Ceza İnfaz Hukuku; Ceza Hukuku ve Ceza Yargılaması Hukuku kadar önem taşıyan, özellikle hapis cezalarının infazı bakımından dikkatle incelenmesi gereken bir hukuk dalıdır. Ceza infazı karmaşık kuralları barındırır, bu konuda uygulamalarda farklılık olduğu görülür ve mahkumlar, kendi lehlerine kurallar oluşturulup uygulanması konusunda taleplerde bulunur, kuralları ve hatalı da olsa emsal uygulamaları sürekli kendi lehlerine yorumlarlar. Bu tespiti yadırgamamak gerekir, çünkü işin ucunda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı olduğundan, hükümlü mümkünse cezaevine girmek istemez, hapis cezasının infazını erteletmek ister, bir gün fazla cezaevinde kalmak istemez, denetimli serbestlikten ve koşullu salıverilmeden hemen faydalanmak ister, yine mümkünse kapalı cezaevine girmek istemez veya açık cezaevinde kalmak ya da açık cezaevine geçmek ister.

 

1- (Açık Cezaevine Ayrılma ve İnfaz Erteleme) Terör suçları, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar hariç olmak üzere, kasıtlı suçlardan toplam 3 yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olanların; taksirli suçlardan toplam 5 yıl veya daha az süre ile hapis cezasına mahkum olanların ve adli para cezasının infazı sürecinde tazyik hapsine mahkum olanların cezaları doğrudan açık ceza infaz kurumlarında yerine getirilir. Bu kural, yeni bir kanun çıkarılmadığı müddetçe 31.12.2017 tarihine kadar uygulanacaktır. Yeni kanun çıkarılmadığı takdirde, ilk kez suç işleyen ve 2 yıl ve daha az süre ile hapis cezasına hükümlü bulunanların cezaları doğrudan açık ceza infaz kurumlarında yerine getirilebilecek, diğer hükümlüler önce kapalı cezaevine koyulacak ve sonrasında 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Açık ceza infaz kurumları” başlıklı 14. maddesinin 2. fıkrası uyarınca çıkarılan Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği dikkate alınarak, hükümlülerin kapalı cezaevlerinden açık cezaevlerine ayrılmaları sağlanacaktır.

 

31.12.2017 tarihine kadar devam edecek uygulamanın önşartı, hapis cezası kesinleşip “hükümlü” sıfatını taşıyan kişiye cezanın infazı için davet geldikten sonra, hükümlünün bu davete icabet edip ilgili cumhuriyet başsavcılığının infaz bölümüne başvurması olarak öngörülmüştür. Bu davet üzerine hükümlü, kasıtlı suçlarda azami 3 yıl veya taksirli suçlarda azami 5 yıl süreli hapis cezası yönünden infazın ertelenmesi talebi ile ilgili cumhuriyet başsavcılığına başvurabilir. Talebin reddini mümkün kılabilecek somut neden yoksa, hükümlünün infazın ertelenmesi isteminin kabulü gerekir. Bu kabul hükümlünün ödeyemeyeceği bir teminata da bağlanmamalıdır. İnfaz erteleme; terör suçları, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanlar; mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler ile disiplin veya tazyik hapsine mahkum olanlar hakkında uygulanmaz. Kanun koyucu, bu suçlardan hükümlü olanlar yönünden hapis cezası infazının her defasında 1 yılı geçmemek üzere en fazla iki kez ertelenmesini yasaklamıştır.

 

Hükümlünün doğrudan açık kuruma alınabilmesi için, cumhuriyet başsavcılığının davetine uyup çağrı kağıdının kendisine tebliği üzerine 10 gün içinde başsavcılığın infaz bölümüne (infaz savcısına) başvurması gerekir. Aksi halde, hükümlü hakkında cumhuriyet savcısı tarafından yakalama emri çıkarılır. Uygulamada, haklı mazereti olmadıkça hakkında yakalama emri çıkarılan hükümlünün doğrudan açık cezaevine koyulmayıp kapalı cezaevine gönderildiği görülmektedir. Bu uygulamaya katılmadığımızı, hükümlü hakkında yakalama emri çıkarılsa, haklı ve kabul edilebilir bir mazeret sunamasa dahi, yakalanmadan teslim olan, evini veya işyerini terk etmeyen, kaçmayan ve adliyeye gelirken yakalanan hükümlünün kapalı cezaevine koyulmayıp, yukarıda kısaca açıkladığımız şartlar dikkate alınmak suretiyle doğrudan açık cezaevine koyulması gerekir. Çünkü amaç, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını daha fazla kısıtlamak değil, cezaların infazını da bireyci anlayış ile gerçekleştirmek olmalıdır.

 

2- (Kapalı Cezaevine Gönderme) Doğrudan veya cezasının bir kısmını kapalı cezaevinde çektikten sonra açık ceza infaz kurumuna ayrılan hükümlülerden; kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar, hükümlü oldukları suçtan başka bir suçtan dolayı haklarında tutuklama kararı veya soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı 7 yıldan az olmayan başka bir suçtan soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılanması devam etmekte olanlar, kurum yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilirler. Bu karar, infaz hakiminin onayına sunulur. Öncelikle belirtmeliyiz ki, 5275 sayılı Kanunun 14. maddesinin 4. fıkrasında yer alan bu hükümde “geri gönderilirler” ibaresine yer verildiğinden, doğrudan açık cezaevine gönderilenlerde de “geri gönderme” olamayacağından, esasında masumiyet/suçsuzluk karinesi ile “hukuk devleti” ilkesine aykırılık taşıyan bu hükmün doğrudan açık ceza infaz kurumuna koyulan hükümlülere tatbiki mümkün değildir. Bununla birlikte, doğrudan açık kuruma gönderilmeyip de önce kapalı kurumda kalıp ardından açık kuruma gönderilenler hükümlüler yönünden, maalesef 14. maddenin 4. fıkrasında öngörülen kısıtlama uygulanacaktır.

“Açık ceza infaz kurumları” başlıklı İnfaz Kanunu m.14, “Ceza infaz kurumlarının türleri” başlıklı 2. Bölüm altında düzenlenmiştir. İnfaz Kanunu m.14’de; açık ceza infaz kurumlarının tanımı, tipleri, hükümlülerin doğrudan açık cezaevinde kalabilmeleri ve açık cezaevlerine ayrılmalarına ilişkin usul ve esaslar öngören Yönetmeliğin düzenlenmesi ile hangi hallerde hükümlünün tekrar kapalı cezaevine gönderileceğine dair hükümlere yer verildiği görülmektedir. Bu hükümler ile İnfaz Kanunu m.105/A-7’de düzenlenen denetimli serbestliğin kaldırılıp hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesi arasında bir bağlayıcılık olmadığından, aşağıda açıklayacağımız Anayasa Mahkemesi iptal kararının doğrudan İnfaz Kanunu m.14/4’ün gözardı edilmesine yol açmadığını söylemek isteriz. Denetimli serbestlik tedbiri yoluyla infaza başlanabilmesi için, hükümlünün öncelikle açık cezaevine geçmesi veya ayrılmaya hak kazanması gerekir. Bunun ne şekilde olacağı ise, İnfaz Kanunu m.14 ve bu madde uyarınca çıkarılan Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nde düzenlenmiştir.

 

5275 sayılı Kanuna eklenen 105/A maddesi ile öngörülen denetimli serbestliğin engellerinden sayılan 7. fıkranın (b) ve (c) bentleri her ne kadar Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olsa da, iptale konu hükümlerin denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına engel nedenler olarak öngörüldüğü halde, 5275 sayılı Kanunun 14. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen engelin ise farklı bir konu olan açık ceza infaz kurumuna ayrılma ile ilgili olduğu, yani bu iki düzenlemenin birbirinden ayrı olduğunu ifade etmek isteriz. Bu konuya aşağıda değinilecektir.

 

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan Şen tarafından www. hukukihaber. net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)