Organ nakli, birçok kişi için umut anlamına gelirken; fark edilmeyen hukuki ayrıntılar, hastaları, yakınlarını ve hatta hekimleri büyük risklerle karşı karşıya bırakıyor. Gözden kaçan bir onam belgesi, eksik bir tıbbi rapor ya da zamanında alınmamış bir aile izni; hayati bir süreci hem vicdani hem de hukuki bir çıkmaza dönüştürebiliyor. Organ bağışı ya da nakil sürecine adım atmadan önce bilmeniz gerekenler, sadece sağlıkla değil, hukukla da doğrudan ilgili.
İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi’nin 19. maddesi, canlı vericilerden organ veya doku alınabilmesini bazı koşullara bağlamaktadır. Buna göre, organın alıcının tedavisine katkı sağlayacak nitelikte olması, benzer etkiyi yaratabilecek alternatif bir tedavi yönteminin bulunmaması ve organın ölen bir kişiden temin edilememesi gerekir.
Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği'nin 9. maddesi de, nakilden önce verici ve alıcının sağlık durumlarının ayrıntılı olarak değerlendirilmesini ve bu değerlendirmelerin sonucunda, işlemin yapılmasının tıbben uygun olduğunu gösteren bir olurluluk raporu düzenlenmesini zorunlu kılmaktadır. Ayrıca yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, kişinin hayatını sona erdirecek ya da ciddi bir tehlikeye sokacak nitelikteki organ veya dokuların alınması yasaklanmıştır.
Canlı vericiler bakımından, kişinin 18 yaşını doldurmuş ve ayırt etme gücüne sahip olması yasal zorunluluktur. Ölen kişilerden yapılacak organ nakillerinde ise böyle bir yaş veya ehliyet şartı aranmaz. Bu kişilerden, tıbbi ve etik koşullar çerçevesinde her türlü organ ve doku alınabilir. Ayrıca bilimsel amaçlarla organ alınması da mümkündür.
Ancak ölen bir kişiden organ alınabilmesi için, ilgili organların biyolojik canlılığını koruyor olması gerekir. Bu nedenle, organ bağışı yapılacak kişinin yoğun bakım koşullarında, solunum cihazına bağlı olarak yaşamını yitirmiş olması beklenir. Eğer kişinin sağlığında organ bağışına dair açık bir irade beyanı yoksa, bu durumda organ veya doku alınabilmesi için birinci derece yakınlarının izni gereklidir.
Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’nin 11. maddesi, ölüm halinin nasıl belirleneceğini açıkça düzenlemektedir. Buna göre, ölüm kararı; biri nöroloji veya nöroşirürji, diğeri ise anesteziyoloji, reanimasyon ya da yoğun bakım uzmanı olan iki hekim tarafından, kanıta dayalı tıp kurallarına uygun biçimde ve oy birliğiyle verilmelidir. Bu hekimler, ölüm zamanı, şekli ve tespit yöntemine ilişkin bilgileri içeren bir tutanak düzenleyerek, imzalı belgeyi organ alımının yapılacağı sağlık kuruluşuna teslim etmekle yükümlüdür.
Her ne kadar mevzuat ölen kişilerden yapılan organ bağışını önceleyen bir yaklaşımı benimsemiş olsa da, Türkiye’de uygulamada organ nakillerinin büyük çoğunluğu canlı vericiler aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.
1. Organ ve Doku Nakillerinin Hukuka Uygunluk Koşulları
1.1. 18 Yaş Altından Organ Nakli Mümkün Mü? Yargıtay’dan Emsal Karar ve Mevzuattaki Kritik Çelişki!
Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’nin 5. maddesi, canlı vericiden organ veya doku alınabilmesi için vericinin hem ayırt etme gücüne sahip olmasını hem de 18 yaşını doldurmuş olmasını zorunlu kılmaktadır. Kanun koyucu burada açık bir yaş sınırı getirerek, evlilik, mahkeme kararı veya diğer özel hallerle kazanılan erginliği yeterli görmemiştir. Bu yönüyle düzenleme, biyolojik yaşa doğrudan bağlı bir ehliyet şartı öngörmekte ve istisnaya izin vermemektedir.
Ancak uygulamada bu sınırlamaların, özellikle bazı tıbbi uygulamalarda Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik (KAHY) aracılığıyla dolaylı olarak aşılmaya çalışıldığı görülmektedir. Kemik iliği ve kök hücre nakilleri, bilimsel araştırmalar kapsamında materyal elde edilmesi gibi işlemler zaman zaman klinik araştırma adı altında değerlendirilerek, Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’nin açık yasağına rağmen 18 yaş altındaki bireylerden ve hatta tam ehliyetsizlerden organ veya doku alınmasına olanak sağlandığı gözlemlenmektedir. Bu durum, mevzuat hükümleri arasındaki uyumsuzluk nedeniyle önemli bir tartışma alanı yaratmaktadır. Yönetmeliğe göre, 18 yaşını doldurmuş ve ayırt etme gücüne sahip bir kişi, organ ya da doku bağışına ilişkin iradesini en az iki tanık huzurunda yazılı ve imzalı şekilde beyan etmeli; bu beyan, bir hekim tarafından onaylanmalıdır. Buna karşın, ayırt etme gücünden yoksun kişilerin, yani tam ehliyetsizlerin, organ veya doku vericisi olması kesin olarak yasaktır. Bu kişilerden, vasi izniyle veya mahkeme kararıyla dahi transplantasyon amacıyla organ alınması mümkün değildir. Nitekim Yargıtay, bu konuda emsal teşkil eden bir kararında; akıl zayıflığı nedeniyle kısıtlanmış bir bireyin bir böbreğinin kardeşine nakledilmesine ilişkin olarak verilen sulh hukuk mahkemesi kararını, kanun yararına bozmuştur. Bu karar, rıza ehliyeti olmayan bireylerden organ alınamayacağı yönündeki yasağın mutlak olduğunu ortaya koymaktadır.
1.2. Ölümden Sonra Organ Bağışı: Yakınlarının Rızası Yeterli Mi? Organ Bağış Kartı Gerçekten Geçerli mi?
Organ ve Doku Nakli mevzuatına göre, bir kişinin sağlığında organ ve doku bağışına karşı olduğunu açıkça beyan etmiş olması halinde, ölümünden sonra bu kişiden yakınlarının rızasıyla dahi organ veya doku alınması hukuken yasaktır. Bu düzenleme, bireye ölümünden sonra da bedeni üzerindeki tasarruf yetkisini sürdürebilme imkânı tanımakta ve kişisel iradeye öncelik vermektedir.
Bununla birlikte, kornea gibi bedende belirgin bir değişikliğe yol açmayan dokular bakımından farklı bir kural benimsenmiştir. Bu tür dokular, aksi yönde bir vasiyet bulunmadıkça, ölenin yakınlarının rızasına ihtiyaç olmaksızın alınabilmektedir.
Genel kural olarak, ölüm sonrası organ ve doku alınabilmesi için iki durumdan biri gerçekleşmelidir:
1. Kişinin sağlığında bağış yönünde irade beyanında bulunmuş olması,
2. Kişinin bu yönde herhangi bir beyanı yoksa, ölüm anında yanında bulunan yakınlarının rızasının alınması.
Sağlığında yapılan irade beyanı, ya vasiyetname ile ya da iki tanık huzurunda yapılan ve usulüne uygun şekilde düzenlenmiş bir açıklama ile geçerlilik kazanır.
Eğer kişi sağlığında bu konuda herhangi bir geçerli beyan ortaya koymamışsa, organ veya doku alınabilmesi için, ölüm anında yanında bulunan kişilerden sırasıyla:
- Eşi,
- Reşit çocukları,
- Anne ya da babası,
- Kardeşlerinden biri,
bunların hiçbirinin bulunmaması hâlinde ise ölüyle birlikte bulunan herhangi bir yakınının rızası aranır.
Öte yandan uygulamada, Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen ve halk arasında “organ bağış kartı” olarak bilinen belgeler yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak bu belgeler, kanunun öngördüğü şekil şartlarını taşımadığı için, hukuken bağlayıcı bir irade beyanı niteliği taşımamaktadır. Dolayısıyla, bu tür belgeler kişinin organ bağışına ilişkin niyetini gösterse de, tek başına geçerli ve yeterli sayılmaz.
1.3. Organ Nakli Etik Komisyonu Kararlarına Nasıl İtiraz Edilir?
Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’ne Ek Madde 2 ile, Etik Komisyon tarafından verilen kararların tartışmalı hâle gelmesi nedeniyle itiraz imkânı tanınmıştır. Bu düzenleme, hem kararların keyfî şekilde verilmesini önlemeyi hem de adil denetim mekanizması sağlamayı amaçlamaktadır.
Etik Komisyon, organ nakli başvurularını değerlendirirken alıcıyı, vericiyi veya gerekli görülürse üçüncü kişileri tek tek ya da birlikte dinleyebilir; bu görüşmelerin tamamı tutanak altına alınır. Komisyon, kararlarını yalnızca tıbbi değil, etik ve hukuki çerçevede değerlendirerek verir ve alınan her karar gerekçeli olarak yazılı şekilde oluşturulur.
Başvurunun etik veya hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle uygun bulunmaması hâlinde, aynı başvuruyla başka bir etik komisyona doğrudan müracaat edilemez. Ancak, bu karara karşı 15 gün içinde İl Sağlık Müdürlüğüne başvuru yapılarak, kararın yeniden değerlendirilmesi istenebilir. İl Sağlık Müdürlüğü, başvuruyu ilk yapılacak Etik Komisyon toplantısında öncelikli olarak gündeme alır.
Eğer komisyon bu ikinci değerlendirmede de başvuruyu uygun bulmazsa, alıcı, verici veya onların yasal temsilcileri, kararın kendilerine tebliğinden itibaren 15 gün içinde İl Sağlık Müdürlüğü aracılığıyla Ulusal Organ Nakli Etik Kurulu'na itiraz edebilir. Bu kurul, başvuruları kural olarak dosya üzerinden inceler, ancak gerekli görürse tarafları veya tanıkları bizzat toplantıya çağırabilir.
Ulusal Etik Kurul, komisyon kararını şu şekilde değerlendirebilir:
- Kararı onaylayabilir,
- Kararı iptal edebilir,
- Yeni bir karar verebilir.
İptal kararı verildiğinde dosya tekrar Etik Komisyona gönderilir ve bu aşamada komisyon, önceki kararını yeniden değerlendirerek yeni bir sonuca varır.
Etik Komisyon ve Ulusal Etik Kurul tarafından verilen kararlar, idari işlem niteliğindedir. Bu nedenle, söz konusu kararlara karşı 60 gün içinde idare mahkemesinde iptal davası açılması mümkündür. Dava açma hakkı, alıcı, verici ya da bu kişilerin yasal temsilcilerine aittir.
2. Canlı Vericiden Organ Naklinde Sorumluluklar: Alıcı, Verici ve Sağlık Kurumu Arasındaki Kritik Hukuki İlişki
Canlı vericiden gerçekleştirilen organ veya doku nakillerinde kurulan hukuki ilişki, yalnızca alıcı ve verici arasında şekillenen iki taraflı bir rıza ilişkisiyle sınırlı değildir. Bu sürece, organ naklini gerçekleştiren sağlık kurumu da, özellikle nakil işleminin yapıldığı merkezin bağlı bulunduğu hastane aracılığıyla, hukuki sorumluluğu olan üçüncü bir taraf olarak dâhil olur. Zira organ nakli, yalnızca bireyler arası irade beyanına dayanan bir işlem olmayıp; tıbbi müdahalenin hukuka, meslek etiğine ve bilimsel standartlara uygun şekilde yürütülmesini zorunlu kılan çok taraflı bir hukuki yapı içerisinde değerlendirilmelidir.
2.1. Organ Nakli Sözleşmeleri Bağıştan Farklı mı? Canlı Vericinin Hukuki Hak ve Yükümlülükleri
Organ ve doku nakline ilişkin işlemler uygulamada genellikle “organ bağışı” olarak adlandırılmakla birlikte, bu işlemlere dayanak oluşturan sözleşmelerin hukuki niteliği bağışlama sözleşmesinden farklıdır. Organ veya doku verme taahhüdünde bulunan bir kişi, herhangi bir koşula bağlı olmaksızın, verdiği bu taahhütten her zaman tek taraflı olarak dönebilir. Ancak, söz konusu organ ya da doku bir başka kişiye nakledildikten sonra geri alınması hukuken ve fiilen mümkün değildir.
Biyolojik bir maddeyi verme borcu altına giren vericiden, bu edimini yerine getirmesi hukuken talep edilemez. Aynı şekilde, taahhüdünü yerine getirmeyen vericiden maddi veya manevi tazminat talebinde bulunulması da mümkün değildir. Bu yönüyle, organ veya doku verme taahhüdü, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen bağışlama vaadi kavramı ile birebir örtüşmediğinden, klasik anlamda bir bağış sözleşmesi olarak değerlendirilemez.
Bununla birlikte, alıcı ve verici arasında organ nakli amacıyla kurulan bu sözleşmeler, Türk Borçlar Kanunu’nda veya diğer özel kanunlarda açıkça düzenlenmemiş olan “isimsiz sözleşmeler” kapsamında yer alır. Bu nedenle, söz konusu sözleşmelere ilişkin boşluklar veya açıklanmamış hususlar, bağışlama sözleşmesine ilişkin hükümlerden kıyas yoluyla ve tamamlayıcı biçimde yararlanılarak doldurulabilir.
3. Hekim ve Hastanenin Organ Naklindeki Kritik Sorumlulukları
3.1. Sadakat ve Özen Yükümlülüğü
Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği (ODNK), organ ve doku naklinde görev alan hekimlere özgü birçok özel yükümlülük öngörmektedir. Bu yükümlülüklerin temelinde, hekimin tıbbi müdahalelerde en yüksek özen standardına uygun davranma zorunluluğu yer almaktadır. Özellikle organ nakli gibi karmaşık ve yüksek risk içeren tıbbi işlemlerde, hekimin bilgi, deneyim ve dikkat düzeyi, uzmanlık alanı çerçevesinde en üst seviyede olmalıdır. Bu çerçevede bir hekimin en küçük ihmali dahi, özen yükümlülüğünün ihlali anlamına gelebilecektir.
ODNK’nın 7. maddesinde, organ ya da dokuyu alacak hekime, hem aydınlatma yükümlülüğü hem de gizliliğe riayet etme yükümlülüğü yüklenmiştir. Özellikle alıcı ile verici arasında akrabalık ya da kişisel bir ilişki bulunmayan durumlarda, tarafların isimlerinin birbirlerine açıklanmaması zorunlu tutulmuştur. Bu düzenleme, hem hasta haklarının korunmasına hem de rızanın baskıdan uzak bir biçimde verilmesine hizmet eder.
Diğer yandan, ODNK’nın 9. maddesi uyarınca, nakil işleminden önce verici ve alıcının sağlık durumlarına ilişkin gerekli tüm tıbbi incelemelerin ve testlerin eksiksiz şekilde yapılması, olası risklerin en aza indirilmesi ve bu sürecin bir olurluluk raporuyla belgelendirilmesi zorunludur. Bu, hekimin hastayı gereksiz risk altına sokmama ve herhangi bir tıbbi tereddüdü bertaraf edecek tüm ön araştırmaları yapma yükümlülüğünü ifade eder.
Hekimin sorumluluğu nakil işlemiyle sınırlı olmayıp, işlemin ardından da devam eder. Hem vericinin hem de alıcının sağlık durumu, düzenli aralıklarla takip edilmeli; bu süreçte ortaya çıkabilecek komplikasyonlar öngörülerek her türlü koruyucu önlem alınmalıdır. Hekimin bu kapsamda ihmali, yalnızca etik değil, aynı zamanda hukuki sonuçlar da doğurabilir.
3.2. Öykü Alma ve Muayene Etme Yükümlülüğü
Canlı vericiden gerçekleştirilecek organ ve doku nakillerinde, hekimin yalnızca alıcının değil, aynı zamanda vericinin de tıbbi öyküsünü alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülük, Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’nin 9. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Özellikle alıcı ile verici arasında akrabalık ya da duygusal yakınlık bulunduğu durumlarda, verici bazen tıbbi açıdan nakli engelleyecek bilgileri gizleyebilir. Bu tür bir durum, naklin tıbben uygun olmayan koşullarda yapılmasına neden olabilir.
Bu nedenle hekim, yalnızca vericinin beyanlarıyla yetinmemeli; hem alıcı hem de verici açısından tıbbi uygunluk koşullarını eksiksiz biçimde değerlendirmeli, gerekli tüm tahlil ve tetkikleri yapmalıdır. Bu değerlendirmeler, organ veya dokunun alıcının sağlığına katkı sağlayıp sağlayamayacağı kadar, verici açısından da ciddi bir sağlık riski oluşturup oluşturmadığını ortaya koymak bakımından önemlidir.
Organ ve doku naklinin en temel risklerinden biri, organ reddi olasılığıdır. İnsan vücudu, kendisine ait olmayan yabancı dokuları algıladığında bunları yok etmeye çalışır. Bu bağlamda, verici ile alıcı arasında doku uyumu bulunduğunun bilimsel testlerle tespit edilmesi zorunludur. Aksi takdirde nakil, hem başarısız olacak hem de hastanın sağlığı açısından ciddi riskler doğuracaktır.
Yönetmeliğin 9. maddesi uyarınca, organın alınması, işlenmesi ve nakledilmesinden önce, hem alıcı hem de verici açısından yaşamı ve sağlığı tehlikeye atabilecek durumların önlenmesi amacıyla gerekli tüm tıbbi inceleme ve laboratuvar testlerinin yapılması zorunludur. Bu değerlendirmelerin sonucu olarak, naklin gerçekleştirilebilmesi için düzenlenen olurluluk raporu, tıbbi ve hukuki açıdan naklin uygunluğunu belgeleyen temel dayanak niteliğindedir.
3.3. Kayıt Tutma Yükümlülüğü
Organ nakli sürecinde hem alıcıya hem de vericiye ait çeşitli kişisel veriler işlenmektedir. Ancak bu verilerin işlenmesinde, genel veri koruma ilkelerinin yanı sıra, sağlık hukukuna özgü bazı istisnai düzenlemeler uygulanmaktadır.
Tedavi amacıyla organ nakline ihtiyaç duyan alıcıya ait verilerin işlenmesi, kişinin açık rızasına bağlı olmaksızın mümkündür. Zira bu durum, kişinin hayati çıkarlarının korunmasına yönelik bir sağlık hizmetinin parçasıdır. Aynı şekilde, vericinin amacı da alıcının tedavi edilmesi olduğundan, vericiye ait kişisel verilerin işlenmesi için ayrıca açık rıza alınması hukuken zorunlu değildir.
Organ ve doku nakli merkezi olarak yetkilendirilmiş hastaneler, kendilerine başvuran hastalar için organ nakli türüne göre ilgili Bilimsel Danışma Kurulu tarafından belirlenen standartlara uygun olarak hasta bekleme listeleri oluşturmakla yükümlüdür. Bu listeler daha sonra Ulusal Koordinasyon Merkezi’ne (UKM) iletilir.
Beyin ölümü gerçekleşmiş ve organ bağışı yapılmış olan bir verici söz konusu olduğunda, ilgili Verici Bilgi Formu, hastane koordinatörleri aracılığıyla Bölge Koordinasyon Merkezi’ne (BKM) ve UKM’ye gönderilir. Organın alımı gerçekleştikten sonra, Organ Bilgi Formu doldurularak organla birlikte nakil işlemini gerçekleştirecek merkeze ulaştırılır.
Nakli gerçekleştiren merkez, işlemin ardından birinci gün, birinci, üçüncü, altıncı ve on ikinci aylarda olmak üzere belirli periyotlarda Alıcı İzleme Formu doldurarak BKM ve UKM’ye bildirimde bulunmakla yükümlüdür. İzlem formları daha sonra yılda bir kez olmak üzere ve alıcının ölüm tarihi gerçekleştiğinde de ayrıca doldurularak ilgili merkezlere iletilir.
Bu süreçte kişisel verilerin korunmasına yönelik yükümlülükler, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) kapsamında değerlendirilmekle birlikte, organ nakli gibi hayati tıbbi işlemlerde, veri işleme faaliyetleri belirli koşullarda rıza dışında da hukuka uygun kabul edilmektedir.
3.4. Aydınlatma ve İzin Alma Yükümlülüğü
Organ ve doku nakillerinde, hastanın bilgilendirilmesi ve aydınlatılmış onamının alınması, hem tıbbi etik hem de hukuki açıdan temel bir zorunluluktur. Alıcının tedavisinin amaçlandığı nakillerde, aydınlatma yükümlülüğü, naklin tıbben gerekli olduğunun tespit edilmesiyle birlikte başlar. Bu aşamadan sonra hekim, tıptaki gelişmelere ve bilimsel bilgiye dayalı olarak, naklin taşıdığı olası riskler hakkında alıcıyı kapsamlı biçimde bilgilendirmelidir.
Organ nakillerinde, özellikle nakil sonrası dönem tedavinin başarısı açısından kritik öneme sahiptir. Bu nedenle alıcı, yalnızca işlem öncesi riskler konusunda değil; işlem sonrasında uyması gereken kurallar, ilaç kullanımı ve yaşam tarzı değişiklikleri hakkında da ayrıntılı biçimde bilgilendirilmelidir. Ayrıca, organ ve doku nakilleri genellikle yüksek maliyetli işlemler olduğundan, hekimin hastasını tedavinin ekonomik yönleri hakkında da aydınlatma sorumluluğu bulunmaktadır.
Uygulanması planlanan müdahalenin risk düzeyi, aydınlatma yükümlülüğünün kapsamını genişletir. Kompozit doku nakilleri (örneğin yüz, el gibi) bu açıdan özel önem taşır. Kompozit nakiller genellikle hayat kurtarıcı nitelikte olmayıp, alıcının yaşam boyu bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlara maruz kalmasına yol açar. Bu nedenle, Kompozit Doku Nakli Merkezleri Yönetmeliği (KDNMY) madde 28/2 uyarınca, alıcıdan, diğer tüm alternatif tedavi yöntemlerinin sonuçsuz kaldığını yazılı olarak beyan etmesi istenir. Ayrıca alıcıya, naklin türüne özgü bilgilendirilmiş onam formu verilir ve formu değerlendirmesi için yeterli süre tanınır. Yönergede bu sürenin süresi açıkça belirtilmemekle birlikte, süre hastanın bilgiyi ne ölçüde kavrayabildiğine göre belirlenmelidir. Bu nedenle hekim, süreç boyunca hastayla iletişim kurarak, bilgilendirmeyi anlamasını sağlamalıdır.
Canlı vericiler açısından da aydınlatma yükümlülüğü özel önem taşır. Zira verici, tedavi amacıyla değil, başka bir kişiyi yaşatmak amacıyla organ ya da dokusunu bağışlamaktadır. ODNK madde 7’ye göre verici iki yönlü aydınlatılmalıdır:
1. Organ veya dokunun alınmasının, işlem sırasında ve sonrasında kendi sağlığı açısından doğurabileceği riskler,
2. Bağışın alıcıya sağlayacağı olası faydalar.
Bu yükümlülük, vericinin sadece fiziksel kayıplarının değil, bu fedakârlığın etik değerinin de farkında olarak karar vermesini amaçlamaktadır.
Aydınlatma yükümlüsü, doğrudan organ veya dokuyu alacak hekimdir. Organ nakilleri, uzmanlık gerektiren işlemler olduğundan, bu yükümlülük başka bir hekime devredilemez. Nitekim Organ Nakli Merkezleri Yönetmeliği madde 10’a göre, alıcının nakil işleminden önce ve sonra karşılaşabileceği komplikasyonlar, ilaçların yan etkileri ve diğer olası sağlık sorunları hakkında bilgilendirme yapılması, merkezdeki sorumlu uzman hekimin yükümlülüğüdür. Aynı hekim, nakil sonrası tedavi sürecinin takibinden ve koruyucu önlemlerin alınmasından da sorumludur.
ODNK ayrıca, vericinin evli olması hâlinde, hekime eşin bilgilendirilip bilgilendirilmediğini araştırma yükümlülüğü de getirmiştir. Her ne kadar eşin açık rızası kanunen zorunlu olmasa da, hekimin vericinin eşine bilgi verip vermediğini sorgulaması gerekir. Ancak bu, hekime eşe doğrudan aydınlatma yapma yükümlülüğü yüklemez.
3.5. Sır Saklama Yükümlülüğü
Organ ve doku nakillerinde, hem alıcının hem de vericinin kişisel bilgilerinin korunması büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda, isimlerin gizli tutulması yükümlülüğü de hekimler açısından bağlayıcı bir nitelik taşır.
Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’nin 7. maddesine göre, organ veya dokuyu alacak hekimler, verici ile alıcı arasında akrabalık ya da kişisel bir ilişki bulunmadığı sürece, tarafların kimlik bilgilerini birbirlerine açıklayamazlar. Bu düzenleme, hem özel hayatın gizliliğini korumak hem de bağış sürecinin baskı, yönlendirme veya çıkar ilişkilerinden uzak yürütülmesini sağlamak amacı taşır.
Bu gizlilik yükümlülüğü, yalnızca etik bir sorumluluk değil; aynı zamanda hukuki bir zorunluluk niteliğindedir ve ihlali, hem mesleki hem de idari yaptırımlara yol açabilir.
3.6. Organizasyon Yükümlülüğü
Özellikle ölüden yapılacak organ ve doku nakillerinde, hastanelerin organizasyon yükümlülüğü hayati bir önem taşımaktadır. Zira bu tür nakillerin gerçekleştirilebilmesi için, ölüm halinin süratle tespit edilmesi ve organların fonksiyonlarını yitirmeden zaman kaybetmeden alınması gerekmektedir. Bu nedenle hastanelerin, süreci geciktirmeyecek şekilde teknik altyapıya ve organizasyonel yeterliliğe sahip olması beklenir.
Organ ve dokuların canlılığını koruyabilmesi için, hastanede elektrik kesintilerine karşı jeneratör, uygun sıcaklık koşullarını sağlayacak soğutucu sistemler gibi teknik donanımların eksiksiz şekilde sağlanması gerekir. Bu tür altyapılar, yalnızca teknik bir tercih değil; hukuken hastanenin sorumluluk alanına giren zorunlu organizasyon araçlarıdır.
Ayrıca, beyin ölümü tespiti yapabilecek yoğun bakım ünitesine sahip tüm hastaneler ile organ nakli merkezleri, mevzuat gereği bir organ ve doku nakli koordinatörü ile bir koordinatör yardımcısı görevlendirmekle yükümlüdür. Bu kişilerin etkili çalışabilmesi için hastane tarafından:
- Organ nakli koordinasyonuna elverişli, bağımsız bir çalışma alanı,
- Şehirlerarası iletişime açık sabit hatlı telefon,
- İnternet erişimi olan bir bilgisayar sistemi
temin edilmesi gerekmektedir.
Bu donanım ve personel düzenlemeleri, yalnızca tıbbi sürecin etkinliğini sağlamakla kalmaz; aynı zamanda kanunen düzenlenmiş bir organizasyon yükümlülüğünün yerine getirilmesi anlamına gelir.
4. Organ Naklinde Hastanenin ve Sağlık Personelinin Hukuki Sorumluluğu: İhmallerin Bedeli
Organ ve doku nakilleri, yüksek düzeyde uzmanlık, koordinasyon ve teknik altyapı gerektiren tıbbi işlemlerdir. Bu bağlamda, sürecin tüm aşamalarında ortaya çıkabilecek ihmal ve eksiklikler yalnızca hekimin değil, aynı zamanda nakil merkezinin bulunduğu hastanenin hukuki sorumluluğunu da gündeme getirir.
Özellikle hekim tarafından alıcı ve vericinin yeterince aydınlatılmaması, gerekli tahlil ve incelemelerin özenle yapılmaması ya da nakil sonrası sürecin tıbbi standartlara uygun şekilde yürütülmemesi, özel hastanenin hem ifa yardımcısı sıfatıyla hem de kurumsal hizmet sağlayıcı olarak sorumluluğunu doğurur. Ayrıca hastane, yalnızca hekimler değil; ifa yardımcısı olarak görev yapan hemşire, tekniker ve diğer sağlık personelinin kusurlu davranışlarından da sorumludur.
Organ ve doku nakli gibi uzmanlık gerektiren tıbbi müdahalelerde, hasta bakımının çok sayıda sağlık çalışanının ortak katkısıyla yürütülmesi nedeniyle, hastanenin bu çalışanların görev ve sorumluluklarını düzenli ve etkili bir şekilde organize etmesi gerekir. Sterilizasyon eksiklikleri, yetersiz hijyen koşulları, nakil ekipmanının uygunsuzluğu gibi organizasyonel ihmaller, verici ya da alıcının enfeksiyon kapmasına ve ciddi zararlara yol açabilir. Bunun yanı sıra, hastanenin yönetim ve koordinasyon görevlerini gereği gibi yerine getirmemesi de sorumluluğa yol açar. Örneğin, ölen bir kişinin bağışladığı organ veya dokuların kullanılamaması, yoğun bakımda görev yapan hekimlerin nöbet sisteminin uygun düzenlenmemesi ya da beyin ölümü tanısını koyacak heyetin zamanında toplanamaması gibi ihmaller nedeniyle gerçekleşebilir. Bu tür aksaklıkların önlenmesi için, Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Sistemi Yönergesi (UODNKSY) madde 11’e göre, nakil merkezi hastanelerde mutlaka bir organ ve doku nakli koordinatörü ile bir koordinatör yardımcısı görevlendirilmelidir. Hastane ayrıca, bu kişilere görevlerini etkin şekilde yürütebilecekleri fiziksel alan ile telefon, internet ve bilgi işlem altyapısı sağlamakla da yükümlüdür.
Organ ve doku nakli sürecinin sistematik bir biçimde yürütülebilmesi, bu koordinasyon birimlerinin etkin çalışmasına bağlıdır. Dolayısıyla, koordinatörlerin görevlerini gereği gibi yerine getirmemesi sonucu meydana gelen zararlardan da hastane doğrudan sorumlu olacaktır.
Ece ERTUĞ ÖZKARA
Avukat, Hemşire
KAYNAKÇA
Akıncı, Ş. (1996). Türk özel hukukunda insan kökenli biyolojik madde (organ-doku) nakli kavramı ve bundan doğan hukuki sonuçlar. Ankara.
Akıncı, Ş. (2007). Ölüden organ alınması konusunda karşılaşılan bazı hukuki problemler ve çözüm yolları. In Organ ve doku naklinde tıp etiği ve tıp hukuku sorunları: I. Uluslararası Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Kongresi Bildiriler Kitabı (ss. 137–144). İstanbul.
Ayan, M. (1991). Tıbbi müdahalelerden doğan hukuki sorumluluk. Ankara.
Badur, E. (2017). Tıbbi müdahaleye rızanın özellik gösterdiği haller. Ankara.
Badur, E. (2020). Organ veya doku verme borcu altına giren kişinin cayması. Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (ÇÜHFD), 5(1), 275–312.
Dural, M., & Öğüz, T. (2019). Kişiler hukuku (20. baskı, Cilt II). İstanbul.
Gümüş, M. A. (2013). Borçlar hukuku özel hükümler (Cilt I, 3. baskı). İstanbul.
Gümüş, M. A. (2014). Borçlar hukuku özel hükümler (Cilt II, 3. baskı). İstanbul.
Gümüş, M. A. (2019). Borçlar hukuku özel hükümler ders kitabı (4. baskı). İstanbul.
Güney Tunalı, F. I. (2019). Hekimin tıbbi müdahalede bulunma yükümlülüğünün sınırları (Yayımlanmamış doktora tezi). İstanbul Kültür Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü.
Hakeri, H. (2019). Tıp hukuku (16. baskı). Ankara.
Hakeri, H. (t.y.). Alternatif ve tamamlayıcı tıp bakımından ülkemizdeki hukuki durum–2. https://www.medimagazin.com.tr/authors/hakan-hakeri/tr-alternatif-ve-tamamlayicitip-bakimindan-ulkemizdeki-hukuki-durum1-1-64-3770.html (Erişim tarihi: 01.02.2020)
Hakeri, H. (t.y.). Diş hekimlerinin yasal sorumlulukları. Ankara Barosu Sağlık Hukuku Dergisi (ABSHD), 1(1), 19–27.
Hatırnaz Erol, G. (2012). Özel hastaneler ile hastane arasında kurulan hastaneye kabul sözleşmeleri ve 21.09.2009 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı incelemesi. In Sağlık Hukuku Makaleleri. İstanbul Barosu Sağlık Hukuku Merkezi (ss. 191–220).
Kurt, M. G. (2020). Türk hukukunda organ ve doku nakline ilişkin hukuki sorunlar (Yüksek lisans tezi, Ufuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü).
Oktay, B. (2007). Organ ve doku naklinde etik ve hukuksal sorunlar. In Organ ve doku naklinde tıp etiği ve tıp hukuku sorunları: I. Uluslararası Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Kongresi Bildiriler Kitabı (ss. 149–153). İstanbul.
Özbilen, A. B. (2011). İnsan kökenli biyolojik maddelere ilişkin hukuki işlemler. İstanbul.
Özmen, R. (2015). Tıp ve sağlık mevzuatı (6. baskı). Seçkin Yayıncılık.
Sert, S., & Cihan, A. H. (2013). Türk medeni hukukunda organ ve doku nakline ilişkin bazı hukuki sorunlar üzerine bir deneme. İstanbul.
Sert Sütçü, S., & Cihan, A. H. (2016). Özel organ ve doku nakillerinde doktorun hastayı aydınlatma yükümlülüğünün incelenmesi. In S. Sert Sütçü (Ed.), Tıp hukukunda güncel sorunlara genel bakış ve çözüm önerileri (ss. 1–16). Ankara.
Vural, A. (2017). Türk hukukunda organ ve doku nakli (Yüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Hukuku Programı).
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi. (6 Mart 2014). 2013/16178 Esas, 2014/3998 – 2013/250334 Karar.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi. (10 Mart 1977). 1977/3455 Esas, 1977/2751 Karar.
Zeytin, Z. (2007). Organ naklinde kişinin kendi ve başkasının geleceğini belirleme hakkı. In Organ ve doku naklinde tıp etiği ve tıp hukuku sorunları: I. Uluslararası Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Kongresi Bildiriler Kitabı (ss. 251–264). İstanbul.