İSTANBUL (AA) - İnsan Hakları ve Adalet Hareketi (İHAK) Başkan Yardımcısı Gülden Sönmez, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Tel Aviv Ben Gurion Havalimanı'nda çok yoğun, uzun süreli bekletmelere maruz kaldığını belirterek, "Hem hukukun gereği olarak hem de mütekabiliyet ilkesi gereği Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yapılan bu hukuksuzluklar asla kabul edilemez. " dedi.

Fatih'teki bir otelde düzenlenen toplantıda konuşan Sönmez, İHAK Genel Sekreteri Ahmet Zeki Olaş'ın, diğer Türkler gibi Tel Aviv Ben Gurion Havalimanı'nda hak ihlaline maruz kaldığını söyledi.

Özellikle Türk vatandaşlarının havalimanında çok yoğun, uzun süreli bekletildiğini dile getiren Sönmez, "Kimisinin havaalanında bu beklemeler sırasında bazen bir, bazen birkaç kez sorguya alındığını, sorguya alınan bazı kişilerin deport edildiğini, bazılarına deport edilmekle kalmayıp 10 yıl süreyle giriş yasağı konulduğunu, bazılarının ise içeriye alındığını ama içeriye alındıktan sonra gözaltı veya farklı muamelelere maruz kaldığını bilmekteyiz." diye konuştu.

İnsanlara hukuksuz bir şekilde terör sanığı veya şüphelisi muamelesi yapıldığına dikkati çeken Sönmez, şunları kaydetti:

"Bazen bu muamelelerin ev hanımlarına bazen esnaflara gerçekleştiğini, kimi zaman da gazeteci, sivil toplum temsilcisi ve benzeri özellikteki kişilere yapıldığına şahit olmaktayız. Sorgulanan bazı kişilerden şahsi telefonlarını vermeleri istenmektedir. Türkiye'de yaşayan Filistinliler'in isimleri, telefonları istenmektedir. Türkiye'deki sivil toplum kuruluşlarının ve yöneticilerinden hangisiyle irtibat halinde oldukları bilgisi talep edilmektedir."

Gülden Sönmez, "Hem hukukun gereği olarak hem de mütekabiliyet ilkesi gereği Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yapılan bu hukuksuzluklar asla kabul edilemez. Mavi Marmara gemisinde 10 Türkiye vatandaşını vahşice katletmiş, 100'ün üzerinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını yaralamış ve işkence etmiş olan suçlu İsrail askerlerinin bile elini, kolunu sallayarak tatil yaptığı, gezdiği Türkiye, vatandaşına Tel Aviv Havalimanı'nda yapılan bu muamelelere engel olmalıdır." ifadelerini kullandı.

- "Telefonunu çıkart ve masanın üstüne bırak"

İHAK Genel Sekreteri Ahmet Zeki Olaş da Uluslararası Hukukçular Birliği'nin programı kapsamında İstanbul'dan 40 kişilik bir heyetle 11 Ocak Perşembe günü İstanbul'dan yola çıkıp Ben Gurion Havalimanı'na ulaştıklarını dile getirdi.

Programın hazırlıklarının bir ay önce başladığını ve gerekli başvuruların yapıldığını hatırlatan Olaş, havalimanında gruptaki bazı kişilerin durdurulduğunu söyledi.

Birlikte durduruldukları avukatın daha sonra pasaportu verilerek kontrol noktasına yönlendirildiğini anlatan Olaş, "Ben tek kaldım gruptan. Bir saat gibi bir süre bekledikten sonra ilk sorgu için içeriye alındım ve İsrailli yetkililer bana işimle, kişisel bilgilerimle, seyahat ettiğim ülkelerle ilgili birtakım sorular sordular." dedi.

Olaş, kendisine Türkiye'deki Filistinli kimleri tanıdığının sorulduğunu, bu kişilerle ilgili bilgi istendiğini belirterek, "Herhangi bir tanıdığım Filistinli olmadığını söyledim. Türkiye'de ve Orta Doğu'da faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarından hangi kuruluşlarla ilişkili ve irtibatlı olduğum ve bu kuruluşlardaki irtibatlı olduğum kişilerin isim ve telefon bilgilerini benden istediler. Aynı şekilde herhangi bir iltisaklı olduğum kuruluşun olmadığını ve paylaşabileceğim bir irtibatın da bulunmadığını söyledim. Seyahat ettiğim ülkelerde gittiğim kişiler, orada bağlantı kurduğum kişilere dair bazı irtibatlar soruldu. Bu minvalde ilk sorgu bitirildikten sonra bir süre bekledik." ifadelerini kullandı.

Daha sonra yeniden sorguya alındığını aktaran Olaş, "Bir yetkili birden ayağa kalkarak önüme kalem, kağıt koydu ve şu şekilde söyledi; 'Sana 3 başlıkta iş birliği öneriyoruz. Bu 3 başlıkta bizimle iş birliği yaparsan İsrail'e girersin, yapmazsan sınır dışı edileceksin.' dedi ve soruları sordu." diye konuştu.

Olaş, "İkinci sorgunun ardından Türk Dışişleri devreye girdi, Kudüs Başkonsolosluğumuz aradı. Devamında Tel Aviv Büyükelçiliği'mizden benimle irtibata geçtiler." dedi.

Bir kez daha sorguya alındığını dile getiren Olaş, kendisine İHH İnsani Yardım Vakfı ve Türkiye'de Orta Doğu bölgesinde faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarıyla bağlantılı olduğunu bildiklerinin söylendiğini ve bu yönde sorular sorulduğunu anlattı.

Ahmet Zeki Olaş, "'Bu bağlantılarına ilişkin bize isim ve telefon vermeni istiyoruz' dediler. Herhangi bir bağlantımın olmadığını, bu yönde ilişkilerimin de olmadığını, paylaşabileceğim bir bilgi olmadığını söyledim. Bunun üzerine oradaki yetkili kişi, 'Telefonunu çıkart ve masanın üstüne bırak.' dedi. Ben de, şunu sordum. 'Siz hangi yargı kararına dayanarak benden kişisel telefonumu istiyorsunuz? Bunu bana gösterebilir misiniz?' dedim. 'İş birliği yapmazsan deport edilirsin' gibi birtakım cümleler kurdular. Zaten burada süreç iyice zora girmişti benim açımdan da ve şunu söyledim bu noktadan sonra. 'Hayır telefonumu hiçbir şekilde sizinle paylaşmıyorum, sizinle paylaşmayı da uygun görmüyorum, burada kişisel bilgilerim, verilerim var, bunun herhangi bir kanuni dayanağı da yok. Bununla birlikte siz saatlerdir bana burada birtakım sorular soruyorsunuz. Kışkırtıcı, taraflı, siyasi içerikli sorular soruyorsunuz. Benim ne Türkiye'de ne de dünyanın herhangi bir ülkesinde hiçbir hukuki soruşturmam, suçum, cezam da yok. Sizin bana yaptığınız bu muameleyi hukuksuz görüyorum, bundan sonra da bu yönde soracağınız hiçbir soruya cevap vermeyeceğim. Büyükelçiliğimle görüşerek benimle ilgili bilgileri alabilirsiniz dedim.'"

Daha sonra deport kararının kendisine bildirildiğini aktaran Olaş, çantasının yaklaşık 40 dakika arandığını, işlemlerin tamamlanmasının ardından 10 yıl ülkeye giriş yasağı konularak sınır dışı edildiğini söyledi.