Genel seçimlere çok az bir zaman kaldı. Ama hala seçimin bilinmeyenleri var.

İşin en önemli yanı; kime oy verdiğimizi, verdiğimiz oyun nereye ve nasıl gideceğini bilmiyoruz.

Seçime katılan siyasi partiler yanında, çerçeve içinde yer alan “ittifak” adı altında bulunan yuvarlaklara mühür basıldığında bu oyların kime gideceği ve nasıl dağılacağı bilinmezliği bir yana, önce; bilinen ve metraja dayanan sorunlara değinelim.

OY PUSULASI

Yapılan açıklamaya göre; Cumhurbaşkanlığı seçimi, Milletvekili seçimi ve ikinci tur Cumhurbaşkanlığı oylamaları için 228.883.200  oy pusulası basılmış.

Yetişkin bir çocuk boyunda olan oy pusulasının boyu 1 metre, eni yaklaşık olarak 35, 40 cm. Yaklaşık olarak 3 oy pusulası 1 metrekare yer tutuyor. Basılan milyonlarca oy pusulası nazara alındığında bu kağıtların kapladığı alan, Türkiye’nin yüzölçümünün birkaç misli yani Türkiye’yi birkaç kere üst üste kapladığı gibi bütün dünyayı örtebilir.

Basım masrafları, ihale giderleri dışında, bu iş için kullanılacak kağıtlarla, milyonlarca öğrenciye, seneler boyu, ücretsiz kitap ve defter basılabilir, fabrikalar kurulabilir. Bir de bunlar için kullanılacak milyonlarca zarfı, mühürü, ıstampayı, oy sandığını, nakliye giderlerini düşünün.

Hiç seçim yapmasak da, yazı tura ile seçim yapsaydık belki daha yararlı olurdu.

PARTİLER, ADAYLAR VE İTTİFAKLAR

Bilindiği kadarı ile seçime; adaylar ve partiler katılır. Ancak şimdi, bir de ne demekse “ittifak” çıktı. Üstelik seçime katılacak parti ve ittifakların sayısı gün geçtikce ve her seçim çevresine göre değişiyor.

Son bilgilere göre seçimlere 24 siyasi parti ve 5 ittifak katılıyor. Her bir ittifakta yer alan siyasi partilerin sayısı ve isimleri, seçim çevrelerine göre farklılık gösteriyor. Bir seçim çevresinde yer alan ittifak, diğer seçim bölgesinde yer almıyor. Bir seçim bölgesindeki ittifaka katılan siyasi partiler, diğer bazı seçim bölgelerinde, o ittifak’ta yer almıyor.

Çerçeve içine alınarak isimleri yazılan ittifaka dahil siyasi partilerin her birinin altında, oy verilecek yani “evet” mühürünün basılacağı bir yuvarlak var. Aynı ittifak çizgisi içinde yer alan siyasi partilerden tümüne birden evet mühürünün basılıp basılamayacağını ve daha önemlisi, herhangi birinin önüne basılacak evet mühürünün o partiye ve diğer partilere ne kadar yansıyacağını bilmiyoruz, hesap etmesi de çok zor.

BİLMECE GİBİ

Hani çocuklara ait çok güzel bir şarkı vardır “Bir bilmecem var çocuklar…haydi sor, sor?” diye. İşte seçimde kullanılan oyların hesabı da

Savaş sırasında oluşturulan birliktelikleri andıran ve sonra dağılan İttifakları anımsatan, değişik isimler altında birkaç “seçim ittifakı” var. Seçimden sonra ne olur, bilinmez.

Bir seçim barajı var. Yüzde 10’dan, yüzde 7’ye indirildi ancak ittifakta yer alan partilerin ayrı ayrı yüzde 7’yi geçmesi gerekmiyor, ittifakın aldığı oy oranı genel baraj olan yüzde 7’yi geçtiği takdirde ittifak içindeki tüm partiler barajı geçmiş sayılacak. İttifaka dahil siyasi partilerin her birinin çıkaracağı milletvekili sayısı her seçim bölgesinde elde ettiği geçerli oy sayısı esas alınarak, nam-ı diğer d’hont sistemine göre oransal olarak belirlenecek ve verilen oyları değerlendirmede “fermuar modeli” uygulanacakmış. Fermuar iyi kapanmazsa olacakları siz düşünün.

Başta da söylediğimiz üzere “bir bilmecem var çocuklar, anlayan varsa beri gelsin…”    

SECSİS

Bu dönem, üzerinde hiç durulmayan konulardan biri de SECSİS yani “Bilgisayar Destekli Seçim Sistemi”

Sanal devletin yani e-devletin, nur topu gibi üçüzlerinden biri MERNİS, diğer UYAP, üçüncü üçüz ise SECSİS’tir.

MERNİS, “Merkezi Nüfus İdare Sistemi’nin” ilk harflerinden oluşan bir kelime. Bu proje kapsamında Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşlarına 11 haneden oluşan bir sayısal kimlik numarası verilip, nüfus veri tabanı oluşturularak bütün iş ve işlemleri tek bir elden takip edilebiliyor.

UYAP, “Ulusal Yargı Ağı Projesi’nin” ilk harflerinden meydana gelen bir kelime. Açılan bütün davalar, yargı faaliyetleri tek bir merkezde toplanıyor ve tek bir merkezden kontrol edilebiliyor.

SEÇSİS ise, “Bilgisayar Destekli Merkezi Seçmen Kütüğü Sistemi’ni” ifade ediyor. Böylece 81 İldeki, bütün seçmen ile ilgili bilgiler, yapılan seçimler, kullandıkları oylar ve seçim sonuçları tek bir merkezde toplanarak düzenlenip kontrol edilebiliyor.

Aslında SECSİS’in içeriği kadar ismi de Türkçe olmayabilir. Seçmen Kütüğü Sistemi’nin ilk hecelerinden oluştuğu söylenen SECSİS’in aslında, bu sistemi kuran “Sun Election Control System” den geldiği bile söyleniyor. Yani Türkçe olduğunu sandığımız isim bile Türkçe değil.

Türkiye’de merkezi seçmen kütüğünü kuran “Sun Microsystems” , “The Network is The Computer” vizyonu ile “herkesin ve her cihazın ağa bağlandığı bir dünyayı” yani “kontrol kulesindeki tek bir el tarafından” yönetilebilen dünyayı öngörüyor. Küresel sermayeye hizmet eden bu kuruluşlar bazı ülkelerde istenmiyor, dışlanıyor ama bazı ülkelerde “baştacı” ediliyor. 

Milli bir yapısı olmayan ve ulusal bir temeli bulunmayan bu sistemler aracılığı ile yerli ve yabancı “Büyük Ağabey” vatandaşı gözetliyor, yönlendiriyor ve yönetiyor. Sanal iletişimin geçerli olduğu çağımızda, bilgilere ulaşmak için, “pencereleri kırarak” binalara girmek gerekmiyor. “Şifreleri kırmak” yeterli oluyor.

SECSİS ile gönderilen bilgiler, ekrana doğru olarak giriliyor, herkes rakamların doğru olduğunu görüyor ancak düğmeye basıp gönderildiği zaman, gideceği yerde önceden belirlenen farklı rakamlar ekrana çıkabiliyor. Hani eskiden bir şarkı vardı “Telgrafın tellerine kuşlar mı konar, insan sevdiğine böyle mi yanar” diye, işte yapılan programa göre SECSİS’in tellerine de kuşlar konabiliyor.

MERAK ETTİKLERİMİZ

Merak ettiğimiz şeyler; bu kadar masraf ve emek verildiğine göre neden adayların isimlerinin tek tek yazılmadığı ve tercihli oy pusulasının kullanılmadığıdır.

Geçici ve seçimle gelinen bir görev olmasına ve yasaya aykırı olmasına rağmen kaç milletvekilinin hayat boyu milletvekilliğinden emeklilik hakkını kazandığı ve bu güne kadar ulaşan toplam sayının ne olduğudur.

Milletvekilliğinden emekli maaşı almasına rağmen, tekrar seçilen ve aynı zamanda milletvekili maaşı alan kişilerin kaç kişi olduğudur.

Milletvekilliğinden emeklilik ve ayrıcalıkların olmaması halinde bu göreve talip olanların sayısının ne kadar olacağıdır.

Bütün seçim dönemi boyunca tek bir kez yüzünü ve konuşmasını görmediğimiz, tek bir eylemi olmayan kişilerin nasıl seçildiğidir.

İstişari yani tahmini gözlem sistemi ile açılan Meclis Genel Kurulunda çoğunluk olmadığı halde kararların nasıl alındığı,  uzun süre genel kurula katılmayan vekillerin ne yaptığıdır.

Bu kadar önemli soruna rağmen, sık sık konuşulan şey; evet mühürü bastıktan sonra mühürün, sayfanın başka bir bölümüne çıkmaması için kağıdın nasıl katlanması gerektiğinde yoğunlaşıyor. Bu konuda önemli bilgileri verenler hiç düşünmüyorlar ki, basılan mühür kağıdın bir başka bölümüne yansısa bile “Evet” yazısı ters çıkacağı için bu bir yansımadan ibaret olup, oy pusulasının geçerliğini etkilemeyecektir.

BİRAZ DA GÜLELİM

Sorularımız soruyoruz. Soruları sormak ve eleştirmek bir vatandaşlık hakkı ve vatandaşlık görevidir.

Seçimler üzerinde bu kadar kafa yorduktan sonra biraz da gülmeyi hak etmiş bulunmaktayız:

“Seçimlerinde oyunu kullanan bir seçmen geri döner.

- Bey, oy pusulamı geri istiyorum.

- Oy pusulası geri verilmez, niçin istiyorsun?

- Adres yazacağım.

- Oy pusulasına adres yazılır mı be adam!.

- Geçen seçimde adresi yazmadık da oylar başka partiye gitmiş.”.. 
 
“Bir seçimde, seçim sonuçları geldikçe, genel merkeze haberler gelmeye başlar.

-Beş sandalye aldık.

-On sandalye daha aldık.

Seçim sonuçları belli oldukça sandalye sayısı da artar.

-Elli aldık, altmış aldık, yüz aldık.

Sandalyenin milletvekili anlamına geldiğini bilmeyen Parti Sekreteri hemen yanıt verir:

-Partiye bu kadar sandalye yeter, biraz da masa alın..."

Şimdi biz de oy pusulamızı geri almak veya sandalye ve masa almak durumunda kalmamak için “Bilmece Gibi Seçim Sistemi” hakkında yukarıda özetlediğimiz sorularımızı soruyoruz. “Bilen varsa beri gelsin.”

Avukat Ahmet Erdem AKYÜZ
…………………………..