Öncelikle muhdesat kelimesinin sözlük anlamını belirtmek gerekir. Muhdesat, “sonradan meydana gelmiş, eskiden olmayan” anlamına gelir. Hukuken herhangi bir taşınmaz üzerinde bulunan yapılara muhdesat denilebilir. Bazı durumlarda üzerine yapı yapılan taşınmaz ile taşınmazın üzerindeki yapının malikleri farklı kişiler olabilir. Örneğin, miras nedeniyle ortaklığın giderilmesi davasında paylaştırılmak istenen taşınmazın üzerindeki herhangi bir yapı muris tarafından yapılmamış olabilir. Murisin vefatından daha sonra mirasçılardan birisi tarafından yapılan yapı muhdesatın aidiyetinin tespiti davasına konu olacaktır.

Yukarıda verdiğimiz örnek üzerinden ilerlersek, mirasçılar tarafından el birliği mülkiyetli yapı üzerinde daha önceden yapılmış yapının söz konusu mirasçı tarafından yapılmadığı varsayılırsa ortaklığın giderilmesi davasına konu olan taşınmaz ve yapı tüm mirasçılar arasında bölünecektir. Ancak bu durumda söz konusu muhdesatı yapmış olan kişinin emeği, maddi hakları ihlal edilmiş olur. Dolayısıyla bahse konu ortaklığın giderilmesi yahut muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmaza ilişkin birtakım davalarda, muhdesatın sahibi olan kişi söz konusu iddiasını tespit etmek zorundadır.

Muhdesatın kendisine ait olduğunu iddia eden kişi, daha önce de dediğimiz gibi bu iddiasını tespit etmek zorundadır. Yazımıza konu bu davada davacı, muhdesatın kendisine ait olduğunu delilleriyle ispatlarsa söz konusu yapının sahibi olduğu tespit edilir. Dolayısıyla ortaklığın giderilmesi davasını tekrar örnek verirsek söz konusu muhdesatın değeri lehine tespit yapılan kişiye verilecektir. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası ortaklığın giderilmesi davasından farklı olarak kamulaştırma durumunda da ortaya çıkabilir.

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası bir taşınmaz üzerinde bulunan yapı adına açılabilir. Söz konusu muhdesatın sahipliği yönünde bir iddia ortaklığın giderilmesi davası esnasına ileri sürülmesi durumunda işbu iddianın dava olarak yönetilmesi ve bunun bekletici mesele yapılabilmesi için ortaklığın giderilmesi davası için görevli olan Sulh Hukuk Mahkemesi süre verecektir. Bahse konu süre içerisinde muhdesatın kendisine ait olduğunu iddia eden taraf, muhdesatın aidiyetinin tespiti davasını görevli olan Asliye Hukuk Mahkemelerinde açmalıdır. Muhdesat iddiasının ortaklığın giderilmesi davasında diğer tarafça kabul edilmesi halinde ise aidiyete yönelik bir tespite de gerek kalmaz.

İşbu yazımıza konu olan davada davacı taraf daha önce de belirttiğimiz gibi iddiada bulunan kişi, davalı taraf ise muhdesatın bulunduğu taşınmazın malikleri olacaktır. Yani bahse konu davanın taşınmaz maliklerine yöneltilmesi gerekir. Ancak malik yahut maliklerden birinin vefatı durumunda, dava mirasçılara yöneltilecektir. Aksi halde taraf teşkilinin sağlanmaması sebebiyle dava usulden reddedilebilir.

Bilindiği üzere hukukumuzda, istisnalar hariç, iddia eden iddiasını ispatlamakla mükelleftir. Dolayısıyla bir vakıaya bağlanan hukuki veya maddi sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında da iddiada bulunan kişi yani davacı muhdesatın kendisine ait olduğunu ispat etmek zorundadır. Söz konusu ispat tanıklarla, özel veya resmi belgelerle olabilecektir. Aksi takdirde mahkeme davacı tarafın aleyhine hüküm verilebilir.