I. GENEL OLARAK

Basit yargılama usulü, adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından,  alternatif bir yargılama yöntemi olarak duruşma yapılmaksızın, yazılı beyan ve savunma esasına dayanan,  asliye ceza mahkemeleri açısından emek ve zaman tasarrufu sağlayan,  hızlı, etkin ve sağlıklı bir yargılama türüdür.

Basit yargılama usulünün, ceza muhakemesine egemen ilkeler olan sözlülük, yüz yüzelik, halka açıklık, vicdani kanaatin huzura getirilmiş ve tartışılmış delillere dayanılarak oluşturulacağı ilkeleriyle çatışmakta olduğu ifade edilebilir[1]. Basit yargılama usulünün uygulanabilmesi için öncelikle soruşturmanın tamamlanıp mahkeme tarafından iddianamenin kabulüne karar verilmiş olması gerekir. Seri muhakeme usulünün aksine basit yargılama usulü kovuşturma evresine ilişkin hızlandırılmış bir yargılama türüdür[2]. Basit yargılama usulünün temel amacı, belirli ağırlığa ulaşmamış suçlar bakımından bazı usuli aşama ve adımların atlanılarak yargılama faaliyetlerindeki sürelerin kısaltılmasıdır. Nitekim bu usulde, ceza yargılamasının en önemli unsurlarından biri olan duruşma yapılmasından vazgeçilmektedir. Basit yargılama usulü hukukumuzda istisnai olarak sadece belli mahkemelerde veya belli davalarda uygulanır. Kanunda açıkça cezai yaptırımı açısından basit yargılama usulüne tabi olduğu belirtilmeyen davalar geleneksel yargılama usulüne göre görülür [3].

7188 sayılı Kanun ile 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesi ile yargı sistemimize dâhil olan basit yargılama usulü üst sınırı belirli bir ağırlığın altında olan suçlar için öngörülmüş takdiri bir muhakeme türüdür. Düzenlemeye ilişkin Adalet Komisyonu raporunda basit yargılama usulü “alternatif yargılama usulü” olarak tanımlanmıştır. Bu “alternatif yargılama usulü” ile hedeflenenin, yargılamayı hızlandırmak, yargının iş yükünü hafifletmek ve kaynakların verimli kullanılmasına katkı sağlamak olduğu ifade edilmektedir[4]. Basit yargılama kurumu, makul sürede yargılanma ilkesinin amacına hizmet eden bir işleve sahiptir. Gerçekten bu sistem, birçok usul işlemi yapılmaksızın ve duruşma açılmaksızın hüküm vermeye imkân tanımaktadır ki bu durum hem en az giderle hem de genel yargılamaya nazaran oldukça süratli şekilde hüküm vermeye olanak sağlamaktadır. Makul sürede yargılanma, yargılamanın süratli olması için maddi gerçekten taviz verme hakkı olarak anlaşılamaz[5].

Mahkemelerin karşı karşıya kaldıkları ağır iş yükü, zaman yokluğundan kaynaklanan usule yönelik eksiklikler, istinaf ve/veya temyiz süreci de dikkate alındığında uzayan yargılamalara,  usule ilişkin garantilerin taraflara sağlanamamasına, dolayısıyla bireylerde adaletsizlik hissi oluşmasına ve insan hakları ihlallerine neden olmaktadır. Cezai uyuşmazlıkların sayısının arzu edilen kalitede bir adalet hizmetini imkânsız kılması, devletlerin çözüm arayışına gitmelerine ve uluslararası insan hakları organlarınca da bir yandan bu tedbirlerin teşvik edilmesine, diğer taraftan bu tedbirler alınırken adil bir yargılamanın asgari teminatlarının gözetilmesinin tavsiye edilmesine neden olmuştur[6].

Basit yargılamada, ceza muhakemesine egemen ilkelerin sadeleştirilerek basit yargılamadaki özellikleri açısından tespit edilmesi gereken, bu şekilde olmayan yargılamadaki hangi yargılama işlemlerinin yerine getirilmemesi suretiyle basitliğin sağlandığı ve bu durumun yargılamanın adil olup olmamasını ne şekilde etkilediği konusudur. Basit yargılamada, basitliği sağlayan hususlardan biri, bu şekilde olmayan yargılamadaki duruşma aşamasının kaldırılmış olması ve dolayısıyla bu aşamadaki işlemlerin gerçekleştirilmemesidir. Diğer bir ifadeyle, basit yargılamada, geleneksel yargılamadan farklı olarak, duruşma yapılmamaktadır[7].

Basit yargılama tamamen hâkim odaklı olup Cumhuriyet savcısının herhangi bir rolü bulunmamaktadır. Cumhuriyet savcısının bu usulün uygulanmasını kabul veya reddetme ya da herhangi bir işlem yapmak şeklinde bir katkısı öngörülmemiştir[8]. Cumhuriyet savcısı sadece basit yargılama sonucu verilen karara hukuka uygunluk ve yerindelik denetimi açısından itiraz edebilmektedir.

Basit yargılama usulü, alternatif bir yargılama yöntemi olup iş yükünü azaltarak ceza adalet sisteminin etkin olmasını amaçlamaktadır. Böylece hem mağdur hem de şüphelinin yargılamaya ilişkin hakları korunmaktadır. Basit yargılama usulünde sanık başta etkin savunma ve adil yargılanma haklarından mağdur edilmekte ise de; izlenen suç politikası gereği suç ve suçluyla mücadelenin etkinleştirilmesi açısından bir tercih olarak ortaya çıkmaktadır.

Alternatif yargılama yöntemlerinin kullanılması zorunluluğu, bu kurumların hukuk devletinin bir gereği olarak Anayasal sınırlar içerisinde ceza muhakemesi hukukuna egemen ilkeler ışığında düzenlenmesine olanak sağlamaktadır[9]. Yasaların özenli bir şekilde hazırlanması şarttır. Özellikle maddi hukuka ilişkin düzenlemeler içeren yasaların lehe olması halinde geçmişe yürürlüğü olacağı açık olup bu tarz yasalarla ilgili tarih koymak ceza hukukuna ve ceza muhakemesi hukukuna egemen ilkelere açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Ayrıca ortada bir ceza indirimi varsa bunun maddi hukuka ilişkin sonuçlarının göz önünde tutulması gerekir.

II. BASİT YARGILAMA USULÜ UYGULAMA ŞARTLARI

1. Suçun Müeyyidesinin Belirli Sınırlar İçinde Kalması

2. İddianamenin Kabul Edilmiş Veya Kovuşturmanın Devam Ediyor Olması 

3. Uyuşmazlığın Asliye Ceza Mahkemesinin Görev Alanında Yer Alması.

4. Failin Kusur Yeteneği Açısından Basit Yargılama Usulünün Uygulanmayacağı Hallerin Bulunmaması.  

5. Suçun Takibinin İzin veya Talep Dışında Tabi Olduğu Muhakeme Şartının Gerçekleşmiş Olması.

6. Suçun Basit Yargılama Usulüne Tabi Olmayan Bir Başka Suçla Birlikte İşlenmemiş Olması

7. Mahkemenin Dosya İçeriğinden Vicdani Kanaate Ulaşmış Olması.

III. BASİT YARGILAMA USULÜNDE DURUŞMA VE KARARLARIN NİTELİKLERİ

Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.  Basit yargılama usulü talep olsun olmasın mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Duruşma günü belirlendikten sonra basit yargılama usulü uygulanmaz. Ancak bu hüküm daha önce verilmiş henüz kesinleşmemiş kararlar açısından geçerli değildir. Yargılama devam ederken veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği hallerde basit yargılama usulü yönünden bir değerlendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Ancak maalesef Yargıtay’ın bu hükmün kapsamına yanlış anlam yüklediği kararları bulunmaktadır[10].

Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde mahkemece iddianame; sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenir. Tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da belirtilir. Ayrıca, toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir (CMK m. 251/2).

Beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, Türk Ceza Kanunu’nun 61. maddesi dikkate alınmak suretiyle,  CMK’nın 223. maddesinde belirtilen kararlardan birine hükmedilebilir[11]. Mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.(CMK m. 251/3). Mahkemenin, mahkûmiyet hükmü kurması söz konusu olacak ise basit yargılamada, buna ilişkin bazı özel düzenlemeler bulunmaktadır. Mahkeme, TCK’nın 61. maddesinin tamamı üzerinden cezayı belirleyecektir. Yine TCK 62. maddesine göre takdiri nedenler dolayısıyla cezada indirim yapılacaksa bu da yapılarak sonuç ceza belirlenecektir. Sonuç ceza üzerinden, CMK’nın 251/3. maddesine göre 1/4 oranında indirim yapılacaktır. Mahkemenin bu indirim bakımından herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır[12].

Genel yargılama usulünde olduğu gibi basit yargılama sonunda derhal beraat kararı verilebilecek hallerde düşme, durma veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilemez[13]. Mahkemece, koşulları bulunması hâlinde; kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya hapis cezası ertelenebilir ya da uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir (CMK m. 251/4).  Sanık kendisine verilen 15 günlük süre içerisinde vereceği dilekçe ile ya da mahkemece hüküm verilinceye kadarki herhangi bir aşamada hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini istemediğini yazılı olarak beyan etmedikçe, mahkeme sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini istediğini varsaymak zorundadır. Bu düzenlemenin CMK’nın 231/6. maddesine aykırı olduğu doktrinde ileri sürülmüştür[14].

Basit muhakeme sonucunda mahkûmiyet hükmü kurulduğu takdirde, öncelikle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya hapis cezasının ertelenmesi müesseselerinin uygulanması denenecek, uygulanamamışsa; ancak bunlardan sonra kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verilebilecektir[15]. Eğer sanığın HAGB kararının uygulanmaması yönünde bir itirazı yoksa hâkim koşullarının bulunması durumunda öncelikle HAGB uygulamalıdır[16]. HAGB’nin uygulanabilmesi için mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması gerekir. Oysa basit yargılamada duruşma yapılmadığı için mahkemenin bu yöndeki değerlendirmesinin sağlıklı olamayacağı doktrinde eleştiri konusu yapılmıştır[17].  Yine aynı yönde olmak üzere hapis cezasının ertelenmesinde, benzer bir koşul olarak, sanığın, suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, basit muhakemede, bu şekilde bir yargılama süreci olmadığı için tespit edilemeyecektir. Ayrıca, kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırıma veya tedbirlere çevrilebilmesi için sanığın, duruşma/yargılama sürecindeki tutum ve davranışları nedeniyle mahkemede tekrar suç işlemeyeceği kanaatinin oluşması, basit muhakemede, bir duruşma veya yargılama süreci söz konusu olmadığı için tespit edilemeyecektir. Hâliyle bu durum da basit muhakeme açısından bir mesele teşkil etmektedir[18].

Kanaatimizce sanığın dosyaya yansıyan kişilik özellikleri, tanık ifadeleri, olayın oluş ve işleyiş şekli ile Cumhuriyet savcılığındaki ifadeler üzerinden sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması ile seçenek yaptırımlar için aranan sanığın, duruşma/yargılama sürecindeki tutum ve davranışları nedeniyle mahkemede tekrar suç işlemeyeceği kanaatinin oluşması mümkündür. Ancak bu durumun gerekçelendirilmesi hukuk güvenliği açısından şarttır. Kaldı ki, basit yargılama usulünün etkin bir şekilde uygulanabilmesi açısından mahkemenin sanık lehine ceza adalet sistemindeki kurumları uygulaması şart olup önemli olan lehe olan düzenlemeler karşısında müştekinin tutumunun ne olacağıdır. Müşteki veya vekili işin doğası gereği yapılan lehe uygulamalara itiraz edeceğinden ve itiraz üzerine genel hükümlere göre yargılama yapılacağından basit yargılama usulünün etkili olmadığı gözlemlenmektedir. Mahkemece gerekli görülmesi hâlinde bu madde uyarınca hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilir. Hükümde itiraz usulü ile itirazın sonuçları belirtilir.

DOÇ. DR. CENGİZ APAYDIN

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET SAVCISI

CEZA HUKUKU BİLİNCİ TV

GENÇLİK CEZA PLATFORMU

HUKUK VE ADALET BİLİNCİ TV

cezahukukubilinci.org

--------------- 

[1] Yılmaz, Zahit/Apiş, Özge, "Seri Muhakeme ve Basit Yargılama Düzenlemelerinin Değerlendirilmesi", Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C:26, S: 1, Haziran 2020, 63.

[2] Taşkın, Şaban Cankat, Seri Muhakeme ve Basit Yargılama Usulü,  Ankara 2020, 129.

[3] Yargıtay 12. H.D, 29. 03.2022 tarihli, 2021/9960 esas ve 2022/4109 sayılı kararı. (UYAP isimli Hâkim ve Cumhuriyet savcılarına Yargıtay kararlarına ulaşma imkânı sağlayan siteden alınmıştır).

[4] Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu, TBMM, Sıra Sayısı, 19.

[5] Yılmaz/Apiş, 86.

[6] Erdemli, Mahmut, “Yargısal Yetkili Savcılık-  Ceza Adaletindeki Tıkanmışlığın Aşılması Yönünden Karşılaştırmalı Hukuk Analizine Dayalı Bir Ceza Yargılama Yasası Reform Önerisi”, Legal Hukuk Dergisi, C:12, S: 140, Y: 2014, 125.

[7] Kunter Nurullah, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 9.

Baskı, İstanbul 1989, 805-806.

[8] Yenisey, Feridun/Nuhoğlu, Ayşe, Ceza Muhakemesi Hukuku, 9. Baskı, Ankara 2021, 880-881.

[9] Karakehya, Hakan/Tunçer, Asuman İnci, Türk Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme ve Basit Yargılama, Ankara 2021, 110.

[10]14/07/2021 tarih 31541 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 7331 sayılı Kanun'un 23. maddesi ile değişik 5271 sayili CMK'nin 251. maddesine eklenen "175 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca duruşma günü belirlendikten sonra basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme de gözetilerek, basit yargılama usulünün uygulanamayacağı belirlenerek yapılan incelemede; Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre, sanık .’in temyiz istemleri yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin, tebliğnameye kısmen aykırı olarak onanmasına, 05.07.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi”.   Yargıtay 6. C.D, 5. 07.2022 tarihli, 2021/14193 esas ve 2022/10713 sayılı kararı (UYAP isimli Hâkim ve Cumhuriyet savcılarına Yargıtay kararlarına ulaşma imkânı sağlayan siteden alınmıştır). 

[11] Madde 223 –“ (1) Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.

(2) Beraat kararı;

a) Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,

b) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,

c) Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,

d) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,

e) Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması, hallerinde verilir.

(3) Sanık hakkında;

a) Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması,

b) Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi, c) Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması,

d) Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi, hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.

(4) İşlenen fiilin suç olma özelliğini devam ettirmesine rağmen;

a) Etkin pişmanlık,

b) Şahsî cezasızlık sebebinin varlığı,

c) Karşılıklı hakaret,

d) İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı, dolayısıyla, faile ceza verilmemesi hallerinde, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.

(5) Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilir.

(6) Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunur.

(7) Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir.

(8) Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.

(9) Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.

(10) Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı kanun yolu bakımından hüküm sayılır”.

[12]  Kaşka, 147-148.

[13] Karakehya,/Tunçer, Ceza Muhakemesinde Basit Yargılama Ve Adil Yargılanma Hakkı, 162.

[14] Taşkın, 143.

[15] Kaşka, 148.

[16] Taşkın, 143.

[17] Aygörmez,/Korkmaz, 71.

[18] Kaşka, 149.