Orası hiçbir hastaneye benzemez. Girmek zor, gezmek daha da zor. Hastanede karşınıza her an bir uzvunu kaybetmiş bir er çıkıverir. Hastanede ilk bakışta değişen şey, ‘sivilleşme’ olmuş. Kapıda kimliğinizi bırakıp girebiliyorsunuz. Eskiden kapıya kimliğinizi bırakmanız da yetmeyebilirdi. Mesela türbanınız, girememeniz için yeterli bir nedendi... 


GATA’nın eskiden ana baba günü olan bahçesi bir hayli boş, koridorlar oldukça sakin. Evren’in nerede kaldığını öğrenebilmek için sohbetlere başlıyorum. Nihayet aradığım ipucunu bir hastabakıcı veriyor. “Evren iyi, arada sırada Ortopedi Kliniği’nin gözetiminde. Bulunduğu bölüm ‘General ve Amiral’ katı olan hastanenin en güvenlikli yeri” diyor. 


Devrem darbe yargılanıyor 
GATA’da önceden bu bölüme çıkmak zor değildi. Bülent Ecevit’in hastalığı döneminde alınan olağanüstü önlemleri hatırlatıyorum. O zamanlar Başbakan olan Ecevit’in hasta halinin fotoğraflanmaması için, kapılarda başlayan ‘kamera’ araması halen geçerli ama hastanenin üst katlarına çıkması gerekenlere “Nereye” diyen Nizamiye bölümü kaldırılmış. General-Amiral bölümüne düzenli olarak gazeteler gidiyor. Ziyaretçi girişleri yine özel izne tabii. Karşısında Endokrinoloji Bölüm Dalı var, yukarısında öğretim görevlilerine ayrılan yemekhane. 


Biraz kamuflaj, biraz strateji ile hastabakıcının tarif ettiği 7. kata nihayet ulaşıyorum. Burası general ve amiraller için özel olarak tahsis edilmiş. Ama Evren geldikten sonra kat adeta bir güvenlik üssüne dönmüş. Girişte 24 saat nöbette duran bir asker, kapıda ise özel şifreli güvenlik sistemi bulunuyor. Kata bile girmek için komutanlığın özel kartı şart. Ama o katta Evren’in kaldığı yere girmek için o şifreyi bilmeniz gerekiyor. Evren, odadan çıkmak zorunda kaldığında özel bir asansör kullanıyor. Evren’e ancak o şifreli kapıya kadar yaklaşabiliyorum. Fark ettirmeden çektiğim birkaç kare fotoğraftan sonra tekrar hastane koridorlarına dönüyorum. GATA’da 12 Eylül davasının görüldüğüne dair bir iz bulmak imkansız. Hastanenin sağında solunda hastalanmış erler öbek öbek oturuyor. “Maç, garnizon, memleketteki o kız” sohbetinde bana yer olmasa da bir sohbeti anında cımbızlıyor kulağım: “Devrem darbe yargılanıyor.”, “Yargılasınlar oğlum, biz mi yaptık?” 


GATA’da hayat rutin, asayiş berkemal. Adliyenin önündeki kalabalıklar buraya gelmemiş. Burada 12 Eylül davası sadece 7. katta kalmış. Kafeteryanın olduğu bir üst kattan bakıp yaptığım tahminle Evren’in odasından Adliye önünün göründüğünü söyleyebilirim ama Berfo Ana’nın sesi kulağına gitti mi? İşte onu bilemem...




AYÇA ÖRER/Radikal