GİRİŞ

Hukuk sistemimizde ihkak-ı hak (kişinin hakkını kuvvet kullanarak bizzat alması) yasaklanmıştır. Alacağına kavuşmak isteyen bir bireyin başvurabileceği yol ise cebri icradır.

Cebri icra, icra teşkilatı aracılığıyla yerine getirilmektedir. İcra teşkilatı içerisinde takip işlemlerini yürütmekle görevli organ icra-iflas daireleridir. Bütün kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi, icra-iflas dairelerin işlemlerinde de birtakım hata veya eksikliklere rastlanabilmektedir. Söz konusu hataların düzeltilmesi ve eksikliklerin giderilmesi hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Bu gereklilik, İcra-İflas Kanunu’nun 16 vd. maddelerinde karşılık bulmuştur. Buna göre, icra-iflas dairelerinin olumlu veya olumsuz birtakım davranışları üzerine şikayet yoluna başvurulabilir.

Şikayet medeni, idari ve cezai yargılamadan farklı, takip hukukuna özgü bir yoldur. Bu nedenle şikayet hakkında inceleme yapma yetkisi kural olarak, icra-iflas işlerinde görevli özel mahkeme olan icra mahkemelerine bırakılmıştır.

Bu yazıda icra mahkemelerinin şikayeti incelerken göz önünde bulunduracağı hususlar ve uygulayacağı yargılama usulü incelenecektir.

I. MEMUR MUAMELESİNİ ŞİKAYET KAVRAMI

Şikayet kavramı, mevzuatımızda tanımlanmış değildir.

İcra ve İflas Kanunu’nun “Şikayet ve Şartlar” başlıklı 16. maddesi, “Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır. Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir.” şeklindedir.

Kanunun lafzından hareketle şikayeti, icra ve iflas dairelerinin kanuna veya olaya uygun olmayan ya da bir hakkı yerine getirilmemesine yahut sebepsiz sürüncemede bırakılmasına yol açan  işlemlerine karşı başvurulabilecek bir imkan olarak tanımlamak mümkündür.

Şikayetin hukuki niteliği hakkında bir görüş birliği bulunmamaktadır. Doktrinde bazı yazarlar, şikayetin kendine özgü bir kanun yolu olduğu görüşündeyken,[1] bazı yazarlar,  kanun yolu niteliği taşımayan bir hukuki çare olduğu kanaatindedirler.[2] Şikayetin idari bir yol olduğu görüşü de bulunmakla beraber bu görüş Türk doktrini ve uygulamasında kabul görmemiştir.[3] Şikayetin bir dava niteliği taşımadığı konusunda ise doktrinde ve yargı içtihatlarında görüş birliği mevcuttur.

Şikayetin kanun yolu olarak kabul edilmesi, kanun yollarının niteliği ile bağdaşmamaktadır. Zira kanun yolunda, mahkemeler arasında hiyerarşik bir alt mahkeme-üst mahkeme ilişkisi bulunmaktadır. Ancak icra-iflas daireleri ile şikayeti inceleyen merci olan icra mahkemesi arasında böyle bir ilişki söz konusu değildir. Yine, icra mahkemelerinin kararlarına karşı icra-iflas dairelerinin direnme kararı verme yetkileri bulunmamaktadır. İcra mahkemesince şikayet hakkında verilen kararların istinaf ve temyiz incelemesine konu edilmesi de mümkündür. Bu bağlamda şikayetin kanun yolu olarak kabulü, üç aşamalı yargılama sistemi ile de uyuşmamaktadır. Ayrıca, icra-iflas dairelerince yapılan işlemler bir yargılama faaliyeti olmadığından, bu işlemlerin şikayet ile kanun yolu denetiminden geçeceğinin kabulü mümkün değildir. Bu sebeple şikayetin icra-iflas hukukuna özgü bir hukuki çare olarak nitelendirilmesi yerinde olacaktır.

II. ŞİKAYETİN KONUSU

Şikayetin konusu, icra ve iflas dairelerinin İİK’dan doğan yetkileri kapsamında gerçekleştirdiği olumlu veya olumsuz davranışlarıdır. Buna göre, şikayetin kural olarak icra ve iflas dairelerinin işlemlerine karşı yapılması gerekir. Ancak kanunda başka bazı organların işlemlerine karşı da şikayet yoluna başvurulabileceği öngörülmüştür. İflas bürosu (m.221), alacaklılar toplanması (m.225),  iflas idaresi (m.227), konkordato komiseri (m.290), konkordato alacaklılar kurulu kararlarına (m.309) karşı şikayet yoluna başvurulması mümkündür.  Memur muamelesi olmadıkça, takibin karşı tarafının veya üçüncü kişilerin davranışları şikayete konu edilemez. Yalnızca yapılan bir işlem değil, yapılması gereken ancak yapılmayan bir işlem de şikayete konu olabilir. Ayrıca söz konusu işlemin, memurun İİK’dan aldığı yetki kapsamına girmesi gerekmektedir.[4]

III. ŞİKAYET ÜZERİNE YAPILACAK İNCELEME

A. Genel Olarak

Şikayetin dilekçe ile veya sözlü beyanın icra mahkemesinde tutanağa bağlanması suretiyle yapılması mümkündür. Ancak İİK m. 171 hükmü gereği, kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla yapılan takiplerde şikayet yalnızca dilekçe ile yapılabilir.[5]

 Şikayet takibi durdurmaz. Ancak şikayette bulunanın talebi olmasa dahi mahkemenin takibin durmasına karar vermesi söz konusu olabilir. [6]

Şikayet incelemesinde öncelikle şikayetin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği incelenir. Şikayetin koşulları, mahkemenin yetkili ve görevli olması, şikayet edenin hukuki yararının bulunması ve şikayetin süresi içerisinde yapılmasıdır.[7]

B. Şikayet Sebeplerinden En Az Birinin Gerçekleşmesi

İİK’nın yukarıda yazılı 16. maddesinde, iki süreli, iki süresiz şikayet sebebi sayılmıştır. Buna göre işlemin kanuna uygun olmaması ve hadiseye uygun olmaması, işlemin öğrenilmesinden itibaren yedi günlük süreye tabi şikayet sebepleridir. Bir hakkın yerine getirilmemesi ve sebepsiz sürüncemede bırakılmasına karşı ise,  herhangi bir süreye tabi olmaksızın şikâyet yoluna başvurulabilir. Ayrıca doktrin ve Yargıtay kararlarıyla gelişen uygulamaya göre, kamu düzenine aykırı işlemler de süresiz şikâyete tabidir.

Şikayetin incelenebilmesi için bahsi geçen sebeplerden en az birine dayanılması gerekir.  Bu sebepler çalışmanın kapsamı içerisinde kısaca incelenecektir.

1.  İşlemin Kanuna Uygun Olmaması

Kanuna aykırılıktan anlaşılması gereken, teamül hukuku da dahil olmak üzere, hukuka aykırılıktır.[8] Bir kanun hükmünün hiç uygulanmaması, yanlış uygulanması veya maddi bir olayın hukuki takdirinde hata yapılması kanuna aykırılığa yol açmaktadır. [9]

Mehaz İsviçre İcra ve İflas Kanunu’nun aksine 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu, yalnızca bu kanuna aykırı olan işlemleri değil, icra ve iflas hukukuna ilişkin hükümler içeren tüm kanun, tüzük ve yönetmelikleri şikayet kapsamına almıştır.[10]

Kanuna aykırılık genel bir şikayet sebebi olup aşağıda bahsedilen diğer şikayet sebepleri kanuna aykırılığın özel hallerini oluşturmaktadır.

2. İşlemin Hadiseye Uygun Olmaması

İşlemin hadiseye uygun olmaması, icra müdürünün takdir yetkisini kullanımına ilişkin bir şikayet sebebidir. İcra hukukunun çok geniş bir alanı kapsaması,  bu geniş uygulama alanı içerisinde her olayın kendine has niteliklerinin bulunması, her olayda aynı katı kuralların uygulanmasının hakkaniyete aykırı sonuçlara sebep olması ve katı düzenlemelerin hızla gelişmekte olan uygulamanın ihtiyaçlarına yanıt vermemesi, icra müdürüne takdir yetkisi verilmesini zorunlu kılmaktadır.[11]

Kanunun kendisine takdir yetkisi verdiği hallerde icra müdürü, bu yetkisini somut olaya en uygun şekilde kullanmalıdır. İcra müdürünün bu yetkisini hadiseye uygun olarak kullanmadığında, işlem şikayete konu edilebilecektir.

3. Bir Hakkın Yerine Getirilmemesi

İcra müdürünün yapmakla görevli olduğu bir işi yapmaması, bir hakkın yerine getirilmemesi sebebiyle şikayet konusu yapılabilir. İşin yanlış veya kanuna aykırı bir şekilde dahi olsa yapılması halinde, bir hakkın yerine getirilmemesi değil işlemin kanuna aykırı olması veya hadiseye uygun olmaması sebepleriyle şikayet yoluna gidilebilir.[12] Bir hakkın yerine getirilmemesi, icra müdürünün işlemi yapmayacağını açıkça belirtmesi şeklinde gerçekleşeceği gibi, herhangi bir yanıt vermeksizin işlemi yapmaktan imtina etmesi şeklinde de gerçekleşebilir.[13]

Bir hakkın yerine getirilmemesi süreklilik arz ettiğinden, İİK 16. maddesinde süresiz şikayet sebebi olarak düzenlenmiştir.[14]

4. Bir Hakkın Sebepsiz Sürüncemede Bırakılması

İcra müdürü, görevi gereği yapması gereken bir işlemi, kanunda o işlem için öngörülen sürede veya uygun bir sürede yerine getirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün geçerli bir sebep olmaksızın yerine getirilmediği halde icra müdürünün bu olumsuz davranışı bir hakkın sebepsiz sürüncemede bırakılmasına sebebiyet vermektedir.

Bir hakkın yerine getirilmemesinde de, sebepsiz sürüncemede bırakılmasında da icra müdürünün olumsuz bir davranışı olduğundan, bu iki sebepten hangisinin meydana geldiğini tespit etmek her zaman mümkün olmamaktadır. İki sebep arasındaki temel fark işlemi yapmayan icra müdürünün iradesidir. Buna göre, icra müdürünün iradesi işlemi hiç yapmamak ise bir hakkın yerine getirilmemesi, işlemi geciktirmek ise sebepsiz sürüncemede bırakılması söz konusu olmaktadır.

İcra müdürünün işlemi yapmayacağını açıkça bildirmediği durumlarda yaşanan bu belirsizlik nedeniyle uygulamada iki sebebe birden dayanılmaktadır.[15] Hakkın sebepsiz sürüncemede bırakılması da yerine getirilmemesi gibi süresiz şikayet sebebi olduğundan, pratikte doğurdukları sonuç bakımından farklılık arz etmemektedirler.

5. Kamu Düzenine Aykırılık

Kamu düzenine aykırılık kanunda şikayet sebepleri arasında sayılmamıştır. Ancak hem uygulamada hem de doktrinde kamu düzenine aykırı işlemlerin şikayete konu edilebileceği kabul edilmektedir.

Tarafların, üçüncü kişilerin veya kamunun menfaatlerini korumak amacıyla getirilmiş emredici hükümleri ağır bir şekilde ihlal eden işlemler kamu düzenine aykırıdır.[16] Bu işlemlere karşı süresiz şikayet yoluna başvurulabilir.

Kamu düzenine aykırılığın mahkemece resen gözetilmesi gerektiği kabul edilmektedir.

C. Mahkemenin Görevli ve Yetkili Olması

Şikayet kural olarak icra mahkemesi tarafından incelenir (İİK m. 16). Fakat bazı kanunlar aksi düzenlemeler içermektedir. Örneğin, kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla yapılan takiplerde şikayet asliye ticaret mahkemesince (İİK m. 174.), terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinde tasfiye memuru işlemlerine karşı yapılacak şikayet sulh hukuk mahkemesince (TMK m. 634) incelenir. [17] Adi iflas yoluyla yapılan takiplerde ise görevli merci hususunda kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Yargıtay kararları da çelişkilidir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi şikayetin icra dairesine yapılacağı görüşündeyken, Hukuk Genel Kurulu icra mahkemesine yapılması gerektiği görüşünü taşımaktadır. [18] [19]

Yetkili mahkeme, işlemi yapan icra veya iflas dairesinin bulunduğu yer icra mahkemesidir (İİK m. 4). Bu kural, kamu düzenine ilişkin kesin yetki kuralı olduğundan, icra mahkemesi yetkisizliğini resen gözetir ve yetki itirazında bulunulmasa dahi yetkisizliğine karar verir.

Bunun yanında, İİK m.79 hükmü uyarınca haciz istinabe ile, takibin yürütüldüğü icra dairesinden başka bir icra dairesi tarafından yapılırsa, bu işleme ilişkin şikayetlerde istinabe olunan icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesi yetkilidir.

Yargıtay’a göre, haczedilecek mallar belirlenmeyip istinabe olunan icra dairesinin haciz yapması istenmişse talimat haczi, mallar belirlenerek haciz yapılması istenmişse nokta haczi söz konusu olmaktadır. Şikayet, talimat haczinde istinabe olunan icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesine, nokta haczinde ise takibin yapıldığı icra mahkemesinin bağlı olduğu icra mahkemesine yapılmalıdır.[20] [21]

Yine, haczedilen malların başka bir yerde bulunması halinde satış istinabe suretiyle yapılır. Bu şekilde yapılan satışlarda artırma ve ihaleye ilişkin uyuşmazlıklarda istinabe olunan icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesi yetkilidir ( İİK m. 360).

Kıymet takdirine ilişkin şikâyetin yetkisiz icra mahkemesine yapılması halinde,  icra mahkemesi evrak üzerinde inceleme yaparak başvuru tarihinden itibaren en geç on gün içinde yetkisizlik kararı verir ve masrafını gider avansından karşılamak suretiyle dosyayı resen yetkili icra mahkemesine gönderir (İİK m.128/a).

D. Şikayette Bulunanın Taraf Ehliyeti ve Hukuki Yararının Bulunması

Şikayet konusu işlemin iptal edilmesi, düzeltilmesi veya yapılmasında hukuki yararı olan gerçek veya tüzel kişiler, şikayet eden sıfatıyla şikayete taraf olabilir.[22] Dolayısıyla, yalnızca alacaklı veya borçlu değil,  hukuki yararları olması şartıyla iflas idaresi ve üçüncü kişiler de şikayette bulunabilir.

Kamu yararının söz konusu olduğu hallerde, şikayette bulunanın hukuki yararı bulunmasa dahi yolsuz işlemin iptal edilebileceği savunulmaktadır.

İcra dairesinin kendi yapmış olduğu işleme karşı şikayette bulunması mümkün değildir. Ancak işlemin yolsuz olduğu kanaatine varan icra dairesi, şikayet süresi içerisinde işlemi düzeltebilir veya kaldırabilir. Bununla birlikte, şikayet yoluna başvurulduğu takdirde şikayet süresi dolmamış olsa dahi işlem icra dairesince düzeltilemez veya değiştirilemez. Zira şikayete konu edilen işlemi inceleme yetkisi icra mahkemesinindir.[23]

İcra dairesinin şikayete taraf olup olmadığı doktrinde tartışmalıdır. Yargıtay’ın da kabul ettiği bir görüşe göre, icra dairesi şikayetin tarafı değildir. İcra takibindeki karşı tarafın, şikayette de taraf olarak gösterilmesi gerekir. Bunun yanında, mahkemenin icra memurunun açıklama yapmasını takdir etmesi mümkündür.

İkinci görüşe göre, şikayet icra dairesinin işlemine karşı yapıldığı ve karşı tarafın bir dahili bulunmadığı için icra dairesi şikayetin pasif tarafı olmalıdır.

Bir diğer görüş ise, şikayet bir dava olmadığı gibi, şikayetin tarafları da usul hukuku anlamında taraf sıfatını haiz değillerdir. Zira şikayet bir iptal prosedürü olup  icra mahkemesinin tarafları dinlemeden karar verme yetkisi dahi bulunmaktadır. Bu nedenle karşı taraf olarak icra dairesinin veya işlemde yararı olan kişilerin gösterilmesi gerekmez.[24]

E. Şikayetin Süresi İçerisinde Yapılması

Şikayet süresi kural olarak şikayet konusu işlemin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gündür. Bununla birlikte, kambiyo senetlerine özgü takiplerde, takibe konu senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı veya alacaklının takip hakkı bulunmadığına ilişkin şikayette bulunma süresi beş gündür (İİK m. 168/3, 171/3, 172).  Bunların dışındaki haller ise genel şikayet süresine tabidir.[25]

Süre işlemin öğrenildiği tarihinden itibaren başlar. İşlemin tebliği zorunluysa süre, tebliğden itibaren başlayacaktır. İşlemin tebliği zorunlu değilse ancak tebligat yapılmışsa, aksinin ispatı mümkün olmakla birlikte, karine olarak işlemin bu tarihte öğrenildiği kabul edilir.

Şikayet konusu işlemin şikayette bulunana tebliği gerekmiyorsa, bu kişinin işlemi öğrendiğini beyan ettiği tarih esas alınır. İlgili kişinin işlemi bu tarihte öğrendiğini ispatlaması gerekmez. İcra mahkemesi ancak karşı tarafın itirazı üzerine işlemin daha önce öğrenilip öğrenilmediğini araştırabilir. Bu durumda ispat yükü işlemin daha önce öğrenildiğini iddia eden tarafın üzerindedir. [26]

Bazı hallerde sürenin başlangıcı kanunla belirlenmiştir. Örneğin, ihaleye karşı şikayet süresi ihale tarihinden başlar (İİK m. 134/2). [27]

İşlemin öğrenildiği gün süreden sayılmaz ve bir sonraki günden başlanarak hesaplama yapılır (İİK m. 19). İcra iflas işlerinde süreler adli tatilde işlemeye devam ettiğinden, sürenin son gününün adli tatile rastlamış olması halinde HMK’nın 104. maddesi uygulama alanı bulmaz.[28]

Yine, takibin ertelenmesi veya tatil hallerinde de şikayet süresi işlemeye devam eder. Ancak sürenin son günü erteleme veya tatil süresi içinde bir güne denk gelirse süre, erteleme veya tatil süresinin bitiminden itibaren bir gün uzar. [29]

Şikayet süresi hak düşürücü süre niteliğindedir. Bu sebeple icra mahkemesi şikayetin süresinde yapılıp yapılmadığını resen inceler.

Yukarıda açıklandığı üzere, bir hakkın yerine getirilmemesi veya sebepsiz sürüncemede bırakılması ile kamu düzenine aykırılığın söz konusu olması halinde şikayet süreye tabi değildir.

F. Şikayet İncelemesinde Uygulanacak Yargılama Usulü

İİK’nın 18. maddesi uyarınca şikayet incelemesi basit yargılama usulüne tabidir.

Basit yargılama usulünde taraflar cevaba cevap veya ikinci cevap dilekçesi veremezler (HMK m.317/3). Bununla paralel olarak, basit yargılama usulünde iddianın ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı davacı bakımından davanın açılmasıyla, davalı bakımından cevap dilekçesinin verilmesiyle başlar (HMK m.319).

Dolayısıyla şikayet incelemesinde iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı şikayette bulunulmasıyla, savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin sunulmasıyla başlayacaktır. [30] Bu aşamadan sonra tarafların dilekçelerine eklemedikleri delillerini daha sonra ileri sürmeleri mümkün değildir. Buna karşılık, HMK m.145 hükmünde belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde yeni delil sunulması söz konusu olabilir.[31]

Kural olarak mahkeme şikayet dilekçesinde öne sürülen sebeplerle bağlıdır. Ancak kamu düzenine aykırılığın resen gözetileceği ve taraflarca ileri sürülmese dahi bu nitelikteki işlemlerin iptal edilebileceği kabul edilmektedir.[32]

Tasarruf ilkesinin sonucu olarak, icra dairesinin işlemlerinin tarafların talebi olmaksızın mahkemece resen incelenmesi mümkün değildir. Kamu düzenine aykırılık halinde mahkemenin resen harekete geçerek işlemi iptal edebileceği savunulmaktadır. Ancak bu yaklaşım Yargıtayca kabul görmemektedir.[33]

İcra mahkemesi şikayette bulunanın talep sonucuyla bağlıdır. Örneğin, yalnızca usulsüz tebligata ilişkin şikayette bulunulmuşsa faiz hakkında karar verilmesi, taleple bağlılık kuralını ihlal etiğinden, verilen karar hukuka aykırı olacaktır.[34]

İcra mahkemesine arz edilen hususlar ivedi işlerden sayıldığından (İİK m.18), şikayet adli tatilde de incelenir (HMK m. 103).[35]

İcra mahkemesi, icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasının yasal zorunluluk olmadığı hallerde duruşma açılmasına gerek olup olmadığını takdir eder. Duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir (İİK m.18).

Ancak icra mahkemesinin duruşma açılması hususundaki takdir yetkisi sınırsız ve keyfi bir yetki değildir. Hakimin takdir yetkisini kullanırken somut olayın özelliklerini, söz konusu iddia ve delilleri göz önünde bulundurmalıdır.[36] Özellikle adil yargılanma hakkının gerektirdiği hallerde inceleme duruşmalı olarak yapılmalıdır.[37]

Yargıtay’a göre, şikayette bulunanın ileri sürdüğü olaylar ve karşı tarafın savunması hükme etkili olacak ise duruşma yapılması zorunludur.[38] Yine, sıra cetveline karşı şikayette bulunulması halinde takdir hakkı duruşma yapılması yönünde kullanılmalıdır.[39] Ayrıca usulsüz tebligata ilişkin şikayetlerde duruşma açılması gerektiği belirtilmiştir. [40] Bunun yanında haczedilemezlik şikayetinin[41] de duruşma yapılarak incelenmesi gerektiği kabul edilmektedir.

Duruşma yapılması halinde icra mahkemesi tarafları duruşmaya çağırır. Taraflar duruşmaya gelmese dahi karar verileceği hususu gönderilen davetiyede yer almalıdır.

Duruşmaya gelmeyen taraf mazeret bildirirse, mazeretin kabulü halinde taraflara yeni duruşma gününün tebliğ edilmesi gerekir.[42] İki taraf da duruşmaya gelmezse şikayetin akıbetinin ne olacağı tartışmalıdır.

Bir görüşe göre, taraflar duruşmaya gelmese dahi mahkemenin şikayet hakkında hüküm tesis etmesi gerekir. Yani usulüne uygun şekilde duruşmaya davet edilen tarafların duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılacağını belirten HMK m. 150 hükmü uygulama alanı bulmaz.[43] Yargıtay’ın güncel içtihatları da bu yöndedir. [44] Diğer bir görüşe göre ise, Şikayetin duruşmalı incelenmesi zorunlu ise, tarafların mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemesi halinde dosya işlemden kaldırılmalı, buna karşılık duruşma yapılması hakimin takdirindeyse karar verilmelidir.[45]

İİK m.18 hükmü uyarınca, duruşma yapılması gerekmeyen hallerde mahkeme, işin kendisine geldiği tarihten itibaren en geç on gün içinde kararını verir. Ancak bu sürenin geçirilmesi kararı geçersiz hale getirmeyecektir.

SONUÇ

İşlemin kanuna aykırı olması, hadiseye uygun olmaması, bir hakkın yerine getirilmemesi, bir hakkın sebepsiz sürüncemede bırakılması ve kamu düzenine aykırılık sebeplerine dayanılarak şikayette bulunulabilir.

Şikayet süresi kural olarak 7 gündür. Bir hakkın yerine getirilmemesi, sebepsiz sürüncemede bırakılması veya kamu düzenine aykırılığın söz konusu olduğu hallerde şikayet süreye tabi değildir. Nitekim hakkın yerine getirilmemesi veya sebepsiz sürüncemede bırakılması süreklilik arz etmektedir. Hukuka aykırılık sürekli devam ettiğinden, şikayet süreye bağlanmamıştır. Kamu düzenine aykırılık ise, kanunda bir şikayet sebebi olarak düzenlenmemiştir. Ancak gerek uygulamada, gerekse doktrinde kamu düzenine aykırı işlemlerin de süresiz şikayete tabi olduğu kabul edilmektedir.

Süre, işlemin öğrenildiği tarihinden itibaren başlar. Ancak işlemin tebliği zorunluysa süre tebliğ ile işlemeye başlayacaktır.

Şikayet süresi hak düşürücü süre niteliğinde olup sürenin geçtiği resen göz önünde bulundurulur. Hak düşürücü süre olduğundan, hiçbir işlem veya vakıa süreyi kesmez veya durdurmaz.

Kural olarak görevli mahkeme icra mahkemesidir. Ancak aksine düzenlemeler de bulunmaktadır.

Yetkili mahkeme işlemin yapıldığı icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesidir. Bunun yanında, haczin veya satışın istinabe suretiyle yapılmasında, istinabe olunan icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesi yetkilidir. 

Şikayette bulunanın taraf ehliyetinin ve hukuki yararının bulunması gerekir. Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir. Dolayısıyla hukuki yararı bulunan gerçek ve tüzel kişiler şikayette taraf ehliyetine de sahiptir. Şikayetin pasif tarafı hususu ise doktrinde tartışmalıdır.

Şikayet incelemesinde basit yargılama usulü uygulanır. Bu sebeple taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi veremezler.

Yasal bir zorunluluk yoksa duruşma açılıp açılmayacağını hakim takdir eder. İşlemi yapan memurun dinlenmesi de yine hakimin takdirindedir.

Av. Sümeyra ATEŞ

Sivas Barosu

KAYNAKÇA

ARSLAN, Ramazan vd. : İcra ve İflas Hukuku, Yetkin Yayınları, Beşinci Bası, Ankara 2019

BOZTOSUN, Esma Hande : İcra Hukukunda Süresiz Şikayet Sebepleri, Yüksek Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2020

HALMAN ÇETİN, Emine :  İcra-İflas Hukukunda Şikayet ve İcra Mahkemelerinde Yargılama Usulü, Adalet Yayınevi, Ankara 2010

KURU, Baki : İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Türkmen Kitabevi, İstanbul 2004

KURU, Baki : İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, Legal Yayıncılık, Birinci Bası, Eylül 2016

MUŞUL, Timuçin : İcra ve İflas Hukukuna; Şikayet, 2. Bs. , Adalet Yayınevi, Ankara 2018

ÖZCENGİZ, M. Nezir , Tetkik Mercii, Fon Matbaası, Ankara 1975

ÖZÇELİK, Volkan : İcra Müdürünün Takdir Yetkisi, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 2013

PEKCANITEZ, Hakan / SİMİL, Cemil : İcra-İflas Hukukunda Şikayet, 2. Bs. Vedat Kitapçılık, İstanbul 2017

PEKCANITEZ, Hakan vd. :   İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, On İki Levha Yayıncılık, Altıncı Bası, 2019

POSTACIOĞLU, İlhan E. / ALTAY, Sümer :  İcra Hukuku Esasları, 5. Bs. , Vedat Kitapçılık,

İstanbul, 2010

UYAR, Talih / UYAR, Alper / UYAR, Cüneyt : İcra Hukukunda Şikayet,  3. Bs. , BilgeYayınevi, Ankara 2020, s. 16

UYAR, Talih : “İcra ve İflas Hukukunda Şikayet Sebepleri (I)”, TBB Dergisi, S.50, 2004

YILDIRIM, Kamil / DEREN-YILDIRIM,Nevhis : İcra ve İflas Hukuku, 6. Bs. , Beta Yayınları, İstanbul 2015

Online Kaynaklar:

www.kazanci.com.tr

https://mevzuat.gov.tr/

https://tez.yok.gov.tr

--------------------

[1] “Şikayet, icra (ve iflas) dairelerinin icra (ve iflas) hukukuna aykırı olan işlemlerinin iptali veya düzeltilmesini sağlamak için kabul edilmiş kendine özgü bir kanun yoludur.” (Baki KURU, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, Legal Yayıncılık, Eylül 2016 s.63) Kamil YILDIRIM ile Nevhis DEREN-YILDIRIM da şikayeti “Hukuki Çareler” başlığı altında ele almalarına rağmen, şikayetin bir kanun yolu olduğu kanaatindedirler (Bkz. Kamil YILDIRIM, Nevhis DEREN-YILDIRIM, İcra ve İflas Hukuku, 6. Bs. , Beta Yayınları, İstanbul 2015, s.30)

[2] “Şikâyet icra ve iflâs hukukunda düzenlenmiş, kendisine özgü hukukî bir çaredir. Şikâyet kendisine özgü bir yol olup bir dava ve gerçek anlamda bir kanun yolu değildir.”(Hakan PEKCANITEZ vd. , İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, On İki Levha Yayıncılık, Altıncı Bası, 2019,  s.60; “şikâyet, icra (ve iflâs) dairelerinin icra (ve iflâs) hukukuna aykırı olan işlemlerinin iptali veya düzeltilmesini sağlamak için kabul edilmiş bir başvuru yolu veya hukukî çaredir.(…) Bu yol, medenî usul hukukundaki itiraz, istinaf, temyiz gibi kanun yollarına benzemez. Şikâyet, icra-iflâs hukukunun düzenlediği, kendine özgü bir yoldur. Şikâyet bir dava da değildir. Şikâyet, genel olarak, icra ve iflâs hukukunda icra organlarının (ve iflâs dairesi, iflâs idaresi gibi iflâs organlarının) işlemlerine karşı ilgilinin menfaatlerini korumak için başvurduğu bir hukuksal çaredir.” (Ramazan ARSLAN vd. , İcra ve İflas Hukuku, Yetkin Yayınları, Beşinci Bası, Ankara 2019, s.76)

[3] Esma Hande BOZTOSUN, İcra Hukukunda Süresiz Şikayet Sebepleri, Yüksek Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2020, https://tez.yok.gov.tr

[4] PEKCANITEZ vd. a.g.e. , s.60-61

[5]ARSLAN vd. , a.g.e. , s.83

[6] Hakan PEKCANITEZ, Cemil SİMİL, İcra-İflas Hukukunda Şikayet, 2. Bs. Vedat Kitapçılık, İstanbul 2017, s.  331-332

[7] PEKCANITEZ, SİMİL, a.g.e. , s. 331

[8] YILDIRIM, DEREN-YILDIRIM, a.g.e. , s. 31

[9] PEKCANITEZ vd. , a.g.e. , s.61

[10] Talih UYAR, “İcra ve İflas Hukukunda Şikayet Sebepleri (I)”, TBB Dergisi, S.50, 2004, s.98

[11] Volkan ÖZÇELİK, İcra Müdürünün Takdir Yetkisi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 2013, s. 9-11, https://tez.yok.gov.tr

[12] Ramazan ARSLAN vd. a.g.e. , s.78

[13] PEKCANITEZ vd. a.g.e. , s.62

[14]POSTACIOĞLU, ALTAY, a.g.e. , s.73

[15] PEKCANITEZ vd. a.g.e. , s.63

[16] KURU, a.g.e. , s.68

[17] Baki KURU, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Türkmen Kitabevi,  İstanbul 2004, s.105

[18] Timuçin MUŞUL, İcra ve İflas Hukukuna; Şikayet, 2. Bs. , Adalet Yayınevi, Ankara 2018, s.540-541

[19]Y. 12. HD. , 30.05.2011, E. 2010/12671 , K. 2011/11094 : “İİK’nun 155. maddesine göre iflas yoluyla takiplerde her türlü itiraz ve şikayetin icra dairesine yapılması gerekir. Borçlunun iflas ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğine yönelik şikayetinin de icra dairesine yapılması zorunludur. Anılan şikayetin itirazın iptali ve iflas davası açılması üzerine ticaret mahkemesince inceleneceği tabiidir.” ;   YHGK. , 11.05.2011, E. 2010/12-724, K. 2011/289 : “...icra dairesi, iflas ödeme emrinin düzenlenmesinde ve borçluya tebliğinde kanuna aykırı bir işlemde bulunmuş ise, bu halde borçlunun başvuracağı yol, genel haciz yolundaki gibi, icra mahkemesine şikayet (m.16) yoludur.” (MUŞUL, s. 541)

[20]ARSLAN vd. a.g.e, s.83

[21] Y. 5. HD 06.12.2021,  E. 2021/13414, K. 2021/14443 ; “İİK’nın 4. maddesi gereğince, takip hangi icra dairesinde başlamış ise, bu takiple ilgili itiraz ve şikayetler, takibin yapıldığı yer icra müdürlüğünün bağlı bulunduğu icra mahkemesinde çözümlenir. Bu husus, kamu düzenine ilişkin kesin yetki niteliğindedir. Yasal koşulların oluşması halinde İİK’nın 79 ve 360. maddeleri, bu husustaki yetki ile ilgili istisnalardır. İİK’nın 79. maddesi gereğince, haczolunacak malların başka bir yerde bulunması halinde icra dairesi, malların bulunduğu yer icra dairesine talimat yazarak haczin yapılmasını ister. Bu halde, hacizle ilgili şikayetler, kendisine talimat yazılan icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesince çözümlenir. Anılan husus, kesin yetki kuralı olup, mahkemece re’sen uygulanmalıdır. Ancak, talimat yazısı, borçluya ait menkul ve gayrimenkul mallar ile 3. kişilerdeki hak ve alacakların haczi yönünde ve genel nitelikli olmayıp da, belli bir malın haczini isteyen “nokta haczi” biçiminde yazılmış ise, bu halde anılan hacizle ilgili şikayet, talimatı yazan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesince incelenir. Bir başka deyişle böyle hallerde İİK’nın 79. maddesi hükmü uygulanamaz.”

[22] Talih UYAR, Alper UYAR, Cüneyt UYAR, İcra Hukukunda Şikayet,  3. Bs. , Bilge Yayınevi, Ankara 2020, s. 16

[23] Emine HALMAN ÇETİN, İcra-İflas Hukukunda Şikayet ve İcra Mahkemelerinde Yargılama Usulü, Adalet Yayınevi, Ankara 2010, s. 5-6

[24] PEKCANITEZ, SİMİL, a.g.e. , s. 260-261

[25] KURU, a.g.e. , s. 353

[26]PEKCANITEZ, SİMİL, a.g.e. , s. 121

[27] MUŞUL, a.g.e. , s.248

[28]MUŞUL, a.g.e. , s. 225

[29] PEKCANITEZ, SİMİL, a.g.e. , s.128

[30] MUŞUL, a.g.e. , s.566

[31] PEKCANITEZ, SİMİL, a.g.e. , s. 380-381

[32] İlhan E. POSTACIOĞLU, Sümer ALTAY, İcra Hukuku Esasları, 5. Bs. , Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010, s.84

[33] PEKCANITEZ, SİMİL, a.g.e. , s. 373-374

[34] MUŞUL, a.g.e. , s.605

[35] KURU, a.g.e. , s.68

[36] POSTACIOĞLU, ALTAY, a.g.e. , s. 81

[37] PEKCANITEZ,SİMİL, a.g.e. , s.342

[38] YHGK 22.10.2003, E. 2003/12-601, K. 2003/607 (MUŞUL, s.581-582)

[39] Y23HD 23.10.2013,  3663/6482 (PEKCANITEZ, SİMİL, s.346-347)

[40] Y12HD 09.04.2013, E.2013/4649, K. 2013/13389 (MUŞUL, 583)

[41] Y12HD 22.03.2010, 24832/6581 (PEKCANITEZ,SİMİL, s.348)

[42] PEKCANITEZ,SİMİL, a.g.e. , s. 352

[43]KURU, a.g.e s.69 , POSTACIOĞLU, ALTAY, a.g.e. , s. 82, PEKCANITEZ/SİMİL, a.g.e. , s.358

[44] Y12HD 02.05.2016, 160/12783 (PEKCANITEZ/SİMİL, a.g.e. , s.357)

[45] M. Nezir ÖZCENGİZ, Tetkik Mercii, Fon Matbaası, Ankara 1975, s.54