Malpraktis kavramı; hastanın teşhis, aydınlatma/onam ve tedavi aşamalarında hastanenin, doktorun veya sağlık çalışanının tıbbi hatalarından kaynaklı olarak zarar görmesi şeklinde tanımlanabilir. Her ne kadar tıbbi uygulamalar risk barındırıyor olsa da yaşam hakkı ve vücut bütünlüğü Anayasamız ile güvence altına alındığından doktorun bilgisizlik, tecrübesizlik, ihmal vb. sebeplerden dolayı hastayı zarara uğratması durumları hukukumuz tarafından güvence altına alınmıştır.

Uluslararası alanda taraf olduğumuz Avrupa Biyotıp Sözleşmesi’nin 4. maddesinde malpraktis kavramı ile ilgili olarak “Araştırma dâhil, sağlık alanında her müdahalenin, ilgili meslekî yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. İlgili maddede de belirtildiği gibi yapılan uygulamanın tıbbi olarak doğru ve eksiksiz olmasına rağmen hastada komplikasyon gelişmesi halinde herhangi bir sorumluluk gündeme gelmeyecektir.

“Hemen her tür tıbbi uygulamanın birtakım riskleri vardır. Uygulama bu riskler göze alınarak, yarar-zarar dengesi gözetilerek yapılır. Kesin ortaya çıkacağı veya çıkma ihtimali bulunduğu bilinen yani öngörülebilen riskler, belirgin derecede hasta yararına olan uygulamanın yapılmasına engel kabul edilmez. Hekim hastanın bilgisi dâhilinde olması durumunda bu zararların ortaya çıkmasından sorumlu değildir. Hukukta ‘’izin verilen risk’’ olarak ifade edilen bu kavramın tıpta karşılığı komplikasyondur.’’[1] Ancak doktorun, sağlık çalışanının ve hastanenin kasten veya ihmal ile yaptığı hatalı uygulamalardan dolayı hastanın zarara uğraması halinde hem cezai hem de hukuki sorumluluk gündeme gelecektir.

A. Hatalı Tıbbi Uygulamadan Kaynaklanan Hukuki Sorumluluk

Özel hukukta sorumluluk kavramı bir kimsenin hukuka aykırı bir fiille başkasına vermiş olduğu zararı tazmin etmekle yükümlü olması anlamına gelir. Sağlık çalışanlarının sorumluluğu kavramı ise, sağlık çalışanlarının tıbbi uygulamaları yaparken hastaya vermiş olduğu zarar nedeniyle hukuken sorumlu olmalarıdır. Sorumluluğunun kaynağını sağlık çalışanları ile hasta arasında önceden açık veya örtük olarak kurulmuş bir sözleşme ya da haksız fiil teşkil eder.[2]

Bir tıbbi müdahalenin veya teşhisin hukuka uygun olabilmesi için tıp biliminin prensip ve kurallarına uygun olması aranır. Uygulamanın hukuka aykırı olması ve tıbbi hata olarak nitelendirilebilmesi için doktorun neticeyi öngörebilmesi ve önleyebilmesi gerekir.

Hastaya uygulanan hatalı işlemin türüne göre sorumluluk; haksız fiil, vekâletsiz iş görme ve eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilerek tazminata hükmedilir. Hasta maruz kaldığı hatalı tıbbi müdahale sebebi ile hem maddi hem de manevi tazminat talep edebilir. Somut olayda gerçekleşen duruma göre işbu uygulamadan sorumlu olanın doktor mu, sağlık çalışanı mı yoksa hastane mi olduğuna karar verilerek talepler ileri sürülür. Uygulanan hatalı tıbbi müdahale neticesinde tazminat talepli davaları hasta açabileceği gibi, hastanın zarar gören yakınları da açabilir.

Hatalı uygulamanın özel hastane veya özel muayenehanede gerçekleşmesi halinde Tüketici Mahkemelerinde, kamu hastanelerinde gerçekleşmesi halinde İdari Mahkemelerde dava açılır. Dava zamanaşımı süresi ise 5 yıldır.

Özel Hukuk kapsamında hatalı tedavi neticesinde hastanın talep edebileceği tazminatlar şu şekildedir;

- Tedavi giderleri,

- Kazanç kaybı,

- Çalışma gücü kaybı,

- Ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklanan zarar,

- Hastanın veya ağır yaralanma, uzuv kaybı gibi durumlarda yakınlarının manevi tazminat talebi.

Özel Hukuk kapsamında hatalı tedavinin hastanın ölümüne sebep olması halinde talep edilebilecek tazminatlar ise şu şekildedir;

- Ölüme kadar gerçekleştirilen tedavi giderleri,

- Ölüme kadar geçen sürece ilişkin çalışma gücü kaybı,

- Cenaze giderleri,

- Ölenin desteğinden yoksun kalanlar için destekten yoksun kalma tazminatı,

- Ölenin yakınlarının manevi tazminat talebi

B. Hatalı Tıbbi Uygulamadan Kaynaklanan Cezai Sorumluluk

Hatalı tıbbi uygulama neticesinde hastanın bedensel zarar görmesi ve ölmesi durumları ile karşı karşıya kalınabilir. Hatalı tıbbi uygulama neticesinde hastanın yaşamanı yitirmesi durumunda TCK da yer alan taksirle öldürme suçundan, hastanın vücudunda sakatlık oluşması halinde de TCK’da yer alan taksirle yaralama suçundan yargılama yapılır. Eğer hatalı uygulama bu iki suç kapsamında değerlendirilmiyorsa, ortada hukuka ve mevzuata aykırı bir müdahalenin varlığı kabul edilir ve TCK’da yer alan ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçu ile ceza yargılaması sürdürülür. Yargılama sonucunda mahkeme tarafından işlemin ihmal ve kusurdan kaynaklanması halinde hapis cezasına hükmedilir.

------------

[1] Şavaş H. Yargıya yansıyan tıbbi müdahale hataları. In: Savaş H ed,. Yargıya Yansıyan Tıbbi müdahale Hataları, Tıbbi Malpraktis, Tıbbi Davaların Seyri ve Sonuçları. 1th ed. Ankara: Seçkin Yayıncılık; 2009:21- 175.

[2] Şenocak, Zarife, (1998), “Özel Hukukta Hekimin Sorumluluğu”, No.529, Ankara, ss.3-4.