I. GENEL OLARAK FATURA KAVRAMI:

Faturaya dayalı icra takibi ve faturanın akdi ilişkinin ispatındaki yeri başlıklı konumuza geçmeden önce faturanı ne olduğu ne zaman düzenlenmesi ne şekilde ve kimler tarafından düzenlenmesi gerektiği gibi hususları üzerinde duracağız.

Fatura, ticaret ve alışveriş hayatının vazgeçilmez belgelerinden birisidir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 229. Maddesine göre özetle, fatura, satılan bir malın ya da ifa edilen bir hizmetin (işin) karşılığında müşterinin, malı satın alanın veya hizmet alanın borçlandığı meblağı göstermek üzere, malını(emtiayı) satan ya da hizmet ifasında bulunan kişi (tacir) tarafından müşteriye (mal satın alan veya hizmet satın alan kişiye) verilen bir belge olarak tanımlanmıştır. Adı geçen kanunun 230. Maddesinde bir fatura bulunması gereken hususlar belirtilmiştir. Bu maddeye göre, faturada, Faturanın düzenlenme tarihi seri ve sıra numarası; Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası; Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası; Malın veya işin nev'i, miktarı, fiyatı ve tutarı; Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası bulunması zorunludur.

Ve yine bir faturanın düzenlenmesindeki usul ve esaslar ile faturanın düzenleme süresi vergi usul kanunun 231. Maddesinde detaylı olarak düzenlenmiştir. Bizler yazımızın konusu ile doğrudan bağlantılı olmadığı ve de teknik bir konu olması hasebiyle faturanın düzenlenmesindeki usul ve esaslar hakkında kanun maddesine atıf yapmakla birlikte sadece faturanın tanzim edilme süre hakkında kısa bir bilgi vereceğiz. Bu kapsamda bir fatura, satıcı veya sağlayıcı tarafından, malın teslimi ve/veya hizmetin ifa edildiği tarihten itibaren en geç yedi gün içerisinde düzenlenmesi gerekmektedir. Bu süre zarfında düzenlenmeyen faturalar kanunen hiç düzenlenmemiş yaptırımı ile karşı karşıya kalmış olur (VUK m. 231/1-5).[1]

Ve son olarak fatura kimler tarafından tanzim edilmesi gerektiği sorusuna vergi usul kanunun 232. Maddesi bize cevap vermektedir. Bu maddeye göre, Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler: Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara; Serbest meslek erbabına, Kazançları basit usulde tesbit olunan tüccarlara Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere; Vergiden muaf esnafa Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlara da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Yukarıdakiler dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 50.000.000 (2.000 TL) lirayı geçmesi veya bedeli 50.000.000 (2.000 TL) liradan az olsa dahi istemleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.

II. FATURAYA DAYALI İCRA/İFLAS TAKİBİ:

Fatura maddi hukuk ve takip hukuku bakımdan bir kambiyo senedi, ilam veya ilam mahiyetinde bir belge niteliğinde olmadığı için fatura dayalı olarak, ilamlı icra takibi, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla ilamsız, kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takip yapılması mümkün değildir. Bu yüzden alacaklı taraf, faturaya dayalı olarak borçlu hakkında genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi ya da borçlu şahıs iflasa tabi kişilerden ise o durumda borçlu kişi ya da kişiler aleyhine genel iflas yoluyla iflas takibi yapabilir.

--Alacaklı taraf, borçlu şahıs-(lar) hakkında faturaya dayalı olarak genel haciz yoluyla ilamsız icra takip yoluna başvuru yapması halinde yetkili icra dairesi, borçlu şahıslara genel haciz yoluyla ilamsız icra takiplerine özgü ödeme emri düzenleyerek tebliğ edilmesi amacıyla tebligat çıkartır. Borçlu şahıs-(lar), ödeme emrini tebliğ aldığı tarihten itibaren, 7 gün içinde borcun tamamını ödeyebilir ya da 7 gün içerinde borca ve/veya imzaya itiraz edebilir veya borçlu yasal süre içerisinde borca ve/veya imzaya itiraz etmeyecekse o durumda 7 gün içerisinde mal beyanında bulunabilir. Ya da ödeme emrini tebliğ aldığı tarihten itibaren 7 gün içerisinde herhangi bir davranışta bulunmayabilir. Borçlu şahıs-(lar) ödeme emrini tebliğ aldığı tarihten itibaren 7 gün içerisinde borca ve/veya imzaya itiraz etmesi halinde icra takibi kendiliğinden durur. Alacaklı taraf, itiraz üzerine duran icra takibini devam ettirebilmesi için borçlunun itirazını hükümden düşürmesi gerekmektedir. Alacaklı taraf borçlunun itirazını iki şekilde hükümden düşürebilir:

1-) Alacaklının elinde ki belge İİK m. 68 ve 68/a[2]’da yer alan belgelerden ise o durumda alacaklı, borçlunun itirazının kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde icra mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması (duruma göre, geçici veya kesin kaldırma) yoluna gidebilir.

2-) Alacaklının elindeki belge İİK m. 68 ve 68/a anlamında bir belge değilse, o durumda alacaklı itirazın kaldırılması yoluna başvuramaz. Alacaklı bu durumda borçlunun itirazının kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde genel görevli ve yetkili mahkeme itirazın iptali davası açması gerekmektedir. Ki alacaklının genel mahkemede itirazın iptali davası açmaktan başka çaresi yoktur. Zira, az yukarıda da belirttiğimiz üzere, fatura İİK m. 68 ve 68/a yer alan belgelerden değildir.

--Alacaklı taraf, iflasa tabi borçlusu hakkında faturaya dayalı olarak genel iflas yoluyla iflas takibi başlatmış ise o durumda icra dairesi borçlu hakkında genel iflas yoluyla iflas takibine özgü ödeme emrini tanzim eder ve borçluya tebliğ edilmesi amacıyla borçlu tarafa tebligat kanunu hükümleri dairesinde tebligat çıkartır. Ödeme emrini tebliğ alan borçlu tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde takip konusu borcu tüm ferileri ile birlikte ödeyebilir. Bu durumda iflas takibi düşer. Bunun yanında borçlu taraf ödeme emrini tebliğ aldığı tarihten itibaren 7 gün içerisinde borca itiraz edebilir veya aynı süre içerisinde herhangi bir davranışta bulunmayarak sessiz kalabilir. Alacaklı sessiz kalırsa o durumda takip kesinleşir. Alacaklı eğer borca itiraz ederse o durumda takip durur. Gerek takip borçlunun itirazı üzerine dursun gerekse borçlu sessiz kalarak takip kesinleşse bile alacaklı taraf borçlunun itirazının kendisine tebliğ edildiği, borçlunun sessiz kalarak takibin kesinleşmesine sebep olduğu durumda ise ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren 7 gün bitiminden itibaren 1 yıl içerisinde borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde iflas davası açarak borçlunun iflasına, eğer borçlu aynı zamanda ödeme emrine itiraz etmiş ise o durumda borçlunun itirazının kaldırmasına ve borçlunun iflasına karar verilmesini sağlayabilir.

III. FATURANIN İSPAT GÜCÜ:

Faturaya dayalı icra/iflas takibi” kenar başlıklı ikinci bölümde de detaylı izah ettiğimiz üzere, alacaklı tarafından borçlu aleyhine genel haciz/iflas yoluyla takip başlatması halinde borçlu taraf haciz yolunda takibe borca ya da imzaya itiraz ederse( ya da iflas yolunda itiraz ederse veya itiraz etmeyerek takip kesinleşirse) alacaklı taraf takip haciz yolunda uyuşmazlığın niteliğine göre genel mahkemelerde yasal süre içerisinde itirazın iptali , iflas yolunda ise borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde yasal süre içerisinde borçlunun iflasını ve borçlu tarafından takibe itiraz etmiş ise o durumda iflas ile birlikte itirazın kaldırılmasını iflas davası açmak suretiyle talep etmesi gerekmektedir.

Alacaklı taraf, açmış olduğu davada borçlu ile aralarındaki hukuki ilişkiyi ve kendisinin bu hukuki ilişkiden doğan alacağının borçlu tarafından ödenmemiş olduğunu hukuki işlemin yapılmış olduğu tarihteki miktarda gözetilmek suretiyle duruma göre, hukuka uygun surette elde edilmiş olan yazılı delil ile ya da takdiri deliller ile ispat etmesi gerekmektedir. Fatura taraflar arasındaki temel hukuki ilişkiyi ispat etmez. Fatura sadece sözleşmenin daha doğru bir ifade ile hukuki işlemin ifa safahatı ile ilgilidir. Bunun içindir ki, alacaklı taraf faturanın tanzimine dayanak olan hukuki işlemi genel ispat kuralları çerçevesinde ispat etmesi gerekmektedir. Diğer bir ifade ile alacaklı taraf, faturanın tanzim edilmesine dayanak oluşturan hukuki işlemi ve faturaya konu etmiş olduğu malları borçluya teslim etmiş olduğunu ya da faturaya konu edilen hizmeti borçluya ifa etmiş olduğunu hukuka uygun deliller ile ispat etmesi gerekmektedir. Eğer borçlu taraf hem hukuki ilişkiyi hem de faturaya konu edilen malları teslim almadığını ya da hizmetin ifasını almadığını savunursa defaten de ifade ettiğimiz üzere, alacaklı taraf hem hukuki işlemi hem de faturaya konu edilen malların borçluya teslim edildiği (irsaliye, teslim tutanağı vs.) veya hizmetin ifa edildiğini ispat etmesi gerekecektir. Ancak borçlu taraf hukuki ilişkiyi kabul edip faturaya konu edilen malların kendisine teslim edilmediğini veya hizmetin ifa edilmediğini savunursa o durumda borçlu hukuki ilişkiyi ikrar etmiş olacaktır ki o durumda alacaklı taraf sadece faturaya konu edilen malları borçluya teslim etmiş olduğunu ya da hizmeti ifa etmiş olduğunu hukuka uygun deliller ile ispat etmesi gerekecektir. Nitekim yüksek mahkeme kararları da bu yöndedir; “Dava, ticari satım nedeniyle düzenlenen faturaya dayalı takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Davalı, ticari ilişkiyi ve ticari mal satışını, dolayısıyla borcun varlığını inkâr etmektedir. Kural olarak; fatura konusu mal veya hizmetin teslimini ispat külfeti davacı satıcıya ait olup, yasal delillerle desteklenmediği sürece fatura ve davacı defter kayıtları tek başına alacağın varlığını kanıtlamaz. Dolayısıyla davacı, fatura konusu mal veya hizmetin davalıya teslim edildiğini kanıtlamak zorundadır. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi ispat etmesi gerekir. Fatura sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Eldeki davada davalı sözleşmesel ilişkiyi, hizmetin verildiğini ve borcu inkâr etmektedir. Bu durumda sözleşmesel ilişkiyi; faturalarda yazılı hizmetin davalıya verildiğini ve faturanın da bu akdi ilişki nedeni ile düzenlendiğini ispat yükü davacıya aittir. Davacı bu iddiasını, uyuşmazlığın miktarına göre yazılı delille kanıtlamalıdır. Bu kapsamda yapılan değerlendirmede; taraflar arasında düzenlenmiş bir sözleşme bulunmadığı, ispat yükü üzerinde bulunan davacının akdi ilişkiyi kanıtlayamadığı, davacının malları teslim ettiğini iddia ettiği ve sevk irsaliyesinde adı geçen ...’in davalı çalışanı olmadığı ve davalı adına mal teslim almaya açık veya örtülü şekilde yetkili kılındığına dair de delil bulunmadığı, davacının münhasıran davalının defterlerine dayanmadığı gibi yemin deliline de dayanmadığı, dolayısıyla davanın kanıtlanamadığı anlaşılmıştır. Bu itibarla, ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir” (İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ, Esas Numarası: 2018/1858, Karar Numarası: 2020/726, Karar Tarihi: 01.09.2020),” …Sonuç olarak, faturanın sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olduğu için TTK.nun 23/2. maddesine göre süresinde itiraz olunmamak suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriği ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi, veya yapılan işin adedi, türü bedeli gibi hususlara ilişkin olabilir. Faturadaki gecikme halinde vade farkı alınacağına ilişkin kayda itiraz edilmemesi, faturada yer almakla birlikte taraf­lar arasındaki sözleşmede düzenlenmemiş bir hususa ilişkin kaydın da kabul edildiği anlamına gelmez. Vade farkı kaydının faturanın zorunlu içeriğinden olmayıp, yasal sürede itiraz edilmedi diye kabul edilmesinin ağır bir sonuç doğuracağı; faturadaki vade farkı uygulanır ibaresinin yazılması halinde TTK.nun 23/1. maddesindeki karinenin uygulama alanı bulmayacağı, zira fa­tura sözleşme olmadığı gibi, faturaya itiraz edilmemesinin de ona sözleşme niteliği vermeyeceği kabul edilmiştir…” ( YARGITAY İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME HUKUK GENEL KURULU Esas Numarası: 2001/1, Karar Numarası: 2003/1,Karar Tarihi: 27.06.2003) ayrıca benzer kararlar için bakınız: (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 04.04.2011 K.T., 2010/9865 E, 2011/4273 K.), (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 1994/1088 E, 1994/2327 K.), (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 1978/11-1147 E, 1980/1418 K.)

Faturanın ispat gücü ile ilgili olarak bir diğer tartışılması gereken hususlardan birisi de faturanın HMK m. 202 gereğince delil başlangıcı sayılıp sayılamayacağıdır? Bu durumun sonucu olarak faturaya konu edilen malların borçluya teslim edildiği alacaklı tarafından tanık delilli ile ispat edilip edilmeyeceğidir. HMK m. 202’ye göre, Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. Görüldüğü üzere, HMK m. 202’ye göre, bir belgenin delil başlangıcı olabilmesi için en önemli şartlarından bir tanesi o belgenin kendisine karşı ileri sürülen veya temsilcisi tarafından alacaklısına verilmiş olmasıdır. Bu açıklamalar ışığında takibe konu edilmiş olan faturada borçlunun ya da temsilcinin imzası yok ise diğer bir ifade ile alacaklı tarafından tek taraflı olarak düzenlenmiş ise o durumda bu fatura delil başlangıcı niteliğinde olmaz. Zira, alacaklı tarafından kendisinin düzenlemiş olduğu bir belge olup; HMK m. 202 yer alan şartları sağlamamaktadır. Bunun sonucu olarak da alacaklı faturaya konu edilen malın satıcıya teslim edildiğini ya da faturaya konu hizmeti ifa etmiş olduğunu tanık delili ispat edemeyecektir. Ancak takibe konu fatura da borçlunun imzası veya kaşesi var ise o durumda diğer kanuni şartları da sağlaması halinde bu fatura delil başlangıcı sayılabilecektir.

Ayrıca şu hususu belirtmekte fayda vardır; usulüne uygun şekilde tanzim edilen ve borçlu tarafa yine usulüne uygun tebliğ edilip borçlu tarafından yasal süre içerisinde itiraz edilmeyen faturanın münderecatı borçlu tarafından TTK m. 21/2 uyarınca karine olarak kabul edilmiş sayılır. Bunun aksi ancak yazılı delil ile borçlu tarafından ispat edilmesi gerekir. Borçluya tebliğ edilen ve borçlu tarafından yasal süre içerisinde itiraz etmeyerek kesinleşen fatura borçlu tarafından kendi ticari defterlerine işlenirse o durumda borçlu faturaya konu malları alacaklı tarafından kendisine teslim edildiğini ya da faturaya konu hizmetin alacaklı tarafından kendisine ifa edildiğini kabul etmiş sayılır[3]. Aynı şekilde, taraflar ticari defterlerine söz konusu faturaları işlemiş olması halinde sözleşme ilişkisinin varlığı ve alacaklının borçludan alacaklı olup olmadığı ancak HMK m.222[4] uyarınca çözüme kavuşturulacaktır.

IV. SONUÇ:

Fatura, akdin ifası aşaması ile ilgilidir. Fatura tek başına taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkiyi ve alacaklının alacağının varlığını ispatlamaz. Aynı şekilde, alacaklı tarafından tanzim edilip borçluya tebliğ edilen fatura borçlusu tarafından yasal süre içerisinde itiraz edilmemiş olması akdi ilişkinin ispatlandığı kabul edildiği anlamına gelmez. Faturanın yasal süre içerisinde borçlusu tarafından itiraz edilmemiş olması TTK m. 21/2 uyarınca münderecatı (içeriği) kabul edilmiş sayılır. Bu karineye rağmen alacaklı taraf, borçlu ile aralarındaki faturanın düzenlenmesine dayanak oluşturan sözleşmesel ilişkiyi, fatura konu malların borçluya teslim edildiğini veya faturaya konu hizmetin ifa edilmiş olduğunu hukuka uygun deliller ile ispatlanması gerekmektedir.

------------------

[1] VUK m.231; Faturanın düzenlenmesinde aşağıdaki kaidelere uyulur:

1. Faturalar sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir. Aynı müessesenin muhtelif şube ve kısımlarında her biri aynı numara ile başlamak üzere ayrı ayrı fatura kullanıldığı takdirde bu faturalara şube ve kısımlarına göre şube veya kısmın isimlerinin yazılması veya özel işaretle seri tefriki yapılması mecburidir.

2. Faturalar mürekkeple, makine ile veya kopya kurşun kalemi ile doldurulur.

3. Faturalar en az bir asıl ve bir örnek olarak düzenlenir. Birden fazla örnek düzenlendiği takdirde her birine kaçıncı örnek olduğu işaret edilir.

4. Faturaların baş tarafında iş sahibinin veya namına imzaya mezun olanların imzası bulunur.

5. (Değişik: 4/12/1985-3239/20 md.) Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. (Ek cümle:29/4/2021-7318/1 md.) Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev’i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli, faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak, bu süreyi indirmeye ya da faturanın malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.

6. (Ek: 4/12/1985-3239/20 md.) Bu Kanunun 232’nci maddesinin birinci fıkrasına göre fatura düzenlemek zorunda olanlar, müşterinin adı ve soyadı ile bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarasının doğruluğundan sorumludur. (Ancak bu sorumluluk, aynı maddenin 2’nci fıkrasının uygulandığı halleri kapsamaz.) Fatura düzenleyenin istemesi halinde müşteri kimliğini ve vergi dairesi hesap numarasını gösterir belgeyi ibraz etmek zorundadır.

[2] İİK m. 68’de belirtilen belgeler genel olarak şöyledir; imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belge, Kredi sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile ihtarnameler ve krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar vs.

[3]Bu hususa dair emsal yargıtay kararı: Dava, taşıma sözleşmesine dayalı takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Faturanın içeriğine 8 gün içerisinde itirazda bulunulmadığı takdirde sadece faturada belirtilen verilerin doğru olduğu karinesi doğar; yoksa faturanın verilmesine neden olan iş veya hizmetin de yapılmış olduğunun kabulü anlamını taşımaz. Uyuşmazlık halinde, işin yapılmış olduğunun kanıtlanması gerekir. Ayrıca, davalıya tebliğ edilmiş olan fatura içeriğinin kesinleşmesi söz konusu olamaz. Faturanın deftere kaydı taşımanın gerçekleştiğine yalnızca karine teşkil eder. Bu karinenin aksinin ispatı her zaman olanaklıdır. Somut olayda, taraflar arasında temel ilişkide davalı tarafından davacının edimini yerine getirmediği savunulup uyuşmazlık konusu edildiğine göre, faturanın kesinleştiğinden söz edilmesi olanaklı değildir. Bu durumda, mahkemece, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, taraflar arasındaki temel ilişki olan taşıma ilişkisinde davacının edimini yerine getirip getirmediği hususunda ispat yükünün davacı da olduğu gözetilmek, davacıya ispat olanağı sağlanmak ve sonucuna göre karar verilmek gerekir (Yargıtay 11. HD., T. 5.5.2005, E. 2004/7832, K. 2005/4738)

[4] HMK m. 222: (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.

(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.

(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.

(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.

(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.