Soruşturma ve yargılama sürecindeki tüm işlemlerin hukuka uygun olarak yapılması, iddia ve savunmalar ışığında hükme esas alınan tüm delillerin hukuka yöntemlerle elde edilerek duruşmada okunarak şikâyet ve savunmalara yönelik tespitlere ve beyanlara ilişkin taraflara diyeceklerinin sorulması gerekir. İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması bilimsel deliller olup maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından çok önemli delillerdendir. Ancak bu işlemlerin insan hak ve özgürlüklerini ihlal etmeden başka türlü delil elde edilme olanağının bulunmaması hallerinde temin edilmesinde hukuki yarar bulunmaktadır.
Amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmak olan ve kamusal nitelik taşıyan ceza mahkemesinde, bazı koruyucu tedbirlere başvurulması gerekebilir. Bu tedbirler, muhakemenin yapılabilmesi açısından, delillerin karartılmasını önlemeye yönelik olabileceği gibi şüpheli ya da sanığın hazır bulundurulmasını veya ilerde verilecek hükmün yerine getirilmesini sağlamak amacını da taşıyabilir. Koruma tedbirleri kavramı içinde yakalama, gözaltına alma, tutuklama, arama ve el koyma, adli kontrol, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme ve telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi konuları yer almaktadır[1].
İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması işlemlerinin suç işlendiği izlenimi veren kuvvetli şüphelerin bulunması halinde başvurulacak sıkı şekil şartlarına bağlanmış bir delil elde etme yöntemi olduğu açıktır. Ayrıca sinyal bilgilerinin tespiti yoluyla maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır. Kararı her ne kadar hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı vermekteyse önemli olanın kararı uygulayanların kimler olduğu ve görev kapsamına çıkıp çıkmadıklarının denetlenip denetlenmediğidir. Kuşkusuz suçla mücadele toplumsal barış ve kamu düzeni açısından çok önemli olup bu süreç içerisinde Anayasal haklar olan özel hayatın gizliliği ve özgürce iletişim ya da haberleşme haklarının korunması da bireysel ve toplumsal gelişme açısından hayati öneme sahiptir.
CMK’nın 135. maddesine göre, (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır.
(2) Talepte bulunulurken hakkında bu madde uyarınca tedbir kararı verilecek hattın veya iletişim aracının sahibini ve biliniyorsa kullanıcısını gösterir belge veya rapor eklenir.
(3) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir.
(4) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.
(5) Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için mobil telefonun yeri, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok iki ay için yapılabilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir
(6) Şüpheli ve sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespiti, soruşturma aşamasında hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında mahkeme kararına istinaden yapılır. Kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu ve tedbirin süresi belirtilir. Cumhuriyet savcısı kararını yirmi dört saat içinde hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde kayıtlar derhâl imha edilir.
(7) Bu madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.
(8) Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80) ile organ veya doku ticareti (madde 91,
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3. İşkence (madde 94, 95),
4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
6. Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma (madde 148, 149) ile nitelikli dolandırıcılık (madde 158).
7. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188)
8. Parada sahtecilik (madde 197)
9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220, fıkra üç),
10. Fuhuş (madde 227),
11. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),
12. Tefecilik (madde 241),
13. Rüşvet (madde 252),
14. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
15. Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (madde 302)
16. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 311, 312, 313, 314, 315, 316),
17. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) (Ek: 25/5/2005 – 5353/17 md.) Bankalar Kanununun 22’nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74’üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
(9) Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.
Örgütlü suçlar dışındaki bireysel olarak işlenen diğer katalog suçlarda da hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir[2]. Yasal düzenlemeler ışığında bir suç soruşturması nedeni ile dinleme kararı alınabilmesi için suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmamasının gerekli olduğu gibi, aynı zamanda soruşturması yapılan suçların da ister örgütlü ister bireysel işlensin katalog suçlardan olması gerekmektedir.
Ceza muhakemesi açısından “telekomünikasyon” teriminin işaret, sembol, ses ve görüntü ile elektrik sinyallerine dönüştürülebilen her türlü verinin kablo, telsiz, optik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, elektrokimyasal, elektromekanik ve diğer iletim sistemleri vasıtasıyla iletilmesi, gönderilmesi ve alınmasını ifade ettiği dikkate alınarak, soruşturma kapsamında denetlenmesi gereken iletişimin “telekomünikasyon yoluyla” yapılıp yapılmadığı net olarak belirlenmelidir. Bu tedbirlere başvurmak açısından yasal şartların oluştuğunu tespit ettikten sonra, şüphelinin kullandığı iletişim aracının ve numarasının saptanması, hattın veya iletişim aracının sahibini ve biliniyorsa kullanıcısını gösterir belge veya raporların temin edilmesi gerekir[3].
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2013/10-283 esas 2013/599 karar ve 10.12.2013 tarihli kararında da, "İfade alma ve sorgunun 5271 sayılı CMK'nın 148. maddesinde sayılan şekillerde yapılması, tanıklıktan çekinme hakkı olan kişiye bu hakkının hatırlatılmaması delil elde etme yasaklarına; duruşmada tanıklıktan çekinen tanığın önceki ifadesinin okunamaması, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen delillerin aynı Kanunun 135. maddesinin altıncı fıkrasında sayılanlar dışında bir suçun soruşturma ve kovuşturulmasında kullanılmaması ise delil değerlendirilmesi yasaklarına örnek olarak gösterilebilir." şeklinde belirtilen yasak delil niteliğinde olan kanıtların hükme esas alınamayacağı ifade edilmiştir.
Yine 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 138. maddesinin 2. fıkrasında "Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir[4]. Eğer atılı suç yasada düzenlenen katalog suçlar arasında değilse, dinleme ve kayıt sırasında ele geçen yani tesadüfen elde edilen deliller faili suçlamada delil olarak kullanılamaz.
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi veya teknik araçlarla izleme gibi, belli bir kişiye özgülenerek, özel hayatın gizliliği gibi insan haklarına müdahale teşkil eden yöntemlerin, hiçbir koşulda istihbarat amaçla kullanılmaması gerekmektedir. Bu tür yöntemler, nitelikleri gereği belli kişilere özgülenmektedirler. Henüz herhangi bir suçun işlendiğine ilişkin bir şüphenin dahi olmadığı bu alanda söz konusu kişilerin ne şekilde tespit edileceği merak konusudur. Bu bizi, kaba bir tabirle “tehlikeli kişi” tespitine yöneltir ki bu eğilim, hangi suçla mücadeleyi amaç edinirse edinsin, ceza hukukunun temel ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir. Bu sebeple kişiye özgülenmek suretiyle, insan haklarına müdahale teşkil eden yöntemlerin yalnızca adli amaçlarla kullanılabilmesi mümkün olmalı, istihbarat veya önleyici amaçlarla bu yöntemlere başvurulabileceğine ilişkin düzenlemelere hukuk sisteminde yer verilmemelidir[5].
İletişimin tespiti, MADDİ GERÇEĞE ULAŞMAK AMACIYLA belirli koşulların varlığı halinde şüphelinin yenilmesine yönelik olarak iddiaların ve/veya savunmaların doğruluk derecesinin tespiti amacıyla şüphelinin telefonla ya da diğer bilişim sistemlerle yaptığı görüşmeler ve mesajların, numara ve isim soy isim bağlamında belgeleyen şüphelinin aradığı veya şüpheliyi arayan kişilerin tarih ve zaman itibariyle görüşmelerinin belirlenmesidir.
İletişimin tespiti tedbirinin içeriğe müdahale etmeden iletişim araçlarının diğer iletişim araçlarıyla kurduğu iletişime ilişkin arama, aranma, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespitine yönelik işlemleri ifade ettiği, bu tedbire başvurmanın katalog suçlarla sınırlı olmadığı hususu gözden kaçırılmamalıdır. İletişimin tespiti, hâkim veya Cumhuriyet savcısı kararının ekte gönderilmesi suretiyle hazırlanacak müzekkereyle UYAP üzerinden Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan istenmelidir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından şüphelinin iletişiminin tespitine ilişkin verilen kararda yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu ve tedbirin süresi belirtilmeli; ayrıca verilen karar 24 saat içinde hâkim onayına sunulmalıdır. Şikâyetçinin iletişiminin tespiti, açık rızası olması ve iletişim aracı kendisine ait olmak şartıyla, Cumhuriyet savcısının yazılı kararıyla Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan istenebilir. Şikâyetçinin iletişimin tespitine ilişkin talep Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna gönderilirken, evraka rıza beyanı içerir belgenin de eklenmesi gerekir[6].
İletişimin dinlenmesi, geçmişe yönelik olması mümkün olmayıp istihbarat amaçlı dinlemeler adli soruşturmalarda delil olarak kullanılamaz. İletişimin dinlenmesi ancak suç şüphesiyle başlayan soruşturmalarda mümkün olup dinleme delil tespiti ve faillerin belirlenmesine yönelik olarak yapılabilmektedir.
Şüphelinin telekomünikasyon yoluyla yaptığı iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. Ancak, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim, yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında 1 aydan fazla olmamak ve toplam 3 ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir. Şüphelinin telekomünikasyon yoluyla yaptığı iletişiminin dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine karar verilmesi için sulh ceza hâkimliğine hitaben tanzim edilecek talep yazısında, soruşturma konusu suç ve bu suça ilişkin somut delillere dayalı kuvvetli şüphe sebeplerinin neler olduğu, başka suretle delil elde etme imkânı bulunmadığına dair açıklama, ilgili bilgi veya belgelerin açıklanması, hattın veya iletişim aracının sahibi ve biliniyorsa kullanıcısı, şüphelinin açık kimliği, iletişim aracının türü ile numarası veya iletişim bağlantısının tespitine imkân veren kodu, tedbirin türü ve kapsamı ile süresi yer almalıdır. Sulh ceza hâkimliğine gönderilecek talep ekinde, soruşturmaya konu suç veya suçlar ile eylemle şüpheliler arasında nasıl bir bağ bulunduğunu fail/failler ile eylem/eylemler arasındaki ilişkiyi belirten rapor ve talebe konu GSM hattının fiilen şüpheli tarafından kullanıldığını gösterir belgeler (kolluk raporu, şüpheliye ait bir ifade tutanağı vs.) yer almalıdır[7].
Belli bir süreç içerisinde, iletişime ilişkin detayların temin edilip, iletişimin tarafları arasında eleme yapılıp bu kişi ya da kişiler arasında soruşturmaya ilişkin bağlantıların tespitiyle araştırmanın yoğunlaştırılarak maddi gerçeğe ulaşma işlemi sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi olarak isimlendirilmektedir[8].
Tesadüfen elde edilen delil, arama veya el koyma tedbirlerinin uygulanması sırasında elde edilmişse, bu deliler sınırsız olarak kullanılabileceği halde, iletişimin denetlenmesi yoluyla elde edildiği takdirde belirli şartların oluştuğu hallerde delil olarak kullanılabilecektir[9].
İletişimin denetlenmesi tedbirinin uygulanması sırasında elde edilen tesadüfi deliller, ancak CMK’nın 135. maddesinde düzenlenen katalog halinde belirtilen suçlardan birinin işlendiği şüphesinin ortaya çıkması halinde kullanılabilmektedir. Öte yandan; her ne kadar ceza muhakemesi hukukunda kıyas mümkün olsa bile maddi ceza hukuku maddelerinin yer aldığı katalog suçların genişletilmesi olanağı bulunmamaktadır[10].
Ceza muhakemesinde iletişimin denetlenmesi tedbirinin uygulanması sırasında elde edilen tesadüfi delillere ilişkin mevzuatımızda herhangi bir tanım bulunmamaktadır. Doktrinde yapılan tanımlar ise tesadüfen elde edilen delillerin hukuka uygun olarak kabul edilip kullanılabilmesi için kanun koyucunun aradığı şartların tekrarından ibarettir. Bu şartlardan yola çıkacak olursak; iletişimin denetlenmesi tedbirinde tesadüfen elde edilen delillerden söz edebilmek için elde edilen delilin yürütülen soruşturma ile ilgisinin bulunmaması ve elde edilen delilin, CMK'nın 135/6. fıkrasında yer alan suçlardan birini oluşturduğu şüphesinin oluşması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, iletişimin denetlenmesi tedbirinde tesadüfen elde edilen delilden söz edebilmek için elde edilen delilin, tedbir kararının verildiği suçun dışında kalan bir suçla ilgili olması gerekir[11]. Eğer tesadüfen elde edilen delil CMK’nın 135. maddesinde düzenlenen katalog halinde belirtilen suçlardan değilse, derhal yok edilmelidir. Bu durum ilk bakışta bir suçun cezasız kalmasını sağlayan bir durum gibi gözükse bile, olması gereken hukuk açısından Anayasal hak ve özgürlüklere müdahalenin istisnai özelliği ve delil yasaklarının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir[12].
Yasaca belirlenen koşulların oluştuğu hallerde tesadüfen elde edilen deliller hukuka uygun olarak kabul edilecek ve süreçlerde kullanılabilecektir. Ancak, hakkında tedbir uygulanan şüpheli ya da sanığın iletişim halinde olduğu kişinin tanıklıktan çekinebilecek kimselerden olması durumunda CMK'nın 135/3. fıkrası gereğince elde edilen içerikler kaydedilemeyecek, durumun kayda alma gerçekleştikten sonra fark edilmesi hâlinde ise kayıtlar derhâl yok edilecektir[13].
Tesadüfen elde edilen delillerin hukuka uygun delil olabilmesi açısından derhal soruşturmayı yapan Cumhuriyet savcısına bildirilmesi gerekir. Diğer bir ifadeyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135/8. maddesinde belirtilen suçlardan birinin işlendiği şüphesini oluşturacak bir delil elde edilirse bu delilin muhafaza edilmesi ve durumun derhal soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısına bildirilerek alınacak talimat doğrultusunda işlem yapılması, şüphelinin tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişiminin kayda alınamayacağı, kayda alındığının sonradan fark edilmesi halinde bu durumun imha işlemi için Cumhuriyet savcısına bildirilmesi, tedbir kapsamında elde edilen verilerin tedbir süresinin dolmasıyla birlikte vakit geçirmeksizin Cumhuriyet savcısına sunulması” hususlarına yer verilmelidir.
Tesadüfen elde edilen delillerin hukuka uygunluğu bakımından öncelikle başka bir suça ilişkin olan delil ile tesadüfen karşılaşıldığı sırada ondan önce gerçekleştirilmiş olan işlemlerin hukuka uygun olması gereklidir. Bu bağlamda eğer hukuka aykırı bir arama işlemi yapılırken bir başka suça ilişkin delil elde edilirse bu, tesadüfen elde edilen delil değil, hukuka aykırı delil olacaktır. Benzer şekilde arama kararında aranacak verinin sınırları aşılırsa yahut sınırlar bizzat çizilmezse gerçekleştirilecek bu arama bir keşif aramasına dönüşecektir. Böyle bir arama ise hukuka aykırı bir arama olarak kabul edilebilecektir[14].
Tesadüfen elde edilen delillere ilişkin düzenleme, sadece iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbiri açısından geçerli olacak şekilde anlaşılmalıdır. Diğer bir ifadeyle, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına yönelik olarak yapılan iletişimin tespiti ve mobil telefonun yerinin belirlenmesinde suç tipi açısından herhangi bir sınırlama gözetilmediğinden, bu tedbirlerin uygulanması sırasında tesadüfen elde edilecek deliller yönünden de bir sınırlamanın getirilmesi mümkün değildir[15].
İletişimin denetlenmesine ilişkin alınan kararlar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulmalıdır. Tedbirin amacına ulaşmasını sağlamak için gerekli görülen hallerde ve kanunda belirtilen katalog suçlara ilişkin soruşturmalarda, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153/2. maddesi uyarınca sulh ceza hâkimliğinden, müdafinin dosyayı inceleme yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmesi talep edilmelidir. Yine de tedbire ilişkin evrakın dosya arasında değil, karar verilene kadar soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı dışında kimsenin ulaşamayacağı şekilde muhafaza edilmesine özen gösterilmelidir. Şüpheliye yüklenen suç dolayısıyla müdafinin bürosu, konutu ve yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçları hakkında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. maddesinde belirtilen tedbirlerden hiçbirine başvurulamayacağı hususu gözden kaçırılmamalıdır[16].
İletişimin tespitinde müştekinin rızası aranmakta olup iletişim bilgileri hem taraflar hem de üçüncü kişiler açısından kişisel veri niteliğindedir. Bu nedenle bu verilerin adli emanete alınması ve savunma hakkı sınırlandırılmadan tarafların ulaşımına somut olayın özelliklerine göre kapatılmasında hukuki ve fiili yarar bulunmaktadır. Kişilerin iletişim bilgilerini tespite yönelik yapılan gerçek dışı suçlamalar ile tarafların kimle ne zaman ne sıklıkta görüştüklerinin teminine yönelik şikâyetlere uygulamada rastlanmaktadır.
Doç. Dr. Cengiz APAYDIN |
Stajyer Avukat Cenk Ayhan APAYDIN |
--------------------
[1] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 21/12/2020 tarihli, 2019/1929 esas ve 2020/7258 sayılı kararı.
[2] Özbek, Veli, Özer/Kanbur, Mehmet, Nihat/Doğan, Koray/ Bacaksız, Pınar/Tepe, İlker. Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara, 6. Baskı, 2011, 445.
[3] Güngör, Ali/Apaydın, Cengiz/Akyamaç, Murat/ Serdar, Beyazıt/Tülü, Hacı Mehmet/Çavuş, Adnan/Yaşar, Alim/Şen, Zekeriye/Bilgi, Levent/Aydın, Filiz Gökduman/Kara, Eyüp/Altun, Yunus Emre/Aslan, Ahmet/Karcıoğlu, Tuncay/Okudan, Furkan, Cumhuriyet Savcıları İçin Soruşturma Rehberi, 2. Baskı, İstanbul, 2020, 36.
[4] Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin 22.06.2022 tarihli, 2020/5057 esas ve 2022/11338 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).
[5] Eroğlu, Fulya, Örgütlü Suçlarda Yargılama Sistemi, Yeditepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Doktora Tezi, İstanbul, 2016, 105.
[6] Güngör ve diğerleri, 36-37.
[7] Güngör ve diğerleri, 37.
[8] Ünver, Yener /Hakeri, Hakan, Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Baskı, 460.
[9] Ünver/Hakeri, 18. Baskı, 469.
[10] Yenisey, Feridun/Nuhoğlu, Ayşe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara 2018, Güncellenmiş 6. Baskı, 438
[11] Koçer, Seçkin, İletişimin Denetlenmesi Tedbirinde Tesadüfen Elde Edilen Deliller, Adalet Akademisi Dergisi, S: 2020/2, 459.
[12] Özbek ve diğerleri, 457-458.
[13] Koçer, 447.
[14] Değirmenci, Olgun, Ceza Muhakemesinde Sayısal (Dijital) Delil, Ankara, 2014, 440.
[15] Koçer, 444.
[16] Güngör ve diğerleri, 38.