TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

I.S.T.BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/34174)

 

Karar Tarihi: 24/5/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Mustafa Eyyub DEMİRBAŞ

Başvurucu

:

Vekili

:

Av. Görkem ÇECE

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kapatılan kurumdan alacağı olduğu iddiasıyla açılan davada dava şartı yokluğu gerekçesiyle ret kararı verilmesinin adil yargılanma, mülkiyet ve çalışma haklarını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/10/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Arka Plan Bilgisi

7. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) olduğu sonucuna ulaşmıştır (darbe teşebbüsü ve arkasındaki FETÖ/PDY'ye ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-36; FETÖ/PDY'nin mali yapılanmasına ilişkin genel bilgiler için bkz. Hamdi Akın İpek, B. No: 2015/17763, 24/5/2018, §§ 15-22).

8. Asır Özel Eğitim Hizmetleri Ticaret A. Ş. (Şirket), bünyesinde bulunan okullarla birlikte olağanüstü hâl kapsamında yürürlüğe konulan 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ilekapatılmış ve 12/10/2016 tarihinde ticaret sicilinden resen terkin edilmiştir.

B. Somut Başvuruya İlişkin Olaylar

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

10. Başvurucu; anılan Şirkette çalışmakta iken 22/7/2016 tarihinde sözleşmesinin işverence feshedilmesi üzerine kıdem ve ihbar tazminatları ile ücret alacaklarının ödenmesine karar verilmesi talebiyle 19/11/2018 tarihinde işçi ile işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davası açmıştır.

11. Zonguldak 3. İş Mahkemesi (Mahkeme), 10/1/2019 tarihinde verdiği kararla (E.2018/535, K.2019/7) davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Davacı tarafından davalı Maliye hazinesi aleyhine bu davanın açılmasından önce davacının çalıştığı okulların ve bağlı olduğu şirketin, Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan 667 sayılı kanun hükmünde kararname gereğince kapatıldığı anlaşılmış olup 765 [675] sayılı KHK.'nin 16. maddesinin 3. fıkra hükmü gereğince, dava şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilerek..."

12. Karar, istinaf ve temyiz kanun yollarından geçerek 18/9/2019 tarihinde onanarak neticelenmiş ve 9/10/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 10/10/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

13. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Ayfer Atalay, B. No: 2017/34828, 3/6/2020, §§ 15-19.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Anayasa Mahkemesinin 24/5/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu, işçi ile işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davasının esası hakkında bir inceleme yapılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

a. Uygulanabilirlik Yönünden

16. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

17. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

18. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

19. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, suç isnadına bağlı yargılamaların yanında bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili yargılamalarda da uygulanır. Anayasa'nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni meselelerde uygulanabilmesi için ilk olarak ortada hukuk düzeni tarafından kişiye tanınmış veya en azından savunulabilir temeli bulunan bir hakkın bulunması gerekir. İkinci olarak bu hakka ilişkin ilgili kişinin menfaatini etkileyen bir uyuşmazlık mevcut olmalıdır. Öte yandan bu uyuşmazlık ihtilaf konusu hakkın tespiti ve bu haktan yararlanılması bakımından belirleyici bir nitelik arz etmelidir (Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, B. No: 2015/7942, 28/5/2019, § 28).

20. Anayasa Mahkemesi Aydın Yavuz ve diğerleri kararında, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (§§ 187-191). Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır.

21. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsünden sonra Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 21/7/2016 tarihinde olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmesine karar vermiş, daha sonra da OHAL birçok kez uzatılmıştır. OHAL ilanı nedenlerinin başında darbe teşebbüsü gelmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 224, 226). OHAL ilanı ile darbe teşebbüsünden kaynaklanan tehlikenin yanı sıra bu teşebbüsün arkasında olduğu değerlendirilen FETÖ/PDY'den kaynaklanan tehdit ve tehlikenin de bertaraf edilmesinin amaçlandığı görülmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 48, 229). Nitekim darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmanın FETÖ/PDY olduğuna ilişkin olarak kamu makamlarınca ve soruşturma mercilerince yapılan değerlendirmeler olgusal temellere dayanmaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 216).

22. Bu itibarla OHAL ilanına sebebiyet veren olaylar kapsamında kapatılmasına karar verilen bir şirkete karşı alacaklı olduğu iddiasıyla herhangi bir hukuk yoluna başvuru hakkının olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin başta Anayasa'nın 13. ve 36. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], §§ 193-195, 242).

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Somut davada başvurucu anılan Şirkette çalışmakta iken 22/7/2016 tarihinde sözleşmesinin işverence feshedilmesi üzerine kıdem ve ihbar tazminatları ile ücret alacaklarının ödenmesine karar verilmesi talebiyle 19/11/2018 tarihinde işçi ile işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davası açmıştır.

24. Başvurucunun açtığı davada Mahkeme 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 16. maddesinin (3) numaralı fıkrasına ve 17/8/2016 tarihli ve 29804 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 5. maddesine göre dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar vermiştir. Anılan KHK'lar 8/2/2018 tarihli ve 7091 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun (670 sayılı KHK) ile 6/2/2018 tarihli ve 7082 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun (675 sayılı KHK) hükümlerine göre aynen kanunlaşmıştır.

25. Somut olayda, başvurucunun davasının dava şartı yokluğu gerekçesiyle incelenmeksizin reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır. Bu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma (meşru amaç) ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

26. Başvurucunun işçi olarak çalıştığı Şirket OHAL ilanından sonra 667 sayılı KHK ile kapatılmış ve tüzel kişiliği sonlandırılmıştır. 670 sayılı KHK'nın 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, kapatılan Şirketle ilgili her türlü tasarrufta bulunmaya Hazine ve Maliye Bakanlığının yetkili olduğu belirtilmiş, aynı maddenin (4) numaralı fıkrasında ise hak iddiasında bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak düşürücü süre içerisinde kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle ilgili bakanlığa müracaat edebileceği belirtilmiştir. 675 sayılı KHK'nın 16. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise Hazine ve Maliye Bakanlığının aleyhine 17/8/2016 tarihi dâhil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı KHK'nın 5. maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verileceği hükme bağlanmıştır.

27. 670 ve 675 sayılı KHK'ların ilgili hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden kapatılan şirketlerden hak iddia edenlerin Hazine ve Maliye Bakanlığına başvurmalarının bir ön şart olarak düzenlendiği ve söz konusu başvuru yapılmadan dava açılmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu şartın daha sonra çıkarılan 7082 ve 7091 sayılı Kanun hükümlerinde de yer aldığı gözetildiğinde kanunilik koşulunun gerçekleştiği görülmektedir.

28. Anayasa Mahkemesinin kararlarında belirtildiği üzere dava açmadan önce idari başvuru koşulunun getirilmesinin idarenin işlemlerini gözden geçirmesine ve gerekirse düzeltmesine olanak sağlanarak uyuşmazlıkların yargı mercileri önüne gelmeden idare tarafından çözümlenmesine imkân tanıma amacına hizmet ettiği anlaşılmaktadır. Anayasa'nın 141. maddesiyle davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması görevi yargıya verilmiş olup bu görevin ağır iş yükü altında yerine getirilmesi zorlaştıkça uyuşmazlıkların çözümü için alternatif yöntemlerin yaşama geçirilmesi, yargıya ilişkin anayasal kuralların etkililiğinin sağlanması bakımından gerekli görülebilir (AYM, E.2013/85, K.2013/95, 22/9/2010). Yukarıda belirtildiği gibi OHAL döneminde FETÖ/PDY ile irtibatlı görülen birçok kurum kapatılmıştır. Bu kurumlardan hak iddia etme potansiyelindeki birçok kişinin doğrudan mahkemelere başvurması hâlinde mahkemelerin işlemez hâle gelme ihtimaline binaen dava açmadan önce mevzuatla ve yetkilendirilen birime başvuru şartı getirilmesinin yargılamanın makul sürede bitirilmesi amacına hizmet ettiğini söylemek mümkündür (Ayfer Atalay, § 45).

29. Öte yandan başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olması gerekir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

30. Somut olayda başvurucunun müdahalenin ölçülülüğü noktasında herhangi bir iddia ileri sürmediği de gözetildiğinde müdahalenin anılan meşru amaca ulaşmak için elverişli ve gerekli olduğu ayrıca başvurucuya yüklenen külfet yönünden de orantılı olduğu sonucuna varılmaktadır.

31. Somut olayda başvurucu, idari başvuruda bulunmadan hukuk mahkemesinde doğrudan dava açmıştır. Bir başka deyişle KHK ile getirilen (ve daha sonra kanunlaşan) düzenlemede öngörülen dava şartını yerine getirmemiştir.

32. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Anayasa'nın 15. Maddesi Yönünden

33. Buna göre başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'da öngörülen güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

B. Diğer İhlal İddiaları

1. Başvurucunun İddiaları

34. Başvurucu, açtığı işçi ile işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davası sonucunda alacağına ulaşamadığını belirterek mülkiyet ve çalışma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

35. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

37. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

38. Başvurucunun alacaklı olduğunu iddia ettiği Şirketin tüzel kişiliği, OHAL ilanından sonra sonlandırılmıştır. 670 sayılı KHK'nın 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, kapatılan şirketlerle ilgili her türlü tasarrufta bulunmaya Hazine ve Maliye Bakanlığının yetkili olduğu belirtilmiş, aynı maddenin (4) numaralı fıkrasında ise hak iddiasında bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak düşürücü süre içerisinde kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle Hazine ve Maliye Bakanlığına müracaat edileceği belirtilmiştir. 675 sayılı KHK'nın 16. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise Hazine ve Maliye Bakanlığının aleyhine 17/8/2016 tarihi dâhil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı KHK'nın 5. maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verileceği hükme bağlanmıştır. Anılan düzenlemelerde idari başvurunun reddedilmesi hâlinde idare mahkemesine dava yolunun açık olduğu da belirtilmiştir.

39. Başvurucunun dava şartının yokluğu nedeniyle verilen ret kararı sonrasında, bireysel başvuruya konu ettiği işçilik alacağı ile ilgili olarak 670 sayılı KHK ile öngörülen idari başvuru yolunu işletip işletmediği ile ilgili bir bilgi vermemiştir.

40. Somut olayda başvurucu, mülkiyet ve çalışma hakları kapsamındaki iddialarını 7091 sayılı Kanun'un (670 sayılı KHK) 5. maddesinin (4) numaralı fıkrasına göre ilgili idareden talep ve reddi hâlinde idari yargıda dava yollarını işletme imkânına sahipken idari ve yargısal yolları usulüne uygun bir şekilde tüketmeden ihlal iddialarını bireysel başvuru konusu yapmıştır. Bu durumda başvuru yolları tüketilmeksizin ve sonucu beklenmeksizin yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacaktır.

41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.