1- VELAYET NEDİR?

Velayet, anne ve/veya babanın çocuk üzerindeki temsil ve yönetim yetkisidir.

2- TÜRK MEDENİ KANUN’DA VELAYET NASIL DÜZENLENMİŞTİR?

8049 Sayılı Türk Medeni Kanunumuzda velayet;

Madde 335- Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz.

Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velâyeti altında kalırlar.

II. Ana ve baba evli ise

Madde 336- Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar.

Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir.

Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.

III. Ana ve baba evli değilse

Madde 337- Ana ve baba evli değilse velâyet anaya aittir. Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velâyeti babaya verir.

IV. Üvey çocuklar

Madde 338- Eşler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi göstermekle yükümlüdürler.

Kendi çocuğu üzerinde velâyeti kullanan eşe diğer eş uygun bir şekilde yardımcı olur; durum ve koşullar zorunlu kıldığı ölçüde çocuğun ihtiyaçları için onu temsil eder“

Bu maddelerle sınırlı kalmayıp kısaca bu şekilde ifade bulmuştur.

3- BOŞANMA SÖZ KONUSU İSE ÇOCUĞUN VELAYETİ HAKKINDA KARARI KİM VERİR?

Velayet konusunda taraflar ortak karar alabilirler. Eğer ortak karar alınamıyorsa çocuğun velayetinin hangi tarafa verileceğine Aile Mahkemesi Hakimi karar verir.

4- VELAYET DAVASINDA ÇOCUĞUN YAŞININ ÖNEMİ NEDİR?

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var ki her dava kendine has özellik barındırır. Bu sebeple bir davada karar verilirken dava konusu olay ve olaydaki tarafların özellikleri önem arz etmektedir. Çocukların bulunduğu davalarda ise önem ve öncelik verilen şey “çocuğun üstün yararı” dır.

Velayet davasında dikkate alınan bu özellikler genellikle çocuk bakımından yaş, eğitim, kültür, yaşam koşulları ve benzeri çocuğun üstün yararının korunması gereken konulardır.

0-3 Yaş aralığındaki çocukların velayeti “annenin bakımına ve şefkatine kesin olarak gereksinim duyuyor olmaları sebebiyle“ genellikle anneye verilir.

Fakat bu kesin değildir. Çocuğun üstün yararı/çocuğun hayatının risk altında bulunması gibi gerekçelerle velayet babaya da verilebilir.

3-6 yaş aralığındaki çocuklar, anne bakım ve şefkatine 0-3 yaş grubuna nazaran daha az ihtiyaç duyduğu kabul edilmektedir. Kabul gören bu görüşe rağmen bu yaş aralığında bulunan çocukların velayetinin babaya verilmesi istisnaidir.

Burada annenin yaşam standartları, sağlığı gibi gözle görünen durumlar karara etki etmektedir.

6-12 yaş aralığında (okul çağında) olan çocukların velayetinin tespitinde yaş önemli bir faktör ise de daha çok bu yaş grubu çocukların velayetinin taraflardan hangisine verileceği hususunda genel tutum tarafların çocuğa sunacağı imkanlar ve bu imkanlar çerçevesinde çocuğun daha iyi bir eğitim ve gelecek elde edebilmesini mümkün kılacak eşin velayet ile ilgili olarak daha önde tutulduğudur.

Tüm bu hususlar dikkate alınarak mahkeme tarafından sosyal hizmet uzmanları aracılığı ile eşlerle ilgili çocuk hakkında rapor oluşturur. Bu rapor bağlayıcı olmasa da hakim genellikle bu rapor çerçevesinde karar verir.

5- ÇOCUKLAR VELAYET KONUSUNDA MAHKEMECE DİNLENİR Mİ?

Velayet davası kamu düzenine ilişkindir. Bu sebeple hakimin  re’sen araştırma yetkisi bulunmaktadır. Hakim dilerse çocuğu bizzat dinleyip karar alabilmektedir.

Bunun yanı sıra Çocuk Hakları, Uluslararası alanda çeşitli sözleşmeler ile koruma altında alımıştır.

Çocuğun dinlenilmesi hususunda;

ÇOCUK HAKLARININ KULLANILMASINA İLİŞKİN AVRUPA SÖZLEŞMESİ Madde 3 ve 6;

“…Madde 3 - Davalarda bilgilendirilme ve dava sırasında görüşünü ifade etme hakkı Yeterli idrake sahip olduğu iç hukuk tarafından kabul edilen bir çocuğa, bir adli merci önündeki, kendisini ilgilendiren davalarda, yararlanmayı bizzat da talep edebileceği aşağıda sayılan haklar verilir :

a) ilgili tüm bilgileri almak;

b) kendisine danışılmak ve kendi görüşünü ifade etmek;

c) görüşlerinin uygulanmasının olası sonuçlarından ve her tür kararın olası sonuçlarından bilgilendirilmek…“

“...Madde 6 – Karar süreci

Bir çocuğu ilgilendiren davalarda adli merci, bir karar almadan önce:

a) Çocuğun yüksek çıkarına uygun karar almak için yeterli bilgiye sahip olup olmadığını kontrol etmeli ve gerektiğinde özellikle velayet sorumluluğunu elinde bulunduranlardan ek bilgi sağlamalıdır.

 b) Çocuğun iç hukuk tarafından yeterli idrak gücüne sahip olduğunun kabul edildiği durumlarda, - çocuğun bütün gerekli bilgiyi edindiğinden emin olmalıdır. - çocuğun yüksek çıkarına açıkça ters düşmediği takdirde, gerekirse kendine veya diğer şahıs ve kurumlar vasıtasıyla, çocuk için elverişli durumlarda ve onun kavrayışına uygun bir tarzda çocuğa danışmalıdır. - çocuğun görüşünü ifade etmesine müsaade etmelidir.

c) Çocuğun ifade ettiği görüşe gereken önemi vermelidir..“

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME MADDE 12;“…Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar.

Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır…“

Olmak üzere çeşitli düzenlemeler bulunmaktadır.

Kısacası müşterek çocuğun fikrine önem verilmelidir. Çocuğun dinlenmesi bir birey olarak var oluşunu ve ona değer verildiğinin göstergesidir. Yargıtay içtihatları da son zamanlarda bu yöndedir. Dilekçenizde paylaşmış olduğum sözleşme maddelerine ve son zamanlarda Yargıtay tarafından verilmiş örnek kararlara yer vererek müşterek çocuğun mahkemece dinlenilmesi hususunda ısrarcı olmalısınız.

Çocuklar, kendisini ilgilendiren konularda kanımca muhakkak dinlenmelidir.