I. GİRİŞ

Bu makale, Türk kolluk sistematiği içerisinde önemli bir yere sahip olan Çarşı ve Mahalle Bekçiliği (ÇMB) kurumunu, tarihsel bağlamından güncel hukuki düzenlemelere, fiili uygulamalardan Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına ve insan hakları hukuku eksenindeki tartışmalara kadar çok boyutlu bir perspektifle incelemeyi amaçlamaktadır.

Bekçilik müessesesi, Osmanlı İmparatorluğu'ndan günümüze uzanan köklü bir geçmişe sahip olup, "ases," "yasakçı" ve "böcekbaşı" gibi farklı unvanlarla kamu düzeninin mahalle bazında sağlanmasında rol oynamıştır. Modern anlamdaki ilk yasal çerçeve 1914 tarihli "Çarşı ve Mahallât Bekçileri Hakkında Nizamname" ile oluşturulmuş, Cumhuriyet döneminde ise 1966 yılında 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu yürürlüğe girmiştir.

Ancak, 1995-2016 yılları arasında yeni bekçi alımı yapılmaması, kurumun etkinliğini kaybetmesine neden olmuştur. 2016'da yeniden canlandırılan bekçilik, 772 sayılı Kanun'a dayanarak görevlendirmelerin yapılmasıyla birlikte özellikle "durdurma ve kimlik sorma" yetkisi gibi konularda kamuoyunda ve yargıda ciddi tartışmalara yol açmıştır. Bu tartışmalar ve değişen güvenlik ihtiyaçları, 18 Haziran 2020 tarihinde yürürlüğe giren 7245 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu'nun hazırlanmasını zorunlu kılmıştır.

Bu çalışma, 7245 sayılı Kanun ile bekçilere tanınan görev ve yetkileri, Türk İdare Hukuku'nun temel ilkeleri olan kanunilik, belirlilik, ölçülülük ve görev dışı iş yaptırma yasağı çerçevesinde eleştirel bir yaklaşımla analiz edecektir. Makalenin temel amacı, kolluk amirlerinin "NE İŞ OLSA YAPARLAR" mantığıyla, Çarşı ve Mahalle Bekçilerinin görev ve yetkileri kanun ve ilgili alt mevzuatlarla belirlenmiş olmasına rağmen, mevzuatta öngörülmeyen ve hukuka aykırı olan Nezarethane sorumlusu, Merkez nöbetçisi, Denetimli serbestlik için polis merkezine gelenlerin imzalarının takibi, Oto sürücüsü, Nokta nöbeti, Hastane nokta görevlisi ve Adli büroda görevlendirmeleri gibi fiili görevlendirmelerin hukuki dayanağının bulunmadığını ortaya koymaktır. Bu fiili durumlar, Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin hükümleri, ilgili yönetmelikler ve mevcut yargı kararları ışığında değerlendirilecektir. Kolluk hukuku, idare hukuku ve insan hakları hukuku literatüründeki yeri ve güncelliği itibarıyla, bekçilik kurumunun hukuki niteliği ve uygulamadaki sorunları bu makalenin ana eksenini oluşturacaktır.

II. MEVZUAT ÇERÇEVESİNDE BEKÇİLERİN YASAL GÖREVLERİ

Çarşı ve mahalle bekçilerinin hukuki statüsü ve görevleri, 11/6/2020 tarihli ve 7245 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu ile düzenlenmiştir.

Kanun'un 1. maddesi, bu Kanunun amacını, ÇMB olarak istihdam edileceklerde aranan şartları, atama ve adaylık süreçlerini, görev ve yetkileri ile çalışmalarına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olarak belirtir.

Kanun'un 2. maddesine göre, ÇMB'ler genel kolluk kuvvetlerine yardımcı olmak üzere, Emniyet ve Jandarma teşkilatları bünyesinde silahlı bir kolluk olarak istihdam edilirler. Bu durum, bekçilerin hem genel idari kolluk niteliği taşıdığını hem de yardımcı kolluk kuvveti olarak konumlandırıldığını göstermektedir.

"Çarşı ve Mahalle Bekçilerinin Çalışma Usul ve Esasları ile Kıyafetlerine Dair Yönetmelik" ise bekçilerin çalışma usulleri, kıyafet ve teçhizatları ile görevleri sırasında uymak zorunda oldukları usul ve esasları detaylandırarak Kanun'un uygulama alanını belirler. Yönetmeliğin 1. maddesi, amacını bu konuları düzenlemek olarak ifade ederken, 4. maddesi de Kanuna paralel olarak genel kolluk kuvvetlerine yardımcı olmak üzere bekçilerin istihdam edildiğini vurgular.

Bekçilerin görev ve yetkileri, Kanun'da açıkça "Halka yardım görevi", "Önleyici ve koruyucu görev ve yetkiler", "Durdurma ve kimlik sorma", "Adli görev ve yetkiler", "Zor ve silah kullanma yetkisi" ve "Genel kolluk kuvvetlerine yardım görevi" başlıkları altında düzenlenmiştir. Bu görev ve yetkilerin zaman ve yer yönünden sınırları bulunmaktadır; bekçilerin görev ve yetkileri, çalışma saatleriyle sınırlı olarak verilmiştir. Yer yönünden ise kural olarak bir sınırlama bulunmamakla birlikte, bazı görevler (örneğin halka yardım, durdurma ve kimlik sorma) belirli görev bölgeleriyle sınırlıdır. Önleyici ve koruyucu görevlerin bir kısmı görev yeriyle sınırlı değilken, diğer kısmı sınırlıdır.

1. Halka Yardım Görevi (MADDE 5)

7245 sayılı Kanun'un 5. maddesi, bekçilere görevli oldukları mülki sınırlar içerisinde halkın istirahat, sağlık ve selametini sağlamak bakımından çeşitli yardım görevleri yüklemektedir. Bu görevler, bekçilerin topluluk odaklı kolluk anlayışı içinde, özellikle yerel düzeyde, vatandaşlarla doğrudan temas halinde bulunarak acil durumlarda ve günlük hayatta ortaya çıkan yardım ihtiyaçlarına karşılık verme yükümlülüğünü ortaya koymaktadır. Maddede sayılan görevler arasında yolda hastalananlara, kazaya uğrayanlara, yardıma muhtaç olanlara yardım etmek; şiddet mağduru veya riski taşıyan kadın, çocuk, kimsesiz, engelli ve acizleri en yakın genel kolluk birimine teslim etmek; yol veya yer soranlara bilgi vermek; doğum, ölüm, hastalık, kaza, yangın veya afet gibi acele hâllerde yardım etmek; büyük tehlike arz eden afetlerde mahalle sakinlerini uyarmak; toplum sağlığını tehdit eden hayvanlara karşı önlem almak ve ilgili birimleri bilgilendirmek yer almaktadır.

Bu görevler, bekçilik mesleğinin insani ve sosyal boyutunu ön plana çıkarmaktadır.

2. Önleyici ve Koruyucu Görev ve Yetkiler (MADDE 6)

Kanun'un 6. maddesi, bekçilerin idari kolluk kapsamında yerine getirecekleri önleyici ve koruyucu görev ve yetkileri düzenler. Bu maddede yer alan hükümler, bekçilerin suçun işlenmesini önleme ve kamu düzenini koruma amacına yönelik faaliyetlerini belirler: Görev saatleri içinde görevlendirildikleri bölgede devriye hizmeti yürütmek; konut, iş yeri ve araçlar gibi malların korunmasında sahipleri tarafından noksan alınan tedbirleri tamamlattırmak; şüpheli durum veya kişileri bağlı bulundukları genel kolluk birimlerine bildirmek; kamu düzenini bozacak gösteri, yürüyüş ve karışıklıkların önlenmesi amacıyla genel kolluk kuvvetleri gelinceye kadar önleyici tedbirleri almak; uyuşturucu madde imal edildiği, satıldığı veya kullanıldığından, kumar oynandığından ya da fuhuş yapıldığından şüphe edilen yerleri bağlı bulundukları genel kolluk birimlerine bildirmek; kişilerin can, mal ve ırzına yönelik saldırı ve tehditleri önlemek ve genel kolluk kuvvetleri gelinceye kadar gerekli tedbirleri almak; mahalle sakinlerini etkileyen arızaları (elektrik, su vb.) ilgili kurum ve kuruluşlara bildirmek ve önleyici tedbirleri almak; halkın sükûn ve istirahatini bozanları engellemek; sokak, geçit ve meydanları tıkayarak trafiğe mâni olan taşıtların ve diğer engellerin kaldırılmasını sağlamak ve gerektiğinde bağlı bulunduğu genel kolluk birimlerine bildirmek; yangın, deprem, su baskını gibi afet ve tehlikelerde genel kolluğu bilgilendirmek ve görevli ekipler gelinceye kadar gerekli önleyici tedbirleri almak.

Bu maddeler, bekçilerin geleneksel "mahalle bekçisi" imajının ötesine geçerek modern kolluk anlayışındaki önleyici rolünü ve genel kollukla entegrasyonunu yansıtmaktadır.

3. Durdurma ve Kimlik Sorma Yetkisi (MADDE 7)

Bekçilerin en çok tartışılan yetkilerinden biri olan durdurma ve kimlik sorma yetkisi, 7245 sayılı Kanun'un 7. maddesinde detaylı olarak düzenlenmiştir. Bu yetki, hem idari hem de adli kolluk niteliği taşıyabilir ve Kanun, yetkinin kullanımı için makul bir sebebin bulunması gerektiğini ve keyfî uygulamaların önüne geçme amacını taşır:

- Yetki Alanı ve Zaman Sınırı: Görev bölgesi ve çalışma saatleri ile sınırlı olmak kaydıyla kişileri ve araçları durdurabilirler.

- Durdurma Amaçları: Yetki, "bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek," "suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak," "hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek," veya "kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya mal varlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek" amaçlarıyla kullanılabilir.

- Makul Sebep ve Süreklilik Yasağı: Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için makul bir sebebin bulunması şarttır. "Süreklilik arz edecek, fiilî durum ve keyfîlik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz" hükmü, yetkinin sınırlarını netleştirir ve Anayasal hakların keyfî olarak kısıtlanmasını engellemeyi hedefler. Bu hüküm, özellikle "belirlilik ilkesi" ve "ölçülülük ilkesi" açısından büyük önem taşır.

- Kimlik İbrazı ve Kontrol: Bekçi, kendisinin çarşı ve mahalle bekçisi olduğunu belirten belgeyi gösterdikten sonra durdurduğu kişiye durdurma sebebini bildirir, sorular sorabilir ve kimlik veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibrazını isteyebilir. Belgesinin bulunmaması, açıklamadan kaçınma veya gerçeğe aykırı beyan durumlarında kimliği belirlenemeyen kişi tutularak derhal genel kolluk haberdar edilir.

- Üst ve Araç Kontrolü: Yeterli şüphe üzerine, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacıyla el ile dıştan kontrol dahil gerekli tedbirleri alabilir. Ancak, elbise çıkarma veya aracın görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez.

Bu madde, bekçilerin görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmelerini sağlarken, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması arasındaki hassas dengeyi gözetmektedir.

4) Adli Görev ve Yetkiler (MADDE 8)

Çarşı ve mahalle bekçilerinin adli kolluk yetkileri, Kanun'un 8. maddesinde açıkça ve sınırlı olarak düzenlenmiştir. Bu sınırlılık, onların esasen önleyici kolluk faaliyeti yürütmeleri ve adli soruşturma süreçlerinin uzmanlık gerektiren detaylarına girmemeleri gerektiği prensibine dayanır ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'na (CMK) uygun olarak yürütülmek zorundadır:

- Suçüstü Hallerde Yakalama: "Suç işlenirken veya işlendikten sonra, henüz izleri meydanda iken" şüphelileri yakalama yetkileri vardır. Bu durum, Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki suçüstü kavramıyla uyumludur.

- Güvenlik Tedbirleri: Yakaladıkları şüphelilerin kendilerine veya başkalarına zarar vermelerini engelleyici tedbirleri almakla yükümlüdürler.

- Delil Muhafazası: Suç delillerinin kaybolmaması veya bozulmaması için gerekli muhafaza tedbirlerini almak. Bu, olay yerinin korunması ve delillere dokunulmaması gibi temel adli kolluk görevleridir.

- Tanık Tespiti: Varsa olayın tanıklarının kimlik ve adres bilgilerini tespit ederek genel kolluk birimlerine bildirmek.

- Yakalama veya Tutuklama Kararları: Haklarında tutuklama veya yakalama kararı çıkarılmış kimseleri gördükleri takdirde yakalamak ve bağlı bulunduğu genel kolluk kuvvetlerine teslim etmekle görevli ve yetkilidirler.

Bekçilerin adli kolluk görevi kapsamında yapabileceği görevler, genel kolluğun geniş soruşturma yetkileriyle karıştırılmamalıdır. Bekçiler, Cumhuriyet Savcılığının doğrudan talimatıyla veya kanunla açıkça belirtilen sınırlı durumlar dışında, derinlemesine adli soruşturma işlemleri (örneğin, ifade alma, teknik takip, uzmanlık gerektiren delil analizleri) yapma yetkisine sahip değildir.

Kanun'un 8. maddesi, bekçilerin adli görevini daha çok "ilk müdahale", "yakalama", delil muhafazası" ve "genel kolluğa bildirim/teslim" ile sınırlamaktadır. Bu, bekçilik mesleğinin doğası ve kolluk hiyerarşisindeki konumu gereği, temel olarak önleyici kolluk faaliyetlerine odaklanması gerektiğini göstermektedir.

Bekçilerin adli görevleri, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun öngördüğü soruşturma usullerine ilişkin detaylı bilgi ve uzmanlık gerektiren hususları kapsamaz; zira bu tür görevler, özel eğitim almış ve adli kolluk sıfatına haiz personelin sorumluluğundadır. Bu sınırlılık, hukuki güvenlik ve bireylerin haklarının korunması açısından hayati bir öneme sahiptir.

5. Zor ve Silah Kullanma Yetkisi (MADDE 9)

Kanun'un 9. maddesi, Çarşı ve mahalle bekçilerinin 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu'nun (PVSK) 16 ncı maddesinde belirtilen zor ve silah kullanma yetkisini haiz olduğunu belirtir. Bu yetki, bireylerin can ve vücut bütünlüğünü etkileyebileceği için, uluslararası insan hakları standartları ve iç hukuktaki ölçülülük ilkesi doğrultusunda son derece titizlikle kullanılmalıdır.

- Zor Kullanma: Bekçi, görevini yaparken kendisine veya başkalarına karşı direnişi veya saldırıyı etkisiz hale getirmek amacıyla bedeni kuvvet, maddi güç (cop, kelepçe vb.) ve gerekli hallerde silah kullanabilir. Zor kullanma, amacı aşmayacak ve ölçülü olacak şekilde, kademeli olarak uygulanmalıdır.

- Silah Kullanma: Silah kullanma, ancak mutlak surette gerekli olduğunda ve Kanun'da açıkça belirtilen istisnai durumlarda başvurulabilecek en son çaredir. Her kullanımda hukuki ve idari sorumluluk doğurur.

Bu yetki, bekçinin yürüttüğü bir göreve direnilmesi halinde başvurulabilecek bir yetki olup, tek başına veya somut görevden bağımsız bir varlığı yoktur.

6. Genel Kolluk Kuvvetlerine Yardım Görevi (MADDE 10)

Kanun'un 10. maddesi, Çarşı ve Mahalle Bekçilerinin, "mevzuatla genel kolluk kuvvetlerine tevdi edilen görevlerde genel kolluk kuvvetlerine yardımcı olurlar" hükmünü içerir. Bu madde, bekçilerin temel misyonunu, yani polis ve jandarmanın asli görevlerine destek sağlamak olduğunu bir kez daha vurgular. Ancak bu yardım görevi, bekçilerin kendi Kanunları ile belirlenen görev ve yetki alanları çerçevesinde ve "Başka görevde çalıştırma yasağı" hükmü de göz önünde bulundurularak yorumlanmalıdır. Bekçilik kurumunun polis ve jandarma teşkilatları arasında belirsiz bir konumda olması, bu yardım görevinin sınırlarının netleştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Mevzuatın genel kolluk kuvvetlerine tanıdığı görevlerin ifasına yardım yükümlülüğü getirse de, bu durum bekçilerin kendilerine tanınmamış yetkileri kullanmalarına izin vermez.

7. Başka Görevde Çalıştırma Yasağı (MADDE 11)

Kanun'un 11. maddesi, "Çarşı ve mahalle bekçileri kolluk hizmet ve görevleri dışında her ne suretle olursa olsun çalıştırılamazlar" şeklinde kesin bir yasak getirmektedir. Bu hüküm, bekçilerin istihdam amacının dışına çıkarılmasını engellemeyi ve onların sadece kanunda belirlenen asli kolluk görevlerine odaklanmasını sağlamayı hedefler. Bu madde, aşağıda tartışılacak olan "fiili görevlendirmeler" bağlamında merkezi bir öneme sahiptir ve "kanunilik ilkesi"nin bekçilik kurumu özelindeki en somut yansımasıdır.

III. FİİLİ GÖREVLERİN MEVZUATA UYGUNLUK AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇLARI

Kolluk amirlerinin, Çarşı ve Mahalle Bekçilerinin görev ve yetkileri kanun ve ilgili alt mevzuatlarla belirlenmiş olmasına rağmen, "NE İŞ OLSA YAPARLAR" gibi bir yaklaşımla mevzuatta öngörülmeyen ancak uygulamada rastlandığı iddia edilen bazı fiili görevlendirmeler yapması, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Kolluk hukuku, görev ve yetkilerin kanunla ve ilgili alt düzenleyici işlemlerle açıkça belirlenmesini gerektirir. "Kanunilik ilkesi" gereği, idarenin bireylerin hak ve özgürlüklerini etkileyebilecek yetkileri kullanması veya onlara görev yüklemesi ancak kanunla mümkündür. Kanun'un 11. maddesindeki "Başka görevde çalıştırma yasağı" hükmü, bu noktada belirleyici niteliktedir. Bu görevlerin yerine getirilmesi, bekçilerin asli görev alanı olan "mahallede önleyici ve koruyucu güvenlik sağlama" ve "genel kolluğa bu alanda yardımcı olma" prensibinin dışına çıkmak anlamına gelmektedir. Bu uygulamalar, "görev tanımını aşan fiili görevlendirme" olarak kabul edilmelidir.

1. Nezarethane Sorumluluğu

Nezarethane sorumluluğu, yakalama, gözaltına alma, ifade alma gibi Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında yürütülen soruşturma faaliyetlerinin önemli bir parçasıdır. Gözaltı ve nezarethane süreçleri, bireyin özgürlüğünü kısıtlayan ve insan hakları açısından yüksek hassasiyet taşıyan işlemlerdir. CMK'ya göre bu sorumluluklar genellikle emniyet veya jandarma teşkilatının soruşturma birimlerinde görevli ve bu alanda özel eğitim almış personeli tarafından yerine getirilir. Bekçilerin adli görevleri, 7245 sayılı Kanun'un 8. maddesinde açıkça belirtildiği üzere suçüstü hallerde yakalama, delil muhafazası ve genel kolluğa bildirim ile sınırlıdır; nezarethane sorumluluğunu içermemektedir. Bu görevlendirme, bekçilerin hukuki statüsünü ve uzmanlık alanını aşmakta, Kanun'un 11. maddesindeki "kolluk hizmet ve görevleri dışında" çalıştırma yasağına açıkça aykırılık teşkil etmekte ve "kanunilik ilkesi" açısından ciddi sorunlar barındırmaktadır.

2. Merkez Nöbetçisi Olarak Görevlendirme

Merkez nöbetçiliği, emniyet birimlerinin iç işleyişine dair, genellikle idari ve güvenlik amaçlı bir görevdir. Bu görev, bir karakolun veya birimin güvenliğini, giriş çıkış kontrolünü ve gelen vatandaş veya personelin yönlendirilmesini içerir. Çarşı ve mahalle bekçilerinin Kanun'da belirtilen 5. ve 6. maddelerdeki "mahallelerinde güvenliği sağlama" ve "devriye hizmeti yürütme" amacı, belirli bir karakol veya emniyet biriminin iç güvenliğini kapsamaz. Bu tür bir görevlendirme, bekçilerin "yer" ve "görev" yönünden Kanun'da belirtilen sınırlar dışına çıkması anlamına gelir ve Kanun'un 11. maddesi uyarınca başka görevde çalıştırma yasağının ihlalidir. Bu durum, bekçilerin istihdam amacının ve asli görevlerinin saptırılması anlamına gelmektedir.

3. Denetimli Serbestlik Kapsamında Gelenlerin İmza Takip Görevi

Denetimli serbestlik, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun kapsamında yürütülen ve suçluların topluma yeniden kazandırılması amacıyla uygulanan bir infaz rejiminin parçasıdır. Bu kapsamda yükümlülerin imza atma gibi yükümlülüklerinin takibi, denetimli serbestlik müdürlüklerinin ve ilgili kolluk birimlerinin (genellikle Polis Merkezlerin veya karakolların) sorumluluğundadır. Bu görev, özel bilgi ve hassasiyet gerektiren, doğrudan adli infaz süreçleriyle ilgili bir görevdir. Çarşı ve mahalle bekçilerinin Kanun'da (Madde 8) belirtilen sınırlı adli görevleri arasında bu nitelikte bir adli yardım görevi bulunmamaktadır. Bu tür bir görevlendirme, bekçilerin adli kolluk yetkisinin sınırlarını aşmakta, Ceza Muhakemesi Hukuku'nun ve infaz rejiminin uzmanlık gerektiren alanlarına müdahale anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, Kanun'un 11. maddesi ve "görev dışı iş yaptırma yasağı"na açıkça aykırılık teşkil eder.

4. Oto Sürücüsü (Resmi Araç Şoförlüğü)

Resmi araç şoförlüğü görevi, genel kolluk içerisinde genellikle bu alanda özel eğitim almış ve ehliyete sahip personel tarafından yerine getirilir. Çarşı ve mahalle bekçilerinin Kanun'daki görev tanımında (Madde 5 ve 6) böyle bir sürüş veya lojistik destek görevi bulunmamaktadır. Bekçilik görevi, genellikle yaya devriye ifa etmek ve olaylara müdahale etmek üzerine kuruludur. Şoförlük görevi, bekçilik mesleğinin temel niteliği ve görev tanımıyla uyumlu değildir ve Kanun'da açıkça düzenlenmemiştir. Bu, Kanun'un 11. maddesindeki yasağa aykırıdır ve bekçilerin asli görevlerinden uzaklaştırılması anlamına gelmektedir.

5. Nokta Nöbeti (Sabit Görev Yerinde Uzun Süreli Bekleme)

Nokta nöbeti, genellikle belirli bir stratejik noktanın (bina, meydan vb.) güvenliğini sağlamak amacıyla yürütülen sabit bir görevdir. Bekçilerin asli görevi, Kanun'un 6. maddesinin (a) bendinde de belirtildiği üzere "görev saatleri içinde görevlendirildikleri bölgede devriye hizmeti yürütmek"tir. Bu, dinamik ve hareketli bir görev anlayışını ifade eder. Uzun süreli sabit nokta nöbeti, bekçilerin asli görevlerinin aksatılmasına ve kaynakların verimsiz kullanılmasına yol açabilir. Her ne kadar bir güvenliği sağlama biçimi olsa da, bekçilerin genel görev tanımındaki "devriye" niteliğiyle tam olarak örtüşmeyebilir ve kapsamının aşılması olarak değerlendirilebilir. Bu durum, Kanun'un 11. maddesindeki amaca aykırılık teşkil eder ve bekçilik kurumunun önleyici kolluk misyonunu zayıflatabilir.

6. Hastane Noktası Görevi

Hastane noktası görevi, hastanelerde güvenlik ve asayişi sağlamak üzere genellikle genel kolluk tarafından icra edilen sabit bir görevdir. Hastane polisi/jandarmasının asli görevi, hastaneye intikal eden adli nitelikli olaylar hakkında ilgili sağlık personelinden bilgi almak, olay ve tarafları hakkında bilgi toplamak, şüpheli/sanık kişilerin teslimine ilişkin tutanak tanzim etmek gibi adli soruşturma süreçlerine doğrudan katkı sağlayan ve uzmanlık gerektiren faaliyetlerdir. Bekçilerin 5. ve 6. maddelerdeki mahalle odaklı görev tanımı, belirli bir kamu kurumunda sabit bir nokta görevi üstlenmelerini öngörmez. Bu tür bir görevlendirme, bekçilerin Kanun'daki "yer" ve "kapsam" sınırlarını zorlar ve asıl görev alanlarının dışına çıkarak genel kolluğun diğer birimlerinin iş yükünü azaltma amacı taşıdığı düşünülürse, Kanun'un 11. maddesindeki "görev dışı iş yaptırma yasağı" kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Bu durum, bekçilik kurumunun asli fonksiyonundan sapmasına ve adli süreçlerde yetkin olmayan personelin görevlendirilmesine neden olmaktadır.

7. Adli Büroda Evrak Takibi / Adli Evrakların Takibi ve Yerine Ulaştırılması

Adli büro görevleri ve adli evrak takibi, doğrudan adli soruşturma süreçleriyle ve yargı birimleriyle yoğun ilişki içinde olan, hukuki nitelikli ve önemli sorumluluklar içeren işlerdir. Bu görevler, genellikle adli kolluk yetkisine haiz, bu alanda uzmanlaşmış genel kolluk personeli tarafından yerine getirilir. Çarşı ve mahalle bekçilerinin 7245 sayılı Kanun'un 8. maddesinde belirtilen adli yetkileri, "suç işlenirken veya işlendikten sonra failleri yakalama" ve "olay yerini muhafaza" gibi sınırlı ve anlık müdahaleleri kapsar. Evrak takibi ve adli tebligat gibi bürokratik ve uzmanlık gerektiren görevler, bekçilerin görev tanımının dışındadır ve asli görev alanının aşılması anlamına gelir. Bu da Kanun'un 11. maddesine açıkça aykırılık teşkil etmekte ve bekçilerin adli süreçlerdeki sınırlı rolünü göz ardı etmektedir.

IV. GÖREV TANIMININ AŞILMASI VE HUKUKİ SONUÇLARI:

Yukarıda belirtilen fiili görevlendirmelerin her biri, Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu ve ilgili mevzuat kapsamında bekçilere açıkça verilen görevler arasında yer almamaktadır. Özellikle Kanun'un 11. maddesindeki "Başka görevde çalıştırma yasağı" hükmü, bu görevlendirmelerin hukuki dayanağını ortadan kaldırmaktadır. Bu görevlerin yerine getirilmesi, bekçilerin asli görev alanı olan "mahallede önleyici ve koruyucu güvenlik sağlama" ve "genel kolluğa bu alanda yardımcı olma" prensibinin dışına çıkmak anlamına gelmektedir. Bu uygulamalar, "görev tanımını aşan fiili görevlendirme" olarak kabul edilmelidir.

Görev dışı iş yaptırma bakımından Anayasa'nın ve ulusal mevzuatın ihlali söz konusu olur. Özellikle:

- Anayasa'nın "Kanunilik" İlkesi (md. 13, 128): Kamu hizmeti görenlerin görev ve yetkileri kanunla düzenlenmelidir. Bekçilere Kanun'da açıkça verilmeyen görevlerin fiilen yaptırılması, "kanunilik ilkesi"ne aykırıdır. Bu durum, idarenin keyfi uygulamalara açık kapı bırakmasına ve kamu gücünün kullanımıyla ilgili belirsizliklere yol açar.

- Anayasa'nın "Temel Hakların Sınırlandırılması" İlkesi (md. 13): Temel hak ve özgürlükler ancak kanunla ve Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplerle sınırlanabilir. Bekçilerin yetki sınırlarının kanunla açıkça çizilmemiş görevlerde kullanılması, hukuka aykırı hak kısıtlamalarına zemin hazırlayabilir.

- "Belirlilik İlkesi": Hukuk devletinde bireyler, kendilerine yönelen idari işlemlerin ve kamu görevlilerinin yetki sınırlarının ne olduğunu açıkça bilmelidir. Fiili görevlendirmeler bu ilkeye aykırıdır ve hukuki öngörülebilirliği zedeler.

- "Ölçülülük İlkesi": Kolluk yetkilerinin kullanımında ölçülülük, yapılan eylemin amaca uygun, gerekli ve orantılı olmasını gerektirir. Kanuni dayanağı olmayan görevlendirmeler, bu ilkesinin ihlaline yol açabilir.

Türk idare hukuku literatüründe ve özellikle yargı kararlarında, kolluk görevlilerinin yetki ve görev tanımlarının kanunla açıkça belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Danıştay ve idare mahkemeleri, idarenin kanuni dayanağı olmayan işlemlerini iptal etme eğilimindedir. Özellikle bekçilerin kimlik sorma yetkisi üzerine yoğunlaşan yargı kararları, bu yetkinin sınırlarını ve yasal dayanağını sorgulamış, nihayetinde 7245 sayılı Kanun ile bu konuda bir açıklık getirilmiştir. Ancak bu fiili görevlendirmeler, Kanun'un ruhuna ve amacına aykırı uygulamalar olarak değerlendirilmektedir.

Bekçilerin yetki kullanımı (durdurma, kimlik sorma, zor kullanma) ile insan hakları hukuku arasında potansiyel gerilim alanları bulunmaktadır. Özellikle orantılılık, keyfilik yasağı, özel hayatın gizliliği ve ayrımcılık yasağı gibi temel insan hakları prensipleri, bekçilik faaliyetlerinin hukuka uygunluğunu belirlemede kritik rol oynamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları, kolluk kuvvetlerinin yetki kullanırken bireylerin hak ve özgürlüklerine saygılı olması gerektiğini ve her türlü müdahalenin yasal bir dayanağa sahip, meşru bir amaca hizmet eden ve demokratik bir toplumda gerekli ve orantılı olması gerektiğini vurgulamaktadır. Bekçilerin yetkilerini kullanırken bu uluslararası standartlara uyumu, hukuki güvenlik ve insan hakları koruması açısından hayati öneme sahiptir.

Literatürde, kamu görevlilerinin görev tanımlarının dışına çıkarılarak fiilen başka işlerde çalıştırılmasının, kamu hizmetinin verimliliğini düşürdüğü, görevlilerin uzmanlaşmasını engellediği ve en önemlisi "hukuk devleti" ilkesini zedelediği yönünde eleştiriler bulunmaktadır. Akademik makaleler, bekçilerin görev ve yetkilerinin belirliliğinin önemine vurgu yapar ve bu yetkilerin belirsizliğinin veya geniş yorumlanmasının doğuracağı hukuki sorunlara dikkat çeker. Bekçiliğin polis ve jandarma teşkilatları arasında belirsiz bir konumda olması da çalışmanın sınırlılıkları arasında belirtilmiştir. Mevcut hukuki düzenlemeler uyarınca, Çarşı ve Mahalle Bekçileri'nin genel kolluk kuvvetlerine tevdi edilen görevlerin yerine getirilmesinde yardımcı olma yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak bu yardım görevi, bekçilere kendi özel kanunları ve ilgili alt mevzuatlarla açıkça tanınmamış yetkileri kullanma yetkisi vermemektedir. Dolayısıyla, bekçiler, yasal çerçevelerinin dışına çıkarak yetki kullanamazlar. Görev dışı iş yaptırma, bekçilik mesleğinin itibarını da zedeleyebilir ve personel üzerinde gereksiz bir yük oluşturabilir.

V. İDARİ VE YARGISAL BAŞVURU YOLLARI

Bu fiili görevlendirmelere karşı aşağıdaki idari ve yargısal başvuru yolları kullanılabilir:

1. İdari Başvuru Yolları:

- Dilekçe Hakkı (İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) md. 10): İlgili bekçi, bağlı olduğu üst amirine veya birimine yazılı bir dilekçe ile bu görevlendirmelerin mevzuata aykırı olduğunu belirterek Kanun'a uygun bir görevlendirme talep edebilir.

- İlgili Kurum İçine Şikâyet: İçişleri Bakanlığı veya Emniyet/Jandarma Genel Komutanlığı'na, bu fiili görevlendirmelerin Kanun'a aykırı olduğu ve kamu hizmetinin aksatılmasına neden olduğu gerekçesiyle şikâyette bulunulabilir.

2. Yargısal Başvuru Yolları:

- İptal Davası: İdari işlemlere karşı açılan iptal davası, hukukumuzda en etkili yargısal denetim yoludur. Fiili görevlendirme yazılı bir işlemle yapılmışsa veya sürekli bir uygulamaya dönüşmüşse, bu işlem veya uygulamanın iptali için doğrudan idare mahkemesinde dava açılabilir. İYUK md. 2'ye göre, idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve amaç yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptali istenebilir. Bu durumda, fiili görevlendirmelerin "konu" ve "sebep" unsurları yönünden hukuka aykırı olduğu iddia edilebilir. Dava açma süresi, yazılı işlemin tebliğ veya uygulamanın öğrenildiği tarihten itibaren 60 gündür.

- Tam Yargı Davası: Fiili görevlendirme nedeniyle görevli bekçinin maddi veya manevi bir zarara uğraması durumunda, bu zararın tazmini için idareye karşı tam yargı davası açılabilir.

VI. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Çarşı ve Mahalle Bekçilerine mevzuatta açıkça yer almayan nezarethane sorumluluğu, merkez nöbetçiliği, denetimli serbestlik takibi, resmi araç şoförlüğü, nokta nöbeti, hastane noktası görevi ve adli büroda evrak takibi gibi görevlerin fiilen yaptırılması, Türk İdare Hukuku'nun temel ilkeleri olan kanunilik, belirlilik ve hukuk devleti ilkesini ihlal etmektedir. Özellikle 7245 sayılı Kanun'un 11. maddesindeki "Çarşı ve mahalle bekçileri kolluk hizmet ve görevleri dışında her ne suretle olursa olsun çalıştırılamazlar" hükmü, bu tür fiili görevlendirmelerin hukuka aykırılığını kesinleştirmektedir. Bu uygulamalar, bekçilerin asli görev alanı dışına çıkması, görev tanımını aşan fiili görevlendirmeler olarak kabul edilmesi ve mevzuatın açıkça ihlali anlamına gelmektedir.

Anayasa Mahkemesi'nin 7245 sayılı Kanun'un bazı hükümlerini iptal etmesi, bekçilere tanınan yetkilerin kapsamının ve sınırlarının yasal düzenlemede net bir şekilde belirlenmesinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Bu iptal kararları, özellikle "belirlilik ilkesi" ve "ölçülülük ilkesi"nin kolluk faaliyetlerindeki kritik rolünü vurgulamaktadır. Kolluk yetkilerinin belirsizliği, keyfî uygulamalara ve bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlaline zemin hazırlayabilir.

Bu tür fiili görevlendirmeler, hem kamu hizmetinin niteliğini zedelemekte hem de bekçilerin mesleki uzmanlaşmasını engelleyerek, genel kolluk sistematiği içinde sorunlara yol açabilmektedir. Hukuk devletinde idarenin her türlü eylem ve işleminin hukuka uygun olması esastır. Kanuni dayanağı olmayan her türlü görevlendirme, hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırıdır. Bu uygulamalar karşısında, ilgililerin idari ve yargısal başvuru yollarını kullanarak haklarını araması mümkündür.

Mevcut yasal düzenlemedeki belirsizlikler ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları dikkate alındığında, 7245 sayılı Kanun'un kapsamlı bir şekilde yeniden düzenlenmesi daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır. Bu yeniden düzenlemede, bekçilerin görev ve yetkileri, "kanunilik," "belirlilik" ve "ölçülülük" ilkeleri ile insan hakları standartlarına tam uyum sağlayacak şekilde netleştirilmelidir. Özellikle bekçilerin adli görevlerinin, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ruhuna uygun olarak, yalnızca ilk müdahale ve genel kolluğa bildirimle sınırlı olduğu hususu vurgulanmalı ve bu alandaki yetki aşımı fiili durumlarına karşı caydırıcı mekanizmalar geliştirilmelidir. Ayrıca, "Çarşı ve Mahalle Bekçisi" statüsünün yerine "gece polisi" veya "polis yardımcısı" gibi yeni isim ve unvan önerileri, bekçilik müessesesinin güncel güvenlik ihtiyaçlarına ve hukuki beklentilere daha uygun hale getirilmesini amaçlamaktadır. Kent güvenliği hakkının sunumunda bekçilerin rolünün önemi vurgulanırken, görev tanımlarının netleştirilmesi ve yasal çerçevesinin güncellenmesi, bekçilik kurumunun etkinliğini artıracak ve hukuk devleti ilkesinin güçlenmesine katkı sağlayacaktır. Kolluk hukukunda, görev ve yetkilerin kanunla açıkça belirlenmesi, hem idarenin hem de bireylerin haklarının korunması açısından hayati öneme sahiptir.

Sonuç olarak, Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu'nun ruhuna ve amacına uygun olmayan fiili görevlendirmelerden kaçınılması, bekçilik mesleğinin itibarını koruyacak, kamu hizmetinin kalitesini artıracak ve hukuk devleti ilkesinin tam anlamıyla tesis edilmesine hizmet edecektir.

Av. Ayça Han AKAR