TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NURETTİN GÖNDÜZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/38701)

 

Karar Tarihi: 14/12/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Soner GÖÇER

Başvurucu

:

Nurettin GÖNDÜZ

Vekilleri

:

Av. Nevroz UYSAL ASLAN

 

 

Av. Ramazan DEMİR

 

 

Av. Hüseyin TÜL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; Cizre'de uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasında güvenlik kuvvetlerinin güç kullanımı neticesi ölüm meydana gelmesi ve bu olayla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının, cenazenin bulunduğu sıradaki fiziksel durumu, cenazeyi teslim alırken ve defin için dinî merasim sırasında yaşanan zorluklar nedeniyle kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. PKK terör örgütü özellikle 2015 yılından itibaren yaşanan konjonktür ile ilgili gelişmelere bağlı olarak şehir savaşı stratejisini hayata geçirmiştir. Bu strateji çerçevesinde örgüt, şehir merkezlerine eleman, silah ve mühimmat sevk etmiş, yollarda patlayıcı ile tuzaklanmış hendek ve barikatlar oluşturmuş, binaları tünellerle birbirine bağlayarak sığınak ve karargâh olarak kullanmaya başlamıştır. PKK terör örgütünün bu stratejisiyle eylemlerini kırsal alandan yerleşim merkezlerine taşıyarak şehir merkezlerini silahlı çatışma alanına dönüştürme gayretinde olduğu anlaşılmıştır. Belirli bölgelerde öz yönetim ilan eden ve uzun süreli bir silahlı çatışma için hazırlık yapan PKK terör örgütü, eylemlerine karşı düzenlenecek operasyonlarda yerleşim merkezlerindeki sivil halk ile güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyi ve güvenlik operasyonlarının sivil halka karşı yürütüldüğü algısını oluşturmayı amaçlamıştır.

3. PKK/KCK terör örgütü anlatılan süreçte Cizre'nin de içinde bulunduğu on sekiz yerleşim merkezinde öz yönetim ilan etmiştir. Bunun üzerine kamu makamları bölge halkının tahliye edilmesini öncelikli tedbir olarak uygulamıştır. Terör örgütünün tahliyeleri önlemeye çalışması karşısında bu merkezlerin bazılarında kamu düzeninin sağlanması, halkın can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan edilerek güvenlik operasyonları başlatılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruya konu olayların yaşandığı tarihlerde, yalnızca Cizre'de değil sokağa çıkma yasağı uygulanan bir il ve on ilçe merkezinde de (Silvan, Varto, Derik, Dargeçit, Bağlar, Sur, Silopi, İdil, Yüksekova, Nusaybin, Şırnak Merkez) PKK terör örgütüne karşı düzenlenen güvenlik operasyonları devam etmektedir.

4. Bu terör olayları sırasında yaşananların boyutu ve vahameti İçişleri Bakanlığının 23/1/2017 tarihli açıklamasıyla paylaşılmıştır. Bu açıklamaya göre 22 Temmuz 2015 tarihinden itibaren;

i. 247 kamu binasına, 6 baraja, 231 özel ticari işletmeye, 19 ambulansa ve 1.643 araca terör saldırısı düzenlenmiştir.

ii. Güvenlik güçleri PKK terör örgütü tarafından bu saldırılarda kullanılan 45 Bixi, 44 Kanas, 997 Kalaşnikof, 22 M16, 2 Lançer, 2 G3, 3 Zağros, 1 Doçka, 1 M1 olmak üzere toplam 2.166 ateşli silah, 3 havan, 115 roketatar, 1.445 roketatar mermisi, el yapımı 3.046 patlayıcı, 1.341 el bombası, 342.016 mühimmat, patlayıcı yapımında kullanılan 33.546 kg malzeme ele geçirmiştir.

iii. Sokağa çıkma yasağı uygulanan yerleşim merkezlerinde 3.630 çukur kapatılıp barikat kaldırılmış, tuzaklanan 6.187 bomba düzeneği imha edilmiştir.

iv. PKK terör örgütünün saldırılarında 335 sivil vatandaş hayatını kaybederken 2.106 kişi yaralanmıştır. Terör saldırılarında 859 güvenlik görevlisi şehit olmuş, 4.711 güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Bu saldırılarda Derik kaymakamı da terör örgütü mensuplarınca şehit edilmiştir.

5. Cizre ilçesinde ilk olarak 4/9/2015 tarihinden geçerli olmak üzere sokağa çıkma yasağı ilan edilerek güvenlik operasyonları başlatılmıştır. Cizre'de bu tarihten itibaren sokağa çıkma yasakları çeşitli defalar kaldırılmış ancak olayların devam etmesi üzerine yeniden sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Başvuruya konu olayların meydana geldiği tarihte Cizre'de 14/12/2015 tarihinde ilan edilen ve tam gün esasına göre uygulanan sokağa çıkma yasağı devam etmektedir (başvuru konusu olayların arka planına dair ayrıntılı açıklamalar için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897, 5/7/2022, §§ 16-28).

6. 27/1/2016 ve 9/2/2016 tarihlerinde Anayasa Mahkemesine yapılan 2 (iki) farklı bireysel başvuruda -özetle- güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaralanmış olan isimleri başvuru formlarında belirtilen 45 (kırk beş) kişinin, isimleri tespit edilemeyen diğer kişilerle birlikte Bostancı Sokak 23 numaralı bina ile Narin Sokak'ta ve Beyazıt Sokak'ta numarası bilinmeyen iki farklı binanın bodrum katında mahsur kaldıkları, bu kişilerin tıbbi yardıma ihtiyaç duymalarına karşılık bölgede süren silahlı çatışmalar ve uygulanan sokağa çıkma yasağı nedeniyle dışarı çıkamadıkları iddia edilerek; Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. Tedbir talepleri -sırasıyla- Mehmet Yavuzel ve diğerleri (B. No: 2016/1652) başvurusunda 29/1/2016 tarihli; Ferhat Balcal ve diğerleri (B. No: 2016/2602) başvurusunda ise 12/2/2016 tarihli ara kararlarıyla reddedilmiştir (başvurularda dile getirilen iddialar, bu kapsamda Şırnak Valiliğinden alınan bilgiler ve başvuru sonrasında gelişen olaylara ilişkin ayrıntılı açıklamalar için ayrıca bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 29-48). Her ne kadar somut başvuruda, 2016/2602 numaralı bireysel başvuru dosyasında başvurucu Nurettin Göndüz'ün yakını olan İ.G. bakımından da başvuru yapılarak tedbir talep edildiği ileri sürülmüş ise de yapılan incelemede ismi belirtilen başvurucular arasında İ.G.nin yer almadığı görülmüştür.

7. Tedbir talebinde bahsi geçen yapılardan olan Bostancı Sokak 23 numaralı (güvenlik güçleri tarafından C-3095 olarak kodlanmış) bina ve çevresinde 20/1/2016 tarihinden itibaren terör örgütü mensupları ile güvenlik güçleri arasında aralıksız silahlı çatışmalar yaşandığı anlaşılmaktadır. Mehmet Yavuzel ve diğerleri dosyasına konu soruşturmalarda elde edilen, güvenlik güçlerinin telsiz konuşmalarına, tutanaklara ve insansız hava aracı (İHA) görüntülerine yansıyan olay tarihindeki silahlı çatışmaların seyri özetle şöyledir (anılan kararda bkz. § 11):

-21/1/2016 tarihinde C-3095 numaralı binada 8-10 kişilik terör örgütü mensubunun bulunduğu tespit edilmiştir. C-3095 numaralı bina çevresinde yoğunlaşan çatışmalarda kalabalık terörist gruplar bu bina ile C 3096, 3064, 2861, 2866 ve 3063 numaralı binalar arasında sürekli geçiş yaparak saldırılarına devam etmiştir. İHA, C-3095 numaralı binadan çıkan on beş kişilik terörist grubun C 3100 numaralı binaya geçiş yaptığını kaydetmiştir. 22/1/2016 tarihinde Yıldız-30 kodlu ekip Ömer Hayyam Sokak üzerindeki barikatı aşmaya çalıştığı sırada terör örgütü mensuplarının saldırısına uğramış ve durmak zorunda kalmıştır. Aynı tarihte 3095 numaralı binadan çıkan on kişilik terörist grubun Nusaybin Caddesi'ne doğru kaçtığı tespit edilmiştir. Teröristler Yıldız-30 kodlu ekibin güvenliği ve barikatın kaldırılması için bölgeye gelen tanka el bombası atmıştır. Yıldız-30 kodlu ekibe ise C-3095 numaralı binadan çıkarak 3064, 3065 ve 3066 numaralı binalara geçen teröristler, otuzdan fazla roket atışı yapmıştır. 23/1/2016-24/1/2016 tarihlerinde bölgede duvarları kırmak ve tünel açmak suretiyle birbirlerine bağlanan binalar arasında terör örgütü mensuplarının geçiş yaptığı görülmüştür. 24/1/2016 tarihinde Kobra 3 unsuru C-3095 numaralı binada muhtemelen iki terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiğini anons etmiştir. 26/1/2016 tarihinde 3095 ve 3096 numaralı binalar arasında terör örgütü mensuplarının bulunduğu tespit edilmiştir. Ekin-20 kodlu ekip, müteaddit kere teröristlere teslim olun çağrısında bulunarak yaralıların tedavi edileceğini anons etmiştir. Ancak bu çağrılara her seferinde roket atılarak ve uzun namlulu silahlarla ateş açılarak karşılık verilmiştir. Bu sırada Ekin-6 ekibinden bir güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Avcı-9 kodlu ekip roket saldırısına uğramış, Yavuz-Mihmandar kodlu ekibe Bixi tabir edilen ağır makineli silahla ateş açılmıştır. Yoğunlaşan çatışmalarda Avcı kodlu ekiplerin bölgedeki binalara sızması üzerine çatışmaların 20 metreye kadar bir mesafeden devam etmiş, Sur Mahallesi'ndeki bazı binalardan Cudi Mahallesi'ndeki güvenlik güçlerine keskin nişancı atışı yapılmıştır. Bu sırada Poyraz 12 kodlu ekip terör örgütü mensuplarının yaralanan kendi arkadaşlarını infaz ettiklerini anons etmiştir. 27/1/2016 günü sabah saatlerinde çatışmaların yoğun olarak devam ettiği 3095, 3106 ve 3100 numaralı binalara güvenlik güçlerince tank atışı yapılmıştır. 29/1/2016-30/1/2016 tarihlerinde 3095, 3096 ve 3106 numaralı evlerden güvenlik güçlerine roket ve uzun namlulu silahlarla saldırıda bulunulması üzerine çatışmalar yeniden şiddetlenmiştir. Avcı kodlu birimlerin 3095, 3096 ve 3097 numaralı binalara sızma operasyonu yapmak istemesi üzerine bu binaları ateşe veren terör örgütü mensupları kaçmaya başlamıştır. Bu sırada özellikle Avcı-12 kodlu ekip terör örgütü mensuplarının yoğun ateşi altında kalmıştır. Teröristlerce ateşe verilen 3096 numaralı binada tuzaklanan bir el yapımı patlayıcının (EYP) infilak etmesi üzerine çok güçlü bir patlama yaşanmıştır (aynı bölgede ilerleyen tarihlerde yaşanan çatışmalarla ilgili telsiz kayıtları için ayrıca bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §138).

8. C-3095 numaralı bina ve çevresinin, güvenlik güçlerince kontrol altına alınmasının ardından; Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) kararına istinaden belirtilen binada 12/2/2016 tarihinde adli arama yapılmıştır. Bu aramada 26 (yirmi altı) kişinin cesedi, 3 (üç) adet av tüfeği, 1 (bir) adet üzerinde dolu şarjör takılı olan AK-47 saldırı tüfeği, ceplerinde iki el bombası olan 1 (bir) hücum yeleği ve 1 (bir) adet telsiz ele geçirilmiştir. Arama işlemleri video ve fotoğraf kaydına alınmış, tüm bulgulara olay yeri inceleme tutanak ve raporlarında ayrıntılı olarak yer verilmiştir. Ele geçen materyal üzerinde tozlama yöntemi ile yapılan vücut izi araştırmasında herhangi bir ize rastlanmamıştır.

9. Bulunan cesetlerden, olay yeri inceleme ekibince 19 ile numaralandırılan kimliği belirsiz ceset üzerinde Cumhuriyet savcısı huzurunda, kamera kaydı ve fotoğraf çekimi ile kayıt altına alınmak suretiyle adli ölü muayene işlemi yapılmıştır. İşlem sırasında, cesedin tamamen yanmış olduğu, yaş, cinsiyet, boy ve kilo gibi ayırt edici özelliklerin belirlenemediği görülmüştür. Cesetten parmak izi ve svap örneği alınması da mümkün olmamıştır. Muayene sonucunda, kesin ölüm nedeninin tespit edilememesi nedeniyle klasik otopsi işlemi yapılması gerektiği mütalaa edilmiştir.

10. Bir gün sonra, Cumhuriyet savcısı huzurunda, fotoğraf çekimi ile kayıt altına alınmak suretiyle otopsi işlemi yapılmıştır. 4 numara verilen ve her iki diz üstünden ampute vaziyetteki cesedin erkek cinsiyette olduğu, çok ileri karbonizayon derecesinde yanık olduğu, kafatasının açık olduğu görülmüştür. Yapılan otopsi neticesinde, kişinin ölümünün, mühimmat patlaması ile uyumlu karbonizayon derecesinde yanığa bağlı çoklu kemik, yumuşak doku ile iç organ erimesi sonucu meydana geldiği mütalaa edilmiştir. İşlem sırasında cesetten kimlik tespiti için DNA analizi yapılmak üzere doku örneği de alınmıştır.

11. Cesedin kimliğinin tespit edilmesi için DNA incelemesi yaptırılmıştır. Adli Tıp Kurumu raporuna göre ölen şahıs ve başvurucu Nurettin Göndüz'den alınan DNA örneklerinin baba-oğul yönünden uyumlu olduğu ve ölenin başvurucunun yakını İ.G. olduğu tespit edilmiştir.

12. Başvurucu, Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesinde -özetle- oğlu İ.G.nin Manisa'da üniversite öğrencisi olduğunu, İ.G.nin tam tarihini hatırlamadığı bir gün kendisini arayarak Cizre'de olduğunu, basın açıklaması yapacaklarını ve ardından şehirden ayrılacaklarını söylediğini beyan etmiştir. Başvurucuya göre sokağa çıkma yasağının ilan edilmesinden sonra İ.G. kendisine sokağa çıkma yasağının kalkmasının ardından Cizre'den ayrılacağını söylemiştir. Başvurucu, İ.G.nin Cizre'ye nasıl ve kimle geldiğini bilmediğini, bildiği kadarıyla herhangi örgütle bir alakasının bulunmadığını ileri sürmüştür.

13. Başsavcılıkça yapılan soruşturma kapsamında şu işlemler yapılmış ve aşağıdaki bilgilere ulaşılmıştır:

i. Kolluk tarafından düzenlenen Kamera Araştırma Tutanağı ve Fail Araştırma Tutanağına göre olay yeri ve çevresini gören herhangi bir MOBESE ve kamuya/özel kişiye ait kamera sisteminin bulunmadığı, olaya ilişkin herhangi bir tanık veya fail tespit edilmediği bildirilmiştir.

ii. Kolluk tarafından düzenlenen Arşiv Araştırma Tutanağı'na göre, İ.G. hakkında, devam eden adli bir tahkikat veya yakalama emri bulunmadığı gibi aranan şahıslardan olmadığı; herhangi bir suç kaydının veya kapalı veya açık dava dosyasının da bulunmadığı tespit edilmiştir. Aynı tutanakta İ.G. hakkında herhangi bir tanık veya gizli tanık teşhisi veya beyanı da bulunmadığı ifade edilmiştir.

iii. Kolluk tarafından düzenlenen İnternet Tespit Tutanağı'na göre güvenlik güçlerinin terör örgütüne müzahir yayın yaptığını değerlendirdiği ANF isimli ajansın internet sitesinde İ.G.nin ölümünün, terör örgütünün silahlı aparatlarından YPS mensubu olarak sahiplenildiği; benzer şekilde anfturkce.net adlı internet sitesinde YPS üyesi G. Toprağa verildi başlıklı haber yapıldığının tespit edildiği bildirilmiştir.

14. Başsavcılıkça aynı binada cesetleri bulunan kişilere ilişkin yürütülen soruşturmalar kapsamında beyanı alınan F.M. adlı tanık; çatışmalar sırasında güvenlik güçlerinin alanı daraltmaları üzerine kalabalık bir terörist grupla Cudi Mahallesi'nin sonuna doğru ilerlediklerini, çevreye örgüt mensupları yerleştirdikten sonra bodrum kata indiklerini, burada DEM-GENÇ mensubu olan AK-47 silahlı kişilerin, örgütün dağ kadrosundan şahısların ve YDG-H mensuplarının bulunduğunu, bodrumda sivil vatandaş olmadığını, güvenlik güçlerinin çağrısını duyduğunda teslim olmak istediğini ancak diğer örgüt mensuplarınca engellenerek darbedildiğini beyan etmiştir (Mehmet Yavuzel ve diğerleri, § 13). [C-3095 sayılı bina ve çevresinde gerçekleşen olaylarla ilgili olarak Şırnak Valiliği ve Adalet Bakanlığı (Bakanlık) tarafından gönderilen bilgi ve belgeler için ayrıca bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 29-59; Bostancı Sokak No: 23 adresinde bulundukları belirtilen ancak cesetleri Niran Sokak'ta başka bir evde (C-3185) bulunan M.T. ve A.Y.'nin ölümleriyle ilgili ceza soruşturmalarında elde edilen bilgiler için anılan kararda bkz. §§ 117-143, 186-204].

15. İ.G.nin ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma neticesinde Başsavcılık 10/6/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararda, İ.G.nin diğer terör örgütü üyeleri ile birlikte güvenlik güçleri ile yapılan çatışmalara katıldığı ve güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiği esnada güvenlik güçlerince öldürüldüğü kabul edilmiştir. Kararda bu kabule gerekçe olarak; Cizre ilçesinde ikamet etmediği anlaşılan İ.G.nin DEM-GENÇ adı altında Cizre İlçesine sokağa çıkma yasağından birkaç gün evvel gelmesi, İ.G.nin cesedinin bulunduğu yerde örgüt mensuplarına ait 25 cesedin daha ele geçirilmiş olması, yine ölene ait cesedin yanında örgüt üyeleri tarafından kullanılan silahların ele geçirilmiş olması, örgüte müzahir olduğu değerlendirilen sitelerde İ.G.den YPS savaşçısı olarak bahsedilmesi gösterilmiştir. Bu kabul ve tespitler sonrası kararda; İ.G.nin meşru müdafaa hakkı kapsamında güvenlik güçlerince öldürüldüğü, güvenlik güçlerinin yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri, bu emrin yerine getirilmesi esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğunda bulundukları; güvenlik güçlerinin kanunun verdiği yetkiyi kullandıkları ve verilen emri ifa ettikleri, bu durumun da hukuka uygunluk nedenleri arasında yer aldığı, sonucuna ulaşmıştır. Kararda ayrıca operasyonu gerçekleştiren güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla, roket atarlarla, el yapımı patlayıcı ve mayınlarla saldırılar gerçekleştirilmiş olduğuna, bu saldırılarda çok sayıda polis ve askerin şehit olduğuna, bunun yanı sıra terör örgütünün silahlı saldırıları esnasında çok sayıda sivil vatandaşın da yaralandığına ve vefat ettiğine vurgu yapılarak kullanılan gücün orantılı olduğuna dikkat çekilmiştir.

16. Başvurucu karara itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Cizre Sulh Ceza Hâkimliği 2/10/2019 tarihli kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer verilen benzer gerekçeler ile itirazın reddine hükmetmiştir.

17. Başvurucu, nihai kararı 8/10/2019 tarihinde öğrendikten sonra 6/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

18. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

A. Kötü Muamele Yasağı, Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı İle Din ve Vicdan Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

19. Başvurucu, cenazenin bulunduğu sıradaki fiziksel durumu, cenazeyi teslim alırken ve defin için dinî merasim sırasında yaşanan zorluklar nedeniyle kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiaların Gazal Kolanç ve diğerleri kararında belirtilen gerekçelerle başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 396-400).

B. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

21. Başvurucu; güvenlik kuvvetlerinin gereksiz ve orantısız güç kullanması neticesi ölüm meydana gelmesi nedeniyle yaşam hakkının, ölüm olayları ile ilgili soruşturmalarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından belirlenen kriterlere riayet edilmemesi nedeniyle yaşam hakkı bağlamında etkili soruşturma yapma yükümlülüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

22. Bakanlık görüşünde -özetle- suç işlenmesinin önlenmesi ve diğer kişilerin yaşamlarının korunması amacı kapsamında mutlak zorunlu ve orantılı bir güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölüm olayında yaşam hakkının esası bakımından ihlal edilmediğine karar verilmesi gerektiği, derhâl başlatılan soruşturmada olayın gerçekleşme koşullarını ortaya çıkaracak tüm delillerin toplanarak soruşturmanın makul bir sürede tamamlanması karşısında yaşam hakkının usul boyutu bakımından da bir ihlalin oluşmadığı ifade edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Yaşam Hakkının Maddi Boyutu Yönünden

24. Yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğü bakımından ihlal edildiğine yönelik iddialar incelenirken öncelikle belirlenmesi gereken husus, ölümün devlet görevlilerinin güç kullanımı sonucu meydana gelip gelmediğidir. Somut başvuruda ceza soruşturmasında ölümlerin güvenlik kuvvetlerinin güç kullanımı sonucu meydana geldiği kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi somut başvuruda ceza soruşturması sonucunda varılan İ.G.nin güvenlik güçlerince düzenlenen operasyon sırasında öldürüldüğü yönündeki kabul ve tespitlerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmadığı kanaatindedir.

25. Öldürme fiilinin devlet görevlileri tarafından gerçekleştirildiği belirlendikten sonra yaşam hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun olup olmadığı Anayasa'nın 13. ve 17. maddelerinde belirtilen ilkeler çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu kapsamda devletin yaşam hakkına müdahalesinin Anayasa'ya uygun olabilmesi için sağlanması gereken ilk ölçüt müdahalenin kanuni bir dayanağının olmasıdır.

26. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında kolluk kuvvetlerinin güç ve silah kullanımını düzenleyen kuralları detaylı olarak incelemiş ve bu düzenlemelerin hangi görevlilerin hangi durumlarda ve ne ölçüde güç kullanacaklarını belirleyen, gücün kötüye kullanımını, keyfîliği önlemeye ve yaşam hakkına yapılan müdahalelerin asgari düzeyde tutulmasını sağlamaya yönelik yeterli ve açık kurallar içerdiğini, böylece kanunilik ölçütünü karşıladığını değerlendirmiştir (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 335-339). Somut başvuruda bu tespitten ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

27. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun sayılması için karşılanması gereken ikinci kriter, müdahalenin Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan istisnai durumlardan biri kapsamında gerçekleştirilmesidir.

28. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda güvenlik güçlerinin güç kullanımının bu istisnai durumlardan meşru müdafaa kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Başvuruya konu olayda meşru müdafaa şartlarının gerçekleştiğine dair kabul ceza soruşturmaları sonucunda elde edilen İ.G.nin terör örgütünün Cizre ilçesindeki silahlı eylemlerine katıldığı yönündeki delillere dayanmaktadır (özetlenen bu deliller ve Anayasa Mahkemesinin aynı yöndeki kabulü için bkz. §§ 7-14). Bu delillerle birlikte İ.G.nin cesedinin yoğun terör saldırılarının ve silahlı çatışmaların yaşandığı, girişleri terör örgütü mensuplarınca hendek ve barikatlarla kapatılan, patlayıcılarla tuzaklanan bir alanda otomatik silahlar, bunlara ait mühimmat ve el bombaları ile birlikte bulunması, İ.G.nin güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada ve meşru müdafaa şartları altında öldürüldüğüne dair güçlü bir kanaat oluşturmaktadır.

29. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında PKK terör örgütünün şehir savaşı stratejisi kapsamında ateşli silahlar, roketatarlar ve patlayıcılar kullanarak gerçekleştirdiği, ülke topraklarının bir kısmını işgal amacı taşıyan, yüzlerce kişinin ölümü ve binlerce kişinin yaralanması ile sonuçlanan yaygın terör olaylarının ayaklanma olarak nitelendirilmesi gerektiğini açıklamıştır (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 342). Dolayısıyla somut başvuruda İ.G.nin ölümleriyle sonuçlanan güç kullanımının güç kullanan güvenlik görevlilerinin kendilerinin ve başkalarının hayatını koruma amacı yanı sıra Anayasa'nın 17. maddesi anlamında bir ayaklanmanın bastırılması meşru amacına da matuf olduğu kanaatine varılmıştır.

30. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun kabul edilebilmesi için sağlanması gereken son kriter, müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi anlamında ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gereğidir. Yaşam hakkı söz konusu olduğunda ölçülülük kriteri diğer haklarda yapılan incelemeye nazaran daha sert bir teste tabi tutulmalıdır. Bir başka deyişle devlet görevlilerinin ölümle neticelenen güç kullanımlarının somut olayın şartlarında ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı ve gerçekleştirilmek istenen meşru amaca ulaşmak için mutlak zorunlu olduğu ortaya konulmalıdır.

31. Toprak bütünlüğünü ve vatandaşlarının yaşamlarını korumanın devletin temel varlık nedenlerinden biri olduğu izahtan varestedir. Somut başvurudaki gibi silahlı ayaklanma ve devletin topraklarından bir kısmını işgal etme girişiminde bulunulduğu bir olayda kamu otoritesinin geri çekilme veya eylemden kaçma gibi bir zorunluluğu olduğu kabul edilemez. Bilakis böyle bir durum eldeki bütün imkânlarla harekete geçerek mevcut silahlı ayaklanmayı hukuka uygun bir şekilde bastırmak için eylemde bulunmayı gerektirir. Zira aksi tutum devletin, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini koruma yönündeki pozitif yükümlülüğünün ihlali anlamına gelebilecektir. Dolayısıyla somut başvuruya konu vahim terör olaylarının önlenmesi ve ayaklanmanın bastırılması için ölümcül güç kullanılmasının elverişli bir yol olmadığı söylenemez.

32. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında Cizre'de düzenlenen güvenlik operasyonu öncesi hazırlanan harekât planını ayrıntılı bir şekilde değerlendirerek silahlı ayaklanmanın bastırılması meşru amacıyla yürütülen operasyonun somut olayın koşullarında mutlak zorunluluk ve orantılılık ilkelerine uygun olarak ve can kayıplarının en aza indirilmesi için gerekli özen gösterilerek planlandığı sonucuna varmıştır (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 350-356). Aynı operasyon kapsamında gerçekleşen somut başvuruya konu olay bakımından farklı değerlendirme yapılmasını gerektirir yön bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

33. PKK terör örgütünün kendi ifadesiyle öz yönetim ilanını takip eden süreçte Cizre'de yaşanan terör hadiselerinin iki temel özelliği bulunmaktadır: Bunlardan birincisi yaşanan çatışmaların süreklilik arz etmesidir. Yoğunluğu zaman zaman artıp azalsa da yaşanan çatışmalar hiçbir zaman kesintiye uğramamış, güvenlik güçlerinin hendek ve barikatlarla kapatılan alanlara her müdahalesine terör saldırısı ile karşılık verilmiştir. Terör olaylarının ikinci özelliği ise saldırıların öngörülemez olmasıdır. Terör örgütü üyelerinin hendek ve barikatlarla kapatılan cadde ve sokaklarda, ayrıca buralardaki tünellerle birbirine bağlı binalar arasında sürekli hareket hâlinde olmaları, bazı çatışmaların sivillerin bulunması muhtemel mahallerde gerçekleşmesi nedeniyle potansiyel saldırının nereden geleceği, hangi şiddette olacağı ve ne zaman başlayacağının güvenlik güçlerince önceden bilinmesi neredeyse imkânsızdır. Bu durum; karşılık verilecek silahların türü, karşılığın derecesi, başka bir deyişle kullanılacak gücün orantılılığı bakımından isabetli bir muhakemeyi de önemli ölçüde engellemektedir (Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], §§ 359 ve 366).

34. Bu koşulları gözönünde bulundurmaksızın güvenlik güçlerinin operasyonlarda hangi araç ve silahları kullanabilecekleri konusunda bir değerlendirme yapmak ya da hangi araç ve silahların kullanılacağını kamu makamlarına dikte etmek güvenlik güçlerine, kendilerinin ve üçüncü kişilerin yaşamlarını tehlikeye sokacak şekilde gerçekçi olmayan bir sorumluluk yüklemek anlamına gelecektir. Son derece karmaşık ve zor koşullar altında gerçekleştirilen güvenlik operasyonlarında yöntem ve araçların seçimi konusunda operasyonu icra eden kamu makamlarının takdir hakları olduğu kuşkusuzdur.

35. Başvuru dosyasındaki delillere göre PKK terör örgütü adına güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüten İ.G., güvenlik güçlerine teslim olmayı hiç düşünmeden, girişleri barikat ve hendeklerle kapatılmış olan, üzerinde çok sayıda tuzaklanmış el yapımı patlayıcı madde ve el bombası bulunan, yoğun çatışmaların devam ettiği Cudi Mahallesi'ne gelmiş ve silahlı faaliyetlerine devam etmiştir.

36. Somut başvuruya konu olayda çatışma bölgesindeki kalabalık terörist gruplar; güvenlik güçlerine keskin nişancı tüfekleri, otomatik tüfekler, el bombaları, patlayıcılar ve roketatarlar kullanarak kesintisiz ve öngörülemez saldırılar düzenlemektedir. Bu saldırılarda binalar arasında terör örgütü üyelerince açılan tüneller vasıtasıyla eleman ve mühimmat transferi yapılmaktadır. İ.G.nin cesedinin bulunduğu bina olan C-3095 ve yakınındaki C-3158 binadan güvenlik güçlerine roketatar, otomatik silahlar ve el bombası kullanılarak saldırılar düzenlenmiştir. Bu binalarda bulunan terör örgütü mensuplarına yönelik "Teslim ol." çağrılarına ateş açılarak karşılık verilmiştir. Belirtilen terör saldırılarında güvenlik güçlerinden yaralanan ve şehit olanlar bulunmaktadır. Dolayısıyla güvenlik güçlerinin bu binalardaki terör örgütü üyelerinin teslim olma iradelerinin olmadığını ve ağır silahlarla gerçekleştirdikleri saldırılarına devam edeceklerini değerlendirmeleri son derece tabiidir (Terör saldırılarında Cizre'de 66 güvenlik görevlisi şehit olmuş ve 428 görevli yaralanmıştır. bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, § 272; C-3095 sayılı binadan roketatarla gerçekleştirilen terör saldırısı ile güvenlik güçlerinin ölüm ve yaralanmalarına neden olan diğer terör saldırıları ile ilgili bilgiler için ayrıca bkz. anılan karar §§ 57-59).

37. Bu açıklamalar ışığında somut başvuruya konu olayda silahlı bir ayaklanma kapsamında ağır silahlar kullanılarak gerçekleştirilen kesintisiz ve öngörülemez nitelikteki ölümcül terör saldırılarına karşı güvenlik güçlerince ölümcül güç kullanılarak mukabele edilmesinin silahlı ayaklanmayı bastırmak, güvenlik güçleri ve diğer kişilerin yaşamları bakımından ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı bir müdahale olduğu, somut olayın açıklanan şartları altında güvenlik güçlerinin kendilerinin ve başkalarının hayatlarını koruma ve silahlı ayaklanmayı bastırma meşru amaçlarına daha hafif bir sınırlama ile ulaşmalarının mümkün olmadığı, dolayısıyla ölümcül güç kullanmalarının mutlak zorunlu olduğu kanaatine varılmıştır.

38. Açıklanan gerekçelerle somut başvuruda öldürmeme yükümlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

b. Yaşam Hakkının Usul Boyutu Yönünden

39. Kamu görevlilerinin güç kullanımı neticesi ölüm olayının meydana geldiği durumlarda kamu makamlarının bu ölüm olayıyla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütme yükümlülüğü ortaya çıkmaktadır. Bu yükümlülük yaşam hakkı bağlamında usul yükümlülüğü olarak adlandırılmaktadır. Anayasa Mahkemesi kamu görevlilerinin güç kullanımları sonucu meydana gelen ölümlerle ilgili ceza soruşturmalarının etkili olduğunun kabul edilebilmesi için olması gereken nitelikleri birçok kararında ayrıntılı olarak açıklamıştır (etkili soruşturma yükümlülüğünde benimsenen temel ilkeler için pek çok karar arasından bkz. Cemil Danışman, §§ 95-100; Gazal Kolanç ve diğerleri, § 369).

40. Somut başvuruya konu olayda kamu makamlarının terörle mücadele operasyonlarında yaşanan çatışmalarda İ.G.nin öldüğünü tespit etmesinin ardından kendiliklerinden harekete geçerek ceza soruşturması başlattıkları anlaşılmıştır. Derhâl başlatılan bu soruşturma, olayların karmaşık yapısı, olay tarihinde bölgedeki genel durum ve delil toplanmasındaki güçlükler dikkate alındığında makul bir sürede tamamlanmıştır. Başvurucu, yakınının ölümü nedeniyle başlatılan soruşturmalarda belge örneklerine erişebilmiş; kendisini avukatla temsil ettirmiş ve kararlara itiraz hakkını kullanmıştır. Dolayısıyla somut başvuruya konu ceza soruşturmasında resmî bir soruşturmanın resen başlatılması, soruşturmanın makul bir süratle yürütülüp tamamlanması, başvurucunun soruşturma işlemlerine katılımının sağlanması ve soruşturmanın gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olması koşullarının yerine getirildiği değerlendirilmiştir.

41. Anayasa Mahkemesi, Gazal Kolanç ve diğerleri kararında soruşturmanın bağımsız kişilerce yürütülmesi kriterinin hiçbir şekilde Cumhuriyet savcılarının ağır silahlarla çatışmaların devam ettiği bir bölgeye bizzat giderek delilleri tespit etmeleri gerektiği şeklinde yorumlanamayacağını belirtmiştir (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 373). Somut başvuruya konu soruşturmada arama kararının terörle mücadele operasyonlarına katılmayan adli kolluk birimlerince talep edildiği ve karar gereğinin uzman olay yeri inceleme görevlilerince yerine getirildiği anlaşılmıştır. Buna ek olarak adli kolluk görevlileri, daha sonra tutanağa bağladıkları tüm işlemleri video ve fotoğraflarla kaydederek soruşturmayı yürütmekle görevli Cumhuriyet savcısının incelemesine imkân sağlamıştır. Soruşturma için kritik önemdeki ölü muayene ve otopsi işlemleri ise Cumhuriyet savcısının bizzat katılımıyla yapılmıştır. Dolayısıyla somut olayda etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında soruşturmanın bağımsızlığının zedelenmemesi için imkânlar dâhilinde tüm tedbirlerin alındığı kanaatine varılmıştır.

42. Başvurucunun soruşturmanın yeterli olmadığı yönündeki diğer iddiası olayda sorumluluğu olduğu iddia edilen kamu görevlilerinin ifadelerinin alınmamasına ilişkindir. Soruşturmanın amacı, somut olayın ne şekilde gerçekleştiğini ortaya çıkarmak ve böylece kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında meşru olup olmadığını belirleyerek yaşam hakkını koruyan hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almaktır. Dolayısıyla ifade alma işlemi her soruşturmada yerine getirilmesi gereken otomatik bir zorunluluk olarak kabul edilemez. Bilakis ifade alma da dâhil herhangi bir soruşturma işleminin yerine getirilmemesi ancak bu belirtilen amaç doğrultusunda faydalı olacaksa etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir. Nitekim yaşam hakkının maddi boyutu bakımından ihlal edildiği iddiaları incelenirken açıklandığı üzere başvuru dosyasındaki deliller; İ.G.nin Cizre'deki silahlı terör eylemlerinde yer aldığını ve son olarak eylemlerine devam etmek üzere girişleri barikat ve hendeklerle kapatılmış olan, yoğun silahlı çatışmaların devam ettiği bir bölgede bulunan C-3095 numaralı binanın olduğu alana geldiğini, İ.G.nin cesedinin bulunduğu bu binadan güvenlik güçlerine ağır silahlarla terör saldırıları yapıldığını göstermektedir (bkz. § 7). Bu tespitlere ve soruşturmada ulaşılan benzer sonuca göre toplanan deliller olayın koşullarında maddi gerçeği ortaya çıkarmış ve kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında mutlak zorunlu ve orantılı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle soruşturma açısından kritik önemi olan delillerin somut olayın koşullarında özen yükümlülüğüne uygun olarak toplandığı, çatışmalara katılan görevlilerin ifadelerinin alınmamasının ise etkili soruşturma yükümlülüğü ile ulaşılmak istenen amaç bakımından yerine getirilmesi gereken zorunlu ve faydalı bir delil toplama işlemi olmadığı kanaatine varılmıştır.

43. Bu açıklamalar ışığında İ.G.nin ölümüyle ilgili soruşturmaların yeterli olduğu ve soruşturmalar neticesinde verilen kararların eldeki delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olduğu sonucuna varılmıştır.

44. Açıklanan gerekçelerle somut başvuruda yaşam hakkının usul yükümlülüğü bakımından ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.