Sanayi sektöründeki büyük gelişme ve değişiklikler, maalesef tüketicileri  bir noktada bilinçsiz bir tüketim  arzunun içine çekerek kimi durumlarda ürünün kullanışlılığına bakılmadan sırf marka ürün olduğunu için satın alınması  durumunu ortaya çıkarmıştır. Fakat bu olumsuzluğun yanında bilinçli tüketici olan bir kısım tüketici, kaliteli ve belirli bir hizmet standardı sunan markaları tercih sebebi olarak görmektedir. Bu bağlamda da üreticiler bir nevi pazar arayışı içerisinde ürünlerini farklı ülkelere de götürmek istemektedir. Fakat farklı bir ülkede işletme açmak, gerek o ülkenin mevzuatları bağlamında uzun sürebilmekte gerekse  işyeri kiralama, çalışacak personel alımı gibi oldukça maliyetli olabilmektedir. İşte bu zorluğun önüne geçmek ve  daha pratik ve az maliyetle, ihtiyaca cevap vermek adına ticari işletmeler franchise sözleşmeleri yapmaktadır. Bu sözleşmelerde franchise veren , franchise alana belirli bir süre için ve anlaşılan bedel tutarında ödeme yapma karşılında ona ait marka ve gayrimaddi malları kullanma hakkını eline almış oluyor. Franchise sözleşmesinde tekel hakkı da kararlaştırılabilir, rekabet yasağı sözleşme serbestliği kapsamında taraflar arasında kararlaştırılır. Burada elbette serbest piyasa düzenini ihlal etmeksizin, kanundaki  özel sınırlandırmalara uyularak franchise sözleşmesinde yer alabilir.

FRANCHISE SÖZLEŞMESİ TANIMI

İngilizce’de Franchise kelimesi, ‘Hükümet tarafından verilen imtiyaz, hak ya da bağışıklık’ olarak ifade edilmektedir. Süreç içerisinde, farklı ülkelerde uygulama hususlarında farklılıklar sebebiyle farklı terimlerde türemiştir. Bununla birlikte genel kullanımda franchise ve franchising kavramı yer almaktadır. Fakat bu iki kavramın birbirinden farklı durumları ifade etmektedir. Franchising, sistemin oluşumu, taraf işletmelerin süreç içerisindeki işbirliğini de içine alan, imtiyazları belirleyen bir yöntemdir. Ancak franchise, söz konusu bu yöntemi de içine almaktadır. Taraflara ilişkin hak ve yükümlülükleri içinde barındıran hukuki işleme verilen isimdir. Bahsi geçen bu yöntemi de içine alan ve tarafların tüm hak ve yetkilerine düzenleyen hukuki ilişkinin genel adıdır.Günümüzde teknolojinin geldiği nokta ve globalleşmenin etkisiyle tüketime dayalı üretim süreci de hız kazanmıştır. Bu da haliyle üretim politikalarını etkiler nitelikte yeni politikaların doğmasına sebep olmuştur. Aslında Franchise sözleşmeleri bu globalleşmenin getirmiş olduğu bir yenilik olarak tanımlanabilir. Bununla birlikte toplumda kontrolsüz nüfus artışı, kaynakların düzensiz dağılımı ve günden güne yükseliş gösteren tüketim çılgınlığı çerçevesinde insanlar artık güven duyduğu bir üretim talep etmekte, giyilen kıyafetlerdeki kaliteden kullanılan malzemeye, üretim yerlerine vb. gibi bu konularla daha yakından ilgilenmek durumunda kalmışlardır. Bu güven duygusunun aranılması ve toplumun tüketim tercihlerini bu yönde sergilemesi de franchise sisteminin güvenilir marka yaratmak konusunda yoğunlaşmasına sebep olmuştur. Franchise sözleşmelerinin ilk adımları da haliyle teknolojik gelişmelerle beraber hem üretimin hem de tüketimin çok yoğun olarak yaşandığı Amerika Birleşik Devletlerinde görülmüştür. Endüstriyel gelişimlerin hız kazandığı dönemlerde Amerika Birleşik Devletleri franchisingin ‘Anavatanı’ olarak ifade edebiliriz. Yani Amerika Birleşik Devletleri Franchise kavramını hukuk literatürüne katan ülkedir. Franchise sözleşmesi isimsiz bir sözleşmedir. Bilindiği üzere sözleşmelerde iradi serbestliği asıl kuraldır. Taraflar emredici hukuk kurallarına aykırı olmadığı sürece yapacakları sözleşmenin içeriğini serbestçe tayin edebilirler. Bu serbestlik öyledir ki taraflar kanunda yer alan bir sözleşmeyi yapmayı tercih edebileceği gibi kanunda yer alan sözleşmelere ilişkin unsurları kullanmadan yeni bir sözleşme yapabilirler. Bu noktada da sözleşmeler isimli ve isimsiz sözleşmeler olarak temelde iki ayrı gruba ayrılır. Tarafların isimsiz sözleşme yapmaları durumunda herhangi bir ihtilaf çıktığında, tarafların arasındaki sözleşmenin yorumlanması ile çözüme kavuşulmaya çalışılır. Tabi bu yorumlama dürüstlük kuralları çerçevesinde yapılması gerekecektir. Franchise sözleşmesi de isimsiz sözleşme olmasından dolayı  bazı durumlarda somut olayda tespit etmek güç olabilmektedir. Fakat bazı unsurları bakımından net bir farklılık olduğu göz önünde bulundurulsa tespit edilmesi kolaylaşacaktır. Franchise sözleşmesinde aslında her iki taraf için de geçerli olan nokta sözleşmede geçen bölgenin sıfırdan değil de karşılıklı dayanışma ve işbirliği çerçevesince mevcut pazarda rekabette ön plana çıkma arzusu bu sözleşmenin amaçlarındandır. Doğru tespiti yapmak  sözleşmenin taraflarına yüklenen sorumluluklar açısından da önem arz etmektedir. Bu noktada aranılan kriterler bakımından sözleşmenin ortaya çıktığı ABD ‘deki işleyişe bakacak olursak franchise veren, franchise alana söz konusu gayri maddi malların kullanım hakkını vermektedir. İkinci olarak da francihe veren , franchise alana rekabet yapmamak bağlamında destekleme yükümlüğünü mevcuttur. Bizim hukuk sistemimizde Franchise sözleşmelerinin nasıl değerlendirildiğine gelecek olursak Yargıtay’ın uyuşmazlıklar çerçevesinde franchise sözleşmelerini belli bir tanıma oturtmaya çalışmıştır.Buna göre ; bağımsız iki tarafı olan, belirli  süre ile ve belli şart ve sınırlamalar mevcudunda imtiyaz hakkına sahip olan tarafın ticari ilişkilerini yürütmek bağlamında bilgi ve destek sağlayarak sözleşmenin diğer tarafına vermiş olduğu sürekli bir iş ilişkisi bütünüdür. Yargıtay’ın kararlarında yapmış olduğu tanıma göre, bu sözleşme türüne özetle mal ve hizmet dağıtımını amaç edinen hem franchise veren hem de franchise alan tarafa benzer nitelikte hak ve yükümlülükler getiren buna bağlı olarak bağımsız iki tarafın olduğu süreklilik arz eden sözleşmelerdir. Ülkemizde franchise sözleşmesinin önemi ve sağladığı kolaylıklar süreç içerisinde tam olarak anlaşılamamış ve başlarda istenilen seviyelerde bir talep görmemiştir. Bunun altında yatan birçok sebep olmakla beraber bu konuda yeteri kadar araştırma işine girilmemiş olması ve hukuki zeminin tam oturmaması yani isimsiz sözleşme olmasından dolayı tarafların uygulanacak hukuk kuralları bakımından uyuşmazlık çıktığında çözümün nasıl olacağına dair endişeleri gibi sebepler de gösterilebilir. Tüm bu nedenlerden ötürü, franchising uygulamasının tanıtılması, belli standartlar getirilmesi için Ulusal Franchise Derneği kurulmuştur. Kısaca UFRAD denilen bu dernek belli standartlar çerçevesinde franchise mantığını doğru ifade etmek ve yaygınlaştırmak ve doğru şekilde pazar oluşturmak adına kurulmuş bir dernektir. Nüfus yoğunluğu ve ticari hayatın yoğunlukta olduğu şehir olan İstanbul haliyle franchise alan işletmelerin en çok bulunduğu ilk şehirdir.

FRANCHISE SÖZLEŞMESİNİN ÖZELLİKLERİ

Franchise sözleşmesinin isimsiz bir sözleşme olduğunu daha önceden ifade etmiştik. Bununla beraber genel hükümler çerçevesinde geçerli bir sözleşmeden bahsedebilmemiz için öncelikle irade beyanlarının birbirine uygun olması gerekmektedir. Ayrıca sözleşmenin hukuka, ahlaka aykırı olmaması ve ifanın imkansız olmaması gerekmektedir. Franchise sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Burada taraflar arasında güçlü olan yan genel olarak franchise veren taraf olur ki sözleşmedeki edimi gayri maddi malların kullanımını franchise alana bırakacaktır. Bunun karşılığında da elbette franchise alandan belli bir bedel alacak olmasıdır. Franchise sözleşmesinde ücret unsuru kurucu unsurdur. Ücret olmayıp başka bir edim üzerine bir anlaşma sağlanması durumunda ortaya başka tür bir sözleşme çıkacağını ifade etmek gerekir.

STANDART SÖZLEŞME OLMASI

İrade beyanlarının karşılıklı uyumlu olması geçerli bir sözleşmeden bahsetmemiz için mutlak aranan şartlardan biridir. Bu irade beyanları da sözleşmenin müzakere aşamasında karşılıklı fikir ve beyanlara göre, tartışma zemini oluşturularak yapılmış ve her bir maddenin içeriği, kapsamı hakkında bilgilendirilerek ve anlaşma sonucu doğrultusunda hazırlanması elzemdir. Fakat uygulamalarda ticari hayatın yoğunluğuna bağlı olarak genel olarak her sözleşme için bu tarz bir tartışma ortamı imkanı olmamaktadır. Bir sözleşmede önceden, tarafların müzakere etme ortamı olmaksızın tek taraflı olarak ve benzer içerikleri barındıran sözleşmelerin varlığı halinde bu sözleşmeler için genel işlem koşulu mevcuttur denilir. Standart sözleşmeler ile genel işlem koşulları genelde birbirlerinin yerine kullanıldığı bile görülmekte olup aslında özü itibariyle benzer olsalar da aynı anlama gelmemektedirler. Nitekim genel işlem koşulları sözleşme hükümleriyken, standart sözleşme adı üzerinde sözleşme niteliğindedir. Franchise sözleşmeleri de bu anlamda standart sözleşmelerden sayılabilir. Çünkü evvelce franchise veren tarafından hazırlanan, benzer nitelikteki sözleşmelerdir. Fakat burada kanunun sınırlamış olduğu genel işlem koşullarına da uygun hareket etmek gerekmektedir. Standart sözleşme olmasının faydalı bir yanı varsa, o da franchise veren kendi markasının korurken belli başlı kurallar koyarak herkese eşit şekilde yaklaşarak bu da kendi markası açısından tekdüzeliği korumaya sağlayacaktır.

DAĞITIM SÖZLEŞMESİ OLMASI

Dağıtım sözleşmesi de tıpkı franchise sözleşmesi gibi, unsurları ve genel çerçevede uygulanacak kuralların neler olduğu esasında kanunda düzenlenmemiştir. Burada bir nevi franchise veren yaptığı sözleşmelerle franchise alan tarafından mal ve hizmetlerini farklı yerlerde tüketicilerle buluşturma amacında yani dağıtımındadır.  Dağıtım sözleşmesinde de benzer nitelikte bir sistem olup bir yanda sağlayıcının temin etmiş olduğu malların olması ve bu malları dağıtıcının kendi ad ve hesabına satışını gerçekleştirmesi söz konusudur.

KARŞILIKLI SÖZLEŞME OLMASI

Tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden birisi de franchise sözleşmeleridir. Yani burada franchise veren kendi markasını kullandırması karşılığında franchise alan da bu fikri sınai hakları kullanma ve bunları geliştirme, destekleme edimleri içirisinde kendi nam ve hesabına olacak şekilde ticari ilişkilerini yürütmekle yüklümlü olan kişidir. Bu anlamda karşılıklı ve tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden olması nedeniyle ödenmezlik def’i de bu noktada karşımıza çıkmaktadır.

DİKEY İŞBİRLİĞİ İÇERİSİNDE SÖZLEŞMENİN DEVAM ETMESİ

Rekabet Hukukunda dikey ve yatay anlaşmalar olarak adlandırılan ve teşebbüslerin aynı basamakta olup olmadığına göre isimlendirilen anlaşmalar vardır. Aynı mal ve hizmet bağlamında aynı basamakta olan ticari işletmeler yatay, aynı mal ve hizmetler bakımından sağladığı kriter noktasında farklı basamaklarda yer alan ticari işletmelerde de dikey anlaşmalar söz konusudur. 2002 yılında yayımlanan 2002/ 2 Dikey Anlaşmalara ilişkin Grup Muafiyeti Tebliği’inin 2. Maddesinde dikey anlaşmalar yer almaktadır. Burada da yukarıda izah ettiğimiz üzere franchise veren ve franchise alan aslında aynı mal ve hizmet sektörlerinde yer alan iki ticari işletmedir fakat farklı basamaklarda yer almaktadır. Bu bağlamda aralarında farklılık olduğundan dolayı dikey bir anlaşma olduğunu söyleyebiliriz. Farklı basamaklardan kastımız ise özünde aynı iş disiplininde yer almakla beraber örneğin birinin üretim basağımında olması diğerinin de dağıtım ve satış basamaklarında yer alması durumunu ifade eder.

SÜREKLİ SÖZLEŞME OLMASI

Ticari hayat için ticari ilişkilerin kesintisiz devam etmesi yani istikrarlı olunması çok önemlidir. Bu bağlamda da franchise sözleşmelerinde süreklilik arz eden bir borç ilişkisinin olduğunu söyleyebiliriz. Burada franchise veren bir nevi alacaklı konumdadır. Örneğin; her ay franchise alan taraftan belli miktarda ciro üzerinden hesaplanan royalty adı verilen ücreti alan taraf franchise veren taraftır. Bu menfaat süreye yayılmış ve süreklilik arz edecek şekilde konumlanmıştır. Burada bahsedilen süreklilik tabi ki sonsuza kadar devam edecek nitelikte bir sözleşme sürekliliği değildir. Tarafların sözleşme serbestisi kapsamında istedikleri zaman bu sözleşmeye son verme hakları her daim saklıdır. Franchise sözleşmesinin uzun süre devam etmesi bir nevi yapısal durumundan kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz. Bu sebepten sözleşmenin taraflarının birbirlerine olan güven duygusu bu noktada çok daha büyük bir öneme sahip olmaktadır. Uzun ve süreklilik arz eden sözleşmelerin dikkat edilmesi gereken bir husus da enflasyonist ekonomik ortamlarında öngörülemeyen durum ve olayların gerçeklemesi ihtimalin yüksek olması gerçeğidir. Taraflardan birinin sözleşmeye devam etmesi kendisinden beklenemeyecek derecede güç bir noktaya gelmişse bu noktada sözleşmenin uyarlanmasını isteme hakkına sahip olacağını da belirtmekte fayda vardır. Yani aslında bu sözleşmelerin temelinde de ahde vefa ilkesi mevcut olup öncelik sözleşmenin sürekliliğinin sağlanması ve fakat değişken ekonomik şartlara da uyum sağlanmasına yönelik değişiklikler yapmaktır. Ve yukarıda da ifade ettiğimiz üzere bu sözleşmelerde tarafların birbirine güvenmesi büyük bir öneme sahiptir.

ÇERÇEVE SÖZLEŞME OLMASI

Çerçeve sözleşmesi; güven ilişkisine dayanan ve tarafların birbirleriyle ileride farklı sözleşmeler yapmak durumlarında sıkça karşımıza çıkan, belli şartları daha önceden belirledikleri ve her seferinde yeni sözleşme yaparken düzenleme zahmetine girmek istemedikleri için yapılan sözleşmedir. İleride yapılacak her sözleşmenin somut olay ve konusuna göre farklılık arz etse de burada temel nitelikteki, belli başlı kurallar ve hükümlerin kararlaştırılması ilerisi için süreçlerde daha hızlı ve güvenli olarak ilerlenmesine imkan sağlamaktadır. Çerçeve sözleşmeleri ön sözleşme yapma bağlamında da değerlendirebiliriz. Bu şekilde bakıldığı zaman asıl sözleşmenin şekil şartına tabii olduğunu da unutmamamız gerekir. Franchise sözleşmeler de karşılıklı borç ve edimleri içeren bir çerçeve sözleşmesi niteliğindedir. Franchise sözleşmelerde belirli nitelik ve standartta ürün ve malların sunulması bir nevi istikrarın her daim öne çıktığı sözleşmeler olduğundan sebeple ham madde temini, çalışan personelin eğitim kapsamı, ürün ve malların sunum şekli, işletme donanımı vb. ileride münferit olarak sözleşmelerde ayrıca belirlenecektir. Son olarak Franchise sözleşmeleri çerçeve sözleşmesi olarak kabul ettiğimizde, sonradan detaylandırılarak yapılacak münferit sözleşmelerin bir üçüncü kişiyle yapılıp yapılamaması durumunu ifade etmek gerekir. Söz konusu malların ham maddesi taraflardan ayrı üçüncü kişiden alınacağı kararlaştırıldığında çerçeve frenchise sözleşmesinin hükümlerinin üçüncü kişi açısından bir bağlayıcılık kazandırması tartışmalı bir konudur. Bu durumun nedeni Borçlar Hukukunun temel ilkesinden kaynaklanmaktadır. Burada geçerli olabilmesi adına şöyle bir durum yapılmalıdır. Üçüncü kişinin çerçeve sözleşmesini kabulüne dair açıkça yahut örtülü şekilde kabul etttiğini beyan etmelidir. Fakat bu düzenleme üçünkü kişi lehine olan şartlar için değil, bu hükümler üçüncü kişi yararına sözleşme olarak değerlendirilecektir.