T.C.
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu
2021/138 E., 2024/146 K.
"İçtihat Metni"
D İ R E N M E
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2827-265
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık ...'in çocuğun nitelikli cinsel istismarı, şantaj ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatine ilişkin Akşehir Ağır Ceza Mahkemesince verilen 31.05.2017 tarihli ve 75-55 sayılı hükmün, katılan ... ile katılan mağdure ......vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda 14.09.2018 tarih ve 2232-1463 sayı ile şantaj ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen beraat kararlarına yönelik istinaf başvurularının esastan reddine, çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan verilen beraat kararının ise kaldırılarak sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 103/2, 103/6, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 14 yıl 2 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
Bu mahkûmiyet hükmünün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 08.10.2019 tarih ve 2842-11446 sayı ile; "Suç tarihi itibarıyla on beş yaşından küçük bulunan mağdurenin aşamalarda değişen ve katılan annesiyle de çelişen anlatımları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında ilk derece mahkemesi tarafından kurulan beraat hükmüne yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, vaki istinaf başvurusunun kabulü ile mevcut sübuta ilişkin delillerle dosya içeriğinin çelişmesi sonucunu doğuracak şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi ise 31.01.2020 tarih ve 2827-265 sayı ile; "Mağdurenin anne ve babasının boşanmış olup ayrı yaşadıkları, mağdurenin 2014 yılı Ocak ayında annesi ile birlikte yaşadığı Doğanhisar ilçesinde sanık ile tanışıp arkadaş oldukları, aralarında duygusal bir ilişkinin başladığı, mağdure ile sanığın 2014 yılı Ocak ayında mağdurenin evinde ilk olarak mağdurenin rızası ile vajinal yoldan cinsel ilişkiye girdikleri, daha sonraki süreçte her hafta buluşarak Mayıs 2015 tarihine kadar sanık ile mağdurenin birden çok kez cinsel ilişkide bulundukları, mağdurenin bu tarihten sonra Beyşehir ilçesinde yaşayan babasının yanına lisede okumak üzere gittiği, bu dönemde mağdurenin babasının bir şekilde kızıyla sanık arasındaki ilişkiyi öğrenmesiyle şikâyetçi oldukları anlaşılmıştır, Dairemizce olayın oluş biçimi bu şekilde kabul edilmiştir.
Her ne kadar sanık suçlamaları kabul etmemiş ise de yukarıda belirtili deliller, mağdurenin sanığa iftira atmasını gerektirir bir neden bulunmadığı, sanığın Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde mağdurla 3 ay sevgili oldukları yönündeki beyanı, mağdur tarafından dosyaya sunulan sanığın askerde olduğu dönemde yaptıkları telefon görüşmesine ait bilirkişi raporu içeriği, mağdurenin eylem nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu hususundaki bilimsel mütalaa dikkate alındığında suçtan ve cezadan kurtulmaya yönelik savunmasına itibar edilmemiştir.
Mağdure ilk cinsel ilişkinin rızasıyla, sonraki cinsel ilişkilerin zorla olduğunu iddia etmiş ise de sanık ile kendi evinde çok sayıda cinsel ilişkiye girmesinin zora dayalı olamayacağı gerçeği karşısında beyanına bu yönüyle itibar edilmemiş, sanığın 15 yaşından küçük mağdureye yönelik onun rızasıyla zincirleme olarak organ sokmak suretiyle cinsel istismar suçunu işlediği anlaşılmıştır.
Mağdurenin suç tarihindeki yaşı, annesinin ve kendisinin yaşadıkları sosyal çevre, böyle bir olayın duyulması karşısında kaçınılmaz olarak maruz kaldıkları sosyal baskı dikkate alındığında aşamalardaki ifadesi arasında kısmi tutarsızlıklar bulunması kaçınılmaz olmakla birlikte mağdur özde aynı doğrultuda istikrarlı anlatımlarda bulunmuştur. Mağdurun olaydan önce sanıkla hiçbir husumetinin bulunmadığı, sanıkla sevgili oldukları, sanığın evlerine gelip gittiği akıldan çıkarılmamalıdır.
Mağdurun annesi velayeti eski kocasına verilen kızını suç tarihinde bir yerde emanet olarak yanına almıştır ve eski kocasına karşı kızından dolayı sorumluluğu daha fazladır. Bu psikoloji içerisinde 15 yaşından küçük kızının, bir erkekle birden çok kez cinsel ilişkiye girdiğinin ve üstelik bu ilişkilerin ortak evlerinde gerçekleştiğinin ortaya çıkması üzerine eski kocası ve sosyal çevresine karşı içerisine düştüğü durumun etkisi altında bir yerde kendisini koruma psikolojisiyle hareket ettiğinin unutulmaması gerektiği, beyanları arasındaki kısmi aykırılıklarının bundan kaynaklandığının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Yukarıda belirtili gerekçelerle, Dairemizce suç tarihi itibariyle sanığın 15 yaşından küçük olan mağdura organ sokmak suretiyle nitelikli cinsel istismar suçunu işlediği kabul edilmiş." şeklindeki gerekçeyle bozma nedenine direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafii ve katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.07.2020 tarihli ve 52762 sayılı bozma istekli tebliğnamesiyle dosya CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 06.04.2021 tarih ve 5710-2775 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI, KONUSU VE ÖN SORUN
Sanık hakkında şantaj ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen beraat kararları Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Yapılan müzakere esnasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince eksik araştırma ile karar verilip verilmediğinin tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle bu ön sorunun değerlendirilmesi gerekmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Akşehir Cumhuriyet Başsavcılığınca 20.04.2016 tarih ve 1343-596-46 sayı ile; sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve şantaj suçlarını işlediği iddiasıyla TCK'nın 103/2, 43/1, 109/1-3-f-5, 107/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı,
Akşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 31.05.2017 tarihli ve 75-55 sayılı kararı ile sanığın beraatine karar verildiği,
Hükmün katılan mağdure ve Bakanlık vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince duruşma açılarak gerçekleştirilen yargılama neticesinde 14.09.2018 tarih ve 2232-1463 sayı ile şantaj ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen beraat kararlarına yönelik istinaf başvurularının esastan reddine, çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan verilen beraat kararının ise kaldırılarak sanığın TCK'nın 103/2, 103/6, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 14 yıl 2 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği,
Bu mahkûmiyet hükmünün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 08.10.2019 tarihli ve 2842-11446 sayılı kararı ile bozulduğu,
Bozma kararının ardından duruşma açılarak yapılan yargılama sonunda Bölge Adliye Mahkemesince 31.01.2020 tarih ve 2827-265 sayı ile önceki hükümde direnildiği,
Anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Ön Soruna İlişkin Açıklamalar
CMK'nın "Duruşmada okunmayacak belgeler" başlıklı 210. maddesinin birinci fıkrası; "Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez." şeklinde düzenlenmiş olup yargılama konusu olayla ilgili sadece bir tanığın beyanından başka delil bulunmayan hâllerde bu tanığın duruşmada mutlaka dinlenmesi gerektiği ifade edilerek doğrudan doğruyalık ilkesi açık bir şekilde ortaya konmuştur.
Aynı Kanun'un "Delilleri takdir yetkisi" başlıklı 217. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere
dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir." hükmüne yer verilmiştir.
Maddi gerçeğin hukuka uygun şekilde toplanan delillere dayanarak hiçbir duraksamaya yer kalmaksızın ortaya çıkarılmasını amaçlayan ve vicdani kanıt sistemi geçerli olan ceza muhakemesi hukukumuzda duruşmanın doğrudan doğruyalığı ve sözlülük ilkeleri esas alınmış olup hüküm verecek olan mahkeme hâkimi sanık, tanık ve olayın tüm delilleriyle birebir karşı karşıya gelecek, herhangi bir vasıta olmadan örneğin beyan delilini dinleyecek ve belge delilini okuyacaktır. Böylece, belirtilen ilkeler ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde yer alan adil yargılama hakkının temel gerekleri ve CMK'nın 217. maddesi uyarınca hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilecektir. Bu nedenle kural olarak sanık, tanık ya da bilirkişiler mahkeme huzurunda dinlenecek ve daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçmeyecektir.
Duruşmada dinlenmesi mümkün olmayan ya da dinlenmelerine gerek bulunmayan tanık, bilirkişi ya da suç ortağının daha önce dinlenmeleri sırasında düzenlenmiş olan tutanakların okunmasıyla yetinilebileceği hâller CMK'nın 211. maddesinde gösterilmiş ve doğrudan doğruyalık ilkesinin istisnalarından birine işaret edilmiştir. Buna göre, zorunlu hâllerde tanığın veya suç ortağının soruşturma aşamasındaki beyanlarını içeren tutanakların duruşmada okunmasıyla yetinilebilecektir.
Öte yandan, CMK'nın 282. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde; "Bölge adliye mahkemesi duruşmasında dinlenilmeleri gerekli görülen tanık ve bilirkişiler çağrılır." denilmek suretiyle istinaf yargılamasında da tanık dinlenmesine imkân sağlanmıştır.
B. Ön Soruna İlişkin Hukuki Nitelendirme
İlk Derece Mahkemesince verilen beraat kararının istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılarak yapılan yargılamada sanığın savunmasının alındığı ancak katılan mağdure dinlenmeksizin mahkûmiyet hükmü kurulduğu anlaşılan dosyada;
İspat hususunda belirleyici delil mahiyeti arz eden ve olayın tek tanığı konumunda olan katılan mağdurenin, maddi hakikatin ortaya çıkarılması için, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından CMK'nın 210. maddesinin birinci fıkrası ile 217. maddesinin birinci fıkrası gereğince duruşmaya getirilip bizzat dinlenerek eylemin ne şekilde gerçekleştiği hususunda ayrıntılı beyanı alındıktan sonra tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma sonucunda karar verildiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Ulaşılan sonuç karşısında sanığa atılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun sabit olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 31.01.2020 tarih ve 2827-265 sayılı direnmeye konu mahkûmiyet hükmünün, eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, gereği için kararı veren bölge adliye mahkemesine, kararın bir örneğinin de bilgi için ilk derece mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.03.2024 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.