Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar TCK m. 50 hükmünde düzenlenmiştir.[1] Buna göre; kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre seçenek yaptırımlara çevrilebilir.

Yasal düzenleme metninde gösterilen kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar şunlardır:

a) Adlî para cezası,

b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesi,

c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etme,

d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma,

e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanma,

f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılma.

TCK m. 50/1 hükmüne göre kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesinde yargılama aşamasında dikkate alınacak ölçütler şunlardır:

1) Suçlunun kişiliği,

2) Sosyal ve ekonomik durumu,

3) Yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık

4) Suçun işlenmesindeki özellikler.

TCK m. 50 hükmünde gösterilen bu ölçütlerden ilk üçü tamamen failin şahsi halleri ile kişiliğine dair ölçütlerdir. Burada suçun işlenmesindeki özellikler ölçütü biraz farklıdır. Bu ölçütün hem fail hem mağdur hem de fiil ve toplum yönünden dikkate alınması gereken bir ölçüt olduğu söylenebilir.

Cezanın bireyselleştirilmesinde kullanılan ölçütlerden sadece biri veya birkaçı veya hepsi dikkate alınarak bir değerlendirme yapılabilmesi mümkündür. Bu konuda takdir hakkı vicdani kanaat dikkate alınarak kullanılmalıdır. Bu takdir hakkı kullanılırken aşağıda belirtilen hususların dikkate alınması gerekir:

1) Somut olay,

2) Fail,

3) Fiil,

4) Mağdur,

5) Toplum

6) Cezalandırmanın amaçları.

Kısa süreli hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde yukarıda belirtilen hususlar birlikte gözetilerek ve kapsamlı bir değerlendirme yapılarak ilk derece mahkemesince bir karar verilmesi gerekmektedir.

Süreli hapis cezası kavramı (1 ay-20 yıl)

TCK m. 49/1 hükmünde süreli hapis cezası kavramı tanımlanmıştır. Buna göre; süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen durumlarda bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamayacaktır.

Kısa süreli hapis cezası (1 yıl veya daha az)

Hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, kısa süreli hapis cezasıdır (TCK m. 49/1).

Bir hapis cezasının kısa süreli olabilmesi için 1 yıl veya daha az süreli olması gerekir.

Onarıcı adalet anlayışı

Günümüz ceza hukukunda onarıcı adalet anlayışının yaygınlaşarak benimsendiği söylenebilir. Bu anlayış suçun iki tarafını da dikkate almaktadır. Başka bir söylemle onarıcı adalet anlayışı iki hususu dikkate almaktadır:

1) Suçluyu toplumla bütünleştirerek iyileştirme amaçlanmıştır.

2) Mağdurun haklarının da korunmasına ayrı bir önem verilmektedir.

Onarıcı adalet anlayışı çerçevesinde hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinde aşağıdaki hususların da dikkate alınması gerekmektedir:[2]

1) Ceza hukukunda suçlulukla mücadele anlamında genel önleme düşüncesinin yanında özel önleme düşüncesi de önemlidir.

2) Bu anlamda hangi ceza veya yaptırımla failin yeniden suça bulaşmasının önlenebileceği sorunu tamamen ceza yargılamasında çözüme kavuşturulacaktır.

3) Bu problemi çözmek ise, söz ettiğimiz üzere maddi meseleyi çözmenin bir parçasıdır ve ancak olay muhakemesinde değerlendirilebilecektir.

4) 'Suçun işlenmesindeki özellikler' ölçütünü veya 'sanığın kişiliğini' ya da 'yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığı' gözlemleyebilecek ve bu hususta vicdani kanaatiyle bir karar verebilecek merci sadece ve sadece yargılamayı bizzat, doğrudan gerçekleştiren, sanıkla ve mağdurla yüz yüze gelen, olay yerini gören ve tüm bu muhakeme işlemlerinde beş duyusunu kullanan ilk derece (olay) mahkemesidir.

Taksirli suçlarda hapis cezasının para cezasına çevrilmesi

Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde adlî para cezasına çevrilebilir (TCK m. 50/4). Belirtmek gerekir ki bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmayacaktır.

TCK m. 50/4 hükmündeki düzenleme gereğince taksirli suçlarda diğer şartların da varlığı hâlinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilmesi mümkündür.

5237 sayılı TCK m. 50 hükmünün gerekçesinde kısa süreli hapis cezasının para cezasına çevrilmesi gerekliliği konusunda aşağıda belirtilen hususların dikkate alınması önerilmiştir:

1) Kişi gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir.

2) Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir.

Yasal düzenlemenin gerekçesinde de koşulların varlığı hâlinde hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek adli para cezası seçenek yaptırımına veya seçenek tedbirlerden birine hükmedilebileceği ifade edilmiştir.

Yasal düzenleme hükmünde taksirli suçlarda hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi hususunda bir sınırlama da getirmemiştir. Sanık lehine olacak şekilde bir değerlendirme ile koşulların varlığı durumunda hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilebilmesi mümkündür.

Yargıtay’a göre hapis cezasının para cezasına çevrilmesi kurumu ve özellikleri şunlardır:[3]

1) Cezanın bireyselleştirilmesi: Hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören kişiselleştirme kurumudur.

2) Hâkimin takdiri: Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesi kapsamında hâkime TCK'nın 50. maddesinde yer alan şartlar çerçevesinde hükmolunan hapis cezasının adli para cezası seçenek yaptırımına ya da diğer seçenek tedbirlere çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetki ve görevini yüklemiştir.

3) Gerekçe gösterme ve gerekçenin yasal ve yeterli olma zorunluluğu: Hâkimin, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK'nın 50/1. maddesindeki adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birisine çevrilmesi ya da çevrilmemesi konusundaki dayandığı gerekçenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli olması gerekir.

Olay mahkemesinin tarafları, olayın tanıklarını bizzat dinlediği, olay yerini gördüğü, bilirkişileri dinlediği ve muhakemeyi beş duyusuyla doğrudan doğruya gerçekleştirdiği hususları dikkate alındığında cezanın paraya çevrilip çevrilmemesi gibi bir konuda vicdani kanaatine göre karar verilmesi hâkimin takdirinde olan bir konudur.

Mahkemenin TCK’da gösterilen ölçütlerden 'suçun işlenmesindeki özellikler' ölçütüne dayanması mümkündür ve bu durumda hukuka uygundur. Bu ölçütün ancak ilk derece mahkemesince değerlendirilmesi gerekir. Burada cezanın bireyselleştirilmesi ancak vicdani kanaate göre yapılabilecek takdir hakkının kullanılmasına ilişkin bir değerlendirmeyle oluşabilecek bir karardır.

Bu yetkiyi de kullanabilecek olan sadece ve sadece olay (ilk derece) mahkemesidir.

Bu nedenle yasa yolu denetim makamlarının vicdani kanaate ve takdir hakkının kullanılmasına ilişkin bir konuda değerlendirme yapması ve karar vermeye girişmesi ceza muhakemesinin amaçlarına ve doğrudan doğruyalık ilkesine açıkça aykırı olacaktır.[4]

Bu aşamada hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde dikkate alınabilecek bazı ölçütlere değinmek yararlı olacaktır.

1. Zarar giderme ölçütü: Örneğin, taksirle ölüme neden olma suçunda 'ölenin yakınlarının zararının giderilmesi' gerekçesi 'aktif pişmanlık' olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte burada belirtilen şekilde zarar giderilmese dahi fail bu zararı tazminat davası yoluyla gidermek zorunluluğu bulunduğu dikkate alınmalıdır. Borçlar Kanunu hükümlerine göre araç işletenin sorumluluğu çerçevesinde failin çok daha yüksek bir tazminat ödemek durumunda kalabileceği hususu dikkate alınmalıdır. Bu biçimde zarar gidermenin adeta otomatik olarak aktif pişmanlık olarak kabulü ceza politikası amaçlarına uygun olmadığı söylenebilir.[5]

2. 'Adli sicil kaydı' ölçütü: Bu gerekçeye dayanılması da adeta adli sicil kaydı olmayan her failin cezasının paraya çevrilmesi gerektiği gibi bir sonucun ortaya çıkmasına neden olacaktır. Yargıtay bazı kararlarında bu şekildeki bir anlayışın içtihat olarak yerleşmesi biçiminde istenmeyen ve dahi tehlikeli bir anlayışa neden olabileceğini bazı kararlarında dile getirmektedir. Yargıtay’a göre böyle bir anlayış kabul edilemeyeceği gibi bireyselleştirmenin usulüne ve hukuka da aykırıdır.[6]

3. 'Sanığın duruşmaya yansıyan kişiliği' ölçütü: Bu ölçütün ne olduğu ise yasa yolu denetim makamlarının asla değerlendirmemesi gereken bir ölçüttür.[7] Kanaatin dayanağını gösteren olguların açıklanmaması gerekçesiz ve varsayımlara dayalı olarak hüküm kurulması anlamına gelebilecektir.[8]

Hapis cezasının para cezasına çevrilmesi gerekip gerekmediği hususu her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bu konuyu örneklerle açıklamak yararlı olacaktır.

Örneğin; yerel Mahkemece “Sanığın ekonomik ve sosyal durumu, suçun işleniş biçimi” gerekçe gösterilerek sanık hakkında TCK’nın 50. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

Örnekteki olayda aşağıda belirtilen hususlar tespit edilmiştir:

1) Sanığın geçmişte sabıkası bulunmamaktadır.

2) Sanığın yargılama sürecinde olumsuz bir davranışı dosyaya yansımamıştır.

3) Sanığın pişman olduğu yönündeki beyanları samimidir.

4) Sanık tarafından maddi ve manevi zararları giderilen ölenin yakınları şikâyetlerinden vazgeçmiştir.

5) Sanığın Asliye Hukuk Mahkemesince bir kısım mağdur ve katılana ölüm ve cismani zarar nedeniyle tazminat ödenmesine ilişkin aleyhine verilen hükmü temyiz etmemiştir.

Yukarıda belirtilen koşulların varlığı halinde hapis cezasının para cezasına çevrilmesi gerektiği ifade edilebilir. Bu örnek olayda dosya kapsamına uygun olmayan ve maddede sayılan gerekçelerden bir kısmının tekrarından ibaret gerekçelerle hapis cezasının TCK'nın 50. maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmemesi usul ve kanuna aykırı olacaktır.[9]

Gerekçe gösterme ve gerekçenin yasal ve yeterli olma zorunluluğu

Sanık hakkındaki hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi hak, adalet ve nasafet kurallarına en uygun sonuç olduğu söylenebilir. Şartların varlığı halinde hapis cezasının para cezasına çevrilmesi gerekir.

Kasıtlı veya Taksirli suçtan hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi hususu mahkemenin takdir hakkı kapsamında kalmaktadır.

Belirtmek gerekir ki; takdir hakkı kapsamında kalan hususlarda dahi yerel Mahkemece Anayasa'nın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe gösterilmesi gerekir. Yerel Mahkemece bu hususta yasal ve yeterli gerekçe gösterilmemişse verilen karar hukuka aykırı olacaktır.[10]

Hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörülmesi

5237 sayılı TCK m. 50/2 hükmüne göre, uygulanan maddede hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörülmesi ve zorunluluk olmaksızın hapis cezasının mahkemece tercih edilmesi halinde bu durumda artık hapis cezası adli para cezasına çevrilemeyecektir. Bu durumda diğer seçenek yaptırımların uygulanması mümkündür.

Örneğin; somut olayda seçenekli cezalardan kısa süreli hapis cezasına tekerrür nedeniyle zorunlu olarak hükmedilmiştir. Bu cezanın yasada aranan diğer koşullar bulunduğunda adli para cezası veya önlemlerden birine çevrilmesine yasal bir engel bulunmamaktadır. Yasal engel bulunduğu belirtilerek bu durum değerlendirilmeden tayin olunan kısa süreli hapis cezasının, adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[11]

Örneğin; TCK'nın 125/3-a madde ve fıkrasından hüküm kurulan hakaret suçunda seçimlik adli para cezasının tercih edilmesi imkânı varken, gerekçesi de gösterilmeden hapis cezası tercih edildikten sonra, TCK’nın 50/2. maddesine aykırı biçimde hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi kanuna aykırı olacaktır.[12]

Suçta tekerrür nedeniyle hapis cezasının tercih edilmesi

TCK m. 58/3 hükmüne göre; suçta tekerrür durumunda suça ilişkin yasa maddesindeki seçimlik olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmedilmelidir.

Bu durumda TCK m. 50/2 hükmüne göre; suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde; hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adli para cezasına çevrilemeyecektir.

Burada tercih edilen hapis cezasının TCK m. 50/1 hükmünde sayılan seçenek tedbirler uygulanmasına yasal bir engel bulunmadığı dikkate alınmalıdır. Bu husus dikkate alınmadan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilmesi yasaya aykırı olacaktır.[13]

Örneğin; trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın mahkûmiyetine karar verilmiştir.

Bu örnek olayda TCK m. 50/1 hükmüne göre kısa süreli hapis cezasının suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre adli para cezasına çevrilebilmesi mümkündür.

Bu örnek olayda aşağıda belirtilen hususlar tespit edilmiştir:

1) Sanığın sosyal ekonomik durumu uygundur.

2) Sanığın dosyaya yansıyan herhangi bir olumsuz davranışı bulunmamaktadır.

3) Sanığın cezanın adli para cezasına çevrilmesi yönündeki talebi dikkate alınmalıdır.

Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak sanık hakkında tayin edilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi konusunda bir değerlendirme yapılmaksızın hüküm kurulması kanuna aykırı olacaktır.[14]

Adli para cezasının belirlenmesine esas tam gün sayısı ve uygulama maddesinin gösterilme zorunluluğu

Örneğin; sanık hakkında hükmedilen 25 gün hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi esnasında adli para cezasının belirlenmesine esas tam gün sayısı ve uygulama maddesi belirtilmemiştir. Bu durum CMK m. 232/6 hükmüne aykırı olacaktır. Ayrıca TCK m. 52/4 hükmü gereğince ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceği ihtarına hükümde yer verilmelidir. Bu ihtara yer verilmemesi halinde yine yasaya aykırı davranılmış olacaktır.[15]

Adli para cezasına esas alınan tam gün sayısının gösterilmesi zorunluluğu

Örneğin; sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi sırasında, adli para cezasına esas alınan tam gün sayısının gösterilmesi gerekir. Bu husus gösterilmemişse verilen karar TCK m. 52/3 hükmüne aykırı olacaktır.[16]

Aleyhe temyiz bulunmadığı hallerde lehe uygulamanın gözetilme zorunluluğu

Örneğin; kararda sanık hakkında tayin edilen hapis cezası adli para cezasına çevrilmesine karar verilmiştir. Aleyhe temyiz bulunmadığı halde, bozmadan sonra kurulan hükümde hapis cezası paraya çevrilmemiştir. Bu şekilde kazanılmış hak kuralının ihlal edilmesi yasaya aykırı olacaktır.[17]

Bilinçli taksir hali

Örneğin; sanığın idaresindeki araçla sollama yasağı bulunan yolda sollama yaparak olaya neden olması nedeniyle sanık hakkında bilinçli taksir hükmü uygulanmıştır. Burada TCK m. 50/4-son cümlesine aykırı davranılarak uzun süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi kanuna aykırı olacaktır.[18]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-------------------

[1] 5237 sayılı TCK'nın "Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar" başlıklı 50. Maddesi.

[2] YCGK, E: 2017/270, K: 2017/230, T: 11.04.2017.

[3] 07.06.1976 tarihli ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

[4] YCGK, E: 2017/270, K: 2017/230, T: 11.04.2017.

[5] YCGK, E: 2017/270, K: 2017/230, T: 11.04.2017.

[6] YCGK, E: 2017/270, K: 2017/230, T: 11.04.2017.

[7] “Açıkladığımız ilkeler çerçevesinde yüzyüzeliği gerçekleştirmeyen, tarafları hiç görmemiş denetim mercii sanığın kişiliği hakkında hem de duruşmadaki gözlemlere dayanarak nasıl hüküm vermiştir? Nasıl vicdani kanaate ulaşmıştır? Bu sorunun cevabını duruşma tutanaklarında bulmak imkansız olduğuna göre ve denetim mercii böyle bir değerlendirmeye girişemeyeceğine göre bu kanaatin kaynağını oluşturan somut olgular bozma ilamında açıklanmalıdır.” Bkz.; YCGK, E: 2017/270, K: 2017/230, T: 11.04.2017.

[8] YCGK, E: 2017/270, K: 2017/230, T: 11.04.2017.

[9] YCGK, E: 2017/459, K: 2020/120, T: 20.02.2020.

[10] YCGK, E: 2017/459, K: 2020/120, T: 20.02.2020.

[11] Y.2.CD, E: 2011/6659, K: 2012/45024, T: 05.11.2012.

[12] Y.18.CD, E: 2015/26149, K: 2016/6037, T: 28.03.2016.

[13] Y.8.CD, E: 2017/2248, K: 2019/1458, T: 05.02.2019.

[14] Y.12.CD, E: 2014/1229, K: 2015/203, T: 13.01.2015.

[15] Y.12.CD, E: 2016/9880, K: 2017/7274, T: 10.10.2017.

[16] Y.12.CD, E: 2018/5843, K: 2019/64, T: 07.01.2019,

[17] Y.8.CD, E: 2013/241, K: 2013/16787, T: 03.05.2013.

[18] Y.12.CD, E: 2013/23002, K: 2014/17012, T: 11.07.2014.