Gazi Üniversitesi Ceza Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurullah Aydın da, AYM Başkanı’nın temel hak ve özgürlükleri evrensel hukuk normlarına göre dile getirdiğini belirterek, “Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını vurgulamıştır. Açıklamalar yargının isyanı veya ceberut bir iktidarın hukuk tanımazlığına isyan olarak değerlendirilebilir.” yorumunu yaptı. Açıklamalar özetle şöyle:

AYM Başkanı cevap vermeyecek de kim verecek?

Emekli Cumhuriyet Savcısı Mete Göktürk: Haşim Kılıç’ın ifadelerini sert bulmuyorum. Demokrasi açısından destekliyorum. Kılıç’ın eleştirilerine ağır diyenlerin eleştiriye tahammülleri yok. Siyaset makamı hukukla ilgili yanlış kararlar verdiğinde bunu simitçinin eleştirecek hali yok. Tabii ki en yüksek mahkemenin başkanı cevap verecek. Eleştirileri yüzde yüz doğru. AYM’nin kararı gayri milli demek yumuşak eleştiri oluyor da gayri milli değil demek neden ağır eleştiri oluyor? AYM’nin kararları elbette ki siyaseti etkileyecek. Son dönemdeki eleştiriler yargıyı ciddi manada tahrip etmiştir. Devlet içerisinde “çete” iddiaları tayin ile halledilecek bir konu değildir. Eğer gerçekten bu şekilde bir yapı varsa devletin polisi, MİT’i, jandarması var. Bir an önce deliller toplanıp adli makamların karşısına çıkarılmalı. Ama 17 Aralık’tan bu yana ne kadar zaman geçti? Hâlâ somut bir konu yok. Bu şekilde ithamlarla kendilerini savunamayacak kamu görevlileri ağır ithamlara tabi tutuluyor. Bu sebeple de yargıya güven kalmıyor. Eleştirilere tahammül edilmeli. Çok seviyeli ve yerinde eleştiriler yapmıştır Kılıç.

AYM Başkanı, yargıyı savunan bir konuşma yapmıştır

Emekli Askeri Hâkim Ümit Kardaş: Yargı camiası son zamanlarda birçok hakarete ve sert üsluba maruz kaldı. Bu nedenle yargının etkinliği zayıflatıldı ve morali bozuldu. AYM Başkanı Kılıç’ın yargı mensupları ve mahkemeleri savunması, yargıçlar üzerinde etki yaratır. Moral ve motivasyon sağlayacağı gibi bir denge oluşturabilir. Çünkü ciddi bir şekilde yargı ve mensupları eleştiriye maruz kalmış, paraleldi şuydu buydu şekliden ithamlara maruz kalmıştır. Yargıçları bu şekilde eleştirmek hiç kimsenin haddi değildir. Kılıç’ın bu eleştiriler karşısında yargıyı, hâkimleri ve ilkeleri savunan bir konuşma yapmasını dönem itibarıyla yerinde buluyorum. Delilsiz ve belgesiz yargıyı ve mensuplarını eleştireceksiniz sonra Kılıç’ın konuşmalarını çok sert bir üslup olarak değerlendireceksiniz. Kılıç’ın bu üslupta konuşmasının bir şekilde sebebi de siyasilerin tutum ve davranışlarıdır. Hükümet olarak siyasi tutum ve tercih doğrultusunda yapılan yasaları değerlendiren AYM, eleştirilmiş ve milli veya milli olmayan şeklinde yorumlar yapılmıştı. Tabii ki kendisine saygı duyulmadığı ve kararlarının milli olmadığı yönündeki eleştirilere AYM Başkanı bir cevap vermiştir.”

Hâkim ve savcıların ‘hain’ diye tanımlandığı bir başka örnek yok

Gazi Üniversitesi Ceza Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurullah Aydın: Açıklamalar yargının isyanı veya ceberut bir iktidarın hukuk tanımazlığına isyan olarak değerlendirilebilir. Yolsuzluk soruşturmalarıyla başlayan süreçte, hâkim ve savcıların ‘vatan haini’ diye tanımlandığı bir örnek dünya tarihinde yok. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın konuşmasında vurguladığı ‘evrensel hukuk’, ‘vicdan’ ve ‘yargı üzerindeki baskı’ konusu Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunlu bir yapıyı ifade ediyor. Demokratik sistemin temeli olan, siyasi iktidarın yargı eliyle denetlenmesi konusu bugün Türkiye’nin bir numaralı konusu haline geldi. Türkiye’de kamu görevini yapan her kişinin ‘paralel’ kavramıyla ötekileştirilmesine ve nefret suçuna dayalı kindar üsluba bakarak, hukukun ve vicdanın çivisinin çıktığını söyleyebilirim. Yargı mensupları yasalara ve vicdanlarına göre karar verirler. Bugün Türkiye’de devletin vicdanı ikiye bölünmüş durumdadır: Hâkim ve savcı vicdanı ile siyasi otorite vicdanı. Sayın Başkan’ın ifade ettiği vicdan kavramına bu noktadan bakmak gerekir. Aksi halde kanun adamlarının siyasi otoritenin emrinde karar vermesi toplum vicdanında büyük yaralar açar. Benim hâkimim-senin hâkimin algısı yerleştiği anda yargıdaki güveni yıkar.”