne yardım-yataklık'' suçlamalarına ilişkin, daha önce serbest bırakıldığı için savcılığın itirazı üzerine yeniden 30 Aralık 2006 tarihinde gözaltına alınmış ve sevk edildiği İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanmıştı.