TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

E.P. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/74760)

 

Karar Tarihi: 27/11/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RESEN GİZLİLİK KARARI

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Ferhat YILDIZ

Başvurucu

:

E.P.

Vekili

:

Av. Ercan DÖNMEZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kişisel ilişki kurma hakkının kaldırılması nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir

2. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin edilen belgelere göre olaylar özetle şöyledir:

3. İstanbul 11. Aile Mahkemesinin 27/3/2014 tarihli kararı ile başvurucu ile eşinin boşanmalarına 2010 doğumlu müşterek çocuk B.İ.nin velayetinin anneye bırakılmasına ve başvurucu ile çocuk arasında kişisel ilişki tesis edilmesine karar verilmiştir.

A. Kişisel İlişkinin Yeniden Düzenlenmesi Davasına İlişkin Süreç

4. Başvurucunun eski eşi (karşı taraf) 30/5/2019 tarihinde İzmir 1. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) ortak çocuk ile olan kişisel ilişkinin kaldırılması talebiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu ile müşterek çocuğun ayrı şehirlerde yaşadığını, görüş gün ve saatlerine riayet edilmediğini, başvurucunun çocuğun beslenmesine dikkat etmediğini, aynı otel odasında tek kişilik yatakta kızı ile yattığı ifadelerine yer vermiştir. Başvurucunun yaz tatilinde çocuğu babaannesine götürdüğünü ve burada şiddete maruz bırakıldığı belirtilen dilekçede çocuk ile baba arasında bir türlü sevgiye dayalı bir ilişkinin kurulamadığını vurgulamıştır.

5. Mahkeme 18/10/2019 tarihli ara kararıyla başvurucu ile çocuk arasındaki kişisel ilişkinin tedbiren kaldırılmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde çocuğun çocuk izleme merkezinde verdiği beyanının ve 2/10/2019 tarihli uzman psikolog raporunun dikkate alındığını, küçüğün menfaatlerinin korunması ve ileride telafisi mümkün olmayan durumlarını ortaya çıkmaması adına tedbiren başvurucu ile çocuk arasındaki kişisel ilişkinin durdurulması gerektiğini ifade etmiştir.

6. Mahkeme 27/5/2021 tarihinde davanın kabulü ile başvurucu ile çocuk arasındaki kişisel ilişkinin kaldırılmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde başvurucunun İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/4/2021 tarihli kararı ile öz kızına karşı nitelikli cinsel istismar suçundan 29 yıl 12 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini, anılan kararın kesinleşmesinin beklenilmesine yer olmadığını belirtmiştir. Başvurucunun çocuğun mahrem bölgelerine dokunduğunu, kıyafetlerini tamamen çıkarttığını, çocuğun babasıyla görüşmek istemediği ifade edilen kararda çocuğun kurgu olmayacak derece ayrıntılı ifadeler kullandığını, beyanının samimi olduğunu, cinsel istismara neden olan davranışlar nedeniyle çocuğun huzurunun tehlikeye girdiğini vurgulamıştır.

7. Başvurucunun anılan karara karşı istinaf talebini inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2/2/2022 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde konuyla ilgili düzenlenen sosyal inceleme raporunda çocuğun babaya gitmek istemediğini, çocuğa yönelik cinsel istismar iddiası ile ilgili devam eden ceza davası sonuçlanana kadar şahsi ilişkinin kaldırılmasının uygun olacağının ifade edildiğini belirtmiştir. Bahsi geçen ceza davasında verilen mahkûmiyet kararının mağdurun dinlenilmemesi nedeniyle bozulduğu vurgulanan kararda ceza davasının sonuçlanmasının beklenilmesine gerek olmadığı, şahsi ilişkinin kaldırılması kararında dayanılan delillerin takdirinde isabetsizlik bulunmadığı ifadelerine yer vermiştir.

B. Başvurucu Hakkında Devam Eden Ceza Davası Süreci

8. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 9/6/2020 tarihinden düzenlenen iddianame ile başvurucu hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucunun şahsi ilişkinin tesisi amacıyla çocuğu B.İ.yi (mağdur) 1/7/2019 tarihinde icra marifetiyle aldığı ve İstanbul'a götürdüğü, 1/7/2019-14/7/2019 tarihleri arasında çocuğun cinsel organına parmağı ve kaşık ile dokunmak suretiyle cinsel istismarda bulunduğu ifadelerine yer verilmiştir. Başvurucunun şahsi ilişkinin tesisi amacıyla 21/9/2019 tarihinde çocuğu yeniden aldığında da otelde kaldıkları sırada cinsel istismara yönelik çeşitli eylemlerine devam ettiği vurgulanan iddianamede başvurucunun eylemleri nedeniyle cezalandırılması talebinde bulunulmuştur. İddianamede ayrıca mağdur çocuk hakkında düzenlenen çeşitli raporlara yer verilmiş, mağdurda yaşadığı olaylar sonucunda travma sonrası stres bozukluğu tıbbi kanaatinin bildirildiği, mağdurun ifadelerinde olayı kurgulayamayacak şekilde cinsel ayrıntılar verdiği, mağdurun verdiği bilgilerin samimi olduğu belirtilmiştir.

9. İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi (Ceza Mahkemesi) tarafından yürütülen yargılama sonucunda 22/4/2021 tarihinde başvurucunun çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan 29 yıl 12 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde çocuk hakkında düzenlenen birçok rapora değinilmiş ve çocuğun beyanlarının olayla uyumlu olduğu, çocukla şahsi ilişki kurulması tutanağında da çocuğun babaya tesliminde sakınca olduğuna dair sosyal hizmet uzmanı görüşünün bulunduğu ifadelerine yer verilmiştir. Mağdurun soyut düşünme ve kurgulama yaparak yalan söylemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı vurgulanan kararda 21/9/2019 tarihli şahsi ilişki tesisine ilişkin tutanakta, başvurucunun çocuğa vurmaması, mahrem yerlerine dokunmaması, banyo yaptırmaması, tek kişilik yatakta çocukla yatmaması şartıyla teslim edildiğine dair şartın ve çocuğun başvurucuya tesliminin sakıncalı olduğuna dair uzman görüşünün bulunduğu belirtilmiştir.

10. Başvurucunun istinaf talebi; İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi (Daire) tarafından 16/9/2021 tarihinde kabul edilerek Ceza Mahkemesi kararı, olayın tek tanığı mağdurun dinlenilmeden karar verilmesi gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma kararı sonrasında yeniden inceleme yapan Ceza Mahkemesince mağdurun ifadesi 19/11/2021 tarihli duruşmada Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) vasıtasıyla alınmıştır. Ceza Mahkemesince 13/1/2022 tarihinde başvurucunun çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan 29 yıl 12 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararda bozma öncesi gerekçenin yanında mağdurun uzmanlar eşliğinde alınan soru-cevap şeklindeki ifadelerine yer verilmiştir.

11. İstinaf talebini inceleyen Daire 7/4/2022 tarihinde Ceza Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve başvurucunun üzerine atılı suçu işlediği sabit olmadığından bahisle beraatına, temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar vermiştir. Kararda başvurucunun aşamalarda suçu inkâra yönelik istikrarlı savunmalarının bulunduğu olayın en son eylem tarihinden itibaren on iki gün sonra soruşturma makamlarına intikal ettiğini, başvurucunun eski eşi ve kayınvalidesi ile aralarında uzun bir zamana yayılmış olan husumeti bulunduğunu vurgulamıştır. Çocuğun babası ile geçirdiği anlara ait fotoğraflarda mutlu olduğunun gözlendiğinin belirtildiği kararda, çocuğun kovuşturma safhasında kendisine sorulan sorulara düşünerek ve gecikmeli olarak cevap verdiğini ve başka herhangi bir delil ile desteklenmeyen mağdur anlatımlarının tek başına mahkumiyete yeterli olmadığını ifade etmiştir.

12. Karşı tarafın temyiz talebini inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi 10/4/2023 tarihinde, başvurucu hakkında çocuğun cinsel istismarı suçundan duruşma açılmaksızın dava dosyası üzerinden yapılan inceleme ile yeni bir hüküm kurulması gerekçesiyle başkaca bir inceleme yapmadan Daire kararını bozmuştur.

13. Yargıtayın bozma kararı sonrasında inceleme yapan Daire 13/7/2023 tarihinde daha önceki kararında direnmiştir. Anılan karar karşı katılan vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuş olup dosya Yargıtay incelemesinde derdesttir.

14. Kişisel ilişkinin kaldırılmasına dair nihai karar başvurucu vekiline 23/6/2022 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucu 5/7/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

15. Başvurucu, adli yardım talebinde bulunmuştur. Başvurucunun adli yardım talebinin, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca geçici olarak kabulüne karar verilmesi gerekir.

16. Başvurucu daha yargılamanın başında suçlu kabul edilerek kişisel ilişkinin kaldırılmasına karar verildiğini, beraat etmesinin dikkate alınmadığını, ceza yargılamasının sonucunun beklenilmediğini, bu nedenle adil yargılanma, hukuki dinlenilme hakkı ile masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

17. Bakanlık görüşünde, başvurucunun temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özünün çocuğuna karşı cinsel istismar suçundan devam eden ceza yargılaması nedeniyle çocuğu ile görüşmemesine yönelik olduğu anlaşılmakla başvurunun Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

19. Ebeveyn ve çocuk arasındaki aile yaşamının tesisinde dikkate alınması gereken temel unsur çocuğun üstün yararıdır. Kamusal makamlar aile ilişkilerinin sürdürülebilirliği ve olayın tarafları arasında iş birliğinin tesisi noktasında kendilerinden beklenen en üstün gayreti göstermek zorunda olmakla birlikte bu alanda zorlayıcı tedbirlere başvurma yükümlülüğü tüm tarafların menfaati, özellikle de çocuğun üstün yararı karşısında sınırlı olmak durumundadır. Kamu makamlarının çocuğun üstün yararını daima dikkate alarak ve ebeveyn ile çocuğun menfaatleri arasındaki adil dengeyi gözeterek karar vermeleri gerekmektedir. Bununla birlikte kişisel ve ailevi durumların aileden aileye farklılık arz ettiği dikkate alındığında ilgili bütün bireylerin hakları arasında adil bir dengenin kurulması her somut olayın kendine özgü koşullarının incelenmesini gerektirmektedir (Ayşegül Pervane, B. No: 2017/37155, 30/9/2020, § 37; Bahadır Üney ve diğerleri [GK], B. No: 2018/4453, 10/3/2022, § 56).

20. Bununla birlikte yargı mercilerinin çocukla ebeveyn arasındaki ilişkileri düzenleyen kararlarının gerekçeleri; psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı gibi konusunda uzman bilirkişiler tarafından hazırlanmış yeterli açıklıktaki bilimsel görüş ve raporlar ile hâlen bulunduğu yerdeki yaşantısına ilişkin gerekli araştırma ve incelemeyle elde edilen somut, nesnel verilere dayandırılmalıdır. Bu konudaki diğer önemli bir husus ise çocuğun beyanlarının alınmasıdır. Çocuğun dinlenebileceği uygun bir yaşa ve olgunluğa eriştiğinin anlaşılması hâlinde kişisel ilişki tesisi ve velayetle ilgili beyanları mahkeme tarafından mutlaka dikkate alınmalıdır (Bahadır Üney ve diğerleri, § 58; benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Ayşegül Pervane, § 38).

21. Kamusal makamlar söz konusu aile ilişkilerinin sürdürülebilirliği ve olayın tarafları arasında iş birliğinin tesisi noktasında kendilerinden beklenen en üstün gayreti göstermek zorunda olmakla birlikte bu alanda zorlayıcı tedbirlere başvurma yükümlülüğü tüm tarafların menfaati, özellikle de çocuğun üstün yararı karşısında sınırlı olmak durumundadır (C.K., B. No: 2016/3114, 18/7/2019, § 31). Anne veya baba ile iletişimin bu menfaatleri tehlikeye soktuğunun tespiti hâlinde de kamusal makamların söz konusu menfaatler arasında adil bir denge tesis etme yükümlülükleri bulunmaktadır (M.M.E. ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/201, § 133).

22. Bununla birlikte çocuğun yüksek yararına aykırı olmadıkça anne ve babasıyla kişisel veya doğrudan ilişki kurma ve ilişkiyi sürdürme hakkının varlığı esastır. Bununla birlikte ebeveyn ile çocuk arasında kurulan kişisel ilişki nedeniyle çocuğun şiddete maruz kalması veya şiddete uğrama tehlikesinin mevcut olduğu durumlarda, kamu makamları tarafından çocuğun korunması amacıyla kişisel ilişkinin kaldırılması yönünde bir tedbir uygulanmasının çocuğun üstün yararının gözetilmesinin bir sonucu olduğu söylenebilir (C.K., § 36).

23. Öte yandan mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmek öncelikle yargı mercilerinin yetkisinde ve sorumluluk alanındadır. Çocuğun üstün yararı başvuru konusu dava açısından en önemli unsur olup olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan yargı mercilerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda olduğu da tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, yargı mercileri tarafından izlenen usulü denetlemekte; özellikle mahkemelerin kişisel ilişki kurulmasına ve velayete ilişkin mevzuat hükümlerini yorumlayıp uygularken Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini incelemektedir (M.M.E. ve T.E., § 135).

24. Somut olayda başvurucu hakkında çocuğuna karşı cinsel istismar suçunu işlediği iddiasıyla açılan ceza davası devam etmektedir. Her ne kadar başvurucu anılan ceza davası sonucunda beraat ettiğini belirtmiş olsa da yargılama henüz temyiz aşamasında derdest durumdadır (bkz.§§ 8-13). Bunun yanında Mahkeme, yalnızca başvurucu hakkında ceza davasının devam ettiğinin belirtilmesi ile yetinmemiş; ilgili ceza davası dosyası getirtilip incelemiş, bu kapsamda başvurucu hakkındaki delillere kararda yer vermiştir. Öte yandan Mahkeme tanık beyanlarına ve uzman görüşlerine başvurmuş, tüm bu delilleri değerlendirerek başvurucunun çocuğuyla kişisel ilişki kurmadaki menfaati karşısında çocuğun üstün yararını gözeterek kişisel ilişkiyi kaldırmıştır.

25. Öte yandan başvurucunun her zaman velayetin değiştirilmesi veya kişisel ilişkinin yeniden tesisi amacıyla dava açabileceği, bu davada da çocukla kişisel ilişkisinin düzenlenmesini ve velayetinin kendisine verilmesini talep edebileceği açıktır.

26. Bu açıklamalar çerçevesinde başvurucunun kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesine ilişkin davada avukat ile temsil edildiği, aile hayatına saygı hakkının gerektirdiği usul güvencelerinden yararlandığı, Mahkemenin çocuğun üstün yararını gözeterek, yeterli ve ilgili gerekçe de ortaya koyarak başvurucu ile çocuk arasında tesis edilen şahsi ilişkiyi tedbiren kaldırdığı anlaşılmaktadır. Bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, anılan kararın şiddetin önlenmesine yönelik geçici tedbirler içerdiği gözetildiğinde tedbir kararının amacı gerçekleştirmeye elverişli ve ölçülü olduğu, aile hayatına saygı hakkına yönelik açık bir ihlalin mevcut olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin GEÇİCİ OLARAK KABULÜNE,

B. Başvurunun niteliği gereği kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin RESEN GİZLİ TUTULMASINA,

C. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

D. Adli yardım talebinin kabulü ile geçici olarak muaf tutulan 664,10 TL harçtan ibaret yargılama giderinin 6100 sayılı Kanun’un 339. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvurucudan TAHSİLİNE,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.