Ceza muhakemesinde iddianame Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 225. maddesi dikkate alındığında ceza yargılamasının sınırlarını belirleyen asli bir muhakeme metni olduğu açıkça görülmektedir. CMK m. 225’te düzenlenen “hükmün konusu” ilkesi mahkemenin hüküm kurma yetkisinin doğrudan iddianame ile belirlendiğini ortaya koymakta; böylece iddianameyi mahkemeyi de bağlayan bir belge hâline getirmektedir.
Hüküm Ancak İddianamede Unsurları Gösterilen Fiil ve Fail Hakkında Verilebilir
CMK m. 225/1 uyarınca, hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen fiil ve fail hakkında verilebilir. Bu düzenleme ceza muhakemesinin temel ilkelerinden olan “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” ilkelerinin kanuni ifadesidir. Buna göre bir fiilin yargılama konusu yapılabilmesi için iddianamede bağımsız, açık ve somut biçimde isnat edilmesi zorunludur. İddianamede bir olay anlatılırken başka bir fiile değinilmiş olması bu fiil bakımından kamu davası açıldığı anlamına gelmez. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun istikrar kazanmış içtihatlarında da vurgulandığı üzere iddianamede dava konusu yapılan fiilin başka bir olayın parçası olarak değil de kendi maddi vakıalarıyla ve açık bir suç isnadı şeklinde ortaya konulması gerekir.
Mahkeme İddianamedeki Hukuki Nitelendirmeyle Bağlı Olmasa da Fiili Genişletemez
CMK m. 225/2 ise mahkemenin fiilin hukuki nitelendirilmesiyle bağlı olmadığını düzenlemektedir. Buna göre mahkeme iddianamede anlatılan maddi vakıalar çerçevesinde kalmak kaydıyla, savcının yaptığı hukuki vasıflandırmadan farklı bir nitelendirme ile hüküm kurabilir. Ancak bu serbesti yalnızca hukuki değerlendirme alanına ilişkindir. Mahkemenin iddianamede yer almayan yeni bir fiili yargılamaya dâhil etmesi veya olay örgüsünü genişletmesi mümkün değildir. Aksi yöndeki bir uygulama CMK m. 225’in açık ihlali niteliğinde olup savunma hakkını ve hukuki güvenlik ilkesini zedeler.
Fiilin Açık ve Anlaşılır Olmazsa Dava Usule Uygun Olmaz
İddianamenin bağlayıcılığı yalnızca fiilin sınırlandırılması ile de sınırlı değildir. İddianamede suçun adının ve ilgili kanun maddesinin gösterilmiş olması tek başına usulüne uygun bir dava açıldığı anlamına gelmez. İsnat edilen suçun maddi unsurlarını oluşturan somut eylemlerin, iddianamenin olay anlatımı bölümünde açık ve anlaşılır şekilde ortaya konulması gerekir. Yargıtay 14. Ceza Dairesi 24.12.2014 tarihli, 2012/11601 E. ve 2014/14838 kararında da açıkça ifade edildiği üzere, iddianamenin başlığında suçun adının yer alması ve sevk maddesinin gösterilmesi yeterli olmayıp, suçun maddi unsurlarına ilişkin somut anlatım bulunmaması hâlinde, o suç bakımından usulüne uygun bir kamu davası açılmış sayılmaz.
Mahkeme İddianamede Yer Almayan Fiilden Dolayı Beraat Kararı da Veremez
CMK m. 225’in doğal sonucu olarak, iddianameyle dava konusu edilmeyen bir fiilden dolayı mahkeme tarafından hüküm kurulması da mümkün değildir. Yargılama sırasında, iddianamede yer almayan bir suçun işlendiğinin anlaşılması hâlinde mahkemenin bu fiil hakkında doğrudan mahkûmiyet veya beraat kararı verme yetkisi bulunmamaktadır. Bu durumda yapılabilecek tek işlem ilgili fiil yönünden Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmasıdır. Yargıtay uygulaması da bu yönde istikrarlıdır ve iddianame dışına çıkılarak kurulan hükümler hukuka aykırı kabul edilmektedir.
Sonuç itibarıyla CMK m. 225, iddianameyi hükmün sınırlarını çizen ve yargılamanın meşruiyetini belirleyen temel bir muhakeme belgesi hâline getirmektedir. Bu çerçevede, CMK m. 225’in yargılamaya yüklediği sınırlar dikkate alındığında, savunma makamı bakımından iddianamenin içerdiği maddi vakıalar ve isnat edilen fiiller yönünden de ayrıntılı biçimde incelenmesi büyük önem taşımaktadır.
CMK 225 Özellikle İlk Savunmalar Açısından Değerlendirilebilir
Özellikle iddianamede hangi fiillerin açık, somut ve bağımsız şekilde dava konusu yapıldığının tespit edilmesi; buna karşılık hangi eylemlerin yalnızca anlatım kapsamında kaldığının veya belirsiz bırakıldığının ortaya konulması, yargılamanın ilerleyen aşamalarında doğabilecek hukuka aykırılıkların önüne geçilmesi bakımından belirleyici olabilir. Bu nedenle ilk yazılı savunma dilekçesinde, iddianamenin CMK m. 170 ve m. 225 hükümleri çerçevesinde taşıması gereken unsurlar yönünden değerlendirilmesi, dava konusu fiillerin sınırlarının netleştirilmesi ve iddianamenin kapsamını aşan veya belirsiz suç isnatlarına açıkça itiraz edilmesi, savunma stratejisi açısından önemli bir adım olarak değerlendirilmelidir.
Av. Hakan SAMANCI






