Yargılama Yasamızın 170/2. maddesi uyarınca, soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler. Peki yeterli şüphe nasıl ölçülür?

Öncelikle belirtelim ki, maddenin sözünden anlaşıldığı üzere, soruşturma evresinin sonunda toplanan delillerin değerlendirilmesinden bahsedilmektedir. Yani, uygulamada çokça rastlandığı gibi, yeterli şüpheye ulaşınca delillerin toplanması bitirilmemelidir. Cumhuriyet savcısı, ulaşabildiği tüm delilleri toplar. Soruşturma evresinin sonuna geldiği kanaatine varır. Böylece son aşamada tüm dosyayı inceleyip suçun işlendiği noktasındaki şüphenin dava açmak için yeterli olup olmadığına karar verecektir.

Doktrindeki görüşe göre yeterli şüphe, sanığın mahkûm olma olasılığının beraat etme olasılığından daha fazla olmasıdır[1]. Yeterli şüphe için matematiksel ifade kullanarak, mahkûmiyet olasılığının %51 olduğunu söyleyen yazarlar mevcuttur[2].

Bu yasa maddesi, Alman Ceza Yargılama Yasasının (StPO) 203. maddesinden alınmıştır. Bu maddede, yeterli şüphe varsa mahkemenin iddianameyi kabul edeceği belirtilmektedir. Yenisey’e göre bu hüküm, Alman doktrininde %90’a varan bir derece olarak kabul edilmektedir[3].

Kanımızca, bu noktada matematiksel bir oran verilmesi hatalı olup yeterli şüphe de yanlış tanımlanmaktadır. Bu nedenlerle, ülkemizde beraat oranları, diğer ülkelere nazaran oldukça fazladır. Zira, gereksiz davalar açılmaktadır.

Yasanın sözüne dönecek olursak yeterli şüphe, suçun işlendiği hususuna ilişkindir. Bunu değerlendirecek olan da Cumhuriyet savcısıdır.

Cumhuriyet savcısı, topladığı tüm deliller sonrasında, şüphelinin olayın faili olduğu yönünde yeterli bir şüpheye sahip olmalıdır. Bize göre bu, savcının; şüphelinin fail olduğuna inanmasıdır. Başka bir deyişle toplanan deliller sonrası savcı, “evet, bu kişi suçlu” demelidir. Eğer bu cümle kurulamıyorsa, şüphe yeterli değil demektir.

Cumhuriyet savcısının bu inancı, kuvvetli bir inançtır. Savcı, şüphelinin fail olmama olasılığı dışlamalı, şüpheliyi fail sanmalıdır.

Sanmak kavramı, “herhangi bir şeyin zihinde kurulduğu gibi gerçekleştiğine inanmak” demektir[4]. Savcı da şüphelinin fail olduğuna tamamen inanmalıdır. Bu nedenle şüpheli, artık “sanık” ünvanını alır. Bu aşamadan sonra o, “suçlu olduğu sanılan kişidir”.

Burada savcı, tıpkı yargıç gibi hareket edecektir. Yani savcı, şüphelinin suçlu olduğuna kanaat getirmelidir.

Yargıcın kanaatiyle savcının kanaati arasındaki fark, henüz duruşma olmadığından sanığın beraat etme olasılığının da mevcut olmasıdır. Çünkü her ne kadar tüm deliller toplandıysa da bunlar bağımsız ve tarafız mahkeme nezdinde tartışılmamıştır. Kesin kanaat, ancak tartışma sonrasında oluşabilir.

Ulaştığımız sonuçları özetleyecek olursak; Cumhuriyet savcısı soruşturma yaparken ulaşabildiği tüm delilleri toplamalı ve soruşturmanın sonuna geldiğine karar vermelidir. Bu aşamada, toplanan delilleri değerlendirdiğinde şüphelinin suçlu olduğuna tam bir kanaat getirirse, iddianame düzenlemelidir.

Eğer tam bir kanaat getiremezse, diğer bir deyişle içinde hala şüphelinin suçlu olmayabileceğine ilişkin soyut değil de makul bir kuşku varsa, dava açmamalıdır. Çünkü daha kendisi makul kuşkuyu yenememişse yargıcın da yenemeyecek olması kuvvetle muhtemeldir.

Bu nedenle Cumhuriyet savcısı, tıpkı yargıç gibi bir suçluluk kanaatine sahip olmalıdır. Ne var ki asıl suçluluk kararı, ancak delillerin tartışılması sonrası edinilebilir. Bu nedenle duruşma denilen olgu vardır ve bu nedenle duruşma savcısı, beraat de isteyebilir. Çünkü, her ne kadar tüm deliller dosya üzerinde kişinin suçlu olduğuna inandırmaya yetse de bunlar ortaya konulup tartışıldığında durum değişebilir.

---------------

[1] Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 21. Baskı, s. 103. Öztürk ve Diğerleri, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Baskı, s. 445. Özbek/Doğan/Bacaksız, Ceza Muhakemesi Hukuku, 15. Baskı, s. 231.

[2] Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, s. 151. Selçuk, Suç Yargılama Süreci Hukuku in: Suç Hukuku Dogmatiği ve/veya Grameri V. Kitap, 2. Baskı, s. 355.

[3] Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 609.

[4] https://sozluk.gov.tr/.