GİRİŞ

Miras bırakanlar çeşitli sebeplerle mirasçılarından mal kaçırma amacıyla aslında istemedikleri ancak mirasçılarına ve üçüncü kişilere karşı var gibi gösterdikleri anlaşmalar yapabilmektedir. Miras bırakan bu anlaşma aracılığıyla sözleşmenin diğer tarafı ile aslında istemedikleri bir sözleşme ortaya koyar. Görünürde var olan bu sözleşme ile muris mirasçılarını aldatarak mirastan yoksun kalmalarını sağlar.

MUVAZAA

Muvazaa kelimesi Arapça bir kelime olup “danışıklılık” anlamına gelmektedir. Hukuki olarak muvazaa ise tarafların gerçek iradeleri dışında bir sözleşme kurması ile sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişileri aldatmasıdır. Taraflar görünüşteki sözleşmenin hüküm ve sonuç doğurmayacağı hususunda anlaşır ve artık görünüşteki bu sözleşme muvazaalı sözleşme niteliğine sahip olur.

Muvazaa mutlak ve nisbî olmak üzere iki çeşittir. Mutlak muvazaa, tarafların gerçekte istemediği bir sözleşmeyi üçüncü kişileri aldatmak amacıyla var gibi göstermeleridir. Nisbi muvazaa, tarafların yaptığı gerçek iradelerine uygun sözleşmeyi gizlemek için gerçek iradelerine uymayan görünürde bir sözleşme yapmasıdır.

Türk Borçlar Kanununda madde 19’a göre irade teorisi kabul edilmiştir. Muvazaalı sözleşmede taraflarının iradesi muvazaalı sözleşmenin gerçekleşmemesi yönündedir. İrade teorisine göre bakıldığı zaman muvazaalı sözleşmede görünürdeki sözleşme kesin hükümsüzdür. Yani muvazaalı sözleşme kurulduğu andan itibaren geçersiz olup, bu geçersizliğin ileri sürülmesi için herhangi bir zamanaşımı süresi yoktur. Sözleşmenin muvazaalı olması sebebi ile geçersizliği her zaman ileri sürülebilir. Hâkim de sözleşmenin muvazaalı olduğunu resen göz önünde bulundurabilir. Muvazaa nedeniyle geçersiz olan bir sözleşme, sonradan yapılan bir işlemle geçerli hale getirilemez. Muvazaa sözleşmesinin arkasına gizlenen sözleşme ise tarafların gerçek iradelerini yansıtması sebebiyle kanunda o sözleşme için öngörülen şartlara uygun olması halinde geçerlidir.

MURİS MUVAZAASI

A. KAVRAM VE TANIMI

Muvazaa tanımı kanunlarımızda yer almamaktadır. Ancak muvazaa uygulamada sıkça karşılaşılan bir konudur. Muris muvazaası kanunlarda yer almaması sebebi ile Yargıtay içtihatları ve doktrinle geliştirilmiştir. Muris muvazaası, Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun 1974 yılında çıkardığı içtihadı birleştirme kararı ile kendisine bir dayanak bulmuştur. Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun çıkarmış olduğu bu içtihat ile yargı kararları arasındaki görüş ayrılıkları son bulmuş ve görüş birliği sağlanmıştır. Muris muvazaasına ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde bu içtihat yol haritası niteliğindedir.

01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı (YİBK) 

“... Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulu arasındaki görüş ayrılığı, bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla; tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malını, gerçekte bağışlamak istediği halde, Tapu Sicil Memuru önünde iradesini satış biçiminde açıkladığının gerçekleşmiş olması durumunda, saklı pay sahibi olan mirasçıların, tenkis ya da mirasta iade davası açmak haklarını kullanmayıp Borçlar Kanununun 18. maddesine dayanarak muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptalini isteyebilip isteyemeyecekleri ve saklı pay sahibi olmayan mirasçıların da aynı davayı açmak yetkisine sahip olup olmadıkları ... konusundadır. Bu görüş ayrılığı şu şekilde karara bağlanmıştır;

Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında Tapu Sicil Memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklanmış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanununun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507. ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 günlü ikinci toplantısında oyçokluğuyla karar verildi.”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2/476-1 sayılı, 11.06.1976 tarihli kararı

“Taşınır malların satış şeklinde gösterilen muvazaalı bir sözleşme ile mirastan mal kaçırma kastıyla da olsa bağışlanması hukuken geçerlidir. Çünkü taşınır malların satışı ve zilyetliğin devri konusunda yasada bir geçerlilik şekli öngörülmemiştir. Mirasçı olan davacıların ancak tenkis hükümlerine dayanarak davalının dayandığı satış sözleşmesindeki tasarrufun tenkisini dava hakları vardır.”

Muris muvazaası nısbi muvazaa niteliğindedir. Muris muvazaasında genellikle görünürde yapılan sözleşme satış sözleşmesi, gizlenen sözleşme ise bağışlama sözleşmesidir. Uygulamada muris muvazaasına genellikle tapuya kayıtlı taşınmazlarda rastlanmaktadır.

B. MURİS MUVAZAASININ UNSURLARI

1. Muris Muvazaasında Görünürdeki İşlem

Miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla gerçek iradesine uymayan, hüküm ve sonuç doğurmaması hususunda karşı taraf ile anlaşarak muvazaa anlaşması çerçevesinde yapmış olduğu işleme görünürdeki işlem denir. Muris muvazaasının görünürdeki işlem unsuru, uygulamada satış sözleşmesi veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

2. Muris Muvazaasında Gizli İşlem

Murisin yapmayı amaçladığı ancak üçüncü kişilerden gizlediği işlem muris muvazaasının gizli işlem unsurunu oluşturmaktadır. Muris muvazaasının gizli işlem unsuru, uygulamada bağışlama sözleşmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada gerçekleşmesi istenen asıl işlem bağışlama sözleşmesidir.

TBK m.228 “(1) Bağışlama sözü vermenin geçerliliği, bu sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.  (2) Bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği, ancak resmî şekilde yapılmış olmasına bağlıdır. (3) Şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde, elden bağışlama hükmündedir. Ancak, geçerliliği resmî şekle bağlanmış olan bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz. “  Kanun hükmüne göre tapu tescilinde satış sözleşmesi olarak gösterilen gizli bağış sözleşmesi gerekli şekil şartlarını yerine getirmemiş olduğundan geçersiz sayılacaktır.

3. Muris Muvazaasında Muvazaa Anlaşması

Muris ile karşı tarafın mirasçıları aldatmak amacıyla görünürde yapmış olduğu işlemin hüküm ve sonuç doğurmayacağı, hüküm doğuracak asıl işlemin aralarında yaptıkları gizli işlem olması hususunda anlaşmaları muris muvazaasının muvazaa anlaşması unsurunu oluşturur.

4. Mirasçıları Aldatma Kastı

Muris muvazaasının aldatma kastı unsuru, mirasçıları mirastan mal kaçırmak veya yoksun bırakmak kastı ile aldatma şeklinde olmalıdır. Mirasçılardan mal kaçırma veya yoksun bırakma kastı ile yapılmayan aldatma muris muvazaasının aldatma unsurunu oluşturmaz. Muris muvazaası davalarında aldatma kastının mirastan mal kaçırma veya yoksun bırakma amacı ile yapılması kesin olarak aranmaktadır.

C. MURİS MUVAZAASI DAVASINDA YARGILAMA USULÜ

Muris muvazaası davası, murisin mirasından mal kaçırmak amacıyla mirasçılarından biri, birkaçı veya üçüncü kişilerle sağlar arası tasarruf yoluyla  anlaşarak gerçekleştirdiği muvazaalı anlaşmanın arkasında gizlenen işlemin geçersizliği ve tapu tescilinin düzeltilmesi için açılır.

1. Görevli Mahkeme    

HMK M.2 "Dava konusunun değeri ve miktarına bakılmaksızın, malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir." hükmüne göre muris muvazaası nedeni ile tapu iptal ve tescil davalarında asliye hukuk mahkemeleri görevlidir.

2. Yetkili Mahkeme        

Muris muvazaası hukuksal nedeni ile açılacak tapu iptal ve tescil davalarında yetkili mahkeme HMK M.12/1 “Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.”  hükmüne göre taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.

Dava konusu taşınmazların, ayrı yargı çevrelerinde bulunması halinde davacı HMK M.12/3 “Bu davalar, birden fazla taşınmaza ilişkinse, taşınmazlardan birinin bulunduğu yerde, diğerleri hakkında da açılabilir.” hükmüne göre davasını taşınmazlardan birinin bulunduğu yer mahkemesinde açabilir.

Tenkis davalarında yetkili mahkeme, HMK M. 11/1-a “(1) Aşağıdaki davalarda, ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir: a) Terekenin paylaşılmasına, yapılan paylaşma sözleşmesinin geçersizliğine, ölüme bağlı tasarrufların iptali ve tenkisine, miras sebebiyle istihkaka ilişkin davalar ile mirasçılar arasında terekenin yönetiminden kaynaklanan davalar. b) Terekenin kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalar.” hükmüne göre murisin son yerleşim yeri mahkemesidir. Bu yetki kesin yetkidir ve hâkim tarafından resen incelenir.

Muris muvazaasına konu işlem taşınmazın aynından kaynaklı değil ise HMK M.6 “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmüne göre yetkili mahkeme dava açıldığı tarihteki davalının yerleşim yeri mahkemesidir.

3. Taraf Sıfatı (Husumet)

a) Davacı Taraf

Muris muvazaası nedeniyle açılacak davalarda miras hakkı zarar gören her bir mirasçı söz konusu davaları açabilir. Muris muvazaası nedenine dayalı olarak açılacak davalarda saklı paylı mirasçı olma koşulu aranmaz, mirasçı olmak yeterlidir.

b) Davalı Taraf

Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davalarında davalılar, miras bırakan ve muvazaa anlaşmasının diğer tarafıdır. Tapu iptal ve tescil davaları, dava konusu taşınmazın maliki olan kişiye karşı açılır. Kötü niyetli üçüncü kişiler de davalı olabilir ve onlara karşı muvazaa iddiası da her türlü delille kanıtlanabilir.

4. Dava Süresi     

Muris muvazaasına dayalı olarak açılan davalar, herhangi bir hak düşürücü süreye veya zamanaşımı tâbi değildir. Bu tür muvazaalı işlemler yapıldığı andan itibaren geçersiz olduğundan belirli bir sürenin geçmesiyle veya tarafların onayıyla geçerli hale gelmez. Bu durum hakkı zedelenen taraf için oldukça iyi bir durumdur.

5. İspat

Muris muvazaası davalarında, muris muvazaasının kanıtlanması için muvazaa anlaşmasının mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı kanıtlanmak zorundadır. Muris muvazaasının mirasçılardan mal kaçırma kastı ile yapıldığını davacı ispat etmek zorundadır. Muris muvazaası davalarında mirasçının davayı hangi sıfatla ispat şartı açısından önem arz etmektedir.

Davacı mirasçı, miras bırakanın kendisinden mal kaçırmak amacıyla tapulu taşınmazı muvazaalı olarak devrettiği iddiasıyla dava açmışsa, davasını doğrudan kendi hakkına dayanarak açmış olur ve muvazaa iddiasını her türlü delille ispatlayabilir.

Yargıtay miras bırakanın gerçek iradesinin ne olduğunun tespitini yaparken şu olgulardan yararlanmaktadır;

- Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimler,

- Olayların olağan akışı, 

- Miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, 

- Miras bırakanın bakımını üstlenen kişiye karşı duyduğu minnet duygusu, 

- Miras bırakanın çocuğu olmayan ikinci eşi güçlendirme arzusu,

- Bazı mirasçıların taşınmazı aracı malikten devralmaları, 

- Miras bırakanın maddi olarak ihtiyacı olmamasına rağmen satış yapması,

- Davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, 

- Satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, 

- Taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki vs.

SONUÇ

Türk hukuk sisteminde sözleşme özgürlüğü ilkesi kabul edilmiştir. Ancak söz konusu özgürlük kanunun çizdiği sınırlar içerisinde kalmak zorundadır. Sözleşmenin kurulabilmesi için tarafların irade ve beyanlarının birbirine uyması gereklidir. Tarafların irade ve beyanları arasında bilerek ve isteyerek uygunsuzluk yaratması durumunda muvazaa söz konusu olur.

Genellikle nisbi muvazaa şeklinde karşımıza çıkan muris muvazaasının uygulamada yeri ve önemi büyüktür. Muris muvazaasında, miras bırakanın amacı mirasçılardan mal kaçırmak olup, hâkim somut olayın durumuna göre detaylı bir inceleme yaparak takdir edecektir.