6183 sayılı AATUH kanunun  ilgili  hükümlerine göre uygulanan hacizler, e-hacizler, üçüncü şahıslar nezdindeki  mal, alacak ve menkul mal  hacizleri mükellefleri adeta canından  bezdirmektedir.  Örneğin, kamu  gücü ile  uygulanan   orantısız ve aşırı, ölçüsüz vergi hacizleri  mükellefleri  adeta kilitlemektedir. [1]

Aynı uygulamalar, SGK prim, idare para cezaları ve diğer SGK alacakları içinde 6183 sayılı yasa uygulandığı için aşırı ve taşkın hacizler SGK alacakları içinde zaman zaman görülebilmektedir.

Örneğin, bir mükellefin   23.000,00 TL borcu için   Türkiye çapında bütün menkul ve gayrimenkullerine haciz uygulanması   mükellefi kilitlemekte ve mağdur etmektedir.  Oysaki,  vergi hacizlerinin  taşkın ve ölçüsüz uygulanmaması  gerekecektir.  Konuyla ilgili  6183 sayılı  kanunun 54. Maddesinin 2. Bendinde; “amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki  mallarının  haczedilerek, paraya çevrilmesi”  gerekmektedir.  Buradan hareketle yukarıdaki örnekte yer alan  23.000,00 TL’Lik  bir amme alacağı için  mükellefin bir adet otomobili ve ayrıca (5) adet  gayrimenkul için   haciz uygulanması  hukuka uyarlı olamaz.[2]

Bir başka orantısız ve taşkın vergi  haczi ise şu şekilde uygulanmaktadır.  Mükellefin  vergi  borcunun  50.000,00 TL olduğunu  varsayalım.  Bu mükellefin  Türkiye çapındaki 10 adet  250.000 TL değerinde  sahibi olduğu  gayrimenkullere haciz konulmuştur.   Burada da görüldüğü üzere  orantısız ve taşkın vergi  haczi söz konusudur.  Vergi  hacizlerin çözülmesi  sırasında da birçok problem  yaşanmaktadır. Örneğin, (A) vergi dairesine olan vergi  borcunun ödenerek  haczin  çözümlenmesi talep  edildiği takdirde, Türkiye çapında diğer vergi dairelerinde de borcun bulunup bulunmadığı araştırılmakta ve buna göre (A)  vergi dairesindeki  gayrimenkul haczi  ancak kaldırılabilmektedir. Bu uygulamanın yasal olmadığı hakkında bir çok görüş olmasına rağmen, vergi idaresi yapmış olduğu uygulamanın gelir idaresinin kendi teşkilatına yolladığı bir iç genelgeye göre sürdürüldüğünü iddia etmektedir.


Aynı uygulamalar  e-haciz kaldırılmasında da  yürütülmektedir.  Özellikle, taşkın  ve borcun  çok çok üzerindeki  gayrimenkullere haciz konulması  mükellefleri maddi ve manevi yönden  mağdur etmektedir. Mükelleflerin kredi itibarını   zedelemektedir.[3]  Ayrıca,  mükelleflerin  iş yapmak, yatırım yapabilmek için  finans kesiminden  kredi talebi yönündeki  tercihlerini olumsuz etkileyerek mükelleflerin   piyasadaki  itibarını zedeleyici etkide bulunabilmektedir.


Sonuç olarak, Maliye Bakanlığı’nın  bu konuda  bir genelge yayınlayarak aşırı ve taşkın vergi hacizlerini önleyici inisiyatifler kullanılması yönünde vergi  dairesi yetkilerini rahatlatıcı kolaylıklar getirmesi hem idare yönünden, hem mükellefler yönünden ve hem de piyasadaki iş potansiyelinin  geliştirilmesi yönünden kolaylıklar getireceği düşünülmektedir. Özellikle vergi borçlarının tecil ve taksitlendirilmesi konusunda vergi idaresinin bütün vergi borçlarını kapsama alan (KDV dahil) bir uygulama içerisine girmesi ve tecil ve taksitlendirmedeki teminatsız limitin günün koşullarına göre (örneğin 150.000 TL’ye çıkarılması) yeniden uygun bir rakamın belirlenmesi zorunlu hale gelmiştir.



Bu köşe yazısı, sayın Av. N. Gaye ALPASLAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-------------------

[1] Bkz. 6183 sayılı yasa md. 54/2
[2] Dnş. 3. D.kararı, 11.11.2013 gün ve E:2011/1156-K:2013/4785 sayılı karar.
[3] Dnş. 3. D.kararı,  28.6.2000 gün ve E:1999/2680-K:2000/2494 sayılı karar.