MAKALE

BOŞANMA SÜRECİNDE EŞLERİN KONUT HAKKI: AİLE KONUTU ŞERHİ

Abone Ol

Boşanma sürecinde eşlerin birlikte yaşadıkları konutun hukuki statüsü, özellikle zayıf durumda olan eşin korunması açısından önem arz etmektedir. Evlilik birliği hukuken henüz sona ermemişken birlikte yaşanan konut, boşanma aşamasında taraflarca çoğu zaman itilaf konusu haline gelmektedir. Örneğin konutun satılması, devredilmesi veya üzerine ipotek konulması gibi işlemler tarafların bilhassa kadın eşin ve müşterek çocukların mağduriyetine sebebiyet verebilmektedir. Türk Medeni Kanunu bu husustaki mağduriyetlerin ve hak kayıplarının giderilmesi amacıyla “aile konutu” kavramını düzenlemiş ve aile konutu şerhi ile önemli bir hukuki düzenlemede bulunmuştur. Bu yazıda boşanma sürecinde eşlerin konut hakkı çerçevesinde aile konutu şerhinin hukuki niteliği, uygulama şartları ve sonuçları ele alınacaktır.

AİLE KONUTU KAVRAMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ:

Aile konutu kavramının hukuki zeminde ne olduğunu incelemek ilk etapta önemlidir. Türk Medeni Kanunu’nda açıkça bir tanıma yer verilmemekle birlikte Yargıtay kararları ve öğretide yer aldığı şekliyle; eşlerin fiilen birlikte yaşadıkları, evlilik birliğinin ağırlıklı merkezi olarak kullandıkları taşınmaz “aile konutu” olarak tanımlanabilecektir. Burada önemli olan husus resmi bir evlilik birliği mevcut olmalı ve bu evlilik merkezi olarak sosyal ilişkilerin aile yaşam alanının fiili olarak sürdürüldüğü asıl taşınmazın burası olmasıdır. Mesela yazlık gibi kısmi süreli kullanılan yerlerden ziyade evlilik birliğinin asıl olarak sürdürüldüğü taşınmazlar aile konutu olarak değerlendirilebilecektir. Aile konutu olarak belirlenen konutun kira sözleşmesinin hangi eş ile yapıldığı veya mülkiyet olduğu durumda hangi eşin malik olduğu önemsizdir. Önemli olan eşlerin bu konutu ortak yaşam merkezleri olarak fiilen kullanmalarıdır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2005/12-676E. ve 2005/600K. Sayılı 26.10.2005 tarihli kararında “Aile konutu eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alandır.” Şeklinde bir tanıma yer verilmiştir.

Aile konutu kavramına ilişkin hukuki düzenlemenin yer aldığı kanun maddesi olan Türk Medeni Kanunu’nun 194. Maddesi’nde “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” Şeklinde hükme yer verilmiştir.

Bu kanun maddesinde de açıkça görüleceği üzere eşlerden birinin diğer eşin açık rızası olmadan aile konutu üzerinde tasarrufta bulunması önlenmiştir. Eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, diğer eşin rızası aranmak suretiyle aile birliğinin korunması amacıyla sınırlandırılmıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2018/2-511 E. ve 2021/69K. Sayılı 11.02.2021 güncel tarihli kararında “TMK’nın 194. maddesinde öngörülen sınırlandırma, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulduğu için değil, konut aile konutu vasfı taşıdığı için getirilmiştir. Bu sebeple taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Nitekim aile konutu şerhi kurucu değil açıklayıcı niteliktedir. Aksi düşünce ile tasarruf yetkisine ilişkin sınırlamanın şerh ile başlayacağı kabul edilmiş olur. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da bu vasıf ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir.” Şeklinde hükme yer verilmiştir.

BOŞANMA DAVASI DEVAM EDERKEN AİLE KONUTUNDA OTURMA HAKKI:

-Aile konutu kiralık ise;

Türk Medeni Kanunu’nun 194. Maddesi’nin 4. Bendine göre “Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.” Şeklinde hükme yer verilmiştir.

Kanun maddesi hükmünde de yer aldığı üzere boşanma davası açıldığı anda kira sözleşmesinin tarafı olmayan eşin, kiralaya verene bildirimde bulunması gerekmektedir. Bu bildirim ile kira sözleşmesinde yer almayan eş kira sözleşmesine taraf haline gelmektedir. Aksi takdirde kiraya veren kira sözleşmesini feshedebilecektir ve kiraya verenin tahliye hakkı doğacaktır. Kiralayana, diğer eşin bu bildirimine karşı çıkma hakkı tanınmamıştır. Bildirim şekli bakımından TMK.m.194 hükmünde bir sınırlama yoktur.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2022/10856 E. , 2023/3477 K. Sayılı 17.05.2023 tarihli kararında “TBK'nın 349/3. maddesinde "Kiracı olmayan eş, kiraya verene bildirimde bulunarak kira sözleşmesinin tarafı sıfatını kazanması halinde kiraya veren, fesih bildirimi ile fesih ihtarına bağlı ödeme süresini kiracıya ve eşine ayrı ayrı bildirmek zorundadır”. TMK'nın 194/4 maddesine göre ise “Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur” denildiği, şikayetçinin taşınmazın aile konutu olduğunu alacaklıya ihtar ettiğine veya sözleşmenin tarafı haline geldiğine yönelik iddialarını delillendiremediği ve ispatlayamadığı,” şeklinde gerekçelendirme ile aile konutunu kullanmak isteyen tarafın taleplerinin reddedildiği istinaf kararını onamıştır.

Aile konutunda kalmaya devam edecek eşin kira sözleşmesinin tarafı olmaması halinde, Türk Medeni Kanunu’nun 254. Maddesi’nin 4. Fıkrası’na göre “Eşler konutta kira ile oturuyorlarsa hâkim, gerektiğinde konutta kiracı sıfatı taşımayan eşin kalmasına karar verebilir. Bu durumda, kiralayanın sözleşmeden doğan haklarını güvenceye almak için gerekli düzenleme yapılmasına iptal veya boşanma kararıyla birlikte re’sen karar verilir.” Şeklinde hükme yer verilmiştir.

Yani eşlerin birlikte yaşadıkları konutun kiralık olması hâlinde, hâkimin, kiracı sıfatına sahip olmayan eşe kullanım hakkını verebileceği ve kira sözleşmesini bu yönde değiştirebileceği kabul edilmiştir. Burada kira sözleşmesinin taraflarında hâkim kararıyla değişiklik söz konusu olacaktır. Madde, bu durumda hâkimin, iptal veya boşanma kararıyla birlikte re’sen, kiralayanın sözleşmeden doğan haklarını güvence altına alabilme yetkisini de hükme bağlamıştır. Örneğin hâkim, kiracı tarafından verilen güvencelerin yerine, yeni eşin kiracılık sıfatının başlaması üzerine güvencenin bu eş tarafından verilmesine karar verebilir.

-Aile konutu eşlerden biri tarafından tapulu ise;

Boşanma davası devam ederken eşlerden hangisinin aile konutunda oturacağı hususu ilgili mahkemenin vereceği tedbir kararı ile belirlenecektir. Bu noktada çocukların üstün yararı, eşlerin ekonomik ve sosyal durumu, boşanmaya sebep olan olaylar mahkeme kararında oldukça etkili olup mağdur olan eşin veya çocukların bakımını üstlenen eşin aile konutunda kalması yönünde karar verilebilecektir. Aile konutunun tapuda kimin adına olduğunun hiçbir önemi yoktur burada önemli olan aile düzenin korunmasıdır.

Türk Medeni Kanunu’nun 169. Maddesi’nde “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.” Şeklinde hükme yer verilmek suretiyle ilgili husus kanun maddesiyle temellendirilmiştir.

İlgili mahkeme tarafından verilen tedbir kararı boşanma davası kesinleşene kadar kesin olup aksine mahkeme hükmü bulunmadıkça boşanma kesinleştikten sonra malik olan eş, tarafından aile konutunu kullanan eşin aile konutunu boşaltması için yasal işlem başlatılabilecektir.

Boşanma kesinleştikten sonraki durum ise Türk Medeni Kanunu’nun 254. Maddesinde düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 254. Maddesi’nin 1. Fıkrasında eşlerin anlaşabilmeleri durumu düzenlenmiş olup bu maddede “Evliliğin iptal veya boşanma kararıyla sona erdirilmesi hâlinde, ailenin ortak kullanımına özgülenmiş ve eşler arasında eşit olarak paylaşma konusu olan konutta kalmaya ve ev eşyasını kullanmaya hangisinin devam edeceği konusunda eşler anlaşabilirler. Konutta kalma hakkını elde eden eş, bu hakkın tapu kütüğüne şerh edilmesini isteyebilir.” Şeklinde hükme yer verilmiştir.

Türk Medeni Kanunu’nun 254. Maddesi’nin 2. Ve devamı 3. Fıkrasında ise “Eşlerin aile konutunda kimin kalmaya ve ev eşyasını kimin kullanmaya devam edeceği konusunda anlaşamamaları hâlinde, hakkaniyet gerektiriyorsa hâkim, olayın özelliklerini, eşlerin ekonomik ve sosyal durumlarını ve varsa çocukların menfaatlerini göz önünde bulundurarak bu hakka hangisinin sahip olacağına iptal veya boşanma kararıyla birlikte re’sen karar verir; bu kararında kalma ve kullanma süresini belirleyerek tapu kütüğüne şerhi için tapu memurluğuna bildirir. Hâkim aksine karar vermedikçe hak, belirlenen sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer.” Şeklinde hükme yer verilerek eşler arasında anlaşma sağlanamadığı durum açıkça düzenlenmiştir.

Hâkim tarafından belirlenen süre sona erdiğinde veya bu konuda herhangi bir mahkeme kararı bulunmadığı durumda boşanma davasının kesinleşmesi ile malik olan eş, konutta oturmaya devam eden ve mülkiyet hakkı bulunmayan eşe karşı yargı yoluna başvurabilecektir.

-AİLE KONUTU ŞERHİ NEDEN GEREKLİDİR? :

Boşanma davası devam ederken malik olan eş tarafından diğer eşin rızası alınmadan aile konutuna ilişkin üçüncü kişilerle işlem yapılması mümkündür. Bu noktada her ne kadar bu işlemler kanunen geçersiz olsa dahi yine kanunen iyi niyetli üçüncü kişilerin korunması mümkündür. Bu ihtimalin önüne geçmek amacıyla aile konutu şerhi alınması gerekmektedir.

Baştan kısaca izah edecek olursak; aile konutu kurulmasıyla aile konutunun maliki olan eş bakımından bir kısıtlama doğmaktadır. Bu kısıtlama şerh edilsin veya edilmesin mevcuttur ve kanundan doğmuştur.

Türk Medeni Kanunu’nun 194. Maddesi’nin 1. Fıkrası’nda “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” Şeklinde hükme yer verilmek suretiyle bu husus açıkça düzenlenmiştir.

Aile konutu üzerinde diğer eşin açık rızası olmadan yapılan işlemler geçersiz olacaktır, rıza alınmadan tescil yapılırsa bu tescil yolsuz olacaktır. Ancak bu yolsuz tescile dayanarak iyiniyetli üçüncü kişilerin ayni hak kazanmaları mümkündür. Türk Medeni Kanunu’nun 1023. Maddesi’nde “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” Şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Bu nedenle iyi niyetli üçüncü kişilerin yolsuz tescile dayanılarak ayni hak kazanmaları ihtimalinin önüne geçmek için taşınmazın aile konutu olarak şerh edilmesi gereklidir.

-AİLE KONUTU ŞERHİ NEDİR? :

Tapuya şerh düşülerek eşlerden birinin diğerinin rızası olmadan aile konutunu satmasını, devretmesini, ipotek ettirmesini veya kiralamasını engelleyen hukuki düzenlemeye “aile konutu şerhi” denilmektedir. Aile konutuna ilişkin olarak tapuda şerh konulduğu takdirde satış ve kiralama işlemlerinde diğer eşin rızası aranmaktadır. Aile konutu şerhi sadece aile konutu olarak özgülenmiş taşınmazlara konulabilmektedir. Aile konutu kavramından yukarıda detaylıca bahsetmiştik.

Bu şerh mahkemeye veya tapuya başvuru ile alınabilecektir. Aile konutu olan evin aile konutu olduğu konusunda ihtilaf mevcutsa aile mahkemesine başvurularak taşınmazın aile konutu olduğunun tespiti ve mahkemeden aile konutu şerhinin konulması talep edilebilecektir. Kararı veren mahkeme, taşınmazın aile konutu olduğunun tespitinden sonra bulunduğu ilgili tapu müdürlüğüne müzekkere yazarak aile konutu şerhinin tapu kütüğüne işlenmesini sağlar.

Yine doğrudan tapu müdürlüğüne başvurularak da aile konutu şerhi talep edilebilecektir. Türk Medeni Kanunu’nun 194. Maddesi’nin 3. Fıkrası’nda “Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini "tapu müdürlüğünden" isteyebilir.” Şeklinde hükme yer verilmiştir.

Tapuda gerçekleştirilen bu işlem açıklayıcı niteliktedir. Yani aile konutu şerhi alınmadan önce de taşınmaz aile konutudur ancak aile konutu şerhinden sonra iyi niyetli üçüncü kişilerin, iyi niyet iddiası ile yolsuz tescil işlemlerinin tarafı olarak ayni hak kazanmaları ihtimali bertaraf edilmektedir.

-AİLE KONUTU ŞERHİ ALINABİLMESİ İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR:

Aile konutu şerhi alınabilmesi için gerekli şartlardan birincisi taşınmazın mülkiyetinin eşlerden birinde olmasıdır. Mülkiyeti üçüncü kişiye ait bir taşınmaz ise eşlerce aile konutu olarak kullanılıyor olsa bile hak sahibi olan üçüncü kişinin bu taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkını sınırlayıcı şekilde, tapu kütüğüne aile konutu şerhi verilemez.

İkinci şart ise eşlerden birinin aile konutu şerhinin konulmasının talep etmesidir.

-AİLE KONUTU ŞERHİ NASIL ALINIR? :

Mahkemeye taşınmazın hem aile konutu olduğunun tespiti hem de aile konutu şerhi konulması için talep dilekçesi ile başvuru yapılabilecektir. Tapu müdürlüğüne başvuru yapıldığı takdirde ;

-talep dilekçesi

-muhtarlıktan aile konutu olduğunu gösterir belge

-tarafların evli olduklarını gösterir nüfus kayıt örneği veya nüfus cüzdanı fotokopisi

-başvuran tarafın fotoğraflı nüfuz cüzdanı fotokopisi (kimlik bilgileri)

-tapu müdürlüğü gerekli görürse bahse konu konutun tapu bilgileri ile aynı olup olmadığını kadastro müdürlüğünce tespit eden belge gerekmektedir.

-AİLE KONUTU ŞERHİ NASIL KALDIRILIR?:

Aile konutu şerhi eşlerin ortak rızası ile, boşanma, ölüm veya aile konutunun niteliğini kendiliğinden kaybetmesi ile kaldırılabilecektir. Bu noktada eşlerin ortak rızası ile tapuya gidilerek aile konutu şerhi kaldırılabileceği gibi; boşanmanın kesinleşmesinde, aile konutunun niteliğini kendiliğinden kaybetmesi durumunda ve eşler arasında aile konutu şerhi hususunda ihtilaf bulunuyorsa mahkemeye başvurularak mahkeme kararı ile de bu şerh kaldırılabilecektir.

Av. Zeynep Betül KOÇ URAL