Disiplin suç ve cezaları ile disiplin hukukunun temel ilkeleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanunumuzun 124-136. maddelerinde düzenlenmiştir. İdareler, devlet memurlarına verdikleri disiplin cezalarında müeyyideye tabi tuttukları memura savunma hakkını tam anlamıyla sağlamalı ve ancak bu şekilde yaptırımlara gitmelidirler. Geniş bir perspektif ile değerlendirilmesi gereken savunma hakkı kişinin; yargı mercileri huzurunda kendisini savunma, avukat yardımından yararlanma, susma, soru sorma, aleyhine olan işleme katılmama, tercümandan yararlanma, delillerin toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma, kanun yoluna başvurma gibi haklarını içermektedir. Bu yazımızda devlet memurlarına verilen disiplin cezalarında memurların savunma hakkının kapsamını mevzuat ve yüksek yargı kararları ışığında inceleyeceğiz.

AİHS ve Kanunlarımızda Savunma Hakkı

Savunma hakkı; Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, yüksek yargı içtihatları, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer yasal mevzuatlarla belirlenmiş olup korunmaktadır.

- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 129. maddesinde;

Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.” denmektedir. Anılan Anayasa hükmünün gerekçesinde, "…yapılacak disiplin kovuşturmalarında ve disiplin cezası uygulamasında ilgiliye isnad olunan hususun bildirilmesi, dinlenilmesi, savunmasını yapma imkanı tanınması bu madde ile güvence altına alınmaktadır" ifadelerine yer verilerek, disiplin cezaları ile ilgili olarak savunma hakkı Anayasal güvenceye bağlanmıştır.

- 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 130. maddesinde de “Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez” denmek suretiyle savunma hakkının ehemmiyeti belirtilmiştir.

- İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşme'nin, 6. maddesinin 3. bendinde;

Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:

a) Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;

b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak;

c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek;

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağrılmasının ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek;

e) Duruşmada kullanılan dili anlamadığı veya konuşmadığı takdirde bir tercümanın yardımından para ödemeksizin yararlanmak.”  denerek savunma hakkının önemi ve gereği vurgulanmıştır. Buna göre, her sanık kendisine yönelik isnadın nedeni ve niteliğinden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek hakkına sahiptir. Olayı, isnadın nedenini ve hukuki niteliğini bilmeyen sanığın kendisini yeterince savunamayacağı açıktır.

Yüksek Yargı Kararlarında Savunma Hakkı

- Anayasa Mahkemesi’nin; Avrupa İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme'nin, savunma hakkının önemini ve gereğini vurgulayan 6. maddesini de dikkate alarak savunma hakkının niteliğini vurguladığı, 14/07/1998 tarihli, 1997/41, 1998/47 sayılı kararında[1], herkesin kendisine yönelik isnadın nedeninden ve niteliğinden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek hakkına sahip olduğu; olayı, isnadın nedenini ve hukuki niteliğini bilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağının açık olduğu, bu hususun, savunma hakkının temelini oluşturduğu belirtilmiştir.

- Ayrıca; Danıştay 8. Dairesi’nin 05.02.2018 Tarihli, 2016/13179 E., 2018/545 K. Sayılı kararında[2]

Olayda; soruşturmacı tarafından, davacıdan 25.10.2013 tarihli yazı ile ifadesinin istenildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmış olup, yukarıda yer alan mevzuat uyarınca olayın görgü tanıklarının ifadesinin alınmasından sonra davacıya savunmasını yapması için en az yedi günlük süre verilmesi ve gönderilen savunma davetiyesinde tanık ifadeleri ile ortaya çıkarılan suçun neden ibaret olduğunun bildirilmesi gerekirken, belirtilen hususları içermeyen ifade tutanağına istinaden davacı tarafından verilen ifade esas alınmak suretiyle verilen disiplin cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığından temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.”

denmekle memura gönderilecek olan savunma davetiyesinin içermesi gereken bilgi ve belgelerin neler olduğu da açıkça belirtilmiştir.

Anayasa hükmü, gerekçesi ve Anayasa Mahkemesi ile Danıştay kararı karşısında, disiplin cezaları ile ilgili olarak kurallara uygun bir şekilde savunma hakkı kullandırılmadan memura disiplin cezası verilmesinin hukuken olanaklı olmadığı; savunma hakkının hukuka uygun şekilde kullanılabilmesi için de, ilgili kamu görevlisinin hakkındaki iddiaları, bu iddiaların dayandığı delilleri, üzerine atılı fillerin hukuki nitelendirmesini bilmesi gerektiği sonucuna varılmakta olup, tüm bu hususlar kendisine bildirilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağı açıktır.

Belirtilen hususları içermeyen ve ayrıntıları memura bildirilmeyen savunma davetiyeleri de usulsuz ve hukuksuz olacağından, memurun kendisini yeterince savunamayacağı ve Anayasa ile güvence altına alınmış olan savunma hakkının ihlal olunacağı açıkça söylenebilecektir. Bu durumda verilmiş olan disiplin cezalarının iptalleri de idari dava yoluyla sağlanabilecektir.

- Öte yandan; Danıştay 12. Dairesi 2012/3754 E., 2015/7250 K. Sayılı, 29.12.2015 tarihli kararında[3],

…yürütülen disiplin soruşturmalarında, memurun lehine ve aleyhine olan tüm delillerin toplanarak ekleriyle birlikte bir soruşturma raporunun oluşturulması ve bu şekilde memurun hangi fiili, nerede, ne zaman, nasıl, ne şekilde işlediğinin somut, hukuken kabul edilebilir delillerle şüpheye yer vermeyecek açıklıkta ortaya konularak disiplin cezası verilmesi gerekmektedir.”

denmek suretiyle disiplin cezasının verilebilmesi için hukuken kabul edilebilen ve somut delillerin mevcut olması gerektiği belirtilmiştir. Hakkındaki isnadın ne olduğu net olarak açıklanmayan memurun kendini savunması mümkün olamayacağından söz konusu Danıştay kararı ışığında, memurlara verilecek disiplin cezası işlemlerinin iptal olunması gerekecektir.

- Memura verilen disiplin cezası kararı; memurun bu karara karşı, hangi merciye hangi sürede başvurabileceği hususlarını içermelidir. Disiplin cezası işlemlerinin; cezalandırılması öngörülen memurun itiraz ve savunmasını hangi merciye yapacağı hususunu içermemesi halinde anayasaya aykırılığı gündeme gelecektir. Öyle ki Anayasamızın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinin 2. fıkrasında “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” hükmü yer almaktadır. Buna göre somut vakalarda idare, tecziye içeren işlemine karşı memurun hangi kanun yoluna ve merciye ne sürede başvurabileceği hususunu belirtmelidir. Aksi durumda idare; Anayasa’nın 40. maddesine aykırı davranmış olacak ve bu sebeple de söz konusu disiplin cezası işleminin iptal olunması gerekecektir.

Görüldüğü üzere hem kanuni metinlerde hem de yüksek yargı içtihatları ile memurların savunma hakkının korunması amaçlanmıştır. Sonuç olarak; uygulamada idarelerin memurlara gerekli savunma haklarını tanımadan vermiş olduğu disiplin cezası işlemleri, savunma hakkının hem yasal mevzuatla hem de içtihatlarla korunduğu gözetildiğinde iptal davalarına konu olmakla beraber bu işlemlerin iptalleri de idare mahkemelerince sağlanmaktadır.

--------

[1] Anayasa Mahkemesi’nin 14/07/1998 tarihli, 1997/41 E., 1998/47 K. sayılı kararı

[2] Danıştay 8. Dairesi’nin 05.02.2018 tarihli, 2016/13179 E., 2018/545 K. sayılı kararı

[3] Danıştay 12. Dairesi’nin 29.12.2015 tarihli, 2012/3754 E., 2015/7250 K. sayılı kararı