TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
FERİHA ÖNAL BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/4828) |
|
Karar Tarihi: 27/11/2024 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Kenan YAŞAR |
|
|
Ömer ÇINAR |
Raportör |
: |
Ferhat YILDIZ |
Başvurucu |
: |
Feriha ÖNAL |
Vekili |
: |
Av. Elif DİNÇEROĞLU |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari merci tarafından tesis edilmiş bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucunun rektör yardımcısı olarak görev yaptığı İzmir Üniversitesi (Üniversite) 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 2. maddesiyle kapatılmış ve başvurucunun iş sözleşmesi herhangi bir işlem yapılmadan kendiliğinden sona ermiştir.
6. Başvurucu; Üniversitenin kapatılması sonucunda iş akdinin sona ermesi işleminin hukuka aykırı olduğu, 667 sayılı KHK'nın Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesine gönderilmesi gerektiği iddialarıyla İzmir 5. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) 7/11/2016 tarihinde iptal davası açmıştır. Mahkeme 24/11/2016 tarihinde davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde başvurucunun çalıştığı üniversitenin kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatıldığı, 31/12/2005 tarihli ve 26040 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 27. maddesi uyarınca faaliyetine son verilen vakıf üniversitesinde çalışan personelin iş sözleşmesinin kendiliğinden sona ermiş sayılacağı ifade edilmiştir. Başvurucunun da iş sözleşmesinin ve rektör yardımcılığı görevinin kendiliğinden sona erdiği vurgulanan kararda KHK hükümlerinin iptali için açılmış bir davanın hukuken olanaksız olduğu, somut olayda idari davaya konu olacak bir işlem bulunmadığı belirtilmiştir.
7. Başvurucunun istinaf talebi İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdare Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) tarafından 27/2/2017 tarihinde reddedilmiştir. Başvurucunun temyiz talebini inceleyen Danıştay 5. Daire (Daire) 30/10/2018 tarihinde Bölge İdare Mahkemesi kararının onanmasına kesin olarak karar vermiştir.
8. Başvurucu, nihai kararı 11/1/2019 tarihinde tebliğ aldıktan sonra 8/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
9. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İptal ve tam yargı davaları" kenar başlıklı 12. maddesi şöyledir:
"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."
10. 667 sayılı KHK, 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun'un 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi sonucunda kanunlaşmıştır. 6749 sayılı Kanun'un "Kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen;
...
ç) Ekli (IV) sayılı listede yer alan vakıf yükseköğretim kurumları,
kapatılmıştır.
..."
11. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun ek 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
(Ek fıkra: 20/8/2016-6745/15 md.) Kurucu vakıflarına kayyım tayin edilen veya faaliyet izni kaldırılan vakıf yükseköğretim kurumu mütevelli heyet başkanı ve üyeleri ile tüm yöneticilerinin görevleri kendiliğinden sona erer. Bu vakıf yükseköğretim kurumunda çalışmakta olan akademik ve diğer personelin hizmet sözleşmeleri hakkında 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.
...
(Ek fıkra: 19/11/2014-6569/31 md.) Vakıf yükseköğretim kurumlarının denetimi ve bu denetim sonucu ilgili yükseköğretim kurumu hakkında yol gösterici, düzeltici, kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırıcı önlemlerin alınmasına ilişkin usul ve esaslar, Üniversitelerarası Kurulun görüşü alınarak Yükseköğretim Kurulu tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir. "
..."
12. Yönetmeliğin "Öğretim elemanları" kenar başlıklı 23. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır."
13. Yönetmeliğin "Faaliyet izninin kaldırılmasının hüküm ve sonuçları" kenar başlıklı 27. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Faaliyet izninin kaldırılması kararı verilen vakıf yükseköğretim kurumunda çalışmakta olan akademik ve idari personelin hizmet sözleşmeleri vakıf yükseköğretim kurumunun tüzel kişiliğinin ortadan kalktığı tarih itibarıyla sona erer."
14. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından çıkartılan "FETÖ/PDY kapsamında kapatılan işyerleri" konulu 2/8/2016 tarihli ve 2016/16 sayılı Genelge'nin (Genelge) ilgili kısımları şöyledir:
"...
23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı (2.mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin(KHK) 2 nci maddesi ile milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı TerörÖrgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen ... 15 vakıf yükseköğretim kurumu, ... olmak üzere toplam 2351 kurum ve kuruluş kapatılmıştır.
.
..
Söz konusu KHK’larda belirtilen özel sağlık kurum ve kuruluşu, özel öğretim kurum ve kuruluşları ile özel öğrenci yurtları ve pansiyonları, vakıf ve dernekler ile bunların iktisadi işletmeleri, vakıf yüksek öğretim kurumu, sendika, federasyon ve konfederasyonlar 23/7/2016 tarihi, özel radyo ve televizyon kuruluşları ile gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları 27/7/2016 tarihi itibariyle kapatılmış olup bu kuruluşlardan 5510 sayılı Kanun kapsamında işyeri sayılanlar başka bir anlatımla 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı çalıştıranlar ile bu kuruluşların işverenlerinin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalılıklarının sona erdirilmesi hakkında yapılacak işlemler aşağıda açıklanmıştır.
.
..
2- İşten ayrılış bildirgesi işlemleri
2. 1- Kapatılan işyerlerinden işten ayrılışı yapılacak sigortalılar
667 sayılı KHK’da sayılan işyerlerinde 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine tabi çalışan sigortalıların işyerlerinin kapatılması nedeniyle iş akitleri 23/7/2016 tarihinden itibaren fesh edilmiş sayılacağından işten ayrılış tarihi 23/7/2016, 668 sayılı KHK’da sayılan işyerlerinde çalışan sigortalılar için işten ayrılış tarihi 27/7/2016 olarak dikkate alınacaktır.
Bu sigortalıların işten ayrılış bildirgesi ünitelerce re’sen düzenlenecek olup işten ayrılış nedeni olarak '36-KHK ile işyerinin kapatılması' (Değişik, 25/01/2022 tarihli ve2022/2 sayılı Genelge) kodu kullanılacaktır.
Ünitelerce sigortalı işten ayrılış bildirgesinin düzenlenmesinde, sigortalının işten ayrıldığı ay ve bir önceki aya ait prime esas kazancın bildirgede bulunması gerekmekte olup prime esas kazancın bulunmadığı durumlarda, '0' gün ve '0' kazanç girilerek bildirge düzenlenecek eksik gün nedeni olarak '10- Genel hayatı etkileyen olaylar' kodu kullanılacaktır.
İşyerinin KHK’lar kapsamında kapatılması nedeniyle sadece bu işyerlerinden işten çıkan sigortalılarla sınırlı olmak üzere re’sen düzenlenecek işten ayrılış bildirgesi düzenleme nedeni olarak 'KHK ile işyerinin kapatılması' (Değişik, 25/01/2022 tarihli ve 2022/2 sayılı Genelge) kodu kullanılacaktır.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Anayasa Mahkemesinin 27/11/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
16. Başvurucu; iş sözleşmesinin idarece resen tek taraflı olarak feshedilmekle anayasal haklarının ihlal edildiğini, iş sözleşmesinin Genelgeye dayanılarak sonlandırıldığını, Mahkemece inceleme yapılmadan karar verildiğini ileri sürerek adil yargılanma hakkının, hukuki güvenlik ilkesinin ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Sosyal güvenlik siciline KHK nedeniyle işten çıkarıldığı şerhi konulduğunu vurgulayan başvurucu özel hayata saygı, çalışma ve mülkiyet haklarının, ayrıca masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ifade etmiştir.
17. Bakanlık görüşünde başvurucu tarafından özlük haklarına ilişkin iş mahkemeleri önünde herhangi bir dava açtığına dair bilgi veya belge sunmadığı, bu nedenle Anayasa Mahkemesince öncelikle başvurucunun olağan ve etkili başvuru yollarını tüketip tüketmediğinin değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Görüşte ayrıca başvurucunun görev yaptığı üniversitenin kapatılması nedeniyle iş akdinin son bulmasının başvurucunun özel hayatına saygı hakkını ihlal ettiği iddiasının savunulabilir nitelikte olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Son olarak yapılacak incelemede Anayasa'nın 15. maddesinin dikkate alınmasının önerildiği görüşte başvurucunun özel hayata saygı hakkı bağlamında etkili başvuru hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede, yukarıda mevzuat ve içtihatların yanı sıra somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifadelerine yer verilmiştir.
B. Değerlendirme
18. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu sosyal güvenlik kaydına şerh konularak işine son verilmesi ile ailesinin geçimini sağlayamayacağını ileri sürerek özel hayata saygı hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüşse de, iş sözleşmesinin feshedilmesinin sebebinin veya sonuçlarının özel hayatına nasıl etki ettiğine dair somut açıklamalarda bulunmamıştır. Bu nedenle başvurucunun esas şikâyeti çalışmakta olduğu vakıf üniversitesinin kapatılması sonucunda iş sözleşmesinin feshedilmesi üzerine açılan davanın esasının incelenmemesine yönelik olduğu değerlendirildiğinde başvurunun mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğini değerlendirmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
21. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No:2014/13156, 20/4/2017, § 34).
22. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olamaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).
23. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
24. Öte yandan Anayasa'nın 36. maddesinin ikinci fıkrasında hiçbir mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda adil yargılanma hakkı, koşulları bulunduğu takdirde kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığın esasının incelenmesini isteme güvencesini de sağlar (Ahmet Özdoğan, B. No: 2017/26326, 9/1/2019, § 35).
25. Somut başvuruya konu davada Mahkemece idari davaya konu bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun iş akdinin feshedilmesi işleminin iptali istemli açtığı davanın esası hakkında bir inceleme yapılmadığından mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
26. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp bu hakkın sınırlandırılması mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
27. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
28. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu nedenle öncelikle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir.
29. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60).
30. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
31. Mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağı bağlamında Anayasa Mahkemesinin yapacağı denetim öncelikle müdahaleye imkân tanıyan şeklî manada bir kanunun bulunup bulunmadığının tespitini gerektirmektedir. Anayasa Mahkemesi kural olarak bu kanunun doğru uygulanıp uygulanmayacağıyla kanunilik denetimi bağlamında ilgilenmemektedir ancak kanunun açık lafzına aykırı bir uygulamanın bulunduğunun tespiti hâlinde müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşabilecektir.
32. Öte yandan kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).
33. Başvuru konusu uyuşmazlık ele alındığında davanın, dava şartının sağlanmaması sebebiyle usulden reddedildiği görülmüştür. Mahkeme, başvurucunun çalıştığı üniversitenin 667 sayılı KHK ile kapatılması sonucunda iş sözleşmesinin hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona erdiği, idare tarafından hiçbir işlem tesis edilmediği ve KHK hükmünün idari yargıda dava konusu edilmesinin de mümkün bulunmadığı gerekçelerine dayanmıştır.
34. Öncelikle Mahkemece dayanak alınan 667 sayılı KHK'ya göre kapatılan vakıf üniversitelerinde çalışan personelin iş sözleşmesinin sona ereceğine dair bir düzenleme mevcut değildir. Öte yandan 2547 sayılı Kanun'da faaliyeti sonlandırılan vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan akademik ve diğer personelin hizmet sözleşmeleri hakkında 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun uygulanacağı belirtilmiştir (bkz. § 11). Bununla birlikte Mahkeme kararında da değinilen Yönetmelik'te faaliyeti sonlandırılan vakıf üniversitelerinde çalışanların iş sözleşmelerinin kendiliğinden sona ereceğine dair bir düzenleme bulunmaktadır (bkz. § 13). Bunun yanında Genelgede de 667 sayılı KHK gereğince kapatılan kurum çalışanlarının iş sözleşmelerinin hangi tarihte sona ermiş sayılacağına ve bu kişilerin sosyal güvenlik kayıtlarına yönelik bilgilere yer verilmiştir (bkz. § 14). Tüm bunlara rağmen Mahkemece 667 sayılı KHK gereğince iş sözleşmesinin sona erdiği ve başvurucu hakkında idari bir işlemin bulunmadığı kabulü yapılarak Yönetmelik ve Genelge hükümleri gözardı edilmiştir.
35. Öte yandan bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği ilgili mevzuatı yorumlamak yargı mercilerinin görevi olup Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda incelediği husus, yargı mercilerinin gerekçelerine esas yorumun ölçülü olup olmadığı ve buna göre Anayasa'da güvence altına temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilip edilmediğidir (Şeyma Kayaoğlu, B. No: 2014/5491, 5/7/2017, § 53). Özellikle mahkemeye erişim hakkı olmak üzere hak ve özgürlüklere getirilen sınırlayıcı hükümlerin geniş yoruma tabi tutularak kanun koyucu tarafından amaçlananın ötesinde sınırlandırılmaması gerekir. Eldeki uyuşmazlıkta da bu ilke çerçevesinde hareket edilecektir.
36. Somut olayda başvurucu, üniversitenin kapatılmasına yönelik değil, sözleşmesinin feshedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek dava açmıştır. Bununla birlikte Mahkeme başvurucunun sözleşmesinin KHK ile sona erdiğini, başvurucu hakkında tesis edilen bir işlem bulunmadığını kabul ederek, mahkemeye erişim hakkı yönünden sınırlandırıcı bir yorum geliştirerek davanın usulden reddine karar vermiştir.
37. Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında 667 sayılı KHK'da başvurucunun iş sözleşmesinin sonlanacağına yönelik bir düzenleme mevcut olmamasına rağmen Mahkemece başvurucunun iş sözleşmesinin KHK ile sonlandığı kabul edilerek davanın esası incelenmemiştir. Öte yandan Mahkemenin, başvurucunun somut durumu ile doğrudan ilgili bulunan Genelge hükümlerini dikkate almadan, başvurucunun durumu hakkında düzenleme bulunmayan 667 sayılı KHK'yı yargılamaya tatbiki başvurucunun mahkemeye erişim hakkına kanuni dayanağı bulunmayan bir müdahale yaratmıştır.
38. Açıklanan gerekçeyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. GİDERİM
39. Başvurucu, ihlalin tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştur.
40. Başvuruda tespit edilen adil yargılanma hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
41. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 5. İdare Mahkemesine (E.2016/1341, K.2016/1238) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.364,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.