Deprem, yer kabuğunda biriken enerjinin aniden serbest kalması sonucu oluşan ve yer yüzeyinde sarsıntılara yol açan doğal bir olaydır. Depremler, yerin derinliklerinde, yer kabuğunun çeşitli hareketleri sonucu meydana gelir. Bu hareketler genellikle fay hatlarında, yani iki yer kabuğu parçasının birbirine göre hareket ettiği bölgelerde görülür. Yer kabuğunun hareketleri, yerin altındaki kayaların stres altında birikmesiyle başlar. Bu gerilim, kayaların dayanma sınırını aşmasıyla kırılmalara yol açar. Bu kırılma sırasında ortaya çıkan enerji, yer yüzeyine doğru yayılır ve dalgalar şeklinde hissedilir. Bu enerji dalgalarına deprem dalgaları denir ve bu dalgalar yer yüzeyinde sarsıntılar yaratır.

Deprem, sadece fiziksel hasarlarla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda travmatik etkiler de yaratır. Özellikle büyük depremler, çok sayıda can kaybına, evsizliğe ve psikolojik zarara yol açabilir. Bu tür felaketlerde kaybedilen insanlar, evler ve yaşamlar, mağdurları uzun süreli travmalarla baş başa bırakır. Depremzede bireylerde sıklıkla post-travmatik stres bozukluğu (PTSB), kayıp duygusu, depresyon, anksiyete gibi ruhsal sorunlar gelişebilir. Bu, aile yapılarında ve toplumsal ilişkilerde kalıcı etkiler bırakabilir.

Hukuki açıdan ise, deprem sonrası devlet ve sorumlu kurumların sorumlulukları büyük önem taşır. Depremlerin etkilerini azaltmak, zararları en aza indirmek için yapılması gerekenler, hukuki bir yükümlülük haline gelir. Devletin, afet öncesi hazırlık, yapıları denetleme, afet sonrası yardım ve yeniden yapılanma süreçlerini düzgün şekilde yönetmesi gerekir. Eğer devlet, bu sorumluluklarını yerine getirmezse, hukuki sorumluluk doğabilir. Ayrıca, inşaat sektöründeki denetimsizlik veya kusurlu yapılar nedeniyle meydana gelen ölümler ve yaralanmalar da, sorumlu kişiler ya da kurumlar hakkında tazminat davalarına yol açabilir.

6 Şubat 2023 tarihinde, ülkemizde merkezi Kahramanmaraş olmak üzere 11 ilimizin büyük derecede etkilenmesine ve büyük kayıpların yaşanmasına sebep olan 7.7 şiddetinde yıkıcı bir deprem yaşanmıştır. 53 bin 137 kişi enkaz altında yaşamını yitirmiştir. Yıkılmayan binalar ise ciddi hasar alarak içinde yaşanmayacak hale gelmiştir. Bu neticede hukuki anlamda ortaya çıkan en büyük sorunların başında müteahhitler, yapı denetim firmaları ve belediyeler başta olmak üzere binaların yapımında, denetiminde, iskan aşamasında rol alan aktörlerin hukuki sorumlulukları gelmiştir.

Türkiye, coğrafi olarak deprem kuşağında yer alan bir ülke olmakla birlikte 1999 senesinde 7.5 şiddetli gölcük merkezli ve Marmara’yı kapsayan büyük bir deprem yaşayarak acı kayıp ve hasarlara uğramıştır. Bu travmatik olay üzerinde gerekli önlemlerin alınması, ders çıkarılması, önleyici tedbirler ve uygun eğitimlerin verilmesi gerektiği halde 24 yıl sonra tekrarı yaşanan bir depremde neredeyse 3 katı kadar can kaybı yaşanmıştır. Bu doğrultuda 24 sene içerisinde dersler çıkarılmayan ve önlemler alınmayan bir ülkede bu denli can kayıplarının önemsenmediğini düşünmemek elde değildir.

Müteahhitlerin inşaat öncesi ve sırasında yapıyı depreme dayanıklı olarak inşaat etmeleri gerekmektedir. Aynı şekilde mühendisler, yapı denetçileri gibi teknik görevliler, belediyeler ve bakanlık görevlileri yapının uygunluğunu denetlemelidir. Ancak bu tespit sonucunda olumlu karar verilmesi halinde binalara inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi, iskan izni vermeleri gerekmektedir. Buna aykırı hareket edilmesi halinde ilgili kişilerin de cezai ve hukuki sorumlulukları doğmaktadır.

İnşaat malzemesinin kalite standartlarına uygun olup olmadığı, yapımında işçilik hatalarının olup olmadığı, yapılan inşaat ruhsatının ve projelerinin bulunmadığının veyahut mevzuata aykırı olduğunun, zemin yüzeyinin yapıya elverişli olup olmadığının tespiti can kayıplarının bu kadar ucuz olmaması açısından önemlidir ve büyük bir sorumluluktur.

Bu sebeplerden deprem neticesinde ölüm meydana gelmişse, ihmali davranış ile buna sebep olanlar kasten öldürme suçunu işlemiş olacaklardır. Ölüm değil de yaralanma halinde ise kasten insan yaralama hükümleri meydana gelecektir.

Deprem neticesinde sadece mala zarar gelmesi halinde ise, mala zarar verme, kamu güvenliğinin kasten tehlikeye sokulması, imar kirliliğine neden olması Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca görevi kötüye kullanma suçları gündeme gelebilecektir.

Devletin Sorumluluğu:

Önceden Hazırlık ve Eğitim: Devletin, depreme yönelik tedbirleri önceden almak, halkı bu konuda bilgilendirmek ve eğitmek gibi sorumlulukları vardır. Türkiye gibi deprem kuşağında yer alan bir ülkede, yapıların depreme dayanıklı olması, kamu binalarının bu konuda denetlenmesi, vatandaşların doğru şekilde eğitilmesi ve afetler konusunda bilinçli hale getirilmesi çok önemlidir. Bu hazırlıkların eksikliği, felaketin boyutlarını daha da büyütebilir.

Afet Yönetimi ve Erken Uyarı Sistemleri: Deprem gibi büyük felaketlerde, erken uyarı sistemlerinin ve afet yönetim planlarının etkili bir şekilde devreye girmesi gerekir. Depremin hemen ardından yapılması gereken ilk şeylerden biri, arama-kurtarma ekiplerinin hızlı bir şekilde bölgeye gönderilmesidir. Ayrıca, halkın doğru ve zamanında bilgi alması için devletin iletişim altyapısının güçlendirilmesi gerekmektedir. Eğer bu sistemler yetersizse, kayıplar artar.

Yapılaşma ve İnşaat Denetimi: Devletin sorumluluklarından biri de, şehirlerin deprem riskine uygun şekilde planlanması ve yapıların bu risklere karşı dayanıklı olmasını sağlamak için sıkı denetimler yapmaktır. 1999 İzmit depremi sonrasında Türkiye’de bu konuda adımlar atılmış olsa da, yeterli denetim ve uygulama, ne yazık ki her zaman sağlanamamıştır. 53 bin can kaybı, büyük oranda dayanıksız binaların ve yanlış yapılanmaların bir sonucudur.

Kriz Sonrası Yardımlar ve Yeniden Yapılaşma: Deprem sonrası hızlı bir şekilde insani yardımların sağlanması, yaralıların tedavi edilmesi, barınma, gıda ve temizlik ihtiyaçlarının karşılanması devletin sorumluluğundadır. Ancak, bu tür yardımların zamanında ve eşit bir şekilde dağılması çok önemlidir. Ayrıca, felaket sonrası yeniden yapılaşma sürecinde, devletin doğru planlama yaparak daha güvenli ve sağlam yapılar inşa etmesi gerekir.

Siyasi Sorumluluk: Devletin felaket sonrası aldığı kararlar ve müdahaleler, halkın güvenini doğrudan etkiler. Kamuoyunun devlete olan güveni, kriz yönetiminin şeffaflığına, sorumlulukların yerine getirilmesine ve halkın ihtiyaçlarının ne kadar iyi karşılandığına bağlıdır.

Hülasa deprem, bir şehrin, bir halkın kaderini aniden değiştirebilecek kadar yıkıcı bir olaydır. Hatay ve diğer deprem bölgesindeki şehirler, 6 Şubat 2023 tarihinde büyük bir felakete uğramıştır. Bugün, Hatay da dahil olmak üzere, depremden etkilenen tüm şehirlerimizin yaralarının sarılmasını temenni ediyoruz.

Av. Begüm GÜREL & Öğr. Ceren Atasever